hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Satışa değil, kişiye yönelik albüm

    Satışa değil, kişiye yönelik albüm
    expand

    Emir Gamsızoğlu, şu çok meşhur 'Artık çok geç' kalıbımızı kıran bir piyanist. 20 yaşında piyanist olmak için kolları sıvadığında da bu gibi cümlelere ne kadar maruz kaldığını hissetmek güç değil. Ama yılmayınca ortaya neler çıktığını tahmin etmek de o kadar güç değil.

    Şu sıralar Mi Minör oynuyla gündemde olan yakın dostu Memet Ali Alabora'yla 5 sezondur gerçekleştirdiği 'Çocuklar için Notada Yazmayanlar' dışında, Herkese Klasik ve Alla Turca ile Devr-i Alem projeleri de kayda değer. 'Kişiye özel albüm' fikriyle  yenilikçi ve özel bir  proje olan 'Alla Turca ile Devr-i Alem'in hikayesini ve projeyi kendisinden dinledik.

    Emir Gamsızoğlu dendiğinde akla gelen New York, İstanbul, piyanist, Memet Ali Alabora gibi anahtar kelimeler var. Bunları birleştiren hikayeni senden dinlemek isteriz.

    Şehir listesinde İstanbul'la New York arasında Roma ve Paris, iş listesinde piyanistlikten önce basketbolculuk, kendi alanında çok başarılı olan ve beraber işler yaptığım yakın dostlar listesinde Memet Ali ile birlikte, Chen Halevi, Burak Bilgili ve eşim Ege Maltepe de var. Memet Ali Türkiye'de çok tanınıyor diğerleri başka ülkelerde.

    Çocukken tek dileğim NBA'de oynayan ilk Türk basketbolcu olmaktı. Boyum kısa olmasına rağmen benden bile kısa NBA oyuncuları Tyrone Bogues, Spud Webb ve Mark Price sayesinde hayal etmeye devam ediyordum. Beşiktaş'ta altyapıda oynarken bir okul maçında geçirdiğim büyük bir sakatlığın tedavi sürecindeyken bale öğretmeni olan annemin çaldığı Chopin'in bir Vals'ini kulaktan duyduğum kadarıyla çalmaya çalışmamla başladı her şey. Bir sene içinde konservatuvarda 7 yılda öğretilen her şeyi öğrenip, üniversite'yi 4'üncü yılımdan terk edip direkt konservatuvarın yüksek bölümüne girdim.

    Yıllar süren yıpratıcı konservatuvar cehenneminden Hüseyin Sermet'in el uzatması sayesinde kurtuldum. Konservatuvarda müzikten nefret edip bırakma aşamasına gelmek üzereyken Hüseyin Bey'e son bir çabayla 'ne yapabilirim' diyerek ulaştım. O da hiçbir ücret talep etmeksizin beni çalıştırabileceğini ama yaşadığı şehre, Paris'e gitmem gerektiğini söyledi; gittim. Hiç tanımamasına rağmen bana Paris'teki evini açan, beni öz kardeşi gibi koruyan 70'lerin film yıldızı Arzu Okay ve piyanosunu çalışmam için tamamen bana bırakan öz kardeşim gibi gördüğüm kızı Eda Neidik de Hüseyin Bey gibi Paris'teki diğer meleklerim oldular. Tabii senin soruna dönecek olursak, Memet Ali de Hüseyin Bey'e danışmak için içimde konservatuvarın harap edemediği son müzik sevgisini körükleyen en önemli kişi oldu.

    Hüseyin Bey'le çalışmaya başladıktan çok ama çok kısa bir süre sonra kendimi klasik müzik dünyasının çok büyük isimleriyle sahnede beraber çalarken buldum. Usta bir müzisyenle çalışmak etkisini hemen gösterdiği için ben de şimdi özellikle Notada Yazmayanlar gösterilerimizden sonra bize danışan ebeveynlere aynı şeyi tavsiye ediyorum; yani okullara ve diplomalara değil işinin ehli insanlara itibar etmelerini. Sonrasında eşimin kazandığı Fulbright bursu bizi New York'a taşıdı, 6 yıldır Manhattanite olduk.

    Alla Turca ile Devr-i Alem nasıl bir proje? Nasıl şekillendi?

    New York'ta iki sene kadar The City College of New York'ta piyano dersleri verdikten sonra orada tanıştığım Pulitzer ödüllü besteci David Del Tredici'nin yönlendirmesiyle, 20 yaşımdan beri küçük piyano parçaları yazarak yaptığım bestecilik denemelerimi daha ciddi bir boyuta taşıdım. David'le bir buçuk yıl kadar bestecilikle ilgili temel konuları çalıştım; kontrpuan, armoni, orkestrasyon, atonal müzik vs.

    Yakın arkadaşım ve Leyla Gencer'den bu yana en iyi opera sanatçımız olduğunu düşündüğüm Burak Bilgili'ye yıllardır Memet Ali ile de konuştuğumuz Türk klasik müzik edebiyatındaki Lied (şarkı) eksikliğini gidermek üzere Cahit Sıtkı Tarancı şiirleri üzerine yazdığım Lied'lerden bahsettiğimde çok heyecanlandı. Bunun üzerine bu Lied'leri kaydetmeye karar verdik. David'le çalıştığım dönemde başladığım Alla Turca ile Devr-i Alem (Alla Turca around the World) isimli piyano ve orkestra için eserimi, solo piyano parçalarım ve Erkin Arslan'la birlikte yazdığımız oda müziği için müzikal şakamızı da Lied'lerle bir araya getirme fikri o zaman çıktı. Dünyadaki müzikler üzerinden piyano ve orkestra için yazdığım eserimin ismi olan Alla Turca ile Devr-i Alem'i albümün ismi olarak belirledim.

    Çağımızda albüm satışı çok önemli bir şey olmadığı için bu albümü satışa sunmamaya karar verdim. Benim için önemli olan bu eserleri kaydedip, kıymetli olup olmadığına gelecek nesillerin karar vermesi ve bütün işlerimde olduğu gibi bunu da dostlarla birlikte yapmak. Zaten bütçesini kendi başıma karşıladığım bu albümün yapım aşamasına katkıda bulunmak isteyen dostların isimlerini albüm kitapçığına ekleyerek ve benim dışımda sadece onlarda olacak limitli bir projenin bir parçası olmalarının gelecekte bu küçük topluluk için çok keyifli bir anı olacağını düşündüm. Düşünsenize evinizde bir CD var, içinde sizin de isminiz yazıyor ve torunlarınıza veya misafirlerinize "Bu kayıttan sadece birkaç yüz tane var, bunu biz yaptık" diyebiliyorsunuz.

    Katılımcı/ destekçi olmak için son tarih nedir?

    Albümü katılımcılara Haziran 2013'te teslim edeceğiz, yani Haziran'a kadar katılmak mümkün.

    Destekçiler desteklerinin karşılığında ne alıyorlar?

    Katılımcılar manevi karşılık dışında, CD, kitapçıkta isimlerinin bulunduğu CD, eserlerin notası, kayıt dönemine dair bir belgesel DVD'si, konser biletleri gibi karşılıklar alıyorlar. Fakat kendim de daha önce benzer başka bir projeye katıldığım için diyebilirim ki en önemlisi böyle bir projenin parçası olmak, çünkü seri üretim olmayan bir işin, bir sanat eyleminin gerçekten bir parçası olduğunuzu hissediyorsunuz.

    -Klasik müziği ulaşılamaz yapan da biziz...-

    Biraz diğer projelerden bahsedersek? Herkese Klasik ve Notada Yazmayanlar gibi?

    New York'ta "Classical 4 All" ismiyle başladığım ve "Herkese Klasik" ismiyle Türkiye'ye taşıdığım bir projem daha var. Yine aynı mantıkla eğitimde de seri üretimlere karşı biriyim ve bu yüzden klasik müzikle ilgisi olmamış ve müzik eğitimi almamış kişilerin çok küçük gruplar halinde (5-6 kişi) klasik müzikle nasıl ilişki kurabileceklerini beraberce bulduğumuz ve klasik müzikle ilgili temel bilgileri verdiğim atölye çalışmalarına başladık. Bu çalışmalara katılanların hayatlarında enteresan değişiklikler olabiliyor. Örneğin, bu tip bir atölye yardımı olmadan olsa da, bir şekilde o toplumsal buzu kırmayı becermiş ve üstelik hala da ortalama bir armoni veya kontrpuan bilgisi olmayan ama çok iyi bir dinleyici olan dostumuz Serhan Bali, Türkiye'nin son 10 yıldaki en fenomen müzik dergilerinden birini çıkarıp sürdürmeyi başardı. Herkes Serhan gibi hayatını müzik yönünde değiştirip çok başarılı olmayabilir ama hayatlarına müziğin katacağı çok seslilik birçok değişime sebep olabilir. Konserlerden vakit buldukça bu atölyeleri sürdürmeyi istiyorum, Ocak ayında New York ve İstanbul'da bir seri dersler olacak.

    İnsanlar klasik müzik hakkında "ulaşılmaz" veya "Ben anlayamam herhalde" gibi önyargılara sahip ve bunu yaratan klasik müzikçilerin kendisi. Evet klasik müziğin yapısal yoğunluğu diğer müzik türlerinden çok daha rafine ve incelikli ama bu müziği yapan bestecilerin ve çalgıcıların snob ve mesafeli duruşları sadece ve sadece bindikleri dalı kesmek anlamına geliyor bence. Memet Ali'yle tam 11 yıl önce başladığımız Notada Yazmayanlar konseptimiz de bu buzu kıran, snobluk yapmadan klasik müzik dinleyen, dinleten, çalan bir yapıda. Radyo Programı, Andante dergisindeki köşemiz, İstanbul Müzik Festivali derken, İş Sanat'ın teklifiyle son 5 yıldır kapalı gişe oynayan çocuklar için bir gösteriye dönüşen bu konsepti televizyona taşımak için görüşmelerimiz devam ediyor.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow