hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Arif Doğan'dan kitap: "JİTEM'i Ben Kurdum"

    Arif Doğandan kitap: JİTEMi Ben Kurdum
    expand

    Ergenekon davasının tutuksuz sanığı emekli Albay Arif Doğan, kurucusu olduğunu iddia ettiği JİTEM'in tarihini 'JİTEM'i Ben Kurdum' isimli kitapta anlattı. Kitabında, imzalı JİTEM belgelerini yayınlayan Doğan, çok çarpıcı iddialarda bulundu.

    Arif Doğan, Cüneyt Dalgakıran ile söyleşi şeklinde kaleme alınan kitabında; JİTEM'in kuruluş iznini, dönemin Jandarma Genel Komutanı Burhanettin Bigalı'nın "denenmek" ve "geçici" süre için verdiğini anlatıyor:

    "JİTEM'i kurma fikri bana aitti. Geçici olarak görev yapma yetkisi verdiler. Kadro tasdikli değil. Genelkurmay kayıtlarında durum o bakımdan farklı 'JİTEM'in kurulmasına denenmek üzere müsaade edilmiştir yazısı' vardır. Bu yazı da dönemin Jandarma Genel Komutanı olan Burhanettin Bigalı paşama aittir."

    Kitapta yer alan bir başka önemli belge ise, sonraki yıllarda JİTEM içerisinde önemli görevler üstlenecek olan jandarma üsteğmen Sinan Yaşar imzalı, "Olay Değerlendirme Raporu" oldu.

    Yaşar bu raporu, "JİTEM-2 İsthb. Sb" olarak imzalamış. Raporun altında Yaşar'ın ıslak imzası da bulunuyor.

    Arif Doğan JİTEM'in kendisinden sonra durumunu ise şöyle anlatıyor:

    "Ben bilmiyorum benden sonraki dönemi. Alabildiğine itirafçı, silah kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı, kuryelik, fedailik, adam kaçırma, hepsi bir arada. 'GÖTEM'ci denmesinin sebebi ne? Başıbozuk olmaları. Haraçlarını alıyor; şerefsizlik, namussuzluk yapıyorlar, ondan sonra da bunların hepsini JİTEM'ciler yaptı deniyor."

    "Yeşil" ile ilgili açıklamalar

    Emekli albay, görev yaptığı yıllardaki olaylar, birlikte çalıştığı JİİTEM mensubu "Yeşil", asker arkadaşları, komutanları ve dönemin siyasetçileriyle ilgili ilginç açıklamalar yapıyor.

    "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım için "Ben sağ diyorum. Mehmet Eymür, 'öldü' diyor. Canlı posta aracılığıyla görüşüyoruz" ifadelerine yer veriyor.

    "Yeşil"in alanda irtibatta bulunduğu kişilerin üçte birinin Amerikan ajanları olduğunu söyleyen Doğan, "Yeşil"i aylarca izlettirdiğini anlatıyor.

    Susurluk kazasına da değinen Doğan, "Abdullah Çatlı, Hüseyin Kocadağ ve Sedat Bucak'ın İzmir'e gidişlerinin tek sebebi Mehmet Ağar'la görüşmekti. Mehmet Ağar o sıralar İçişleri Bakanı'ydı. Üç kişi Mehmet Ağar'la görüşmek üzere yola çıktılar. İnsanın kaza olduğuna inanası gelmiyor" ifadelerini kullanıyor.

    Kitapta en dikkat çeken ayrıntılardan biri de Doğan'ın 1990'lı yıllarda Behçet Cantürk'ün de aralarında bulunduğu çok sayıda Kürt işadamının infaz edildiği Düzce-Sapanca-Bolu bölgesindeki cinayetlerle ilgili anlattıkları.

    Doğan, 'Şeytan Üçgeni' denilen bu bölgedeki cinayetlerden Veli Küçük'ün de haberdar olduğunu vurguluyor; "Veli paşa bir istihbaratçıdır" diyor.

    Arif Doğan kitabında, Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun da kadrolu ajan muhbirleri olduğunu aktarıyor.

    PKK'nın bölgede özellikle dini alana kayması ve köylerde PKK'lı teröristlerin vaazlar vermesi sonrası dini bir yapı ihtiyacı doğduğunu anlatan Doğan, "PKK'ya karşı propaganda faaliyetinde bulunmak amacıyla o sıralarda Batman bölgesinde ajan ve muhbir olarak kullandıkları Hüseyin Velioğlu'nu görevlendirdiklerini belirtiyor. Doğan, Velioğlu'nu çok dindar ve donanımlı bir kişi olarak tanımlıyor.

    Doğan, "Velioğlu'nun kendi seçtiği adamlardan oluşan bir kadro ile faaliyetlerine başlamasına imkân verdiklerini" anlatıyor.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow