hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Başbakan: "Evlerinde zorla tuttuğumuz yüzde 50 var"

    Başbakan: Evlerinde zorla tuttuğumuz yüzde 50 var
    expand

    Başbakan Erdoğan, "Gezi'de yaşananlar aşırı uçların olayıdır. Vebali olanlar hesabını verecek. CHP'nin aşırı uçlarla teması vardır. Sandıkta AK Parti'yi geride bırakamayanlar bu yollara başvuruyor. Tencere tava hep aynı hava. Türkiye'de evlerinde zor tuttuğumuz bir yüzde 50 var" dedi.

    Erdoğan, Devlet Konukevi'nde düzenlediği basın toplantısında, Fas, Tunus ve Cezayir gezisinin programı hakkında bilgi vererek, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

    Bir gazetecinin, "Dün Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in twitter üzerinden yapmış olduğu açıklamalar oldu. Taksim'de yaşanan olaylarla ilgili mesajlar alındı, not edildi, değerlendiriliyor dedi. Şahsınızın bu noktadaki değerlendirmesi ne yöndedir? Tarafınızdan alanların ne şekilde okunduğunu bizimle paylaşabilir misiniz? Tansiyonun düşürülmesi noktasında atmayı planladığınız her hangi bir adım var mı?" sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, "Ben önce size bir sorayım siz ne mesajı aldınız, gazeteci olarak ne mesajı aldınız ben sizden sohbetle bunu öğrenmek istiyorum?" dedi.

    Bunun üzerine aynı gazeteci, Taksim Gezi Parkı'ndaki ağaçların kesilmesine ilişkin mesajların olduğunu belirterek, daha net bilgilendirmenin, bu anlamda önde gelen taleplerden birisi olduğunu söyledi.

    Erdoğan, daha sonra şunları kaydetti:

    "Bütün bu 5 gündür olan olayların mesajı bu mudur size göre? Gazetecisiniz bana söyleyin, siz hangi mesajı aldınız? Ben bakanımın hangi mesajı aldığını bilmiyorum. Ama ben bir başbakan olarak da bir vatandaş olarak da bir İstanbullu olarak da bu olayla ilgili olarak şöyle saf, temiz oradaki duygusal bir bu işte sosyal medyadan aldıkları bilgiler neticesinde oraya katılanları şöyle ayırırsak bunun dışında aşırı uçların organize ettiği böyle bir eyleme maalesef katılma durumunda olanlar var.

    Olay bir Gezi Parkı olayı bir defa değildir. Çünkü Gezi Parkı'nda ağaçların tamamiyle kaldırılması diye bir şey söz konusu değildir. Bir defa Gazi Parkı'yla alakalı dün iki saatlik televizyon programında, ortak yayında ifade ettim. Burada İstanbul Büyükşehir Belediyemiz bir yaya kaldırımı genişletme çalışmalarında 10 tane ağacı kesmiyor, 10 tane ağacı söküyor. Bu agaçlar da Çağlayan'a, parka oraya yerleştiriliyor. Bunun dışında da iki tane ağaç onlar hırpalanmış oluyor olay bu."

    "Olayların arkasında CHP zihniyeti var"

    Erdoğan, Gezi Parkı ile ilgili hedeflerini daha önce de açıkladıklarını belirterek, "Bizim gezi parkıyla ilgili hedefimiz ne? Biz bu hedefi daha önce de söyledim, 2011 seçimleri öncesinde zaten açıkladık. O günden bu güne bir ses var mı? Yok. Orada ne olacağını, ne yapılacağını açıkladık ve aradan yaklaşık iki yıl geçti. İki yıldır orayla ilgili her hangi bir ses yok" diye konuştu.

    Şu anda Taksim'de yayalaştırma çalışmalarının yapıldığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

    "Bu yayalaştırma çalışmalarına yönelik yine herhangi bir sıkıntı yaşamadık ama şu anda burada böyle bir adımın atılması organize, içeriden, dışarıdan bağlantıları olan bir adımdır. Aklıselim sahibi benim milletimin, vatandaşımın bu oyuna gelmemesi gerekir. Gelmemesi lazım. Burada masumane olarak ağaçlar kesiliyor, bilmem ne böyle birşey zaten söz konusu değil.

    Burada yapılacak olan bir Topçu Kışlası olayıdır. Bu bir milletin yöneticilerinin tarihine kültürüne sahip çıkmasıdır. Sene 1780 orada bu eser yapılmış Selimiye Kışlası'nın muadili olarak bu yapılmış. Daha sonra CHP zihniyeti tarafından Lütfü Kırdar'ın vali ve belediye başkanı olduğu dönemde bu kışla maalesef yıkılmış, yerine Taksim Stadı yapılmış. Düşünebiliyor musunuz? Şimdi zaten bütün bu olayların arkasında aynı zamanda CHP zihniyeti var, aşırı uçlar var, müşterek bir dayanışma içinde şu anda bunları yapıyorlar."

    Başbakan Erdoğan daha sonra Dolmabahçe Sarayı'nın ahırlarının olduğu şimdiki İnönü Stadı'nın olduğu yere Taksim Stadı'nın alındığını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:

    "Gezi Parkı ondan sonra şu andaki mevcut haliyle ortaya çıkıyor. Gezi Parkı'nın Cumhuriyet Caddesi tarafında alışveriş yerleri var mı? Mete Caddesi tarafı şu anda malum. Ama ben şimdi burada bir soru soracağım şu andaki adıyla Ceylan Otel daha önceki adıyla Sheraton orası da ağaçlıktı orası da yeşil alandı, sökülerek Sheraton yapıldı. Aynı şey yine Etap Marmara'da... Orası da yine Taksim alanının adeta terasıydı orası da tamamıyla temizlendi söküldü ve şu andaki haline getirildi. Gezi Parkı'ndaki ağaç meselesi, bu işin aslında fitilini ateşleme olayıdır, vebali olanlar bunun hesabını verecekler.

    O ayrı mesele ama daha sonraki gelişmeler maalesef tabi CHP'nin bu işin içinde çok aktif rol almak suretiyle benim saf temiz vatandaşlarımı da buraya yönlendirmek suretiyle örneğin 'Kadıköy'de miting yapacağım' diyor. 'Kadıköy'de miting yapacağım' diyen zat belli bir saatten sonra mitingi Taksim'e kaydırdıklarını söylüyor. Taksim'e geliyor Taksim'de konuşma yapacak ama orada aradığı pozisyon imkanı bulamayınca konuşmayı yapmadan dönmek zorunda kalıyor. Halbuki kendi milletvekilleri de zaten bu işin içinde. Şu anda gelinen nokta itibarıyla bütün bu olayların içerisinde aktif rol oynayanlardan bir tanesi olarak CHP'nin rolü bulunuyor. Aşırı uçlarla her zaman olduğu gibi bir dayanışmasının içerisinde."

    Vatandaşın hukuku içerisinde miting yapma hakkının bulunduğuna değinen Erdoğan, şunları kaydetti:

    "Bizim miting yapılacak yerlerimiz İstanbul'da bellidir ve gider orada mitingini göğsünü gere gere yapar. Biz de onların her türlü güvenliğini sağlamaya mecburuz ve bunu da sağlarız. Toplantı, gösteri ve yürüyüşü yasalar içerisinde bu da bellidir ona uygun olarak bunu da yapar, o onun en tabi hakkıdır. Kim olursa olsun ve onların da biz güvenliğini sağlamaya mecburuz ve bunu da sağlarız.

    Ama bütün bunları yaparken kendileri için temel hak ve hürriyet olduğunu iddia edenler eğer benim temel hak ve hürriyetlerime saldırıyorsa bu ne olacak. İşin bir de bu boyutunu ele alalım. Bu kadar araçlar yakıldı değil mi Allah'tan ki ölen vesaire olmadı. Bu araçların sahibi benim sivil vatandaşlarım. Kamunun araçları yakıldı bu kamunun araçları kime hizmet veriyor? Vatandaşıma veriyor. Peki bunların bedelini kim ödüyor. Benim tüyü bitmemiş yetimimin hakkı buralara harcanıyor."

     "Gereken cevabı milletim verecek"

    "Ankara'nın, İzmir'in İstanbul Gezi Parkı ile ne alakası var?" diyen Erdoğan, değişik illerde yapılan bu tür eylemlerin nereye bu işin taşınması gerektiğini ortaya koyduğunu ifade etti.

    Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

    "Sandıkta AK Parti'yi mağlup edemeyenler, sandıkta AK Parti'yi demokratik yollardan geride bırakamayanlar bu yollarla bırakabilir miyiz bunun gayreti içerisine giriyorlar. Şunu bilsinler ki şüreç yakın, 10 ay sonra sandık geliyor. Bu sandıkta zaten gereken cevabı milletim verecek. Eğer biz hakikaten antidemokratik bir uygulama yapıyorsak bu ülkede milletim bizi al aşağı eder ama bunlara zemin hazırlayanlar bu süreci bu hale dönüştürmüşse milletim onlara da gerekli olan cevabı en güzel şekliyle verir. Çünkü biz milletimize hizmetkar olduk efendi olmadık.

    Bugüne kadar da cebirle şiddetle hiçbir şey yapmadık. Ama şu anda cebirle, şiddetle bir şeyler elde etmeye gayret eden mahfiller var. Onun için sakin olun, rahat olun bütün bunların hepsi evelallah aşılır, geçilir. Çünkü bunlar bizim ülkemizde ilk olan şeyler değil geçmişte bunları deneyenler çok oldu onlar da bunlardan netice pek alamadı. İşte cumhuriyet eylemlerini filan biliyorsunuz, gördünüz, oralarda da birçok davetler çağrılar yapıldı, alamadılar. Biz bu noktalarda milletimize olan hizmet aşkımızı aynı kararlılıkla devam ettireceğiz."

    "Gayet mutedil davranıyoruz"

    Bir gazetecinin, "Az önceki konuşmanızda 'bu olay içeriden ve dışarıdan organize ediliyor' dediniz. Olayların dış bağlantılarıyla ilgili tespitiniz var mı?" sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

    "Bu konularla ilgili istihbarat teşkilatlarımız çalışmalarını yapıyor ama bunları kalkıp da tabi şuradan buradan diye bunların isimlerini ifşa etmemize gerek yok ama bunların yetkilileriyle, ilgilileriyle bunların görüşmelerini tabii ki yapacağız. Hatta hatta gerekirse hesaplaşmasını da yapacağız. Bu konuda da kararlılığımız var ve ortada görünen bazı gerçekler var. Önce ben şunu çok açık net söyleyeyim, bize itidal tavsiye edenler önce kendileri itidal çizgisine gelsinler. Biz Türkiye olarak gayet mutedil davranıyoruz.

    Benim bugün 160'a yakın polisim yaralanmıştır, saldırganlar ve sivil vatandaşlarımızın içerisinden de 60 tane yaralı vardır. Bakın polisin bu kadar yaralısının olması ne adınadır. Mutedil davrandığı için İstanbul'da Başbakanlık kilit taşlarıyla her şeyiyle taşlanmıştır, polis kulübelerine varıncaya kadar. Bunları yapanlar belli birileri diyor ki; 'polis çekilsin'. Polis Başbakanlık ofisini korumayacak mı? Çekilsin, e ne olacak bu aşırı uçlar bunların hepsi girsinler, Başbakanlık ofisini işgal etsinler öyle mi ? Kamu kurumlarını işgal etsinler. Kusura bakmayın biz dik dururuz, dikleşmeyiz ama biz dik duracağız ve kalkıp kamunun bu kurumlarını da bu tür, yani terörle iç içe yaşayanlara biz yedirmeyiz. Bu ülkede birçok şey oldu. Astılar, zehirlediler ama bu ülkede birilerinin de tespit ettiği gibi, biz bu ülkenin imkanlarını her şeyini sahipleneceğiz ve böylece de geleceğe yürüyeceğiz."

    "Tencere tava hep aynı hava"

    Başka bir gazetecinin de, "Şiddet içeren eylemlerin yanında demokrat kurallar çerçevesinde tencere, tava ve kornalarla bir eylem yapılıyor. Bu eylemler hakkındaki görüşünüz nedir" diye sorması üzerine, Başbakan Erdoğan, "Ben tek şey söyleyeceğim 'tencere tava hep aynı hava.' Bunları geçmişte de gördük, eski alışkanlar bunlar aşılır" diye konuştu.

    "Özellikle bazı yabancı ajanslarda Taksim'deki olayları 'Türk baharı' olarak değerlendirenler oldu. Bunlar özellikle yabancı basın organlarında geniş bir şekilde yer aldı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu ise Erdoğan, şöyle yanıtladı:

    "Ben bu haberlerin çok afaki olduğunu ve bu haberlerin ne yazık ki Türkiye'yi tanımayanlar tarafından sadece bir özenti içerisinde yapılmış haberler olarak görüyorum. Bir defa Arap baharının olduğu ülkelerde acaba çok partili bir sistem, her isteyenin siyasi parti kurması ve her isteyenin seçime girmesi gibi bir hakkı var mı? Tunus'ta böyle bir hak var mıydı, Mısır'da böyle bir hak var mıydı şu anda Suriye'de böyle bir imkan var mı? Bunlar maalesef bu ülkeleri bile doğru dürüst tanımıyorlar. Mısır'da yıllar yılı güdümlü olarak insanlar sandığa gönderilmiştir. Bir seçimin aylarca sürdüğünü sizler düşünebiliyor musunuz? Bakın Türkiye'de sandıklar açılır, 6 saatte neticesi açıklanır. Bu nedir, Türkiye'de parlamenter demokrasi oturmuştur."

    AK Parti gibi milletin rotasını çizmiş olduğu bir siyasi partinin kurulduktan 16 ay sonra iktidara geldiğini hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "Ondan sonra da 5 tane yerel ve genel seçime girmiş, bunlarda oylarını artırarak çıkmış, iki tane de referandumda bir tanesinden yüzde 72 ile bir tanesinden de yüzde 58'le başarılı bir şekilde çıkmıştır. Bu neyi gösteriyor. Bu, AK Parti'nin bir defa milletiyle ne denli kucaklaştığını milletiyle ne denli iç içe olduğunu gösteriyor. Bunu göremeyenlerdir özenti içerisinde olanlar. Türkiye'de Türk baharından bahsedenler, doğru biz şu anda bahar mevsimini yaşıyoruz ama bu bahar mevsimini kışa döndürme gayreti içerisinde olanlar var. Onlar da buna kavuşamayacaklar."

    Reuters muhabiri ile yaşanan diyalog

    Reuters Muhabiri Birsen Altaylı, Başbakan Erdoğan'a, "Geçtiğimiz hafta Gezi Parkı ile başlayan olaylar sadece Türkiye kamuoyunda değil, uluslararası kamuoyunda da hükümete karşı yükselen bir muhalefet gibi algılanıyor. Biz gazeteciler de ilk kez böyle bir şeye tanık oluyoruz. Özellikle sizin bu grupları tanımlarken, bu muhalefeti, bu eylemcileri tanımlarken bir ideoloji içerisine sokmanız, bu hareketi küçümser tavırda olmanızın da kitleleri daha fazla öfkenlendirdiği şeklinde yorumlar var. Siz buna katılıyor musunuz? Bunlara ilişkin herhangi bir yumuşatıcı tavır içerisine girecek misiniz? Aşırı güç kullandığını söylediğiniz polisle ilgili herhangi bir önlem alacak mısınız?" diye sordu.

    Bunun üzerine Başbakan Erdoğan, "Yumuşatıcı ifadeler ne olabilir, bana onu öğretirseniz ona göre konuşurum" dedi.

    Ardından Altaylı'nın, "Bütün toplumun beklediği bir şey" ifadesini kullanması üzerine Erdoğan, "Bütün toplum diye toplumu suçlamayın. Bütün toplum demeyin bir defa bir kısım derseniz aklım yatar ama bütün toplum derseniz aklım buna yatmaz. Bütün illerde bunlar olabilir bütün illerde bu ideolojik yapıların uzantıları vardır, ana muhalefet partisinin bütün toplumda Türkiye'nin genelinde temsilcileri var. Onları ayağa kaldırmış olabilir, onları bu işe sürmüş olabilir. Aşırı uçların aynı şekilde belli illerde yapılanmaları var onlar devreye girmiş olabilir. Siz bu ülkenin bir evladı bir insanı olarak aslında şunu görmeniz lazım; Yani burada ne oluyor da ne yapılmadı ki bu ülkede böyle bir adım atılıyor veya bunlar yapılıyor. Arkadaşıma az önce sordum size de sorayım siz ne mesajı aldınız, acaba ne yapılmıyor da bu ülkede böyle bir adımı attılar, sizin aldığınız bir mesaj var mı?" diye konuştu.

    Ardından Reuters muhabiri Altaylı, "Toplumun yarıya yakın bir kesiminin hükümetin uyguladığı bazı uygulamalardan rahatsız olduğu mesajını alıyorum. Çünkü biz de gazeteci olarak bunu görüyoruz, eğitimden tutun alkol yasaklamalarından tutun herkes kendisiyle ilgili bir yasağa karşı harekete geçmiş olarak görüyoruz. Çünkü bizim alanlarda gördüğümüz insanlar gerçekten de hiçbir siyasi, herhangi bir yere bağlı olmayanlar. Ayrıca bu alanlardaki insanların çoğu CHP'yi de desteklemiyor, ana muhalefetle hiç ilgisi olmayan, hiçbir örgütü desteklemeyen insanlar. Herkesin öfkesi hükümetin 'neden bu insanlar ayağa kalktı, ne oluyor' sorusunu sormamasından şeklinde yorumluyoruz" dedi.

    Başbakan Erdoğan, çok ilginç bir yere gelindiğini belirterek, "Burada şimdi hiç CHP yok, peki kim var orada?" diye sordu.

    Altaylı da, "CHP var tabii ki. Bir sürü gencecik insanlar var sokakta üniversite öğrencileri var" yanıtını verdi.

    Başbakan Erdoğan ise, "CHP'yi desteklemiyor olabilir, üniversite öğrencilerinin idealleri, ideolojileri yok mu?" dedi.

    Altaylı, "Evet işte onlar neden ayaklandı, ev kadınları neden ayaklandı" diye konuştu.

    "Zorla tuttuğumuz yüzde 50 var"

    Erdoğan ardından, şunları kaydetti:

    "Şu anda evlerinde bizim zorla tuttuğumuz bu ülkenin en az yüzde 50'si var ve biz onlara diyoruz ki; 'aman sabırlı olun sakın bu oyunlara gelmeyin.' Şimdi bakın eğitim diyorsunuz. Eğitimde cumhuriyet tarihinin görülmemiş adımlarını attığımızdan dolayı mı şu anda eleştiriliyoruz. Siz eğitime yönelik orada bir pankart mı gördünüz? Söyler misin bana. Siz işte buradan Reuters'i böyle bilgilendiriyorsunuz veya topladığınız bilgileri gönderiyorsunuz ve şu anda Türkiye'de bütün fiziki şartlarıyla eğitim meselesini en ideal noktaya getiren 81 vilayetin tamamında üniversitelerini kuran, bütün bunların yanında 400 bin derslik açan ve bütün öğretmenlerine vesaire ön açan ve bunun yanında üniversitelerde tümüylü harçları kaldıran bir sistemi biz kurmuşuz ve şu anda Fatih projesiyle ileri teknolojde öğrencilerimizi yavrularımızı buluşturmanın gayreti içerisindeyiz. Siz hemen kalkıyorsunuz, diyorsunuz ki 'eğitimde'...

    Ben orada bir tane eğitimle ilgili bir şey görmedim. Alkol yasağı diyorsunuz alkol yasağı yoktur. Alkolün düzenlemesi vardır. Nedir, bu dünyadaki ileri gelişmiş ülkelerdeki uygulama ne ise, Reuters'in mensubusun Fransa'daki uygulamalara bak. Orada bu uygulamaların ne denli ileri olduğunu göreceksin. Biz bu uygulamaları yapıyoruz. Bu uygulamaları bundan sonra da yapacağız. Şu karayollarında, benzin istasyonlarında alkol satışını kapalı açık satışını düzenleme ile ortadan kaldırmakla biz ulaşımda trafik kazalarını nasıl minimize ederiz bunun gayreti içindeyiz. Trafik kazalarının birinci amili bir defa alkollü araç kullanmaktır. Buna karşı tedbir almak devlet olarak bizim görevimiz değil mi? Lütfen siz Anayasa'nın 58. Maddesini bir okuyun. O 58. Madde size devlete ne tür bir görev bu konuda yüklendiğini çok açık net söyler."

    "Firmalar bedelini öder"

    Bir gazetecinin, "Olaylar başlar başlamaz yabancı menşeli firmalarla, Türkiye'deki bazı firmaların televizyonlara, gazetelere verdiği reklamları, rezervasyonları iptal ettiği görülüyor, bunları nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:

    "Tabi bunu kesinlikle doğru bulmuyorum. Yani konuyla ilgili olarak arkadaşlarım da gerekli ilişkileri kurmak suretiyle yani buna yönelik adımları atacaklar. Bu tür yerli yabancı şirketler bunu, bu olaylarla bağlantılı yapıyorlarsa bunun bedelini onlar da çok ağır öderler. Onlar bunu bu şekliyle yapıyorlarsa ki biz bunu şu anda hükümetimize yönelik Türkiye Cumhuriyeti'nin toplamakta olduğu gayet güzel gelişmelere yönelik bir ideolojik ambargo olarak görürüz. Bununla ilgili de gerekli müdahaleleri yaparız. Çünkü bu şirketler, bu firmalar bu ülkede bizden her zaman ileri derecede bizden destek görmüşlerdir ve bu ülkeyi onlar yönetmeyecek, bu ülkeyi biz yöneteceğiz.

    Bu ülkenin ekonomisiyle ilgili olarak da bizler yeri gelmiştir bunların hepsiyle kendi sektörlerine yönelik görüşmeleri, ekonomiden sorumlu başbakan yardımcım olsun, bakanım olsun hep görüşmelerini yapmışlardır. Ama böyle bir tavrın içerisine girişleri kesinlikle yanlıştır ve böyle bir tavrın içerisinde devam etmelerine de biz müsaade etmeyiz. İnanıyorum ki bu herhalde şöyle üç beş günlük ortaya koydukları herhalde konumlarını görmeye yönelik bir adımdır, düzelir diye düşünüyorum."

    Borsa'daki düşüş

    Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, "Biraz önce taksimdeki olayların fitilini Gezi Parkı'ndaki ağaçların kesilmesinin ateşlediğini söylediniz ve vebalini ödeyecekler dediniz. Burada nasıl bir işlem uygulanacak, bu sabah borsada bir düşüş yaşandı bu olaylarla bağlantı kurabilir miyiz?" sorusu üzerine şöyle konuştu:

    "Borsa iner çıkar, borsa her zaman böyle istikrarlı bir çizgi takip etmez. Biz göreve geldiğimizde borsa 11 bindi ama 90 binin üzerini gördü şimdi. Kimse bunu sormuyor ya bu 90 binin üzerine nasıl çıktı? Şimdi 3-5 bin puan iner ondan sonra bir anda bakarsın 100 bini yakalar. Siz bu sürecin bütününü okuyun, bütününe bakın. İnsanı zaten üzen bu. İşte bir tarafta bakıyorsunuz havalimanının ihalesi yapılıyor. 22 milyar 152 milyon avroya böyle bir ihale neticeleniyor.

    Arkasından bakıyorsunuz yine aynı şekilde köprüyle ilgili. Onun biraz öncesinde biliyorsunuz üçüncü köprüyle ilgili ihale yapılıyor ve zamanların diyebileceğim yaklaşımını çok çok aşan bir neticeyle bu ihale bitiyor. Bütün bunlar Türkiye'nin ekonomik olarak nereye geldiğini gösteren son dönemlerin ihaleleridir. Şu anda Türkiye'de özgüven vardır. Türkiye, ekonomide güvenli bir limandır ve bu güvenli liman şu anda cezbediyor, çekiyor ve bu süreç içerisinde çok daha fazlasıyla bunu çekecektir ve bundan hiç kimsenin endişesi olmasın."

    Başbakan Erdoğan, borsayla ilgili değerlendirmeler yapılırken sadece Türkiye'ye bakılmaması gerektiğine dikkati çekerek, "Yani BİST'e bakmayın bir de dışarıya da bakın. acaba Tokyo borsası ne alemde, New York ne alemde? Bütün bunlara bir bakın, onlarda da düşüş var mı yok mu? Onlara da bir bakın genel olarak baktığınızda çok daha farklı bir tabloyu görebilirsiniz, bu genel bir düşüş de olabilir bu olaylarla bunları ilintili hale lütfen getirmeyelim" diye konuştu.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow