hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Kemal Gürüz: "Psikolojik harekâtı Mehmet Sağlam uyguladı"

    Kemal Gürüz: Psikolojik harekâtı Mehmet Sağlam uyguladı
    expand

    Kemal Gürüz, 28 Şubat iddianamesindeki "Yavuz Psikolojik Harekat Planı"nın, bugün AK Parti milletvekili olan Mehmet Sağlam'ın YÖK Başkanlığı döneminde uygulandığını söyledi.

    Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada önce dün savunmasını tamamlayan emekli albay İsrafil Aydın'ın sorgusu yapıldı.

    Cumhuriyet savcısı Kemal Çetin, iddianamede bazı kısımların özet olarak yer aldığını söyleyen Aydın'a, "Cumhuriyet savcısı gelen CD'yi açıyor ve belgeleri çıkartıyor, dosyalıyor. Tutarlı olan geçirilen ifade tutanaklarıdır. Savcıya güvenmeyip de kime güveneceksiniz?" dedi.

    Müşteki avukatlarından Emrullah Beytar, "O tarihte Kara Kuvvetleri Komutanlığında İstihbarat Plan Şubesi'ndesiniz. Orada BÇG ile ilgili yapılanma olup olmadığıyla ilgili bilginiz var mı?" sorusuna Aydın, "Konu benim bilgim dışındadır" yanıtını verdi.

    Aydın'ın avukatı Mehmet Gencel Ergül de müvekkilinin suçlanmasına neden olan CD'leri gönderenlerin savcılık tarafından sorgulanması gerektiğini söyledi.

    Elektronik ortamdaki bilgi ve belgeler üzerinde oynanabileceğini belirten Ergül, savunma yapamadığını söyleyerek CD'nin bir kopyasını talep etti.

    Gürüz'ün savunması

    Aydın ve avukatının ardından 28 Şubat döneminin YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz savunmasına başladı. BGÇ'nin üyesi gibi çalıştığı suçlamasını kabul etmediğini söyleyen Gürüz, BÇG'yi basından duyduğunu ifade etti.

    Başkanlığı döneminde YÖK'ün siyasi partiler, Genelkurmay Başkanlığı ve MGK Genel Sekreterliği dahil, tüm anayasal kurumlarla karşılıklı saygıya dayalı, ancak mesafeli ilişkisi olduğunu kaydeden Gürüz, "Üniversite yasama, yürütme ve yargının yanında dördüncü erk değildir, ama kendine özgü apayrı konuma sahiptir. Üniversite kimseden emir ve talimat almaz" dedi.

    Üniversitenin, özgürlükçü parlamenter demokrasilerin kalesi olduğunu söyleyen Gürüz, 8 yıllık YÖK başkanlığı süresince, birkaç münferit olay dışında ülke genelinde üniversitelerde olay çıkmadığını kaydetti.

    Gürüz, görevi süresince ülkenin her yerindeki üniversite kampüslerinde tek başına yürüdüğünü anlatarak, "Bugün ise yürüyemediklerini görüyorsunuz. Kampüslerde huzur ve güven ortamını tam anlamıyla sağlayarak ülke yönetimine yardımcı olmuşuzdur. İddianamenin hiçbir yerinde aksine en küçük ima dahi yok" ifadelerini kullandı.

    Savcılıkça ifadeye çağrıldığında yurt dışından gelerek, Türk adaletine teslim olduğunu dile getiren Gürüz, "Çünkü ben bir Türk'üm. Korkacak, sakınacak, kanunlara aykırı hiçbir eylem ve işlemim olmadı. Yetkilerimi kullanırken meşruiyet ve yasalara uygunluğu her türlü şeyin üstünde tuttuğum için kendimden emin ve rahattım. Halen de öyleyim" diye konuştu.

    YÖK'ün Başbakanlığa bağlı olmadığını, bununla birlikte anayasal bir kurum olduğunu belirten Gürüz, dolayısıyla MGK kararlarının YÖK'ü de bağlayacağını, YÖK'ün kurulmasından itibaren, kendisinden önceki başkanlar döneminde de yıllarca bu yönde icraatlar yapıldığını dile getirdi.  BÇG ile YÖK arasındaki yazışmalardan ancak soruşturma başladıktan sonra haberdar olduğunu savunan Gürüz, bu belgelerin içerikleri hakkındaki tüm bildiklerinin iddianamedeki ibaret olduğunu söyledi. Gürüz, söz konusu belgelerde ne isminin ne de "YÖK Başkanı" ibaresinin geçtiğini ifade ederek, belgelerde "YÖK Başkanlığı" ibaresinin kullanıldığını, bununla da kendisinin değil, kurum olarak YÖK'ün kastedildiğini belirtti. Gürüz, iddianamede BÇG toplantılarına katıldığına ilişkin bilgi bulunmadığına işaret etti.

    "Öznal ve Arıtürk telkinde bulunmadı"

    AB'ye uyum çerçevesindeki değişikliklerden önce emekli Korgeneral Erdoğan Öznal'ın YÖK Genel Kurulu, emekli Tümgeneral Sedat Arıtürk'ün ise Denetleme Kurulunda görev yaptığını anlatan Gürüz, "Görevde bulundukları süre zarfında ne Öznal ne Arıtürk, BÇG'den belge getirmeyi bırakınız, BÇG'nin, MGK'nın isteklerine ilişkin en küçük telkinde bulunmuşlardır" diye konuştu.

    İddianamede, bazıları üniversite personeli hakkındaki yazılara atıfta bulunulduğuna dikkati çeken Gürüz, bunların gizli olabileceğini söyledi.

    YÖK personelinin, YÖK Başkanı da dahil olmak üzere belgelerin nereden geldiğini bilmesinin mümkün olmadığını kaydeden Gürüz, dolayısıyla bunların hiçbir şekilde YÖK ile BÇG arasında irtibat olduğuna kanıt olarak gösterilemeyeceğini ileri sürdü. Gürüz, şunları kaydetti:

    "Genelkurmay Başkanlığı ve MGK Genel Sekreterliğinden YÖK'e gelen ve arşivlenen resmi yazılar ortadayken, BÇG ile YÖK arasında kuryeler vasıtasıyla gizli bir haberleşme kanalı bulunduğunu ileri sürmek tutarsız ve abestir. İddianameye göre, Genelkurmay Başkanlığı ve MGK Genel Sekreterliğinden sadece YÖK'e değil, bakanlıklara, MİT'e, RTÜK'e, Emniyet Genel Müdürlüğüne de çok belge gönderilmiştir. Şimdi soruyorum, bunlar da mı BÇG'nin uzantısı? Anayasal kurumlardan, resmi kanallardan gelen ve bir başka anayasal kurumda arşivlenen resmi yazıları darbe olarak kabul etmek, hukuk ve vicdana sığar mı?"

    YÖK Başkanlığı döneminde Cumhurbaşkanı ve TBMM dışında bir kez, Cumhurbaşkanının isteği üzerine, REFAHYOL iktidarda değilken, yükseköğretimle ilgili MGK'ya sunum yaptığını bildiren Gürüz, bunun dışında hiçbir makam ve kuruma bilgi sunmadığını söyledi. Gürüz, "Kimseden emir alacak falan değilim. Ama başbakan, bakanlar ve çeşitli anayasal kurumlarla yapılan nezaket ziyaretlerinde ve çeşitli vesilelerle karşılaşmalarda yükseköğretim konuları tabii ki gündeme gelmiştir. Askeri konular da gündeme gelmiştir. Genelkurmay Başkanıyla yaptığım görüşmeler de bu kapsamdadır" dedi.

    Evinde bulunan "Siyasal İslamla Mücadele" başlıklı belgeyi, Erdoğan Öznal'ın hazırladığını ve kendisinin de bulunduğu çeşitli kimselere verdiğini anlatan Gürüz, bunun Öznal'ın şahsi düşünceleri olduğunu, o tarihte REFAHYOL'un iktidarda olmadığını ve raporu da hiç okumadığını ifade etti.

    "Yavuz Psikolojik Harekat Planı"

    İddianamede, "Yavuz Psikolojik Harekat Planı"nı uygulamakla suçlandığına dikkati çeken Gürüz, planı ilk kez soruşturma sırasında duyduğunu, planın ayrıntılarını ise ilk kez iddianameyi okuyunca öğrendiğini anlattı. İddianamede, "Yavuz Psikolojik Harekat Planı"nın ilk olarak 1992'de yürürlüğe konulduğu, 1995 ve 1999'da yenilendiği bilgisine yer verildiğine işaret eden Gürüz, "Bu plan ilk uygulandığı dönemde YÖK Başkanı olan arkadaşım Mehmet Sağlam, bugün AKP milletvekili olup, partisince TBMM Başkanvekilliği'ne layık görülmüştür. 1995'te Başbakan olan Tansu Çiller ise bu davanın bir numaralı mağdurudur. Haydi buyurun, içinden çıkın" diye konuştu.

    YÖK'teki aramada üniversite mensuplarına ait bilgileri içeren defter bulunmasının kamuoyuna "YÖK'te fişleme" olarak yansıdığını anlatan Gürüz, iddianamede geçen yeşil defter ve mavi ajandayı ilk kez savcılık sorgusunda gördüğünü söyledi. Defterdeki el yazısının kendisine ait olmadığını bildiren Gürüz, yapılan incelemelerde defterlerin, arşiv memurlarının, aranan yazıları kolay bulabilmek amacıyla tuttukları fihristler olduğunun anlaşıldığını anlattı.

    "Tansu Hanım ile Mehmet Sağlam'ı çağırın"

    Yurt dışında alınan diplomalar konusuna değinen Gürüz, denklik belgesi verme yetkisinin YÖK'e ait olduğunu hatırlattı. YÖK Başkanlığına 1995'te geldiğine işaret eden Gürüz, El Ezher Üniversitesinde bir çeşit ekstern öğretim yapıldığı, devam zorunluluğu bulunmadığı, eğitim standartlarının yeterli olmadığı gibi konuların gündeme gelmesinin ardından "YÖK Başkanı kim o zaman? Mehmet Sağlam. Kemal Gürüz daha o zaman yok. El Ezher'in denkliği Mehmet'in zamanında kaldırıldı. Eğer bu suçsa onu buraya çağırın, ona hesap sorun" dedi.

    Yurt dışındaki üniversitelerin denkliği konusunda ilahiyat uzmanlarından beş kişilik kurul oluşturulduğunu söyleyen Gürüz, AK Parti Hükümetleri döneminde bakanlık yapan Mustafa Sait Yazıcıoğlu ve Mehmet Aydın'ın da bu kurulda görev yaptığını dile getirdi. Kurulun, çalışmaları sonucunda El Ezher'in, Türkiye'deki ilahiyat fakültelerinin altında eğitim verdiği, buradan mezun olanların öğretmen olarak atanamayacağı yönünde rapor verdiğini anlatan Gürüz, bir dizi kararla El Ezher ve bazı üniversitelerin denkliğinin kaldırıldığını bildirdi.

    Gürüz, "El Ezher'in diploma denkliği bu iddianamenin bir numaralı mağduru Tansu Çiller'in Başbakanlığı döneminde kaldırılıyor. Eğer bir suç varsa Tansu Hanım ile Mehmet Sağlam'ı çağırın, ona sorun, niye bunu yaptın, Kemal Gürüz'ün başına bunu açtın diye" dedi.

    Yurt dışından çağırılan burslu öğrenciler

    Yurt burslu gönderilen üniversite öğrencilerinin geri çağırılması konusundaki iddiaları yanıtlayan Gürüz, 1993'te yapılan seçmelerde 100 üzerinden 40 ağırlıklı ortalama puanı olan bin 381 öğrencinin başarılı sayıldığını anlattı.

    Bunun çok düşük bir puan olduğunu ifade eden Gürüz, "Çakan bin 381 öğrenci yurt dışına gönderilmiş. 1996'dan sonra başarı puanı yükseltildi. Yurt dışında okuyan öğrencilerle ilgili düzenlemeler ortaya konulduğu tarihlerde REFAHYOL ve BÇG de söz konusu değil. Bunun darbeyle ilişkisi nedir, hakikaten kuramıyorum. İddia makamı da kuramamış" diye konuştu.

    "Erbakan adına yazılmış bir yazının gereğinin yerine getirilmesi..."

    Gürüz, Ağustos 1996'da, Cumhurbaşkanlığından gelen yazıdan bir hafta sonra Başbakanlıktan YÖK'e, Necmettin Erbakan adına imzalanmış gizli bir yazı gönderildiğini bildirerek, şunları söyledi:

    "Rahmetli Erbakan'ın adına yazılmış bir yazının gereğinin yerine getirilmesi, iddianamede aynı rahmetli Erbakan'ın başında olduğu REFAHYOL Hükümeti'nin devrilmesinin kanıtı olarak kullanılıyor. Şimdi ben buna nasıl müdafaa yapayım? Yazı üzerine her taraftan bilgi istedik, Genelkurmay Başkanlığı, MİT dahil. MİT'ten liste geldi. Her bir öğrenci için ayrı ayrı değerlendirme yapıldıktan sonra geri çağırma listeleri hazırlandı. Sefaretlerde büyükelçilerin katıldığı, orada görevli MİT temsilcilerinin bulunduğu toplantılarda enine boyuna değerlendirmeler yapıldı. Tek tek bakıldı. Keyfilik yok burada. Bazıları geri çağırıldı. Çağırılanların hiçbirinin işine son verilmedi. Bunlar yine de yüksek lisanslarını yapmaları için ODTÜ ve Boğaziçi'ne yerleştirildi. 100 üzerinden 40 alarak ODTÜ'ye, Boğaziçi'ne yerleşemezlerdi. Bir kısmı da atıldı sonra. Mesela adam bir sene kalmış gelmiş, İngilizce sınavını geçememiş."
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow