hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    İkinci KCK iddianamesi kabul edildi

    İkinci KCK iddianamesi kabul edildi
    expand

    İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi, KCK'ya yönelik yürütülen soruşturma kapsamında, çoğunluğu avukatlardan oluşan 50 şüpheli hakkında hazırlanan ikinci iddianemeyi kabul etti.

    Özel yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi, KCK'ya yönelik yürütülen soruşturma kapsamında çoğunluğu avukatlardan oluşan 50 şüpheli hakkında hazırlanan iddianameyi kabul etti.

    Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı İsmail Tandoğan tarafından çoğu avukat 35'i tutuklu 50 şüpheli hakkında hazırlanan 892 sayfalık iddianamenin İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nce incelenmesi tamamlandı. Mahkeme, iddianamenin kabulüne karar verdi. İddianamede, bir numaralı şüpheli olarak avukatlardan Mehmet Nuri Deniz yer alırken, kapatılan DEP'in eski milletvekili Mahmut Alınak da şüpheliler arasında bulunuyor.

    İrfan Dündar hakkındaki soruşturma devam ediyor

    890 sayfalık iddianamede, hakkındaki soruşturma halen devam eden avukat İrfan Dündar’ın ifadesinin tamamı yer aldı. Dündar’ın bu ifadesinin bir bölümü 1. KCK iddianamesinde yer almıştı.

    Dündar: “KCK’nın lideri Öcalan"

    KCK konusunda önemli bilgiler veren Dündar, ifadesinde KCK’nın asıl liderinin Abdulah Öcalan olduğunu söyledi.

    “Avukatlar yasal kolaylıktan yararlanıyor"

    İfadesinde Öcalan ile avukatlar arasındaki görüşmeler hakkında da ifade veren Dündar’ın, Öcalan ile görüşen avukatların, yasaların hükümlü-avukat ilişkisine sağladığı kolaylıktan yararlanarak, hükümlünün savunması ile ilgili hususlar haricinde, siyasi gündem, KCK/PKK terör örgütünün son durumu, örgütün işleyişi, güvenlik güçleri ile çatışmaları, KCK’NIN şehirlerdeki etkinliği ve benzeri örgütsel konuları aktardığın söylediği iddianamede belirtildi.

    “Öcalan ile görüşme notlarını Karayılan’a gönderdik"

    1999 yılı mart ayı ile 2005 yılı nisan ayı arasında Abdullah Öcalan ile görüşmek amacıyla İmralı adasına birçok kez gittiğini ve her defasında yaklaşık 1 saat görüşme yaptığını belirten Dündar, “Yapılan bu görüşmeler herhangi bir görüntü-ses kaydına alınmamaktaydı. Biz yaptığımız görüşmeleri not kâğıdına yazıyor daha sonra bu notlardan görüşmenin tam metni asrın hukuk bürosunda yazılı hale dönüştürüldükten sonra e-mail yolu ile Avrupa’ya Şahin kod Abdil Rıza Altun ve Murat Karayılan’a değişik tarihlerde gönderdik.

    “E-mail şifreleri 2 ayda bir değiştirilir"

    Gönderme şeklimiz ise ortak kullandığımız bir e-mail adresinin taslaklar kısmına notu kaydetme şeklindeydi. Bizim kaydettiğimiz görüşme notu Avrupa’dan bahsettiğim şahıslar tarafından alınıyordu. Kullandığımız e-mail şifreleri rutin olarak yaklaşık 2 ayda bir değişiyordu. Bu değişen şifreler kuryeler aracılığı ile bize iletiliyordu. Bu şifreler Avrupa , Kandil ve Türkiyede ki üst düzey örgüt mensupları tarafından biliniyordu başka kimse tarafından bilinmezdi. " dedi.

    “Öcalan ile görüşecek avukatları KCK belirliyor"

    2005 yılında Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmelerden dolayı Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görüşme yasağı getirildiğini belirten Dündar ifadesinde şunları kaydetti; “Bu dönemden sonra Abdullah Öcalan ile görüşme yapacak avukatları KCK Türkiye yürütmesinde bulunan Ali Durç, Murat Nil Kod ve Nihat Oğraş, Kamuran Yüksek, Nadir Yıldırım, Şinasi Tur isimli şahısların önerisi ile seçiliyordu. Bu isimlerini saydığım şahıslar KCK’nın Türkiye yürütmesinde değişik tarihlerde faaliyet yürüten ve Abdullah Öcalan ile görüşmek isteyen avukatlar ile birebir yapılan görüşmeler sonrasında bu şahıslar tarafından görüşme yapabilmeleri için izin veriliyordu.

    “Notlar Beyoğlu’nda internet cafeden gönderiliyor"

    Görüşme notlarının metin haline getirilmesinde ve e-mail yolu ile kuzey ırakta bulunan kamplara Ömer Güneş, Cengiz Çiçek, İbrahim Bilmez ve Faik Özgür Erol isimli şahısların Beyoğlu ilçesinde istiklal caddesinde aznavur pasajı içerisinde 3. Katta faaliyet yürüten Omeyra isimli internet kafeden gönderilmesine şahit oldum. e-mail adresleri ve şifreleri genelde kırsal alan ile bağlantılı olan Nihat Oğraş, Murat Nil Kod, Ali Durç gibi KCK’lılar tarafından asrın hukuk bürosuna kurye aracılığı ile gönderiliyordu. Gönderilen e-mail adreslerinin şifresi kırsal alan tarafından biliniyordu. Metin haline getirilen görüşme notları taslak kısmına kaydedildikten sonra kırsal alanda bu işten görevli örgüt mensupları tarafından ve Avrupa’daki PKK sorumlusu daha önce Sabri Ok ama halen Zübeyir Aydar tarafından alınıyordu."

    "Karayılan’ın şifresi ‘Sait"

    E-mail şifrelerinin, örgüt içinde alt düzeyde faaliyet gösteren kuryeler tarafından flash disk içinde getirildiğini belirten şüpheli avukat Dündar, “e-maillerin taslak bölümüne konulan görüşme notlarında Murat Karayılan’a bırakılan notlarda ‘SAİT’ şifresi kullanılıyordu, Asrın Hukuk Bürosunun şifresi ise ‘HASAN’ idi. Bırakılan notlarda HASAN’dan SAİT’e dendiği zaman Asrın Hukuk Bürosu’ndan Murat Karayılan’a bir not bırakıldığı ve bu notun Murat Karayılan tarafından alınacağı anlaşılıyordu.ödiye ifade verdi. Dündar, ifadesinde görüş gününden bir gün önce toplantı yapıldığını ve bu toplantı da örgüt tarafından Öcalan’a iletilecek konuların belirlendiğini söyledi.

    “Öcalan bana nasıl yakalandığını anlattı"

    Şüpheli Dündar’a savcılık sorgusunda Öcalan’ın Kenya’da yakalanması ile ilgili bildikleri de soruldu. Öcalan’ın kendisine nasıl yakalandığına ilişkin anlatımları olduğunu belirten Dündar, “Bana anlattığı kadarı ile şu şekilde yakalanmış; 1999 yılı içerisinde Suriye’den çıkarıldıktan sonra Kenya’da Yunanistan Konsolosluğunda bulunduğu sırada konsolosluk görevlileri tarafından kendisine bir tabanca verildiğini, bu tabancanın kendisine korunma amaçlı verilen bu tabancayı komplo endişesi ile kabul etmediğini, daha sonra kendisine refakat eden Kalenderisist isimli Yunan subay tarafından Konsolosluktan ayrılmaları gerektiğini söylediklerini, Kenya Konsolosluğundan ayrılmaları gerektiğini, ayrılmazlar ise Kenya istihbaratçıları tarafından zorla yunan Konsolosluğundan çıkarılacakları kendilerine söylenmeleri üzerine nereye gideceklerini kendilerine sorduklarında, Hollanda’ya gidecekleri söylenince, kendisinin Kenya istihbaratına ait bir arabaya bindirildiğini, kendisi ile birlikte Kenya’da bulunan koruması Ayfer Kaya ve Dilan Kod, Şemse Kılıç’ın ise başka bir Yunan Konsolosluğuna ait Kalenderisist isimli subayın kullandığı arabaya bindiklerini, hatta araca biner iken Dilan Kod, Şemse Kılıç’ın bu duruma itiraz ederek silah çektiğini, kendisinin de bu duruma müdahale ederek Şemse Kılıç’ı sakinleştirdikten sonra Kenya’nın başkenti Nayrobi’deki Havalimanına kendi arabaları önde diğer araba arkada gittiklerini, kendisinin bulunduğu aracın Havalimanı güvenlik kapısından geçtikten sonra kendilerini takip eden diğer aracın güvenlik tarafından Havalimanına sokulmadığını, kendisinin bulunduğu aracın uçağın kapısına kadar gittiğini, kendisinin arabadan inerek uçağa bindikten sonra sarışın, uzun boylu bir görevli tarafından karşılandığını, kendisine İngilizce olarak hitap edildiğini, uçağın içine girdikten kısa bir süre sonra bayıltıldığını, bir süre sonra ayıldığında Türk görevlilerin uçakta bulunduğunu gördüğünü ve yakalandığını anladığını bana bir çok kez anlattı.

    “KCK-Ergenekon bağlantısı var mı?" sorusu

    Sorguda, "Ergenekon yapılanması ile PKK/KCK arasında şahit olduğunuz bağlantılar hakkında bildiklerin nelerdir?" diye sorulan Dündar, Sabri Ok ile Ergenekon arasında bağlantı olduğunu düşündüğünü söyledi.

    “Sabri Ok’un, Ergenekon ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum"

    2005 yılında Sabri Ok’un cezaevinden çıktıktan sonra Ağrı ili Eleşkirt ilçesinde askerlik yaptığını belirten Dündar, şunları anlattı:

    “Askerdeyken ben bir kere ziyaretine gitmiştim. Burada yaptığım ziyarette Sabri Ok’un yakın arkadaşlarından ve sürekli kendisini ziyaret eden ismini şu an hatırlamadığım bir şahıs bana ‘Sabri Ok’un askerlik görevini yaparken Jandarma İstihbaratından Zeki ya da Zekeriye isimli bir binbaşı ile sürekli temas halinde bulunduklarını, Sabri Ok’un askerlik yaptığı dönemde iki askerin kendisini koruduğunu’ anlattı. Daha sonra askerliği bittikten sonra Sabri Ok’un örgüt içerisinde hızla yükselerek Avrupa sorumluluğuna geldiğini ve Abdullah Öcalan tarafından da Sabri Ok’ un örgüt içersinde korunduğunu ve bir keresinde Abdullah Öcalan’ın, ‘benim Türkiye temsilcim’ dediğini hatırlıyorum. Dolayısı ile Sabri Ok’un Ergenekon yapılanması ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Yukarıda da ifademde anlattığım gibi Sabri Ok ile Hatice Korkut isimli şahıslar 2006 yılı sonlarında hava yolu ile çok rahat bir şekilde Kuzey Irak’a PKK’nın kamplarına gittiğini şahit oldum."

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow