hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Kardak'ta kahraman, Poyrazköy'de terör sanığı

    Kardakta kahraman, Poyrazköyde terör sanığı
    expand

    "Amirallere suikast" ve "Kafes eylem planı" davaları ile birleştirilen Poyrazköy davasında 11'i tutuklu 69 sanık yargılanıyor. Kardak krizinde adaya çıkan SAT (Sualtı Taarruz) timinin komutanı tutuksuz sanık Albay Ali Türkşen savunmasında mahkemeyi ağlattı. Terör ögütü üyesi olmakla suçlanan Türkşen, savunmasına Kardak'ta kriz günü karanlıkta kalanları anlatarak başladı.

    KARDAK KRİZİNİN DETAYLARI İÇİN TIKLAYIN...

    Ocak 1996'da Yunanistan ile Türkiye arasında patlayan kriz yıllarca konuşuldu.

    Bir Türk gemisinin Kardak açıklarında karaya oturması, ardından Yunanistan'ın kayalıklara asker çıkarması ve sonrasında yaşananlar.

    Ve 14 yıl sonra bir duruşmada, Poyrazköy davasında anlatılanlar o döneme ışık tuttu. Dönemi anlatan, Kardak krizinde adaya çıkan SAT timinin (Sualtı Taarruz) komutanı tutuksuz sanık Albay Ali Türkşen'di.

    Terör ögütü üyesi olmakla suçlanan Türkşen, savunmasına Kardak'ta kriz günü karanlıkta kalanları anlatarak başladı.

    Albay Türkşen, "Burada olmaktan hiç üzülmüyorum. İnanıyorum ki, bu davanın sonunda beraat edeceğiz. Sadece ailelerimiz yıprandı. Lucky-S gemisi ve Kardak krizlerinde adaya çıkan timin komutanıydım. Her iki olayda da tek bir mermi kullanılmadı" dedi.

    Koramiral gözyaşlarını tutamadı

    Savumasını sürdüren Albay Türkşen, Kardak'ta operasyon gecesi yaşananları aktardı. O anlatırken, davada tutuksuz yargılanan emekli Koramiral Feyyaz Öğütçü, gözyaşlarını tutamadı.

    Albay Türkşen, "Buradakilere baktığınızda terör örgütü şüphelisi olarak görebilirsiniz, ama ben Ercan Kireçtepe'ye bakınca Kardak'a gidecek botun benzini olmadığı için kredi kartıyla benzin alan kişiyi görüyorum. O bayrak oradan gidecek diye 3 saat içinde benzini alıp ekmek arası peynir yaparak oraya gittik. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya'yı arıyor. O da bizi aradı. Ben nasıl 'Komutanım benzin yok' diyeyim. Şimdi ise burada terör örgütü üyeliğinden yargılanıyoruz" dedi.



    Albay Türkşen, mahkeme heyetine halen davada tutuklu bulunan Deniz Yarbay Ercan Kireçtepe ile kullandığı kredi kartının 1996 yılına ait 16 lira 73 kuruşluk fişini gösterdi.

    Albay Türkşen savunmasında, tutuklu sanıklardan Levent Bektaş'ın, "Ben dünyaya yeniden gelsem, yine asker olurdum, yine SAT olurdum. Ama bu ülkenin ordusunda değil" sözleri için "Bektaş'a bu sözü ettirenleri asla affetmeyeceğim" dedi.

    Albay Türkşen'in bu sözleri salonda duygusal bir hava estirdi. Emekli Koramiral Feyyaz Öğütçü, gözyaşlarını tutamadı. Mediliyle gözyaşlarını sildi ve gözlüklerini taktı. Duygusal anlar üzerine Mahkeme Başkanı Oktay Kuban, duruşmaya 1 saat ara vermek zorunda kaldı.

    İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan Türkşen, evinde yapılan aramada bir tek boş kovan dahi bulunamadığını, ancak aynı davada yargılandığı bir arkadaşıyla yaptığı konuşmadaki "Hayatım bitti" sözünün televizyonlarda "son dakika" alt yazı olarak geçtiğini belirtti.

    Türkşen, şunları kaydetti: "Evet, bizim meslek hayatımız bitti. Bizim bütün tecrübemiz gitti. Aynı davadan başka bir arkadaşım satın almaya verildi. Yumurta satın alıyor. Ben de bütün gün gazete okuyorum. Bir masa, bir sandalye. Bu bitmek değil mi? Komutanım bana 'Senin tayinini ben durdurdum. Bir rahatla önce, şu işler gitsin başından' dedi. Biz yine komutana gönül koyuyoruz. O kadar aynı örgütteyiz. Bir kıyak yapsa ya" diye konuştu.

    Türkşen, 2003-2005 yılları arasında Deniz Harp Okullarında tabur komutanlığı yaptığını, 2009 yılı 21 Nisanında dava sürecine dahil edilmesinden önce de 2 yıl Almanya'da eğitim için bulunduğunu söyledi.

    "SAT propagandası yapmadım"

    Hiçbir zaman SAT'ın propagandasını yapmadığını, ancak SAT komandosu olmakla gurur duyduğunu belirten Türkşen, bu nedenle iki oğluna, "Serhan Ali Türkşen " ve "Selim Alihan Türkşen" adlarını verdiğini ifade ederek, "Adlarının ilk harflerini SAT okunacak şekilde akrostişli olarak özellikle böyle koydum. Onlar doğduklarında bu unvanı alsınlar istedim" dedi.

    Evinde yapılan aramada üzerine günlük yapacaklarını yazdığı takvimine 21 Nisan tarihinde "Zamanın durduğu gün" notunu düştüğünü, bu nedenle bu takvimin delil olarak alındığını söyleyen Türkşen, "Soruşturmaya dahil edildiğim dönemde bir haber izlemiştim. Kadıköy'de bir örgüt evine yapılan baskında, teröristler bizim gibi kapılarını açıp aramaya izin vermiyor, teslim olmuyor. Terörist oldukları için güvenlik güçleriyle çatışmaya giriyorlar. Son kurşunlarına kadar çatışıyorlar. Ben de teröristim. Ne yapmışım? Takvimime 'Zamanın durduğu an' yazmışım. Allah her devlete böyle teröristler nasip eylesin" diye konuştu.

    Davanın sanıklarından Levent Bektaş'a da işaret eden Türkşen, "Levent Bektaş'a ben sicil verdim. Onun Kafes Eylem Planı'nı yapmış olması mümkün değil. Yazısını tanıyorum. Görev yaptığımız dönemde önüme bir sürü yazısı geldi imza için. Bu kadar çok hata olan bir yazıyı önüme getiremezdi. Birisi şablonu almış, üzerine yazmış" şeklinde konuştu.

    Türkşen, iddianameyi incelediğinde Türk subaylarının dediklerinin yalan, iftira maillerinde yazanların ise doğru olarak anlaşıldığı şeklinde bir intiba oluştuğunu ileri sürerek, "Lehimize olan hiçbir delil yok. Hepsi aleyhimize. İddia makamı her kuşkuyu delil olarak saymış. Biz iftira mailiyle buralara geldik. Serdar Öztürk'ten benimle ilgili bir not çıktı. Ben ne Serdar Öztürk'ü, ne de İlyas Çınar'ı tanırım" diye konuştu.

    Mahkeme Heyeti Başkanı Oktay Kuban, Türkşen'in savunmasına ara vererek duruşmayı yarına erteledi.



    Duruşmadan notlar...

    İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya tutuklu sanıklar emekli Binbaşı Levent Bektaş, Deniz Yarbay Ercan Kireçtepe, Deniz Binbaşı Erme Onat, Deniz Binbaşı Eren Günay ve emekli SAT komandosu Ergin Geldikkaya, teğmenler Faruk Akın, Sinan Efe Noyan, Alperen Erdoğan, Burak Düzalan, Yakut Aksoy, Tarık Ayabakan cezaevinden getirildi. Emekli Koramiral Feyyaz Öğütçü ile Tuğamiral Levent Görgeç’in de aralarında olduğu 25 tutuksuz sanığın katıldığı duruşmada müdahil Agos gazetesi adına da avukatlar hazır bulundu.

    Duruşma Poyrazköy davasının tutuksuz sanıklarının savunmasının alınmasıyla başladı. Mahkeme Başkanı’nın, Yarbay Mustafa Turhan Ecevit’in adını söylemesi üzerine söz alan emekli Koramiral Feyyaz Öğütçü, 2007-2009 yılları arasında Kuzey Saha Deniz Komutanı olarak görev yaptığını belirtti.

    Bu olayların komutanlığı bünyesindeki SAT Grup Komutanlığı’nda cereyan ettiğini hatırlatan Öğütçü, “Bir takım önlemler almaya çalışmıştım. Sanıkların savunmalarından önce benim mütalaam alınırsa daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum" dedi. Mahkeme Başkanı Kuban ise öncelikle savunmaların alınacağını söyledi.

    Bunun ardından tutuksuz sanık Yarbay Mustafa Turhan Ecevit savunmasına başladı. Hiçbir zaman kanun ve hukuk dışına çıkmadığını ifade eden Yarbay Mustafa Turhan Ecevit, suçlamaları kabul etmedi. Hukuk sisteminin ön yargıların ötesine geçemediğine şahit olduğunu anlatan Ecevit, “Yapılan zulme anlam vermekte zorlandım. Bu dava siyasi dediler. Biz askeriz. Hiçbir siyasi görüşün adamı değiliz" dedi.

    Savunmasına, iddianamedeki ihbar mektuplarını açıklayarak devam eden Ecevit, “Bizim içimizdeki birkaç arkadaşımız iftiralarla tasfiye etmeye karar vermiş ya da verdirilmiştir. Bizim üzerimizde başlayan iftiralar Deniz Kuvvetleri içinde tasfiye yolu haline gelmiştir" dedi.

    Bu arada, duruşmaya kelepçesiz getirilen tutuklu muvazzaf askerlerin hepsinin Deniz Harp Okulu Komutanlığı'nın armasının bulunduğu aynı renk ceket giymesi dikkat çekti.

    Davaya müdahil olma talebi

    Öte yandan tutuksuz sanıklarından Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç ile Tuğamiral Mehmet Fatih İlğar, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin görülen davaya müdahil olma talebinde bulundu.

    Sağdıç ile İlğar'ın avukatı Murat Ergün, 2 sayfadan oluşan ve davaya müdahil olma taleplerini içeren dilekçeyi İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine sundu.

    Dilekçede, şöyle denildi:

    "Müvekkillerim, halen yargılaması devam eden İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki davada, merhum Hrant Dink'in öldürülmesi ile ilişkilendirilmeye çalışılmakta ve dolaylı olarak mahkemenizde yargılaması devam eden suçun başkaca mağdurları olmaktadır. Hrant Dink'in öldürülmesi olayında, cinayeti planlayan gerçek azmettiriciler maktulün katledilmesi şeklinde cereyan eden asıl eylem
    yanında, planlarının bir parçası olarak kendilerini gizlemek ve maskelemek için müvekkillerimi de suç şüphesi altında bırakmakta ve bu şekilde müvekkillerimin mağduriyetine sebebiyet vermektedir.

    Müvekkillerim de her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi davanızda devam eden yargılama ile dava konusu suçun gerçek planlayıcı ve azmettiricilerinin açığa çıkartılmasını istemekte ve aynı zamanda bu suçun mağdurlarından olmaları nedeniyle davaya özellikle katılmak ve katılan sıfatıyla yargısal faaliyete katkıda bulunmak istemektedirler."

    Dilekçede, müvekkillerin davaya, "kamu davasına katılan" olarak kabulüne karar verilmesi talep edildi.

    Mühimmatın imhası istenmiş

    Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmata ilişkin, soruşturma sırasında, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünün savcılığa gönderdiği yazıda, bazı mühimmatın kullanıma elverişli olmadığını bildirerek, bu nedenle imhasını istediği ortaya çıktı.

    İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Tufan Ergüder imzasını taşıyan ve 16 Temmuz 2009 tarihinde savcılığa gönderilen "imha kararı alınması"na yönelik 2 ayrı yazıda, Poyrazköy'de ele geçirildikleri bildirilen bazı mühimmatın, kimya ve balistik incelemelerle belirlenen niteliklerine yer verildi.

    Terör ve organize suç örgütlerinden elde edilen bu tür patlayıcımaddelerin, Bomba İmha ve İnceleme Şube Müdürlüğünün sorumluluğunda saklanabileceği ve muhafaza edilebileceği uygun depo bulunmadığından, geçmiş yıllarda bunların infilak etmesi sonucunda, görevlilerin ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet verdiği hatırlatılan yazılarda, şöyle denildi:

    "Buna benzer istenmeyen müessir olayların önüne geçmek için kullanıma elverişsiz oldukları değerlendirilen yazılı maddeler halinde sıralı patlayıcı maddelerin adli emanet ve benzeri depolarda bulundurulması ve saklanması sakıncalı olduğundan imha edilmeleri yönünde karar veya teslim edilecek yerin tarafımıza bildirilmesi gerekmektedir.

    Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Başsavcılığımızdan yukarıda sayılı maddeler halinde sıralı materyallerin imha kararının veya teslim edilecek yerin tarafımıza yazı ile bildirilmesi hususunu rica ederim."
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow