hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Levent Bektaş'tan savunma: "Bize hakarettir"

    Levent Bektaştan savunma: Bize hakarettir
    expand

    "Ergenekon" kapsamında Poyrazköy'deki kazılarda ele geçirilen mühimmata ilişkin davada savunma yapan emekli Deniz Binbaşı Levent Bektaş, "Benim vasıflarımdaki bir kişinin dere kenarında bir yere bu tip bir mühimmatı gömdüğünün iddia edilmesi, bana, SAT komandolarına ve TSK'ya hakarettir" dedi.

    İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ve  5'i tutuklu 17 sanığın yargılandığı davada, Levent Bektaş savunma yaptı.

    150 sayfalık savunmasını barkovizyon eşliğinde yapan Bektaş, Kafes Eylem Planı'nı hayatı boyunca görmediğini, bunun "haince bir plan" olduğunu söyledi. Bektaş, Koç Müzesi'nde öğrencilere yönelik suikast planınının ise sağlıklı bir insan tarafından hazırlanamayacağını kaydetti.

    Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yakışır bir şekilde görev yaptığını ve çeşitli ödüller aldığını ifade eden Bektaş, kendini yüceltme amacında olmadığını, sadece kim olduğunu ve suçlamalarla arasında uçurumlar bulunduğunu ortaya koymak için bunları anlattığını söyledi.

    Bektaş, SAT komandolarının çok iyi yetiştirilmiş askerler olduğunu, çok iyi silah ve tahrip uzmanı olarak yetiştirildiklerini anlattı.

    Baskın gününü anlattı

    Beylikdüzü'ndeki evine 22 Nisan 2009 tarihinde saat 07.30'da terörle mücadele ekiplerinin bir hücre evine baskın yapar gibi girdiğini söyleyen Bektaş, "Terörle mücadele ekipleri, kapı açılır açılmaz süratle içeri girdi. Herhalde bir direniş bekliyorlardı ancak ben direnmedim. Aramalar sırasında kendilerine her konuda yardımcı oldum. Ruhsatlı silahlarımı kendi elimle teslim ettim. Zaten silahlarda yapılan incelemede herhangi bir suç unsuru bulunmadığı ortaya çıktı. Dizüstü bilgisayarımı da kendi ellerimle teslim ettim. Bu sırada beni telefonla arayan avukat arkadaşım Serdar Öztürk, dijital bilgilerin mutlaka kopyasını almamı söyledi. Ben de polislerden el koydukları dijital bilgilerin kopyasını istedim ancak teknik yetersizlik nedeniyle bunu yapamayacaklarını belirttiler" dedi.

    Sevk edildiği mahkeme tarafından, "terör örgütüne üye olmak" başta olmak üzere bazı suçlamalar nedeniyle tutuklandığını ifade eden Bektaş, yapılan suçlamaların asılsız olduğunun yargılama sonucunda ortaya çıkacağını söyledi.

    İddianamede, "darbeye zemin hazırlamak"la suçlandıklarını hatırlatan Bektaş, bugüne kadar bütün darbelerin TSK tarafından yapıldığını ancak TSK'nın en üst makamlarından, böyle bir şeyin mümkün olmadığının defalarca tekrarlandığını vurguladı.

    "Sağlıklı insanın düşünemeyeceği bir eylem"

    Bektaş, iddianamede öne sürülen suikast planlarıyla bir alakasının bulunmadığını kaydederek, Koç Müzesi'ndeki denizaltıda düzenleneceği iddia edilen bombalı eyleme ilişkin, "Bu sağlıklı bir insanın düşünemeyeceği bir eylem. Böyle bir şey olamaz. Bu plana ilişkin veriler, iddianamede deliller arasında yer alan DVD'ye sonradan yüklenmiştir" diye konuştu.

    Bugüne kadar Koç Müzesi'ne hiç gitmediğini ifade eden Bektaş, "söz konusu DVD'de delil diye sunulan notların Erhan Gül ile yapılan görüşme kaydı başlığı altında yer aldığını ancak kendisinin bu isimde bir tanıdığının olmadığını" söyledi.

    Söz konusu iddiayla ilgili ihbar mektubunda, müzede olduğu öne sürülen patlayıcının fotoğraflarının da bulunduğunu kaydeden Bektaş, bu eylem planının, deliller içinde yer alan DVD'deki inceleme sırasında "T. Cihan Bey'den... Erhan çalışmalarım" adlı bir klasörde bulunduğunu belirterek, "Burada da Erhan ismini görüyoruz. Bu komployu yapanların, Cihan Bey diye müstear isim kullanarak, iddianamede geçen suç delillerini çeşitli zamanlarda çeşitli yerlere yüklediğini gösteriyor" dedi.

    "Kafes eylem planı da iddianamedeki deliller arasında yer alan DVD'ye sonradan yüklenmiştir" diyen Bektaş, "Bütün planlamalar Ergenekon davasında olduğu gibi, plan aşamasında ortaya çıkartılıyor. Planlanan faaliyetlere yönelik ele geçirilen malzemeler hep ihbar mektuplarıyla bulunuyor. Bulunan mühimmatla suçlanan kişiler arasında hiçbir bağlantı yok. İhbar mektubunu yazanlarla suç unsurlarını gömenler aynı kişiler, aynı merkez. Dijital medyalara sonradan yapılan yüklemelerle suçlamalar yöneltiliyor" diye konuştu.

    "Mühimmat bulunsun diye gömülmüş!"

    "Mühimmatın 'biri gelsin beni burada bulsun' şeklinde gömüldüğünü" öne süren Bektaş, görgü tanıklarının da ifadelerinde durumu böyle anlattıklarını ancak SAT komandosu vasıflarına sahip bir kişinin böyle bir gömme yapmasının imkansız olduğunu söyledi.

    Bir ihbar mektubunda ise mühimmatın gömüldüğü yerden kendilerinin kaçarken görüldüğünün anlatıldığını belirten Bektaş, söz konusu bölgedeki baz istasyonu kayıtları incelendiğinde orada olmadığının ortaya çıkacağını ifade etti.

    Birinci ihbar mektubunun ardından Mustafa Levent Göktaş ile yaptığı telefon görüşmelerinden dolayı hakkında soruşturma açıldığını belirten Bektaş, "Mustafa Levent Göktaş, benim tanıdığım kahraman subaylardan biridir. Kendisine de bir araç satmıştım. Göktaş ile yaptığım görüşmelerim iftira komplosunun ilk ayağını oluşturmuştur. Daha sonra ise ihbar mektubu yazılarak bizler suçlandık. Beykoz'da gömme işlemini yapanlar bu ihbar mektubunu yazmışlardır. Poyrazköy'de gömülen mühimmat ise 23 Şubat ve 16 Nisanda kolluk güçlerine gelen 2 ihbar mektubu arasında gömülmüştür" şeklinde konuştu.

    Amatörce gömme

    Dünyanın en zor kurslarından ikisini bitirdiğini ifade eden Bektaş, "Benim vasıflarımdaki bir kişinin dere kenarında bir yere bu tip bir mühimmatı gömdüğünün iddia edilmesi, bana, SAT komandolarına ve TSK'ya hakarettir. Böyle amatörce bir gömme işlemini SAT ihtisaslı hiçbir kimse yapmaz. Bu sadece suç unsuru oluşturmak için yapılan bir gömme işlemidir" dedi.

    İhbarın yapıldığı iki elektronik postanın kim tarafından gönderildiğinin tespit edilemediğini kaydeden Bektaş, "Buradaki arkadaşlarla benim Mustafa Levent Göktaş'a bağlı olarak Ergenekon adına hareket ettiğimiz söyleniyor. 1992-1993 yıllarında tanıdığım Mustafa Levent Göktaş, üç altın madalya ile ödüllendirilen kahraman bir subaydır. Göktaş, Güneydoğu Anadolu'da yıllarca ekibiyle birlikte mücadele etti. Böyle bir şey olsa Göktaş'ın yıllarca tanıdığı, güvendiği ekibi var. Bizim onun ekibi olduğumuz şeklindeki iddialar, hayatın olağan akışına aykırıdır" ifadesini kullandı.

    Dalan'ın dahil olması

    Keçilik mevkisinin çok geniş bir alan olmasına rağmen söz konusu mühimmatın Bedrettin Dalan'a ait arazide gömülü bulunduğunu ifade eden Bektaş, "Böylece Dalan'ın da soruşturmaya dahil edilerek bir taşla iki kuş vurulduğunu" savundu.

    Bektaş, "Bu, SAT grup komutanlığı ve Bedrettin Dalan'a yapılan bir komplodur. Dalan, bu işle ilişkilendirilmeye çalışılmıştır" dedi.

    SAT'ta hain çıkabilme ihtimali

    Mühimmatın bulunduğu bölgeye sivil kişilerin de girdiğini, bazı kişilerce ABD Başkonsolosluğu'ndan bir araçtan inen kişilerin ve Rus uyruklu kişilerin de orada görüldüğünün iddia edildiğini söyleyen Bektaş, "Gömülerin bulunduğu bölgeye siviller tarafından erişim sağlanabilmektedir. Yine de sivillerin oraya tek başlarına girmeleri zordur. O nedenle yıllarca yuvamız olan ve yıllarımızı verdiğimiz SAT birliğinde, SAT Grup Komutanlığında bir SAT personeli tarafından yardım olmaksızın oraya mühimmat gömülebileceğini düşünemem. Bu benim şahsi kanaatimdir. Beni en çok üzen SAT'ta böyle bir hainin çıkabilme ihtimalidir" diye konuştu.

    "Kafes haince bir plan"

    Bektaş, "Hayatım boyunca görmediğim insanların hayatına kast edecek, sözde Kafes Planı denilen haince bir plan, DVD'ye konulmuştur. Bunu ben de olayın başında gazetelerden öğrendim. Plandaki görev bölümünde de askeri teamüllerin dışında tamamen mantıksız çok büyük bilgiler var. Görev bölümünde danışma kurulu oluşturulmuştur. Ayrıca özel operasyon gücü komutanlığı ve 3 adet bölge komutanlığı vardır. Buraya bakıldığında normal askeri bir hiyerarşik yapının söz konusu olmadığı görülecektir. Hiçbir amiral, yarbay ve binbaşıdan emir almaz. Böyle bir uygulama olamaz. Bir plan varsa bile en üst seviyedeki komutan tarafından imzalanmalıdır. Buradaki düzen ise tam tersidir" dedi.

    "Kafes Eylem Planı"na gayrimüslim vatandaşların en çok yaşadığı bölgelerden olan Akdeniz bölgesinin dahil edilmemesinin dikkat çekici olduğunu belirten Bektaş, "Niye sadece Agos gazetesi abonelerine dikkat çekilmiştir planda? Bir yönlendirme olduğu açıktır. İnsanları yönlendirmeye çalışan bir kurgu var. Agos gazetesi ile hayatım boyunca ilgim olmadı. Adını da ilk kez merhum Hrant Dink'in öldürülmesi sonrası duydum. Agos gazetesi abonelerini niye bize karşı taraf haline getiriyorlar?" dedi.

    "Bu yaşta devlet düşmanı olduk"

    Bektaş, "40 yaşından sonra hepimiz AKP düşmanı, devlet düşmanı olduk" derken, davanın tutuksuz sanıklarından Tayfun Duman’ın gözyaşlarına hakim olamadığı görüldü. Bektaş, Tayfun Duman ile görüşmesinin de normal olduğunu, ortak noktalarının TSK mensubu olmak olduğunu söyledi.

    Deniz Kuvvetleri Komutanlığında görevli subaylar hakkında ahlaksızca ithamların da yapıldığını iddia eden Bektaş, kendisinden çıktığı belirtilen bir belge ile arkadaşlarına çamur atılmasına çok üzüldüğünü söyledi.

    Kafes'i kesin bir dille yalanladı

    Bektaş, ev ve işyerinde yapılan aramada bulunan bir DVD'de olduğu öne sürülen "Kafes Eylem Planı" başlıklı dokümandaki "Kopya 1-5" ibaresinin, bu planın, 4 nüshasının daha bulunduğunu gösterdiğini öne sürdü.

    "Bu plan, bilişim sahteciliği yöntemiyle oluşturulan bir plandır" diyen Bektaş, böyle bir planın bulunmadığını, bunun asker kökenli birileri tarafından hazırlanması durumunda planı çıkartan komutanın baş harflerinin dokümanda bulunması gerektiğini kaydetti.

    Bektaş, söz konusu planla ilgili dokümanda tanıdığı birilerinin ya da yargılanan kişilerin baş harflerinin bulunduğunu, ayrıca dokümandaki tarih ve saat yazımının, askerlerin kullandığından farklı olduğunu vurguladı.

    "Sahte" diye nitelendirdiği planda, "eylem" kelimesinin defalarca kullanıldığını ifade eden Bektaş, bu kelimenin sivil ve emniyet terminolojisinde kullanıldığına, askeri terminolojide ise "görev" kelimesinin tercih edildiğine dikkati çekti.

    DVD'deki belgenin iddianameyi hazırlayan savcılarca gerçek kabul edildiğini ifade eden Bektaş, bu belge ve delil diye ortaya atılan diğer dokümandaki tutarsızlıkların ve saçmalıkların dikkate alınmadığını öne sürdü.

    Daha önce "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" adlı belgenin üretildiğini öne sürülen Bektaş, bu belgenin sahte ve fotokopi olduğu için herhangi bir işlem yapılmadığını, "Kafes Eylem Planı" adlı belgede de herhangi bir ıslak imza bulunmadığını kaydetti.

    İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, hazırladığı 153 sayfalık savunmasını tamamlayan Bektaş, "kaçma şüphesinin bulunmaması, soruşturma kapsamında hakkındaki delillerin toplanması, tutukluluk durumundan dolayı maddi-manevi zarar görmesi ve 27 Nisan 2007'den bu yana tutuklu bulunması" gerekçeleriyle tahliyesini talep etti.

    Mahkeme Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu, talebi karara bağlamak üzere duruşmaya yarım saat ara verdi. Verilen aradan sonra mahkeme heyeti duruşmanın yarın devam edilmesini kararlaştırdı.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow