hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    BOTAŞ'taki yolsuzluk davası başladı

    BOTAŞtaki yolsuzluk davası başladı
    expand

    BOTAŞ'taki "yolsuzluk" iddiaları üzerine, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde başlatılan "Mavi Hat Operasyonu" kapsamında 71 sanık hakkında açılan davanın görülmesine başlandı.

    Duruşmaya tutuklu sanıklar İbrahim Selçuk, Mustafa Şağban, Servet Üst, Rubil Gökdemir, Eyüp Fatih Erarslan, Ahmet Karademir, Bekir Aksoy, Kerim Taşkıran, İsa Yerdelen, Rıza Çiftçi, Mehmet Sezgin, Ömer Korkmaz, Abdullah Gündüz, Mehmet Rıdvan Öz, Ethem Tozlu, Ekber Topal, Özgür Haşemoğlu, Mehmet Bulut, Seydi Çevik, Melih Zaim, Lokman Usta, Cemal Yazıcı, Vahap Alaca, Ali Karaer, Bülent Şahhüseyinoğlu, Hasan Turgay Günay, Rahmi Ülgen Güven, Selahittin Hacıömeroğlu, Merdan Hürmeydan, Gökhan Osman Bildacı, Celal Aslan ve Muhammed Hüseyin Ayaydın ile avukatları katıldı.
     
    Duruşmada savunmasını yapan Aksoy, davaya konu ihalelerde daima kamu yararı doğrultusunda hareket ettiğini söyledi.
     
    İhalelerle ilgili kararların, Yönetim Kurulu'nca oybirliği ile alındığını ifade eden Aksoy, hakkındaki suçlamaları reddetti.
     
    "Sayın Bakan beni çağırdı"
     
    Söz konusu ihalelerle ilgili tek tek açıklamalar yapan Aksoy, "Çorum 1" olarak adlandırılan ve Çorum'a kompresör istasyonu kurulmasına ilişkin ihalenin iptali ile ilgili olarak, "Burada, Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ile gizli konuşmamızı açıklamak zorundayım. Nisan 2006'da, ihalenin fiyat teklifinin alınacağı gün Sayın Bakan beni telefonla arayarak, yanına çağırdı, 'kendisine istihbarat geldiğini, anlaşma olduğunu' söyledi" dedi.
     
    Aksoy ayrıca, "Bana 'Git Rıza'yı (eski BOTAŞ Genel Müdür Vekili Rıza Çiftçi) bul, ama telefonda konuşma. İhaleyi iptal yetkinizi kullanın' dedi. Rıza Çiftçi'yi Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'nda buldum. Bakan'ın talimatını yerine getirmediğim takdirde, görevimi ihmal etmiş olurdum. Sonradan Sayın Bakan'ın söylediğinin doğru olduğunu anladım" diye konuştu.
     
    Aksoy, bir avukatın "Çorum 2 ihalesi konusunda da Bakan'ın bir istihbaratı oldu mu?" şeklindeki sorusuna ise, "Sayın Bakan, tam hatırlayamadığım bir tarihte beni yanına çağırdı, Teknoses firmasının teklifini gösterdi. Teklifin ekinde Siemens firmasının makine teçhizatıyla ilgili teklif vardı. Bana, 'Bu teklifi kabul eder misiniz?' diye sordu. Projeye aykırı olduğunu ve mümkün olmadığını söyleyerek, teklifi reddettim" yanıtını verdi.
     
    "İddianamede, kendisine yüklenen iddiaları destekleyici tek bir delil bulunmadığını" ileri süren Aksoy, 2'nci el aldığı Ford Focus otomobilin dahi iddianamede "rüşvet karinesi" olarak gösterildiğini söyledi.
     
    Davanın kendisini rencide ettiğini ifade eden Aksoy, beraatını ve tahliyesini istedi.
     
    Eski BOTAŞ Genel Müdür Vekili: "İddianame çelişkili"
     
    Eski BOTAŞ Genel Müdür Vekili Rıza Çiftçi ise iddianamenin "çelişkilerle" dolu olduğunu öne sürdü. Suç örgütü kurmadığını, böyle bir örgüte yardım etmediğini, hiç kimseye ihalelerle ilgili bilgi vermediğini, ihalelere fesat karıştırmadığını ve kara para aklamadığını anlatan Çiftçi, yetersiz bir firmanın ihaleye çağrılmasının söz konusu olmadığını söyledi.
     
    BOTAŞ Genel Müdür Vekilliğinden Genel Müdür Yardımcılığı görevine, kendi isteğiyle geçtiğini kaydeden Çiftçi, "Örgüt kurucusu olsaydım, daha etkili bir görev olan genel müdür vekilliğinden kendi isteğimle ayrılmazdım" ifadesini kullandı.
     
    Diğer sanıklar
     
    Sanıklardan eski RTÜK Uzmanı Seydi Çevik ise dava dosyasında yer alan telefon tapelerinin özensizce yorumlanarak, aleyhine delil olarak gösterildiğini iddia etti.
     
    İddianamede adeta "bir suç makinesi" gibi gösterildiğini savunan Çevik, "İnsan kendi düğününde suç örgütü mü kurar, ihale mi konuşur?" dedi.
     
    Çevik, bir ihalenin şartname taslağını sanıklardan İbrahim Selçuk ile Cemal Yazıcı'ya verdiğinin öne sürüldüğünü hatırlatarak, aynı ihalenin basın-yayın araçları vasıtasıyla kamuoyuna duyurulduğunu kaydetti.
     
    Çevik, "500 dolara, bin dolara ihale şartnamesinin aslını almak varken, niçin benden taslağını alsınlar" diye sordu. Sık sık şans oyunları oynayan eşine telefonda, "saçma bir şaka" olarak, "İsviçre'ye hala kaçmıyor musun?" diye sorduğunu anlatan Çevik, "Sadece bu telefon görüşmesi üzerine eşim hakkında, 'örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek' suçlamasıyla dava açıldı" diye konuştu.
     
    Sanıklar Ahmet Karademir ve Mustafa Şağban da haklarındaki suçlamaları reddetti. Mahkeme Heyeti, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek, duruşmayı erteledi.
     
    İşadamı İbrahim Selçuk'un savunması
     
    Terör ve organize suçlara bakmakla görevli Ankara 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davaya tutuklu sanıklar ile avukatları katıldı. Davayı, çok sayıda sanık yakını da izledi.
     
    Mahkeme Başkanı Hasan Şatır, kimlik tespitin ardından, sanıklara haklarındaki iddiaları özetledi. Duruşmada ilk savunmayı, iddianamede, "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek", "ihaleye fesat karıştırmak", "rüşvet", "suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklamak" suçlarından cezalandırılması istenen işadamı İbrahim Selçuk yaptı.
     
    İş hayatına nasıl başladığına dair açıklamalarda bulunan Selçuk, son 7-8 yıldır hiçbir kamu kuruluşunda iş almadığını söyledi.
     
    Geçmişte ANAP'ta siyaset yaptığını anlatan Selçuk, siyaseti hiçbir zaman çıkar ilişkisi için kullanmadığını ifade etti. Bundan 7-8 yıl öncesinde ekonomik durumunun oldukça iyi olduğunu belirten Selçuk, o sıralarda ofisine bazı üst düzey siyasetçilerle bürokratların gelip-gittiğini anlattı.
     
    Ardından, "ihaleye fesat karıştırmaktan" bir süre cezaevinde kaldığını kaydeden Selçuk, cezaevinden çıktıktan sonra yurtdışında çeşitli işlerle ilgilendiğini, Türkiye'de başkalarıyla görüşmemeye özen gösterdiğini dile getirdi.
     
    "Türkiye'de bulunduğum süre içinde adeta rahibe hayatı yaşıyordum. Kimseyle görüşmemeye özen gösteriyordum" diyen Selçuk, "Tanımadığı birçok kişiyle birlikte suç örgütü üyesi olmakla suçlandığını" söyledi.
     
    Cezaevinden çıktıktan sonra tanımadığı bazı kişilerin kendisine telefon açarak, "Organize Şube'den aradıklarını, operasyon yapacaklarını söylediklerini" ifade eden Selçuk, ardından ofisine gelen kişilerin kendisini tehdit ettiğini anlattı.
     
    Bunun üzerine avukatıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuruda bulunduğunu anlatan Selçuk, "telefonlarının dinlendiğini ve izlendiğini bildiğini, kendisinin hiçbir suç işlemediğini" savundu.
     
    Selçuk, bazı işadamlarıyla "rüşvet pazarlığı yaptığı" yönündeki iddialarla ilgili açıklama yaparken, "Onlar, benim gibi insanlarla buluşmaya tenezzül dahi etmezler" ifadesini kullandı.
     
    Bir ara mobilya işine ortak olduğunu dile getiren Selçuk, ürettikleri mobilyaları, tanıdığı otel sahiplerine satmayı planladığını belirtti. Selçuk, Fenerbahçe Kulübü İkinci Başkanı ve Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir'in KKTC'de otel yapmayı planladığını, Özdemir ile bunun için görüştüğünü kaydetti.
     
    Suçsuz olduğunu savunan Selçuk, geçmişte ameliyat olduğunu ve şu anda sağlığının da kötüleştiğini söyledi. Selçuk, tutuksuz yargılanmak istediğini bildirdi. Selçuk'un savunmasını yapmasının ardından duruşmaya ara verildi.
     
    Dava, terör ve organize suçlara bakmakla görevli Ankara 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
     
    İddianameden...

    Davanın iddianamesinde, aralarında İbrahim Selçuk, Nihat Özdemir, Bekir Aksoy, Rıza Çiftçi, Şakir Arıkan, Ömer Korkmaz ve Gökhan Osman Bildacı gibi bazı işadamları ve bürokratların da bulunduğu 71 sanığın, "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve üye olmak", "örgüt kapsamında ihaleye fesat karıştırmak", "rüşvet almak", "rüşvet vermek" ve "suç gelirlerini aklamak" suçlarından cezalandırılmaları isteniyor.
     
    İddianamede, "sanıkların BOTAŞ'taki bazı ihalelere fesat karıştırma ve ihaleye katılan ya da katılmak isteyen kişi ve kuruluşlardan rüşvet alma suçlarını, suç işleme amacıyla kurulmuş örgüt vasıtasıyla gerçekleştirdikleri" öne sürülmüştü.
     
    İddianamede, bazı sanıkların, örgütün ihaleye fesat karıştırma ve rüşvet suçlarından elde ettiği mal varlığı değerlerinin gayrimeşru kaynağını gizledikleri ve meşru bir yolla elde edildiği kanaati uyandırmak için örgüte yardım ettikleri de savunulmuştu.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow