hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Davutoğlu'ndan din dersi açıklaması: "Eğer öyleyse kaldıralım"

    Davutoğlundan din dersi açıklaması: Eğer öyleyse kaldıralım
    expand

    Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Din Kültürü ve Ahlak derslerine kısaca girmek istiyorum. Eğer herhangi bir mezhep, din bu derslerde tahkir ediliyorsa gerçekten bu dersleri kaldıralım" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Davutoğlu, Nevşehir'de Hacı Bektaş-ı Veli Türbesi'nin yanında bulunan Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Merkezi'nde düzenlenen "4. Uluslararası Hacıbektaş Aşure Günü" etkinliğinin açılış törenine katıldı.

    Başbakan Davutoğlu, üstatlar ve erkan pirlerinin aslında bütün o gelenekleri devam etsin diye sürdürdüklerini ifade ederek, "Hiçbir gelenek diğerine bir şey empoze etmez. Bunun hem gelenekle ilgisi vardır, hem çağdaş toplumla" dedi.

    Her geleneğin kendi içinde güzel olduğunu belirten Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    "Her erkan kendi içinde prensiplere dayanır. Erkan, o prensipleri terk etmez, gelenek o çizgiyi terk etmez. Kimse kimseye bir şey empoze etmek durumunda değildir. Herkes kendi inancını, düşüncesini o temel ilkeler etrafında sürdürür. Ama Alevi Bektaşi geleneğinin temel ilkelerine baktığımızda ki bütün bu ilkeler açısından her birimiz bu geleneğin bir parçasıyız, bugün idrak ettiğimiz ve Aşure Günü ile hep referansta bulunduğumuz Ehl-i Beyt kavramına, 12 imam kavramına geliriz. Şimdi Ehl-i Beyt'e ister semahta, ister semada, ister dergahta, ister camide, nerede olursa olsun Ehl-i Beyt'e atıf yapan, o Ehl-i Beyt'in sahibinden ayrı bir tahayyül geliştirebilir mi? Hangi deyişi vardır ki Hacı Bektaş-ı Veli'nin ve onu takip edenlerin içinde Allah, Muhammed, Ali, Hak yoktur. Hepsinde Hak vardır. El ele, el Hak'ka vermektir, oturup diz çöküp bir şeyle anlaşmak. Hak'ka yürümektir."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Kim ki Ehl-i Beyt'te hürmetsizlik eder, o bizden değildir"

    "Ham ervahın pişmesiyle insani kamil olmak için gelinen bu dünyada bütün mesele Hakka hakkınca yürümektir" diyen Başbakan Davutoğlu, Hacı Bektaş-ı Veli'ye gelirken Alevi Bektaşi geleneğinin 'Hakka hak olmaya geldik' anlayışıyla geldiğini, Hak ile buluşmaya geldiğini ifade etti.

    Davutoğlu, şunları kaydetti:

    "Ehl-i Beyt'e hürmet bakımından Alevi, Sünni ayrımı olabilir mi? Hazreti Hüseyin efendimiz, Hazreti Peygamberimizin ifadesiyle 'Hasan ve Hüseyin benim iki reyhanımdır' diyor. Kokladığımda cennet kokusu veren. Nasıl olur ki Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin'e, ona hürmet etmekle birlikte İslam'dan ayrı düşünmek mümkün olabilsin. On iki imamın her biri, bize rehberdir. Hazreti Ali rehberdir, Hazreti Hasan rehberdir, Hazreti Hüseyin rehberdir, Hazreti Zeynel Abidin rehberdir, Hazreti Muhammed Bakır rehberdir, Hazreti Cafer-i Sadık, ki İmam-ı Azam'ın hocasıdır, rehberdir, Hazreti Ali er-Rıza rehberdir, Hazreti Muhammed Taki rehberdir, Hazreti Ali el-Naki, Hazreti Hasan el-Askeri rehberdir, Hazreti Muhammed Mehdi rehberdir. Çünkü o on iki imam, her biri Hazreti Peygamber'in mirasçılarıdır ve Hazreti Peygamber'in ruhunu taşırlar, özünü taşırlar, onun emanetini, onun neslini taşırlar.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kim ki Ehl-i Beyt'te hürmetsizlik eder, o bizden değildir. Kim ki Hazreti Peygamber ve Ehl-i Beyt dışında bir Alevi ve Bektaşi geleneği ihdas etmeye kalkar, işte o da her şeyden önce Hazreti Hacı Bektaş-ı Veli'nin manevi huzuruna gelemez. Her bir sözüyle Hak'tan bahseden, Muhammed'den, Ali'den bahseden Hacı Bektaş-ı Veli'nin huzuruna gelebilmek için bütün Ehl-i Beyt'i, on iki imamı ve on iki imamın atasını önce saygıyla, hürmetle anmak icab eder. İşte bizim derinliğimiz budur."

    "Biz, bu saygıyla bakarız"

    Üç sene önce Afganistan'dan İstanbul'a gelirken bir yerde durmaları gerektiğini anlatan Davutoğlu, "Dediler ki bakanım bir yerde durmamız lazım, yakıt almamız lazım. Güzergahı sordum, Meşhed'in üzerinden geçiyorduk. Dedim ki, hiçbir Ehl-i Beyt aşığına, Meşhed'in üzerinden geçerken İmam Ali Rıza'ya selam vermeden geçmek yakışmaz, yakıtı oradan alacağız, önce Ehl-i Beyt'e selam
    vereceğiz. Onlar yakıtı değiştirirken ben birkaç saat Meşhed'te, İmam Ali Rıza'nın huzurunda kaldım. Hiçbir büyük zat yok ki, gönül isterdi ki Hacı Bektaş-ı Veli'de de bunu yapabileyim, makamına girip bir müddet tefekkür etmemiş olayım. Biz, bu saygıyla bakarız" diye konuştu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Geçen sene, bu zamanlarda, muharrem ayında Necef'te, Kerbela'da olduğunu anlatan Davutoğlu, on binlerce, yüz binlerce kişiyle İmam Ali'ye, İmam Hüseyin'e beraber yürüdüklerini söyledi.

    Davutoğlu, "Kerbala toprağının kokusunu hissettim, ta yüreğime sinsin de bir daha çekip gitmesin diye de derin derin içime çektim. Kim ki Kerbela'yı unutur, insanlığı unutur. Kim ki Kerbela'da zalim ile mazlum arasındaki mücadeleyi kendi hayatının ilkesi adletmez, insanlık vicdanından kopar. Biz, hepimiz Hazreti Hüseyin'in yolcularıyız. Muharrem'in başında zikrettiğim gibi, siyasetimiz, ahlakımız, irfanımız, edebimiz, vakarımız Hazreti Hüseyi'nin vakarıdır ve biz, Hüseyni bir yolun yolcularıyız" diye konuştu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Allah o anı bize haram eylesin"

    Zalim gördüklerinde ona sessiz kalmadıklarını belirten Davutoğlu, "Mazlum gördüğümüzde onu bağrımıza basmadan gözümüze uyku girmez. Hiçbir şekilde Hazreti Hüseyin'in emanetine, herhangi bir tarzda o emanetten sapmak ihtimali varsa, Allah o anı ve o an içinde yaşamayı bize haram eylesin. İşte bizim için Ehl-i Beyt'e saygı budur" dedi.

    İki sene önce de muharrem ayında Köln'de, bir cemevinde muharrem orucunu açtıklarını anlatan Davutoğlu, "Birisi Köln'de, 2013'te Necef'te, şimdi 2104'te Hacı Bektaş-ı Veli'nin huzurundayım. Bizim bu değerlere sahip çıkmamız insan olmamızdan geliyor. Ortak inançları, ortak geleneği benimsememizden geliyor. Eğer bu ortak gelenekten bir an saparsak, bir an bundan koparsak, işte o zaman vay halimize, vah halimize. Bu kez Pir Sultan Abdal'ın deyişiyle 'Alemlerin serverisin ah Hüseyin vah Hüseyin / Şehitlerin serdarısın ah Hüseyin, vah Hüseyin / Pir Sultan haber ver dosttan, bülbül ötüyor kafesten / Hem gül ağlar, hem gülistan ah Hüseyin, vah Hüseyin.' Şimdi her muharrem ayında biz Hazreti Hüseyin'i böyle anarken, birtakım çevrelerde, birtakım yerlerde eğer 'Alisiz Alevilik' diye bir kavram dolaşmaya başlamışsa, önce erkana hürmeten, ikrara hürmeten, önce Alevi Bektaşi geleneği öncüsü dostlarımızın onlara dur demesi lazım" şeklinde konuştu.

    Alevi Bektaşi geleneği içindeki bütün menkıbenamelere, birçok esere baktığınızda Hazreti Adem ile Hazreti Allah arasında ve yaratılışta başlayan bir ikrar olduğunu aktaran Davutoğlu, Kabil'in Habil'e karşı ikrarını bozduğunu, Hazreti Musa'nın kavminin de ona isyan ederek ikrarını bozduğunu belirtti.

    Alevi açılımını AKP'den önce CHP yaptı

    Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    "Hazreti Lut'a inkar edenler ikrar bozmuşlardır. Hazreti Nuh'a isyan edenler ikrar bozmuşlardır. Hazreti Ali'yi ve daha sonra da Hazreti Hüseyin'i davet edip sonra onu yalnız bırakanlar ikrar bozmuşlardır. Hazreti Ali ve Hazreti Hüseyin'i anmadan Alevi ve Bektaşilik geleneğine sahip çıkanlar da, çıktıklarını iddia edenler de ikrar bozmuş olurlar. Bizim yolumuz Hazreti Hüseyin'in, Hazreti Ali'nin, Hazreti Hasan'ın ve bütün on iki imamın yoludur. Onu benimsediğimiz zaman göreceğiz ki farklarımız azalacak. Onu benimsediğimiz zaman göreceğiz ki, aynı kaynaktan besleniyoruz.

    Çok sembolik gibi gelebilir ama zihniyet değişimine işaret eder, 15 yıl içinde bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Başbakanı devlet adına, Dersim dolayısıyla bütün Alevilerden ve vatandaşlarımızdan özür diledi.

    Çünkü o katliam kime karşı yapılmış olursa olsun gerçekten bir Kerbela idi. Modern bir Kerbela idi. Biz ona açık yüreklilikle karşı çıktık. Bir tek canın, bir tek tenindeki tek bir tüy zarar görecekse bizim için her makam ve her mevki boştur.

    Bazı oryantalizm üzerinden, Batı anlayışı üzerinden bizim kültürümüze bakanlar, dergahı geri kalmış bir toplumun kurumu olarak görürler. Biz dergahtan gocunmayız. Dergaha yüz süreriz biz."

    "Eğer din dersi..."

    Onlarca, yüzlerce Alevi Bektaşi klasiğini yayınladıklarını ve bunu sürdüreceklerini de bildiren Davutoğlu, "Bir başbakan olarak değil, bir dost ve akademisyen kimliğimle söylüyorum; bütün Alevi menkıbenamelerini, bütün gelenekleri, geleneksel kültürü yazılı kültüre aktarıp yeni nesle tanıtmak lazım. Tanıtmak lazım ki Alevilik ve Bektaşilik bu toprakların asli unsurudur, öz unsurudur, marjinal bir unsuru değil, asli geleneğin içindedir" diye konuştu.

    Davutoğlu, şu açıklamaları yaptı:

    "Tanıtmak lazım ki başkaları Alevilik Bektaşilik geleneği üzerinden bir takım yanlış kanaatlere, Ali'siz, Hüseyin'siz, Ehli Beyt'siz, Hoca Ahmet Yesevi'siz bazı çizgilere kaymasınlar. Hacı Bektaş-ı Veli'yi herkese okutmak lazım, Alevi Sünni ayrımı yapmadan ki Hacı Bektaş-ı Veli ne Alevi'dir ne
    Sünni'dir, Hacı Bektaş-ı Veli her şeyden önce bir Ehl-i Beyt yolcusudur ve bir insandır. Gerçek anlamda insanı kamil yolunda bir insandır. O mertebede bir insandır.

    Hepimizin söyleyeceği değerler var. İşte burada Din Kültürü ve Ahlak derslerine kısaca girmek istiyorum. Eğer herhangi bir mezhep, din bu derslerde tahkir ediliyorsa, gerçekten bu dersleri kaldıralım. Aşağılanıyorsa, kötüleniyorsa, ötekileniyorsa; 'şu mezhepten olan dinin dışındadır, dine mensuplar şöyledir' işte o anda nefret kültürü doğar. Ama ben isterim ki her Sünni Hacı Bektaş-ı Veli'yi okusun, her Alevi'de Emir Sultan'ı Mevlana Celaleddin-i Rumi'yi okusun. Bunda bir yanlışlık olduğu kanaatini taşımam. Bunu da açık yüreklilikle tartışalım, ama tabuları yıkalım zihnimizde. 'Bir şey dini bir öz barındırıyorsa, bu çağdaşlığa ve Aleviliğe aykırıdır' dediğiniz anda o anda dergahtan koparsınız, ikrardan koparsınız."

    Kendisinin Aleviliğin bütün temel kavramlarını çalışmaya gayret ettiğini belirten Başbakan Davutoğlu, bu kavramların herkesin kavramları olduğunu ve onları yaşatma görevleri bulunduğunu söyledi.

    Davutoğlu, bir tahkir ve öteleme olması durumunda ise önce kendisinin müdahale edeceğini ve gereğini yapacağını kaydetti.

    "Madımak ya da Başbağlar..."

    Davutoğlu şöyle devam etti:

    "Geçmişte yaşanan bütün acıların, Kahramanmaraş, Çorum, Gazi olayları, Sivas'ta Madımak ya da Başbağlar... Orada şehit edilenler katledilenler, hepsi aslında bu topraklara kurulan bir tuzağın sonucunda o akıbetle karşılaştılar. Hepimizin omuz omuza onlara karşı tek bir vücut içinde, her zaman aramızdaki görüş ayrılıklarını da bir kenara bırakarak, o görüş ayrılıklarını her zaman tartışarak, ama nihayetinde 'biz bu ülkenin çocuklarıyız, eşit vatandaşlarıyız ve eşit vatandaşları olarak kalacağız', iradesini göstermemiz lazım.

    Alevi yazılı geleneğini muhafaza etmek, bizim için en temel vazifedir. Sözlü geleneği yazılı hale dönüştürmek, hepimiz için. Çok güçlü bir sözlü gelenektir, saz ile söz ile yayılmıştır, eğer sadece sözde kalırsa bir müddet sonra o kültürün yeniden üretilmesi zorlaşıyor.

    Bir başbakan olarak değil, bir dost ve akademisyen kimliğimle söylüyorum; bütün Alevi menkıbenamelerini, bütün gelenekleri, geleneksel kültürü yazılı kültüre aktarıp yeni nesle tanıtmak lazım. Tanıtmak lazım ki Alevilik ve Bektaşilik bu toprakların asli unsurudur, öz unsurudur, marjinal bir unsuru değil, asli geleneğin içindedir."

    Hacı Bektaş-ı Veli  ve Mevlana türbelerine giriş parasız olacak

    Davutoğlu ayrıca, "İnşallah Hacı Bektaş-ı Veli türbesinden ve aynı şey Konya'da da geçerli, Hazreti Mevlana'nın türbesine girişler için bundan sonra para alınmayacak" dedi.

    "Paralel Yapı halen güçlü"

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow