hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    1915'in gölgesinde "Gayan"ın izinde

    1915in gölgesinde Gayanın izinde
    expand
    KAYNAKSerdar Korucu/ CNN TÜRK

    1915 sonrasında hayatta kalan ancak Ortadoğu’nun dört bir yanına savrulan Ermenilerin bugünkü izlerini yansıtan “Gayan” sergisi Depo İstanbul’da. Serginin aynı adı taşıyan kitabını Aras Yayıncılık yayımladı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Gayan, Ermenicede “istasyon” ya da “durak” demek. Uzun bir yolculuğun ardından varılan bir istasyon… Geçici olarak kalınan bir durak. Ancak bu kelime zamanla farklı bir anlama gelmeye başladı. 1915 ardından…

    “Ermenilerin 1915’ten sonra toplandığı ve başta çadırlarda, daha sonra ise çoğunlukla teneke damlı kulübelerde yaşadıkları, zaman içinde fakir mahallelerine dönüşmüş olan kamplara” Ermenice'de “gayan” deniliyor. Yani bu kelime sadece bir mekan değil aynı zamanda hafızanın biriktiği bir alana dönüşüyor. Her 24 Nisan’da anılması Türkiye’de soykırım tartışmasını başlatan bir geçmişe dair…

    “Gayan” Ermeniler için hem soykırım sonrası hayatta kalmanın sembolü, hem de kayıpların simgesi. Ölenlerin yasları tutulurken, bir yandan da gelecek nesiller için çabalanıyor buralarda.

    NarPhotos Fotoğraf Kolektifi üyesi Erhan Arık, “gayan”ların peşinden 1915'in izlerini Ortadoğu ölçeğinde sürüyor. Hem Aras Yayınları'ndan çıkan kitabında, hem de Depo'da açılan sergisinde Türkiye ve Ermenistan ile birlikte, Irak'tan Lübnan'a, İsrail'den Filistin'e, İran'dan Ürdün’e geniş bir coğrafyaya uzanıyor. 2014’te başlayıp daha yeni tamamladığı çalışmasında…

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kitap 100 yıl önce birbirinden kopartılan akrabaları, dostları, mahalleleri yeniden bir araya getiriyor aslında. Bir zamanlar Maraş’ta, Antep’te, Adana’da, Sasun’da, kısacası bu topraklarda birlikte yaşayanları yeniden fotoğraflarla “yakınlaştırıyor” birbirine. 100 yıl sonra tekrar birlikte görünmelerini sağlıyor.

    Büyükşehirlerdeki Ermeni mahalleleri de var Arık’ın fotoğraflarında, köyleri de. Zengin olanları da var, fakir olanları da. Ve elbette farklı kültürlerden etkilenenleri de. 

    1915in gölgesinde Gayanın izinde

    Fotoğraflar arasında dolaşırken kendinizi Beyrut’ta Krikor (Koko) Gökciyan’ın zevkli döşenmiş salonunda da buluyorsunuz, Duhok’ta Ermeni köyü Avzeruk’ta başını sokacak bir çatı arayanların yanına da oturuveriyorsunuz.

    Sadece mekanlara değil sosyal hayata da taşınıyorsunuz Erhan Arık’ın gözünden. Bazen Lübnan’da Burc Hamud’da Ermeni Soykırımı’nı anma yürüyüşünde küçük çocukların arasında elinizde meşalelerle ilerliyorsunuz, bazense İstanbul’da Hrant Dink’in küçük kızı Sera Dink ile Eric Nazarian’ın düğününde Atom Egoyan ve Arsinée Khanjian ile gözleriniz dolu dolu o anı yaşıyorsunuz Kumkapı Meryem Ana Patriklik Kilisesi’nde… 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    1915in gölgesinde Gayanın izinde

    Ve sonunda aslında farklı görünseler de hepsinin geniş bir ailenin bireyleri olduğunu fark ediyorsunuz. Büyük acılar çekmiş, dört bir yana savrulmuş ama ayakta kalmayı başarmış bir ailenin. Erhan Arık’ın fotoğrafları da böylece bu ailenin bir bölümünün albümüne dönüşüveriyor. Hepsini birbiriyle kucaklaştıran, yüz yıl sonra bir nebze olsun buluşturan… Tıpkı Pakrat Estukyan’ın kitabın ve serginin girişinde yer alan yazısında anlattığı gibi…

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Fotoğraflarda gördüğüm her suret, hafızamın kıvrımlarındaki başka suretleri çağrıştırıyor. Erhan’ın yolu belki onlarla kesişmedi ama yine de bana çok aşina o suretler; hani neredeyse her biri akrabam, hısmım... Onlardan biri “Benim Türkçem gırıkhtır, biz Maraş ağzı gonuşurukh” demiş olabilirdi pekâlâ. Yüzündeki derin çizgilerde, Maraş’tan, Zeytun dağlarından başlayıp, ta Ürdün’e varan Garabedyan ailesini, o ailenin bireylerinin dünyadaki dağılmışlığını anlattığında, Erhan’ın not defterinin boş sayfaları iyice azalmaya başlamıştır eminim. Ya da Kudüs’te otuz yıldan beri manastırın çanını çalan Hovagim Ağa, laf arasında dedesinin de Muş’taki manastırın zangoçluğunu yaptığını anlatmıştır. Boynundaki kamerayı gören doksanlık nine “Annemle birlikte resmimi çek” dediğinde nasıl afalladığını anlatmıştı Erhan. Yaşlı kadın, annesinin çerçevelenmiş fotoğrafını kucağına almış, öylece poz vermiş. Kim bilir, belki de annesinin yaşamış olduğunun, bugüne bir izinin kaldığının bilinmesini istemiştir. Kendi olmasa da sureti belgelensin diye, yaşadığına dair bir kanıt niyetine...”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    1915in gölgesinde Gayanın izinde

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow