hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    "DTP'yi millet getirdi, millet gönderir"

    DTPyi millet getirdi, millet gönderir
    expand

    TBMM Başkanı Köksal Toptan, "DTP'li arkadaşlar milletin oyuyla seçilerek gelmiş buraya. Madem atacaktık niye getirdik. Bu meclis, renkli haliyle çok çeşitli fikirleri temsil ediyor. Bu, Türkiye için büyük bir şanstır" diye konuştu.

    Köksal Toptan, TV8'de yayımlanan "Başkentten" programına katıldı.

    Toptan, "DTP'li arkadaşların pek çok davranışlarını tasvip etmiyorum. Eleştirileri yüzlerine karşı söylüyorum. Ama millet getirdi, buradan birileri gönderecekse yine millet gönderecek. Buna bizim karar vermemiz mümkün değil. Haklarında açılmış dava var. Hepimiz yargı kararlarına saygı gösteririz. Ama ben parti kapatılmasına taraftar olan bir insan değilim" dedi.

    Toptan, "Burada DTP'li arkadaşlarımız Parlamento kürsüsünü kullanarak, kendi mensuplarının, tabanlarının sorunlarını gündeme getirebilir. Zaten getiriyorlar da. Onlara kimse engel de çıkarmıyor" diye konuştu.

    Tarih önünde ettikleri yemine sadakatten kesinlikle vazgeçilemeyeceğini, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüyle ilgili yemin içerisinde de olan hususa dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Toptan, her konunun her şeyin tartışılabileceğini kaydetti.

    Toptan, "Teröristlerin başı Meclis'te, haberiniz yok mu?" şeklindeki bir soruya şu yanıtı verdi:

    "Hukuk devletinin kuralları işler, dokunulmazlıkla ilgili fezlekeler geliyor, işleme koyuyoruz, şimdilik dokunulmazlığı kaldırılan yok. Partiyle ilgili kapatma davası devam ediyor. Yani bir hukuk devletinde olduğumuz için yargıya ve hukuk devletine inanmamız, Cumhuriyetin temel niteliklerinden biri olan hukuk devleti kavramına inanmamız lazım.

    Birbirimize tahammül etmemiz lazım, hoşgörüyle yaklaşmamız lazım, kardeş olduğumuzu unutmamamız lazım. Bu dokuyu, bu hoşgörüyü, bu anlayışı bozacak davranışlardan herkesin kaçınması gerekir. Bu devleti, bu Cumhuriyeti nasıl hep beraber kurduk, bunu böyle yaşatır, güçlü hale
    getiririz" cevabını verdi.

    Anayasanın ilk 3 maddesinin değiştirilmesi

    Toptan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın Anayasa'nın değiştirilemez ilk 4 maddesinin tartışmaya açılabileceğine yönelik bir beyanat verdiğinin sorulması üzerine, şöyle dedi:

    "Sayın Haşim Kılıç, yaklaşık 17-18 yıldır Anayasa Mahkemesi'nde bulunuyor. Böyle bir şeyi, belki bilimsel olarak ortaya koyabilir. Şahsi düşüncemi soracak olursanız, Anayasanın değiştirilmesi teklif edilemez 1, 2 ve 3'üncü maddeleriyle ilgili tartışmalara girmemek lazım.

    Özellikle Cumhuriyetin temel niteliklerini değiştirecek davranışlardan herkesin özenle kaçınması gerekir. Çünkü onlar bizim devletimizi var eden temel unsurlardır. Cumhuriyetimizi var eden temel niteliklerdir. Onlardan vazgeçmememiz söz konusu olmaz. O nedenle onları tartışmaya açmamak lazım. Açmanın da pek fazla faydası yok.

    Çok şükür ki Türkiye, her şeyi tartışan özgür bir ülke. Bu gibi konuları bile tartışıyor. Fikirlere katılmasak bile fikirlere tahammül etmemiz lazım. Kim söylerse söylesin, her düşüncenin karşısında saygıyla eğilmemiz lazım. Katılırız, katılmayız, inanırız inanmayız o başka bir konu. Bizim düşüncemizin tersini söyledi diye karşımızdakini düşman edemeyiz. Mümkün olduğunca sorunları azaltalım."

    "Alevi kültürü olmasaydı..."

    TBMM Başkanı Toptan, son gazi Mustafa Şekip Birgöl'ün nereli olduğunu dahi bilmediğini belirterek, bu konudaki duygularını "Topyekün olarak ayaktayız. Alevi olsa ne fark eder ki. Alevi kültürü olmasa Anadolu'da dil birliğini koruyamazdık. O nedenle Alevi kültürüne çok şey borçlu olduğumuzu ifade etmemiz lazım" sözleriyle dile getirdi.

    Toptan, Alevi vatandaşların hükümet, devlet tarafından makul görülen taleplerini oturup konuşmak, sorun gibi görünen konuları tartışmak ve çözüm bulmak gerektiğini belirterek, "Hepimiz birbirimizi tamamlıyoruz. Alevi kültürü olmasaydı, belki Türkçe'yi kaybederdik. Sorunları da çözeceğiz. Toplumun görevlerinden biri de bu. Herkesin sorunları var. Bunlar haklı söylenebiliyor olması önemli, karşılık bulması, tartışılması önemli. Bunlar sağlandıktan sonra çözüm buluruz. Barikayı hakikat, müsademeyi efkardan doğar, yani doğru sonuçlar, fikirlerin çatışmasından doğar. Bunun gereğini yerine getirdikten sonra sorunları çözeriz" diye konuştu.

    "Türk halkının laiklikle bir sorunu yok"

    Toptan, laiklikle ilgili soruları da cevaplandırdı. Toptan, "Türk halkı, laiksizmi sevmiştir, benimsemiştir. Türk halkının laiklikle bir sorunu da yoktur. Türkiye'de bir yaşam biçimine dönüşmüştür. Türkiye, böyle bir gelenekten geliyor" dedi.

    Osmanlı Devleti'nin bir din devleti olduğunu, uygulamalarına bakıldığında başka dinlere karşı engin bir hoşgörü bulunduğunu kaydeden Toptan, İstanbul'da 3 semavi dinin mabetlerinin yan yana olduğunu anımsattı.

    Toptan, program sunucusunun, "AK Partililer, sizin de beyninizi yıkamıştır? Bunlar şeriatı getirecek, bizi karanlığa götürecekler. Sizi onun için Meclis Başkanı yaptık, haberiniz yok mu?" demesi üzerine konuşmasını şöyle sürdürdü:

    "Yok, yok... Türkiye ana rotasından kesinlikle sapmaz. Türk halkının laiklikle ve cumhuriyetin temel nitelikleriyle hiçbir ihtilafı yoktur. Türk halkında engin bir hoşgörü vardır, karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı ilişkiler vardı. Meclis de bunların birleştiği yerdir. Tartışmadan daha doğal ne olabilir.

    Tartışa tartışa, sonunda doğrusunu bulan bir milletiz. Herkes cumhuriyetin temel nitelikleri konusunda samimi ve içtenlikle davranıyor ama biz açık toplumuz. Halkın belli kesimlerinde marjinal düşünceler de olacak onlara da saygı göstermek lazım. Türkiye'de bunun sağında solunda çeşitli ekstremlerde; bunların toplamdaki oranlarının yüzde 5'leri hatta yüzde 10'ları geçtiğini kesinlikle söyleyemeyiz."

    Anayasa Mahkemesi'nin başörtüsü kararı

    TBMM Başkanı Toptan, başörtüsü takanların Meclis'e milletvekili olarak giremediklerine ilişkin bir soru üzerine, "Başörtüsü yasağını çok doğru bulmuyorum. Ama olayı sosyal bir sorun olarak ele almakta yarar var. Sosyal sorun olarak ele alınırsa bana göre çözülür de" dedi.

    Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararı anımsatan Toptan, "Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karara elbette saygılıyız ama gerekçesine kesinlikle katılmıyorum. Çünkü orada bize dönük de bir suçlama var. Çünkü Anayasa Mahkemesi türban kararıyla ilgili gerekçesinde diyor ki; 'Meclis anayasanın değiştirilmesi teklif edilemeyecek hükmünü dolaylı olarak değiştirmiş' Hayır, öyle bir öneri gelse ben işleme koymam. Lafsıyla da ruhuyla da baktığımız zaman Anayasa değişikliği önerisinin kesinlikle anayasanın değiştirilmesi teklif edilemeyecek hükümlerini doğrudan ya da dolaylı ortadan kaldırma hedefi söz konusu olamaz" diye konuştu.

    "Anayasayı değiştiremeyen bir Meclis'in başkanı olsanız ne olur?" yolundaki bir soruya da Toptan, şu karşılığı verdi:

    "Kuvvetler ayrılığı, herkesin kendi başına hareket etmesini gerektirmez. Tam tersine modern demokrasilerde kuvvetler ayrılığı, birbiriyle ahenkli çalışmayı öngörür. Ahenkli çalışma olmazsa orada kaotik bir takım gelişmeler meydana gelebilir. O da toplumda rahatsızlık yaratır. Kuvvetlerin, birbirine hoşgörüyle bakması, birbirlerinin yetki alanına girmemesi, yetki tecavüzünde bulunmaması ve sınırlarını çok iyi tayin etmesi gerekir.

    Şimdi biz yasama olarak 'bizi Türk Milleti seçti, biz istediğimizi yaparız, her şeye muktediriz' nasıl diyemez isek, demememiz lazım ise, yasamanın da yürütmenin de aynı sorumluluk içinde hareket etmesi lazım. Sonuç itibariyle yargı da Türk milleti adına karar veriyor, biz de Türk Milleti adına karar veriyoruz. O nedenle bu kararları verirken birbirimizin yetki alanına, sınırlarına dikkat edersek hiçbir sorun çıkmaz."

    Toptan, Anayasa Mahkemesi'nin kararına ilişkin "Ben türbanla ilgili bir Anayasa değişikliği yapılmasına taraftar değildim. Ama yapılan bu türban değişikliğinden sonra Anayasa Mahkememizin verdiği kararı kesinlikle doğru bulmuyorum. Meclis'in yetkilerine bir müdahale olarak yorumluyorum" diye konuştu.

    Toptan AKP'li Akgül'ü eleştirdi


    Toptan, AK Parti Yozgat Milletvekili Abdülkadir Akgül'ün dün Plan ve Bütçe Komisyonunda "Ben vurmaktan hoşlanan bir adam değilim, ama devletim ve milletime karşı gelenleri elbette vurmaktan hoşlanacağım" sözlerine karşılık, "Bu tür sözleri sarf etmemek lazım. Hukuk devletinde kimin ne yapacağı belli, yasaların kime ne yetki verdiği belli" dedi.

    Toptan, "Bütün bunların üstünde, kimsenin kendisini görevli saymaması lazım. Bu sözlere dikkat etmek lazım. Bunun halka yansıması olumsuz olabilir. TBMM'de söylenebilecek her fikre ben, elbette saygı gösteriyorum ama bu sözlere çok dikkat etmek ve bunları sarfetmemek lazım. Herhalde bunu söyledikten sonra rahatsız olmuştur" dedi.

    "Sayın Başkan siz oturumları yönetirken, tüyleriniz diken diken olmuyor mu? Hep mi böyle hoşgörülüsünüz, hep mi böyle 'sakin olun, tamam, durun bir bakalım' diyorsunuz?" sorusuna karşılık Toptan, "Kaba tabir ama, millet bizi buraya maraza çıkartın diye göndermiyor. Tam tersine, 'oturun, konuşun, benim sorunlarıma çözün, çareler bulun' diye gönderiyor. O nedenle, milletin bize verdiği görev çerçevesinde, o sorumluluk içerisinde hareket etmemiz lazım. Ben ve milletvekili arkadaşlarım bunu yapmaya çalışıyoruz" şeklinde konuştu.

    "Türkiye krizden en az etkilenecek"

    "Ben duygularınızı köreltebilirim; 'Memlekete perişan oldum, enflasyondan haberiniz var mı, ekonomik kriz geliyor, bu hükümet bir şey yapmıyor. Meclis başkanımız siz bari bir şey yapın" diyen sunucuya Toptan, şu karşılığı verdi:

    "Herkes her şeyi yapıyor. Türkiye büyümesini sürdürüyor. Sayın Başbakan şu anda dünyaya yön veren 20 büyük ülkenin bulunduğu G-20'ler masasında oturuyor. Bu, Türkiye için çok önemli. Muhtemelen bu senenin sonunda dünyanın en büyük 15. ekonomisi durumuna geleceğiz.

    Global kriz elbette bizi de etkiler. Ama bu etkileşimin en aza indirilmesi için Türkiye, çok güzel öngörülerde bulundu. Şimdi bizim Avrupa pazarımız daralabilir. Daralan Avrupa pazarının yerine ikame etmek üzere bu sene Türkiye'nin bir Avrupa açılımı söz konusu oldu. Türkiye zannediyorum, bu ekonomik krizden en az etkilenen ülkelerin başında gelecek."

    Toptan, "IMF ile anlaşma yapmıyor hükümet. Söyleyin de anlaşma yapsın" denilmesi üzerine de bütün verilerin Hükümet, Merkez Bankası ve Hazine'nin elinde olduğunu belirterek, "Böyle bir ihtiyaç hissettiği takdirde hükümet elbette yapar. Ama durduk yerde IMF'ten borç almamıza gerek yok. Sonuç itibariyla sonradan da şikayet ediyoruz, bu borçları nasıl ödeyeceğiz diye" dedi.

    Basın yayın organlarında, 'IMF ile anlaşma yapsanıza' şeklinde baskı olduğunun hatırlatılması üzerine de Toptan, "Meclis Başkanı olarak onu bilemem" dedi ve devletin elindeki rakamların ülkeyi yönetenler tarafından iyi bilindiğini söyledi.

    Toptan, "Şu kesin olarak biliyoruz; Bu kriz süreci çok iyi ve yakından takip ediliyor. Bu çıkarılacak kanunu önemsiyorum. Şu anda yeterli rezervi var. Zannediyorum 80 milyar dolar civarında bir rezerv var. Yurt dışından yeni kaynaklar da Türkiye'ye getirilebilirse rahatlar. Bankaların gelişmelerine bakıyorum, oralarda da şu anda en azından bir tehlike ve tehdit gözükmüyor. Niye bunlar? İki nedenden; bir kriz geçirdik ve fatura ödedik. Ayrıca, bu krizden alınmış derslerle 2004 ve 2005 yılında finans sistemi ve bankacılık sektörüyle ilgili, sistemi tahkim edici çok önemli kanunlar çıkardık. Bu sayede Türkiye, bana göre bu krizi en az zararla, belki de zararsız atlatabilecek ülkelerin başında geliyor" diye konuştu.


    Mustafa belgeseli


    Toptan, Mustafa filmini ile ilgili soruya da filmi izlediğini belirterek, şöyle karşılık verdi:

    "Mustafa filmi eleştiriliyor, olabilir. Eleştirilen tarafları var. Sayın Can Dündar, Atatürk'ün bazı bilinmeyen yönlerini öne çıkardı. Olabilir. Ama ben şöyle bir ölçü koyuyorum; Ben filmi izledikten sonra, oradan çıkarken benim Atatürk sevgimde ne değişti? Olumsuz hiçbir şey değişmedi. Tam tersi ben, Atatürk'ü daha kendime yakın hissetmeye başladım.

    Niye? Sayın Can Dündar, insani yönleri, kendi ölçülerine göre daha fazla öne çıkardı. Elbette filmi seyrederken bazı noktaları ben de abartılı buldum. Bu, belki Atatürk ile çok örtüşmüyor. Yani, bildiğimiz Atatürk ile örtüşmüyor. Onlar olmasaydı daha mı iyi olurdu?

    Olaya bir profesyonel gözüyle bakıldığı zaman, bu belgeselin daha çok seyredilmesi sonucunu mu doğurur? O da bir taktik midir, onu bilmem ben. Ama salt belgeseli seyrettiğim zaman benim, Atatürk sevgimde azalma olmadı, tam tersine çoğaldı. Endişeleri de hoşgörüyle karşılamak lazım.

    Buradan şöyle bir sonuç çıkıyor; eleştirenlerin, özellikle benim gibi değil de bu işle uğraşan eleştirmenlerin Atatürk belgeselleri yapmaya başlamaları lazım. Onların da Atatürk'ün başka yönlerini ortaya çıkarmaları lazım. Bu yeni yetişen kuşaklar, çocuklarımız için öğretici olur. O bakımdan eleştirilere saygı duyuyorum ama abartmamak lazım.

    Bir gazeteci arkadaş sordu bana, 'Dolmabahçe Sarayı'nda gala yaptınız' diye. Can Dündar'ın Atatürk aleyhine bir belgesel yapacağı aklımın ucundan geçmez ki...'Dur önce bir seyredeyim, sonra yaparız' yok yani..Ona da çok fazla saplanıp kalmamak lazım. Yapılan işlere saygı duymak lazım. Sonuç itibariyle tartışılan bir konu ortaya çıktığına göre, demek ki ortaya bir eser de çıkmıştır. Ama eksik olanları veya yanlış görülenleri başka belgesellerle tamamlamak lazım. Onda da konuyla ilgili herkese çok önemli görev düşüyor."
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow