hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Yücaoğlu: En önemli demokratikleşme hamlesi bu!

    Yücaoğlu: En önemli demokratikleşme hamlesi bu
    expand

    TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Erkut Yücaoğlu, "Yeni anayasa Türkiye'nin en büyük demokratikleşme projesi" dedi. Yücaoğlu, TÜSİAD'a yönelik eleştirilere de yanıt verdi. Başbakan Yardımcısı Arınç'ın, Ümit Boyner'i kastederek "kurumunu itibarsızlaştırıyor" sözlerine katılmayan Yücaoğlu, "Biz Türkiye'deki en saygın sivil toplum kuruluşuyuz" dedi.

    TÜSİAD YİK Başkanı Erkut Yücaoğlu, CNN TÜRK'te gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

    İşte Ekonomi Müdürü Emin Çapa'nın sorduğu sorular ve Yücaoğlu'nun yanıtları...

    Soru:
    Avrupa'daki kriz neden aşılamıyor?

    Erkut Yücaoğlu: Sorunlar temelden çözülemediği için ve büyüme olmadığı için, bir türlü bizi rahatlatacak bir raya girmiyor. Bütün bu ülkelerde, Almanya hariç negatif bir büyüme var. İşsizlik müthiş artmış vaziyette ve daha önemlisi borçlanma çok yüksek olduğu için ve bu borçlanmanın devam edebilmesi için piyasalardan yüksek faizle tekrar bono satışı yapıldığı için, bir türlü gelirlerin artmadığını görüyoruz, vergi gelirlerinin artmadığını görüyoruz.

    Dolayısıyla da bu ülkelerin tasarruf içerisinde sağlıklı yöne gitmesi şu an için kısa vadede mümkün görünmüyor. Bu İspanya'da özellikle değerleri çok düşmüş varlıkların, banka bilançolarını zayıflatmasıyla bir kriz noktasına gitti. AB biliyorsunuz bir fon vasıtasıyla 100 milyar euro gibi bir rakamla İspanya bankalarına yardım edeceğini söyledi. Yunanistan seçimleri uyumlu geldi.

    Ama ancak daha büyük bir krizin çıkmasına yön vermeyecek şekilde çıktı. Yoksa seçim böyle çıktı diye Avrupa birden düzelecek değil. Yunanistan'ın problemleri katiyen bitmiş değil. Ay sonunda Troika'nın ikinci yardım paketini onaylayıp onaylamayacağı müzakeresi devam edecek.

    Ama gözüküyor ki Avrupa euro projesinin dağılmasını, hatta Yunanistan'ın bile euro'dan çıkmasını istemiyor. Çünkü o tablo çok daha büyük bir kriz ortamı yaratacak diye düşünüyorum. AB ülkeleri de böyle düşünüyor. G-8'de böyle düşünüyor. Bütün kurumlar da böyle düşünüyor.

    Dolayısıyla bu kurtarma sorunu erteleme faaliyeti bence devam ediyor. Bu seçim neticesinde bir uyum sağlansa bile İspanya'daki durum, İtalya'daki ekonomi küçülmesi önümüzdeki 2 ila 5 yıl arasında devam edecek bir olgu gibi gözüküyor. Bu arada da yapılan şey, likiditeyi bol tutmak, nerede bir yangın varsa oraya müdahale etmek tarzında bir yönetim. Temel konulara bir türlü girilemedi.

    Soru: AB'de bir liderlik sorunu var mı?

    Erkut Yücaoğlu: Avrupa'nın hem tasarruf etmesi lazım hem de büyümeyi sağlayacak bir yönlendirme lazım. Büyümeyi sağlayacak ilk faktör faizlerin düşmesi. Bugünkü sorunda bir liderlik sorunu olduğunu da söylemek lazım. Çünkü 2008'den beridir sadece defansif aksiyonlarla kriz önlenmeye çalışılıyor.

    Avrupa'da özellikle finansal ve fiskal bütünleşme projesi hayata geçemedi. Dolayısıyla da bu dağınıklık, siyasetçilerin kendilerine göre hesaplarıyla yaptığı, defansif hareketlerle krizi çözmeye yetmedi. Zaten 3-4 iktidar değişti Avrupa'da.

    İspanya, Fransa, Yunanistan hatta İtalya'da da bürokratik teknokrat hükümet başa geldi. Dolayısıyla lider eksikliği var. Siyasetçilerin oy kaybı korkusuyla biraz pasif davrandıkları görülüyor. Üstelik oy kaybı da engellenemiyor.

    Avrupa'nın daha entegre olması, finansal olarak daha bütünleşmesi projesine ilişkin yeni kurallar daha yazılırken bazı ülkelerin bunları yerine getirmesinin imkansız olduğu görülüyor. Yunanistan bunlardan biri. Yani borçların milli gelire oranı yüzde 160'a dayanmış bir ülkenin önümüzdeki 10 senede hangi büyüme kaynakları ile düştüğü yerden çıkacağını anlamak mümkün değil.

    Ama gene de "Yunanistan'ı euro'dan attık" sözünü kullanamıyorlar. Bir şekilde Euro Bölgesi ülkelerinin 2 grupta yürüyeceği gibi bir proje çıkacak gibi görünüyor. Yani euro'dan çıkmadan ama daha değişik kurallarla biraz yaşatılan bazı güney ülkeleri gibi bir uygulama olabilecek.

    Ama böyle bir uygulama euro'nun güvenilirliğini, değerini düşürecektir. Önümüzdeki aylarda euro'nun değerinin daha da düşebileceği gözüküyor. Burda da 2013'e kadar Almanya seçimlerine kadar çok net bir pozisyon alınamayacaktır. AB ülkelerinin euro ile ilgili güçlü bir inisiyatif almaktan çekineceklerini düşünüyorum. Avrupa, Almanya'daki seçimlerin ardından yeni bir kurallar dizisi ile bütünleşme, daha sıkı entegrasyon sağlanması için bazı ülkeler çıkmalı mı, kalmalı mı kararı da verilecektir.

    Soru:
    Kriz derinleşirse Türkiye kendini koruyabilir mi?

    Erkut Yücaoğlu: Kanaatimce Türk ekonomisi yüzde 70 seviyesinde dış dünya etkisiyle yön belirliyor. Dünyada ciddi bir kriz olduğu zaman Türkiye'nin etkilenmemesi mümkün değil. Şimdi Avrupa'da İspanya'ya, İtalya'ya krizin ciddi bir şekilde bulaşmasını halinde o zaman humakkak ki, sadece ekonomik veriler bazında değil, stratejik olarak da ciddi bir daralma beklememiz lazım.

    Avrupa'da yüzde 3-5 bir küçülme olursa Türkiye'de o çerçevede bir küçülme olur. Türkiye, Avrupa'daki kadar sert olmasa bile, milli gelir daralması dahi yaşayabilir. Ama Türkiye'nin bir avantajı süratle kendisine gelebiler bir yapısı var. Dolayısıyla Avrupa'da düşen ihracatımızı düşen gelirlerimizi başka ülkelerde, başka pazarlarda takviye etmek için ciddi bir çalışma içindeyiz.

    Türkiye'nin yapması gerekenlerde sorun makro, mikro politikalara geliyor. Kanaatimce burada yapılabilecek şey şu: Bir kere şirketler zaten hemen alarm zilleri çalınca bir bilanço sağlamlaştırma, biraz "dur-bekle" senaryosuna geçti ve masraflarını kısıyorlar. Ben devletin de bu yapıda olmasının uygun olduğunu düşünüyorum.

    Ekonomiye ciddi katkı sağlayacak, altyapı projeleri devam ederken, diğer masrafların kısılması lazım. Bu bütçenin dengeli devam etmesi için lazım. Faiz dışı fazla vermeye devam etmemiz için de önemli bu. Bu arada da orta vade için ilan edilen desteklerin, yeni teşvik sisteminin, biza katma değeri artıracak, üretimi artıracak bir yöne sevketmesi lazım.

    Dolayısıyla kısa vadede yapılacak çok şey yok. Muhtemelen faiz oranlarının biraz düşmesi olabilir. Çünkü bu krizde ithalat, ihracat düşecek ki bize cari açık açısından faydası olabilecektir. Ama bizim de burada hakikaten ciddi bir tasarruf politikasına yönelmemiz lazım. Orta vadeli kozlarımızı oynayacak zamanı kazanmamız lazım.

    Soru: Yeni anayasa çalışmalarından ne bekliyor TÜSİAD?

    Erkut Yücaoğlu: Türkiye'nin önündeki en büyük demokratikleşme projesi olarak görüyorum anayasa çalışmalarını. Eğer bütün siyasi partilerin katılımıyla bir konsensus içerisinde bu başarılabilirse Türkiye ciddi bir sıçrama yapacaktır. Sosyal olarak, ekonomik olarak ve dünyadaki yeri olarak. Dolayısıyla gönlümüzde yatan bu.

    Beklentilerimiz kuvvetler ayrılığı prensibinin doğru kurulması, ciddi bir hukuk devleti olma yolunda adımlar atılması, birey odaklı ve liberal bir anayasa olması. Bütün bunlar ana ilkeler olarak beklediklerimiz. Tabii bu arada da bu anayasanın bu özelliklere sahip olmasıyla ve bu anayasaya parelel yasalar dizisinin de gereken AB standartlarına yükseltilmesiyle zannediyorum o zaman biz güneydoğu ve Kürt sorununda da büyük mesafeler almış olacağız.

    Dolasıyla hem Türkiye'yi sosyal yapısıyla rahatlatan, ekonomik büyümeye de yeni bir temel oluşturan bir anayasa beklentimiz var. Olabilir mi bu? İlk etapta zor gözüküyor ama iyi şeyler her zaman zordur. Dolayısıyla ümidimizi kaybetmiyoruz ama anayasa yapım çalışmaların da sonuç vermeyen, 2-3 seneye yayılmış bir hale gelmesi de işin özünden bize çok şey kaybettirecektir diye düşünüyorum. İnşallah bu yıl veyahut gelecek yılın ilk 3 ayına kadar bu konuyu türkiye bir yere bağlamış olur.

    Soru: TÜSİAD neden ekonomi dışı konularda görüş bildiriyor? Başkan Ümit Boyner'e Arınç'ın yönelttiği eleştirileri nasıl yorumluyorsunuz?

    Erkut Yücaoğlu:
    TÜSİAD esas itibariyle ekonomik reformlar etrafında kitlenmiş bir çalışma programı içindeydi fakat biliyorsunuz bir yerde ekonomiyi hukuk devletinden ayırmak mümkün değil. Hukuk devleti ne ise dünya standartları ya da AB standartları çerçevesinde görmek ekonomiye de hız veren ve adeta gelir dağılımını etkileyen Türkiye'nin sosyal yapısını da daha iyi bir çerçeveye getirecek olan bir olgu.

    Dolayısıyla bizim biliyorsunuz ilk önce ekonomik reformlarla ilgilendik, sonra Türkiye'nin sosyal önceliklerine eğitim olsun, sağlık olsun, sosyal güvenlik gibi konulara girdik, araştırma yaptırttık. En sonunda da biliyorsunuz Türkiye'nin AB süreciyle parelel olarak Kopenhag kriterlerini sağlamak için demokratikleşme raporlarını çıkardık.

    Eğer biz hakikaten AB'ye gireceksek veya o standartı yakalayacaksak bizim demokratikleşmemiz son derece önemli bir temel teşkil ediyor. Geçmişin neden bu şekilde yol aldığını böyle izah edebiliyorum. Bizler hepimiz görevliydik o zamanlar. O zamanlar çok tartışıldı bu, TÜSİAD içinde de tartışıldı. Dışardan da tartışıldı.

    Fakat dikkat ederseniz sonra Kopenhag kriterlerini sağlamak için 3'lü koalisyon bir sürü yasal ve anayasal değişiklik yaparak bu adımı attı. Şimdi onun yerleşmesi ve daha da derinleşmesi gerekiyor. Şimdi hala ifade özgürlüğü konusunda, tutukluluk süreleri konusunda çeşitli konularda sıkıntı var Türkiye'de.

    Bunu basın da söylüyor, iş alemi de söylüyor, her kesimde böyle bir sıkıntı var. Biz hala hakiki anlamda ifade özgürlüğünü sağlayacak bir ortam yaratamadık. Onun içindir ki bu anayasanın, ilgili yasaların bu istikamette değişmesi lazım. TÜSİAD'ın bunları dile getirmesinde hiçbir sakınca olmadığı gibi bilakis yaptığımız, kendi kamuoyu yoklamalarında TÜSİAD'ın bu konuyu hareretle işlemesi gerektiğini duyuyoruz. Böyle bir geri dönüş alıyoruz.

    TÜSİAD'ın üye tabanının aşağı yukarı yüzde 25'i TÜSİAD'da son derece faal. Bizim 10 komisyonumuz ve 50'ye yakın çalışma grubumuz var. Dolayısıyla burada üretilen fikirler tartışmalar sonucunda yönetim kuruluna son derece güçlü veriler geliyor.

    Artı bizim üye toplantılarımız var ayda bir. Özellikle yeni üyelerimizin ve eski üyelerimizin birlikte tartıştığı konular orada şekilleniyor. Dolayısıyla biz TÜSİAD'ın, TÜSİAD yönetim kurulu ve başkanımızın sözlerinin tamamen arkasındayız.

    Bunu size tabandan gelen bir olgu olarak söylemek istiyorum. Ben görünüm itibariyle bunu yakından takip eden bir görevde bulunuyorum Yüksek İstişare Konseyi Başkanı olarak. Dolayısıyla TÜSİAD'ın içinden ne derler konusunda hiçbir sıkıntımız yok.

    Zaten bu tartışmalar yapıldıktan sonra yönetim kurulu pozisyonları belirliyor. Başkanımız da sözcü olarak söylüyor. İtibarsızlaştırma konusunda hiç katılmıyoruz buna, biz TÜSİAD'ın itibarının Türk toplumunda en önde gelen sivil toplum örgütü olarak yer ettiğini, yerleştiğini biliyoruz. Dolayısıyla söylenen, yapılan çalışmaların da hala görevimiz olduğunu düşünüyoruz.

    Soru: Söylenmeyeni söyleme sorumluluğunu hala taşıyor mu TÜSİAD?

    Erkut Yücaoğlu: Sorumluluk devam ediyor. Bizim artan sayıda kadın üyemiz, son 2 dönemde başkanlık yapan 2 kadın üyemiz var. Onların getirdiği bir rüzgar olduğunu da söyleyelim ve gençlerin özellikle genç üyelerimizin bizi son derece faal görmek istediğini ayrıca belirtmek isterim.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow