hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Babacan: "Dışarda olanlar kaygı verici"

    Babacan: Dışarda olanlar kaygı verici
    expand

    Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Fırtına, Türkiye içine etkide bulunmamış olsa da yine de risklerin yüksek olduğunu, dışarıda olanların kaygı verici olduğunu vurgulamak istiyorum" dedi.

    Babacan, 3. İstanbul Finans Zirvesi'nde (IFS) konuştu.

    Zirvenin, küresel ve bölge ekonomisinin değerlendirilmesi için önemli bir fırsat olacağını kaydeden Babacan, şöyle konuştu:

    "2008 sonu, 2009 başlarında tüm dünyayı etkilemeye başlayan finansal ve ekonomik küresel kriz farklı evrelerden geçerek devam ediyor.

    Türkiye'de dışarıda olup bitenin her ne kadar farkına varmasak da dışarıda fırtına Türkiye içine etkide bulunmamış olsa da yine de risklerin yüksek olduğunu, dışarıda olanların kaygı verici olduğunu vurgulamak istiyorum. Bu kriz safhalar geliştirerek devam eden bir kriz. Henüz köklü bir çözüm üretilebilmiş değil.

    Kriz öncesi dönemle bugünü mukayese ettiğimizde dünyanın büyüme oranı düşmüş durumda, gelişmiş ekonomilerin potansiyel büyüme oranlarında ciddi düşüşler var. Krizin ilk safhalarında problem finans kuruluşları iken, bankalarken, bugün artık problemler devlet finansmanına, devlet hazinesinin kredibilitesine etki edecek boyuta ulaşmış durumdadır.

    Bankalar sorun yaşadığında devletler, hazineler 'bu bankaların arkasındayız' dedi. Devletler sorun yaşadığında, devlet kredibilitesi sorgulandığında, devlet imzasının değeri düştüğünde, devletlerin arkasında kimin duracağının cevabı açık değil."

    "Para basarak krizden çıkılmaz"

    Babacan, şu ana kadar yapılanların bol bol para basmak olduğunu anlatarak, şunları kaydetti:

    "Şu ana kadar merkez bankalarının karşılıksız bir şekilde likidite sürmesi ve bu karşılıksız para basarak, bankaların ya da devletlerin iflasının ertelenmesi... Sadece para basarak, bu krizden çıkmak mümkün değil.

    Merkez bankaları hükümetlere fırsat penceresi olsun diye geçici olarak piyasaya likidite sağlayabilir. Nihai kredi veren kuruluş olarak bir çöküşü önlemek için hızlı büyüyen yangını söndürmek için veriliyor olabilir. Ama ilelebet merkez bankalarının sağlamış olduğu likiditeye dayanarak, 'biz bu krizi çözdük, kriz arkamızda kaldı artık önümüz açık' demek çok zor.

    Geçtiğimiz hafta 2 gün Kuala Lumpur'da, 2 gün de Londra'daydım. Hem Avrupa'da hem Asya'da özellikle Avrupa odaklı krizin endişesi büyük. Her ne kadar Avrupa Merkez Bankası'nın, ABD Merkez Bankası'nın attığı adım geçici rahatlama sağladıysa da eğer hükümetler, otoriteler gereğini yapmazsa geçici rahatlamanın hızla ortadan kaybolduğunu göreceğiz.

    Sorunların çözümü için zor adımlar atmak, cesaretli kararlar vermek gerekiyor. Eğer bir ülkenin kamu borcu yüksekse ve bu borç endişe kaynağı ise mutlaka bütçe açığını borç stokunu düşürücü adımlar atılması gerekiyor. İleriye doğru güvenilir, itibarlı orta vadeli programlarla bunun yapılması gerekiyor.

    Avrupa'ya baktığımızda bazı konularda mutabakata varıldı. Mali anlaşma yapıldı biliyorsunuz. Avrupa Birliği'ne üye ülkeler 2'si hariç ortak bir maliye politikası çerçevesine mutabık kaldı. Ancak bu anlaşmanın bir anayasal gücü ile 25 ülkenin mevzuatına derç edilmesi gerekiyor.

    Ya anayasa değişikliği yapacaklar ya da anayasa gücünde kanuni düzenlemelerle uygulamaya başlaması gerekiyor. Birkaç ülke haricinde maalesef başarılı tablo göremiyoruz. Fransız seçim kampanyasında şu anda iktidardaki partinin ana temasının 'ben seçilirsem bu anlaşmayı yeniden tartışmaya açacağım' demesi kuşkusuz güven problemlerini beraberinde getirdi."

    Avrupa Birliği için gelecek dönemde önemli konunun uygulama olacağını ifade eden Babacan, şöyle konuştu:

    "Yunanistan, Portekiz, İrlanda, Kıbrıs Rum Kesimi için program yapılıyor. İtalya ve İspanya'nın yeni hükümetleri sözler verdi. Tabloya baktığımızda kilit kelime 'uygulama'. IMF ve Avrupa Birliği'nden resmen destek isteyen ülkeler sözlerini tutabilecek mi? Bu finansmana erişebilecek mi? İtalyan ve İspanyol hükümetleri, açıkladıkları programa uygun politikalar uygulayabilecek mi? Bunlar önümüzdeki dönemin önemli soru işaretleri olacak.

    ABD'ye baktığımızda özellikle maliye politikaları konusunda belirsizlik söz konusu. Kasım seçimlerine kadar kimse bir şey bekleniyor. Ama seçimlerden hemen sonra bir borç tavanı, otomatik devreye girecek düzenlemeler...

    Eğer bu konularda hızlı kararlar alınıp uygulamaya başlanmazsa, 2013 ve sonrasıyla ilgili güvenilir program ortaya konulamazsa, önümüzdeki yıl ABD ekonomisinin tartışılacağı bir yıl olabilir. Geçen hafta katıldığım konferanslarda şu mesajı açıkça verdim; dünyanın en büyük ekonomisinin gelecekte ne yapacağını açıklamama, 'ben ne yapacağımı bilmiyorum' demek lüksü yok. Öngörülebilir programlarla neyi ne zaman yapacaklarını ortaya koymaları lazım ki diğer ülkeler ve tüm ekonomik aktörler ona göre kendi kararlarını verebilsinler."
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow