hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Erdoğan: "Kredi derecelendirenler kredi kaybediyor"

    Erdoğan: Kredi derecelendirenler kredi kaybediyor
    expand

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İstanbul'da Uluslararası Finans Enstitüsü'nün gala yemeğinde konuştu, "İstanbul'u dünyanın finans merkezi yapmaya çalışıyoruz" dedi. Finansal korumacılığa karşı olduğunu vurgulayan Erdoğan, kredi derecelendirme kuruluşlarını eleştirdi, "İdeolojik davranıyorlar, kredilerini yitiriyorlar" diye konuştu.

    Erdoğan, uluslararası camianın, küresel krizin olumsuz etkilerini en aza indirecek adımların işbirliği ve koordinasyon içinde atılması konusunda son 1 yılda başarılı bir sınav verdiğini belirterek, yaşama geçirilen düzenlemelerin olumlu etkilerini gösterdiğini ve dünya ekonomisinin iyileşme sürecine girdiğini söyledi.

    Erdoğan, Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) Çırağan Sarayı'ndaki gala yemeğinde yaptığı konuşmada, etkinlik dolayısıyla dünyanın türlü ülkelerinden gelen bankacılar, yatırımcılar ve uluslararası finans kuruluşlarının yetkilileriyle görüş alışverişinde bulunma fırsatı elde etmekten büyük memnuniyet duyduğunu bildirdi.

    IIF Yönetim Kurulu Başkanı Josef Ackermann'ın konuşmasında Çırağan Sarayı'nın tarihinden ve güzelliklerinden sözettiğini, burasının geçmişte futbol alanı olduğunu anlattığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

    "Doğru, ben de hakikaten burası futbol sahasıyken burada uzun süre futbol oynadım ve hala vücudumda buranın izleri var. Çünkü şimdiki gibi çim saha değildi. Tamamen toprak sahaydı. Ve o toprak saha adeta zımpara gibi vücudumuzu zımparalardı. Böyle bir dönemi burada yaşadık. Ama daha sonra adeta o toprakların üzerinden, o taş yığınlarının üzerinden bu şaheser ortaya çıktı ve şimdi böyle bir Çırağan Palas'ta, Çırağan Oteli'nde hep birlikte biraraya geldik ve bir İstanbul gecesini sizlerle birlikte paylaşıyoruz."

    Erdoğan, Türkiye'nin bundan önce 1955'te IMF ve Dünya Bankası'nın yıllık toplantılarına ev sahipliği yaptığını anımsatarak, 54 yıl sonra tekrar bu toplantılara ev sahipliği yapmaktan duydukları memnuniyeti belirtti.

    ABD dışındaki bir ülkede yeniden bu toplantının gerçekleştiriliyor olmasından büyük bir mutluluk duyduklarını ifade eden Erdoğan, yaklaşık 4,5 yıl belediye başkanlığını da yaptığı İstanbul'un son dönemde her alanda başarılı organizasyonlara imza attığını söyledi.

    "İstanbul'u nasıl bir finans merkezi yaparız?"


    Uluslararası birçok zirveyi, dünya çapında ilgi gören birçok spor organizasyonunu, uluslararası toplantıları İstanbul'da ağırladıklarını anlatan Erdoğan, ancak IMF ve Dünya Bankası'nın toplantılarının ayrı bir önem arz ettiğini kaydetti. Erdoğan, hükümet olarak İstanbul'u bir finans merkezine dönüştürmek için yoğun bir gayret içinde olduklarını vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    "Tarihiyle, kültürüyle, alt yapısına, ulaştırmasına yaptığımız yatırımlarla, özellikle de Asya ve Avrupa arasındaki köprü konumuyla İstanbul'un dünyanın finans merkezlerinden biri olması için her türlü imkana sahip olduğunu eminim sizler de müşahede ettiniz. Aslında bu benim belediye başkanı olduğum dönemde hedefimdi. 'İstanbul'u nasıl bir finans merkezi yaparız...' Onun için birçok plan çalışmaları ve tadillerine gidildi. Tabii ki merkezi yönetimle uyumlu olmadığınız zaman bu işleri çözmek de kolay değildi.

    Halledilmesi gereken yasal sorunlar vardı. Şimdi ise bu imkan artık önümüzde. Bu imkan önümüze geldiği için de 'bu adımı atalım' dedik. Bankalar Birliği ile yaptığımız görüşmelerde kanaat birliği oluştu. Bu kanaat birliği oluştuktan sonra da planlarımızı buna göre tanzim eder hale geldik. Ve bu noktada adımlarımızı attık. Şimdi hedef, süratle gerek devletin bankalarını da buraya getirmek suretiyle, SPK, BDDK gibi kuruluşlarımızı da İstanbul'a getirmek suretiyle İstanbul'u bir finans merkezi haline getirmek."

    Erdoğan, İstanbul'un buna layık olduğunu ve bu yükü her yönüyle taşıyabilecek alt yapıya sahip bulunduğunu ifade ederek, "Tarihiyle, medeniyetiyle, bütün ulaşım sistemleriyle, iletişim ağlarıyla, her şeyiyle buna sahip bir kent" diye konuştu. İstanbul'un, Türkiye'nin kongre merkezi olduğunu vurgulayan Erdoğan, IMF ve Dünya Bankası'nın yıllık toplantısına 13 ay gibi kısa bir sürede hazırlandıklarına, 127 bin metre karelik bir kongre merkezi yaptıklarına dikkati çekti.

    Harbiye'deki İstanbul Kongre Merkezi'nin, 3 bin 500 kişinin aynı anda toplantı yapmasını sağlayan bir ana toplantı salonuna, özel görüşmelerin yapılacağı 850 görüşme odasına ve çeşitli salonlara sahip olduğunu dile getiren Erdoğan, böylece Harbiye'de bir kongre vadisini tesis ettiklerini söyledi. Erdoğan, "Bu, İstanbul için bir eksiklikti, bunu gidermiş olduk" dedi. Başbakan Erdoğan, ayrıca Haliç'te inşa edilen kongre merkeziyle İstanbul'un bu anlamda bir sıçramayı gerçekleştirdiğini vurguladı.

    Küresel ekonomik kriz

    Erdoğan, yakın tarihin en derin küresel ekonomik krizinin devam ettiğini belirterek, şöyle konuştu:

    "Çok kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan bu kriz, her ne kadar etkileri azalmış ve iyileşme sürecine girilmiş olsa da tüm dünyayı farklı şiddetlerde etkilemeye devam ediyor. Son bir yıldır yaşadıklarımıza bakıldığında, geçmişte yaşanan birçok krizin aksine bu defa sorunun kaynağının gelişmiş ülkeler olduğunu görüyoruz. Gelişmekte olan ülkeler, özellikle de düşük gelirli ekonomiler, bu krizin oluşmasında sorumlulukları olmamasına karşın krizin sonuçlarından önemli ölçüde etkilendiler ve bedel ödediler. Öncelikle şu hususu vurgulamak zorundayım; katıldığım G-20 zirvelerinde de bu hususu altını çizerek ifade ettim, önümüzdeki dönemde sağlıklı bir küresel ekonomiye ulaşmamız için kapsamlı ve etkin uluslararası işbirliği artık kaçınılmaz hale gelmiştir.

    Bütün dünyada, özellikle de gelişmekte olan ülkeleri ilgilendiren problemlerin salt gelişmiş ülkeler tarafından çözülebilmesini doğrusu ben mümkün görmüyorum. Bu anlamda Pittsburgh'ta yaptığımız G-20 toplantısında gelişmekte olan ülkelerin karar alma süreçlerine daha fazla katılımını sağlayan anlayışı önemli bir adım olarak görüyor ve Türkiye olarak destekliyoruz. Bugünün dünyasında unutmamamız gereken önemli bir husus, hepimizin aynı gemide olduğudur. Uluslararası camia, yaşadığımız küresel krizin olumsuz etkilerini en aza indirecek adımların işbirliği ve koordinasyon içinde atılması konusunda son bir yılda başarılı bir sınav vermiştir. Ortak bir anlayış içinde ve koordineli olarak ülkeler tarafından bir seri önlem ve düzenleme hayata geçirilmiştir. Bu önlemler olumlu etkilerini göstermiş ve dünya ekonomisi hakikaten bir iyileşme sürecine girmiştir."

    Alınan önlemler

    Erdoğan, yaşanan krizin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerini en aza indirmek amacıyla kısa vadede bir dizi tedbiri de yürürlüğe koyduklarını anımsatarak, ekonomideki talebi canlandırmak amacıyla kilit sektörlerde vergi indirimleri gerçekleştirdiklerini, reel sektör yatırımlarının ve istihdamın artırılması yönünde kapsamlı teşvik paketleri hazırladıklarını söyledi.

    Yine bu dönemde, Merkez Bankası'nın da başta üç aya kadar vadeli repo imkanları olmak üzere çeşitli enstrümanlarla piyasalardaki likidite imkanlarını artırdığını, ayrıca ekonomik faaliyetleri canlandıran ve finansal kurumlar arasındaki fon akışlarını destekleyen aktif bir para politikası izlediğini anlatan Erdoğan, söz konusu tedbirler ve son 7 yılda gerçekleştirilen yapısal reformlar sonrasında edindikleri kazanımlar sonucunda, Türkiye'nin benzer ülkelere kıyasla krizden daha az etkilendiğinin söylenebileceğini belirtti.

    Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

    "Ülkemize ilişkin çeşitli piyasa göstergeleri, ülkemiz performansının, bize göre daha yüksek kredi notuna sahip birçok ülkeye kıyasla daha iyi durumda olduğunu gösteriyor. Ben burada ülke adı verecek değilim. Ama bu gerçekleri de burada altını çizerek hatırlatıyorum. Bunu zaten sizler işin içindesiniz, gayet iyi bilirsiniz. Hangi ülkeler ne durumdalar ama buna rağmen kredi notları nerede, bunu gayet iyi bilirsiniz. Gerek iç gerek dış piyasada işlem gören tahvillerimizin getirileri ve risk primleri önemli ölçüde gerileyerek kriz öncesi seviyelerinin dahi altına indi. Elbette bunu da yeterli görmüyoruz.

    Bakınız biz, bu krizi her açıdan bir fırsata dönüştürmenin gayreti içinde olduk. Kriz esnasında, zayıf noktaları tespit etme imkanımız oldu. Bu zayıf noktaları şimdi güçlendiriyoruz ve kriz sonrasına daha güçlü bir şekilde hazırlanıyoruz. Bu kapsamda, maliye politikası alanında belirsizlikleri ortadan kaldırmak ve hükümetimizin orta vadeli hedeflerini ortaya koymak için geçtiğimiz ay ortalarında 2010-2012 yıllarını içeren orta vadeli programımızı açıkladık."

    Orta vadeli program

    Erdoğan, orta vadeli programdaki temel hedeflerinin, büyümeyi kademeli olarak potansiyel seviyesine yükseltmek, istihdamda nispi bir artış sağlamak, enflasyondaki düşüş trendini devam ettirmek ve kriz nedeniyle bozulan kamu dengelerini yeniden tesis etmek olduğunu anlattı.

    Orta vadeli programda, kamu mali dengelerindeki iyileşmeyi kalıcı hale getirmek ve mali politikalara olan güveni pekiştirmek amacıyla mali kural uygulamasını başlatmayı öngördüklerini ifade eden Erdoğan, orta vadeli programın en önemli önceliğinin, Türkiye ekonomisinin yeniden özel sektör öncülüğünde büyümesini sağlamak olduğunu vurguladı.

    Erdoğan, bu amaca yönelik olarak ülkenin üretken kapasitesini geliştirecek ve verimlilik artışı sağlayacak yenilikçi ve teknoloji yoğun projelere öncelik verileceğini söyledi. Orta vadeli programla kamu kesiminin borçlanma gereği azaltılarak özel sektörün kullanabileceği kaynakların artırılmasının sağlanacağını dile getiren Erdoğan, yeni teşvik sistemiyle, büyük ölçekli yatırımlar ile bölgesel bazda belirlenen sektörlerde yatırımların destekleneceğini kaydetti.

    Erdoğan, bu çabaları desteklemek üzere, ekonomide önemli bir ağırlığa sahip olan KOBİ'lerin finansman ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla Kredi Garanti Fonu'na hazine tarafından sağlanan desteğin etkin olarak devreye sokulacağını bildirdi. Türkiye'de bölgesel gelişmişlik farklılıklarının azaltılmasına, orta-uzun vadeli büyüme dinamikleri ve tüm yurttaşların yaşam seviyesinin yükseltilmesi bakımından önem verdiklerini belirten Erdoğan, bu alanda, kalkınma ajansları aracılığıyla yerel potansiyeli harekete geçirerek üretim ve gelirin artırılmasına katkıda bulunmayı hedeflediklerini ifade etti.

    Erdoğan, programda öngördükleri temel çerçeve ve politikaların kısa süre içerisinde piyasaların desteğini sağladığına işaret ederek, başlıca uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının da programa olan güvenlerini, Türkiye'nin kredi notu görünümünü yükselterek gösterdiklerine dikkati çekti.

    Başbakan Erdoğan, "Ülkemizin sağlam ekonomik yapısı, son yıllarda gösterdiğimiz üstün makro ekonomik performans ve krizde sergilediğimiz güçlü duruş göz önünde bulundurulduğunda, ülke kredi notumuzun daha iyi noktalarda olması gerektiğine inanıyoruz" diye konuştu.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow