hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Erdoğan'dan Yalçınkaya'ya cevap

    Erdoğandan Yalçınkayaya cevap
    expand

    Başbakan Erdoğan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın, siyasi partilerin kapatma davası açılıp açılmayacağını "hissedeceği" yönündeki sözlerine cevap verdi.

    Başbakan Erdoğan ile Bulgaristan Başbakanı Boyko Borissov, başbaşa ve heyetlerarası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.

    Başbakan Erdoğan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın, siyasi partilerin kapatma davası açılıp açılmayacağını "hissedeceği" yönündeki sözlerine ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine şunları söyledi:

    "Siyasi partilerin hissetmesi gibi... Doğrusu bugüne kadar demokrasi içerisinde böyle bir özelliği doğrusu bir genel başkan olarak yakalayamadım. Bugüne kadar genel başkan olarak görüştüğüm, tanıştığım, bildiğim siyasi parti liderlerinin de böyle bir hissiyatı olduğunu duymadım. Bazı uygulamalar ortaya çıkar vesaire...

    Ondan sonra zaten süreci takip edersiniz. Ama ortada hiçbir şey yokken 'böyle bir şey vardır' veya 'hissederler' denilirse o ülkede demokrasi çarkı bir defa sağlıklı çalışmaz. Niye sağlıklı çalışmaz? Her an kapanacağını hisseden bir siyasi partinin o ülkenin demokratik yaşamına katkısı ne derecede olabilir? AK Parti bu ülkede parlamentonun yüzde 65'ine sahip.

    Diğer siyasi partilerimiz yüzde 35'ini paylaşıyor. Devamlı bununla oturup bununla kalktığınız zaman o ülkede istikrardan bahsedemezsiniz. O ülkede güvenden bahsedemezsiniz. İstikrarın ve güvenin olmadığı bir ülkede ekonomik kalkınma olabilir mi? O ülkede temel hak ve özgürlükler sağlıklı yürüyebilir mi? Bunun için de böyle bir hissiyatın içerisinde yaşamak demokrasi ile eşanlamlı olamaz"

    Türkiye'nin AB üyeliği

    Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Başbakan Erdoğan, Bulgar bir gazetecinin "60'lı yıllardan bu yana Türkiye AB'ye aday ülke. AB üyeliği konusunda hevesiniz azalıyor mu? Bulgaristan'dan nasıl bir destek bekliyorsunuz?" şeklindeki sorusuna şu yanıtı verdi:

    "Hiçbir ülkeye, Türkiye'ye uygulanan böyle bir süreç uygulanmadı. Türkiye'nin fiili olarak AB'ye müracaatı aslında 1954, resmi olarak 1963. Ortalama 50 yıllık bir süreç. 50 yıldır Türkiye AB'ye yapmış olduğu bu müracaatın neticesini bekliyor. Tabii öne sürülen gerekçelere baktığınız zaman aslında sudan bahaneler. Yoksa şu anda AB üyesi ülkelerin büyük bir çoğunluğunda kurumları itibarıyla, kuruluşları itibarıyla, altyapısı, üst yapısı itibarıyla, Türkiye çok daha önde bir ülke.

    Tabii gerekçeleri anlamakta zorlanıyoruz. Şimdi bildiğiniz gibi fasıllar da zaten bu genişlemeden sonra arttırıldı. 15 ülke iken 27 ülke AB üyesi ülke durumuna geldi. Bütün bu süreç içerisinde Bulgaristan'ın desteklerini yanımızda gördük. Bundan sonra da aynen bu desteği göreceğimize inanıyoruz. Fakat bu müktesebatın şartlarına uyulmayarak siyasi şartlar geliştirmek suretiyle Türkiye'nin önünün kesilme gayretleri manidardır. Ancak biz sabırlıyız.

    Biz bu süreç içerisinde dersimizi iyi çalışıyoruz. Süreci kovalayacağız, ta ki AB Türkiye'ye 'Biz seni Türkiye olarak kabul etmiyoruz, almayacağız' dediği ana kadar. Bu kararı verdikleri anda biz de başımızın çaresine bakarız. Çünkü, Türkiye kendi kendine yetecek bir ülkedir ve AB ile alakalı olarak oraya aslında güç katabilecek bir ülkedir ama bu gerçeği bildikleri halde bunu geciktirme arzularını anlamakta zorlanıyoruz, zaman zaman. Ve şunu da söylüyoruz, medeniyetler ittifakının eş başkanlığını yürüten Türkiye, AB'yi bu işin bir adresi haline getirebilecek bir ülkedir, İspanya ile birlikte.

    Bir diğer yönü itibarıyla Gümrük Birliği'ne giren ülkeler önce AB'ye üye olurlar, ondan sonra Gümrük Birliği üyesi olurlar. Türkiye ise 1996'da Gümrük Birliği'ne kabul edilmiştir, Gümrük Birliği üyesi olmuştur ama AB üyeliğine gelince burada hala bizimle nedense adeta oyalanıyorlar. Bu da tabii bizi üzüyor. Fakat biz yolumuza aynı kararlılıkla devam ediyoruz. Herhangi bir sıkıntı yok. Yolculuk bir şekilde devam edecektir. Kararlıyız, sabırlıyız."

    Trakya göçmenlerinin tazminat istemi

    Erdoğan, "Türkiye, Trakya Bulgarlarının mal varlığıyla ilgili tazminatı ne zaman ödemeyi düşünüyor?" sorusunu da şöyle yanıtladı: "Bunu değerli dostumla da paylaştık, görüştük. Yargı süreci içerisinde olan bir konu. Aynı durum hastaneyle ilgili de öyle. Arkadaşlarımız da bu konuyu değerlendirmek suretiyle şu anda kirada olan bu hastanenin kiraya verilme sürecinin kimler tarafından olduğu hususu yine yargıyla süren bir süreç.

    Bunları arkadaşlarımızla takip edip neticesini yine değerli dostuma inşallah bildireceğim ve takipçisi olacağım bir konu. Trakya'daki dediğiniz mülklerle ilgili olay yine bir yargı süreci. Yargının vereceği netice ne olacaktır, karar ne olacaktır? Onu şu anda bilemiyorum ama bu karar neyse bu karara da yürütme organı olarak bizler buna uyacağız, uyarız. Bundan da kimsenin endişesi olmasın."

    Erdoğan, Trakya göçmenlerine tazminat ödenip ödenmeyeceğine yönelik sorunun yinelenmesi üzerine, "Az önce de ifade ettim, bunun yanında komisyon çalışmaları var. Bununla ilgili kurulmuş olan bu komisyonlar çalışmalarını tamamlayacak. Ondan sonra eğer yargıya götürülmesi gereken boyutu varsa bunların hepsinin değerlendirmeler yapıldıktan sonra nihai netice neyse takasla mı olur, diğer türlü mü olur, nasıl olacaksa bunun adımı atılacaktır" diye konuştu.

    Bulgar Başbakan: "Çözümden yanayız"

    Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, Türkiye'den göç eden Bulgar vatandaşları için Bulgar hükümetinin Türkiye'den tazminat talep edeceğiyle ilgili olarak, "Bizler, bütün mağdur ailelerinin sorunlarının çözümünün yanındayız. Her iki yönde de bunu aynı şekilde değerlendiriyoruz. Komisyonlar çalışıyor ve bunların sonuçlarını bekliyoruz" dedi.

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakanlık merkez binadaki görüşmesinin ardından ortak basın toplantısına katılan Borisov, kendilerinin mağdur ailelerin sorunlarının çözümünün yanında olduklarını belirterek, Bulgaristan'da milliyetçi akımlar ve bunların etkisiyle Bulgar politikacıların gerginlik yarattığını ve bu gerginliğin topluma yansıdığını söyledi.

    Her iki ülke arasındaki stratejik projelere bakılacağına ve iki ülkenin çıkarlarıyla ilgilenileceğine, gerilim konusunun gündeme getirildiğini ifade eden Borisov, "Bu nedenle herhangi bir parti veya partilerin, Bulgaristan ile Türkiye arasında aracı olmasına gerek yok. Bulgaristan'da iktidarı kazanan parti, ülkeyi temsil eden parti bu görüşmeleri yapar. Benzer davranışlarla provoke edilmiş taraflar böylesine bir ortam yarattı" diye konuştu.

    Borisov, Bulgaristan'da Türkçe haberlerin kısıtlanmasının referanduma götürülmesi konusunda ise "Biz, özellikle ileriye yönelik işbirliği, dostane ilişkiler açısından bu fikri reddettik" ifadelerini kullandı.

    Borisov, şöyle konuştu: "Ben, Sayın Erdoğan'a çok teşekkür ederim. Müşterek kariyerimiz var. Futbolculuk, belediye başkanlığı yaptık. Aramızda güven var. Gerçek sebepleri kendisine aktardım. Stratejik anlaşmalar gündeme geldi. Sadece Bulgaristan-Türiye ilişkileri değil. Bazı çevrelerin yarattığı etnik gerginliği önlememiz lazım. Türkiye ile Bulgaristan istihdam yaratmalı, insanların evlerini su basmayacak bir ortam yaratmalı. Dostluk, komşuluk budur."

    Borisov, göç edenlerle ilgili olarak da "Türk hükümeti müsaade ederse ikinci bir araştırma yapmak istiyoruz. Çünkü gerçekten mağdur insanların aileleri bize gelip bunu talep ediyorlar. Ölenlerin yakınları bizlerle sürekli görüşmek istiyor" dedi.

    Bulgar Başbakan, Türkiye ile Bulgaristan'ın NATO üyesi ve AB üyesi olarak demokrasi, çoğulculuk, özgürlük ilkelerini paylaştıklarını, Bulgaristan'ın Türkiye'deki reformları ve Avrupa'ya entegrasyonunu desteklediklerini bildirdi.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow