CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul merkezli 14 Aralık operasyonuna ilişkin, "Mazlumun adresi ve kimliği sorulmaz. Geçmişte gazetecilere, gazetelere operasyonlar yapıldığı zaman nasıl eleştirdiysek, aynı eleştirileri bugün de yapıyoruz" dedi.

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Kılıçdaroğlu, Atatürk Havalimanı'nda gazetecilere yaptığı açıklamada, "17 ve 25 Aralık yolsuzluklarını yeni operasyonlar yaparak kimsenin kapatamayacağını" öne sürdü.

"Söz konusu operasyonların, ortaya çıkan yolsuzlukların artık tarihe mal olduğunu" savunan Kılıçdaroğlu, "Aradan 100 yıl geçse de insanlarımız, çocuklarımız, torunlarımız, onların torunları bunları öğrenecekler. Bir
hükümetin, bir devleti nasıl soyduğunu hep beraber göreceğiz. Şimdi önümüzde 17, 25 Aralık süreci var. Toplum bunu yeniden hatırlayacak" dedi.

Kılıçdaroğlu, yeni operasyonlarla bunun engellenmeye çalışıldığını iddia ederek, şunları kaydetti:

"Mazlumun adresi ve kimliği sorulmaz. Geçmişte gazetecilere, gazetelere operasyonlar yapıldığı zaman nasıl eleştirdiysek, aynı eleştirileri bugün de yapıyoruz.

Basın özgür olmalı, rahat, korkusuzca yazabilmeli. Hükumetin baskısı altında bu tür operasyonları gerçekleştirmek demokrasi ile bağdaşmıyor.

Zaten bir dikta yönetimi var ve baskısını her gün arttırıyor ama hiç kimse korkmasın, çekinmesin. Bu ülkede CHP olduğu sürece diktatörler asla başarı sağlayamaz."

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, Türkiye'nin güne yine operasyon haberiyle uyandığını belirterek, "Biz demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlemesini şiar edinmiş bir parti olarak, hiçbir medya organına bu şekilde bir baskı oluşturulmasını asla kabul etmiyoruz" dedi.

Koç, şöyle konuştu:
"Bazı yazılı ve görsel medya organlarına bir polis baskını düzenlendiği ve bazı yazarların, yorumcuların hatta bazı dizilerde oyuncu olan dizi oyuncularının şu anda gözaltına alınma süreciyle karşı karşıya olduğunu öğreniyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi'nin tutumunu Sayın Genel Başkanımız havaalanında kısaca özetledi. Biz demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlemesini şiar edinmiş bir parti olarak hiçbir medya organına bu şekilde bir baskı oluşturulmasını asla kabul etmiyoruz.

Geçmişte Ergenekon, Balyoz, Ay Işığı, Oda TV, casusluk davası gibi bir takım kurgulanmış, tezgahlanmış davaların hukuk içerisinde nasıl çürüdüğüne Türkiye tanık oldu. Bugün de benzer sonuçların aynı şekilde bir çürümeyle sonuçlanacağını da görüyoruz.

Bir hukuk devleti iktidarların günlük ihtiyaçlarına göre özel hukuk düzenledikleri, hukuku kullanarak kendi üzerindeki şaibeleri, kuşkuları dağıttığı bir rejimin adı hiçbir zaman olamaz. Haksızlık kimin kapısını çalarsa çalsın Cumhuriyet Halk Partisi olarak buna karşı çıkarız ve mağdurun yanında oluruz. Dün de olduk, bugün de oluruz.

Bugünün mağdurları dün şunu yaptı, o onların bileceği iş. Ama bugün kim bir hukuksuzlukla karşı kaşıya ise Cumhuriyet Halk Partisi o hukuksuzluğa uğrayanların yanında yer alır. Bu gelişmeler aslında şunu gösteriyor. Dün bu sürecin içinde yer alanların da bağımsız bir yargıya ihtiyaç duyacaklarını tarih bize gösteriyor. Onun için bağımsız yargı anayasasında hukuk devleti yanımı altında tarif edilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin olmazsa olmazı olmalıdır. Hukuk dün birilerine gerekiyordu, bugün de birilerine gerekiyor, yarın da hiç şüphesiz birilerine gerekecek."

CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, bugünün basın için "kara bir gün" olduğunu iddia ederek, basına yönelik yapılan saldırı ve operasyonların demokrasiye, hukuk devletine ve insan haklarına yapılan saldırı olduğunu savundu.

"Basın halkın gözüdür, kulağıdır, dilidir" diyen Tanal, basının; düşünce özgürlüğünü ve örgütlenme özgürlüğünü temsil ettiğini söyledi.

Mahmut Tanal, "yandaş basın" kavramının kamuoyuna yerleştiğini ifade ederek, "Herkes sizin gibi düşünmeyebilir, birilerine haksız olarak bir operasyon yapılıyorsa onun karşısında dik durmak lazım. Türkiye'de 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sonrasında, gündemi değiştirmek için bu operasyon yapıldı. Ancak rüşvet ve yolsuzlukların üstü örtülmeyecek, kapanmayacak" dedi.

Belli televizyon ve gazetelerin başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere belli yerlere sokulmadığını kaydeden Tanal, "Basın arasında ayrımcılık yapılamaz, basın her yere girmelidir. İktidarları denetlemeyen basın, basın değildir. Basın dördüncü kuvvettir. Bugün basına yapılan operasyon, aslında kuvvetler ayrılığına yapılan bir baskıdır. Yürütme, yasama ve yargıyı ele geçirmiş durumda; ele geçiremediği, muhalefet eden basın mensuplarını susturmak, korkutmak için, yargıyı kullanarak bu operasyonu yapıyor. Bu operasyonlar, hukuk devletinde yaşanan bir olay değil; kindarlık, kin, husumet ve rövanş alma duygusuyla hareket ediliyor" diye konuştu.

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, operasyonların muhataplarından daha fazla devletin itibarına, demokrasi ve hukuka zarar verdiğini ileri sürdü.

Hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu hiçbir demokratik rejimde basına ve sanat dünyasına böyle bir operasyon yapılamayacağını belirten Destici, şunları kaydetti:

"Eğer bu kişiler hukukun dışına çıkmışlar, suç sayılabilecek eylem içinde olmuşlarsa normal yollardan hukuk işletilir, ifadeye çağrılırlar ve süreç hukuki bir zeminde işletilir. Ama bu uygulama tamamen psikolojik bir baskı ve algı operasyonu şeklini almıştır. Burada yapılmak istenen, muhalif sesleri susturmaktır. Operasyon her ne kadar görüntü itibariyle fiili olarak bir takım medya mensuplarına, sanatçılara karşı yapılmış olsa da bunlar muhalefetin sesi olduğu için aslında operasyon bir yönüyle de muhalefete yapılmıştır."

Destici, "Şayet bu operasyonlar dışarıdan görüldüğü gibi hukuki değil de siyasi ya da birilerinin talimatıyla yapılıyorsa, açıkça basına karşı yapılmış bir darbedir" ifadesini kullandı.

Fotoğraflarla 14 Aralık Operasyonu

"14 Aralık Operasyonu" başladı!..

Ekrem Dumanlı'dan operasyon açıklaması

Hakan Şükür Zaman Gazetesi'nin binasına geldi

Hidayet Karaca: Hakkınızı helal edin