hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Sonbahar gibi bir kitap: İstasyonda Bir Akşamüstü

    Sonbahar gibi bir kitap: İstasyonda Bir Akşamüstü
    expand
    KAYNAKÖzgen Aydos / Cnnturk.com

    Sonbahar gibi bir kitap. Gerçekten. Çok da üşütmeyen bir havada kahveni eline almış da, bahçen varmış da, ayaklarını uzatmış gibisin... Sonra birdenbire ürperiyorsun. Gözlerin doluyor. Twitter'daki adıyla 'kumrutelasi' yazdıklarıyla bu etkiyi yapıyor. Henüz 24 yaşında ama çok güçlü bir kadın. 'İstasyonda bir Akşamüstü' ilk kitabı, bu yüzden çok heyecanlı. Ama öyle güzel tarif ediyor ki ilk göz ağrısını; 'Benim elimde bir şey vardı. Onu hayata bıraktım diyelim. Yani aslında onun ellerini bıraktım. Çok da güzel yürüdü canım benim.'

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Biraz kumrutelasi'ni tanıyalım. Kimdir, ne yapar?

    Heyecanlandım. Gerçekten röportaj sorusu bu. Kumrutelasi kimdir? Kumru kimdir? Kumru benim. Yani tamamen her haliyle bana ait benden olan bir şeyi, başka bir elbisenin içinde dışardan izlemek gibi Kumru. 24 yaşında genç bir kadın. Başka şekilde nitelendiremiyorum. Geçen yıl da 23 yaşında genç bir kadındı. Psikoloğum. Çocuklarla çalışıyorum. Ötesinde, temelinde yaşamaya çalışıyorum aslında. Otobüs saatinden tam iki dakika önce durakta olabilmişse mutlu olan bir insan. Başka böyle bir sürü saçma şey sıralayabilirim. O saçma şeylerin rahatsızlık vermeyen ve kendinden başkasının topuğuna sıkmayan toplamıyım.

    Yazmaya neden ve nasıl başladın? Artık içimde tutamıyorum dediğin bir his ya da bir olay mı yaşadın?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Çok klişe ama kendimi yazarak ifade etmeye inanılmaz seviyorum. Okumayı öğrendiğim andan beri bu böyleydi. İkinci sınıfta şiirler yazıyodum. Hala defterlerim durur. Anneme babama kardeşlerime, ağaca şiir yazmışım. Ağaç çok güzelsin, yeşilsin falan... Bunun pek ötesine de geçememişim gibi geliyor, zaten geçmek istemem. Aktarmak istemek içimde hep vardı. Büyüdükçe şiirlere kompozisyonlar eklendi onlara tiyatro metinleri eklendi. Çok amatörce ama çok güzeldi. Ortaya çıktıkları zamanki hissi hala hatırlarım.

    Ama bu kitap özelinde olay bambaşka. Ortaya insanların okuyacağı yorumları yapacağı bir şey koymak pek benlik değil. Çünkü insanları dinliyorum önemsiyorum. Her şeyin ötesinde bu kitap tamamen hisler kitabı. Bu işi biraz zorlaştırdı. ‘‘Bu kadar yoğun bir paylaşıma gerek var mı?’’ bu yüzden zorlaştırdı. Ama beni takip eden insanlar gerçek dünyadan değil gibiler. Çok güzeller. Ve onların bunu anlayabileceğini, bunların zaten yaşamış olduklarını içten içe biliyordum. Bu kitap bir yere konması benden çıkması gereken bir emanetti. Ben de o emaneti ulaştırdım. Ulaştığı an itibariyle kitap benden çıktı, ben kitaptan tamamen çıktım. Şimdi kitabı benle paylaştıkları zaman sayfaları okuyorum. Gülümsüyorum. Ne kadın ama falan diyorum. Sahiden ne kadın. 

    Devlet Dersi ve cezasızlık öyküleri

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kitap çıkarma fikri nasıl ortaya çıktı?

    İki yıldır olan bir fikirdi ve ufak ufak biriktirdiğim şeyleri vardı. Sonra bunun zamanının geldiğinin düşündüm. Geçenlerde Twitter'a da yazmıştım. İnsan bir iz bırakmak ister. Biri görsün biri sevsin diye değil. Ordan geçmiş olmasını, orda kalsın ister. Benim de elimde bir şey vardı. Onu hayata bıraktım diyelim. Yani aslında onun ellerini bıraktım. Çok da güzel yürüdü canım benim. 

    Çoğu insan bir kitabı olduğunda ismiyle anılsın ister. Ama sen Twitter'daki mahlasını kullanmışsın. Sebebi nedir?

    Sebebini ben de bilmiyorum. Sanıyorum aktif olarak 3 yıldır Twitter kullanıyorum ve bana kalsın bende kalsın istediğim şeyler var. Bundan sebep sanırım. Önünü ardını düşünmedim ve Kumru’yu bir kenarda bırakmak istemedim. Muhakkak başka sebeplerim de vardırdır. Ama nedeni gizem kovalamak merak uyandırmak asla değil.

    Çevrende seni tanıyıp kumrutelasi olduğunu bilmeyen insanlar var mı? Varsa Onlara 'yahu bu kitabı ben yazdım' demek gelmiyor mu içinden?

    Bundan çok az zaman öncesine kadar vardı. Hatta çok yakın arkadaşlarım. Şu an bilmesini istediğim herkeste kitabım var. Bunun çoşkusunu paylaştık. Zaten diğer durumda bu arzuyu bastırmak çok zor olacaktır. Ortada bir şey var. Bunu ben yaptım. İnsan tüy de dikse birlikte sevinelim ister ya. Bu ağır bastı sanırım. 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Twitter'da hatırı sayılır bir takipçi kitlen var. Ve biliyorsun artık Twitter fenomenlerinin kitap art arda kitap çıkardığı bir dönemdeyiz. Seni onlardan ayıran ne, insanlar bu kitabı neden okumalı?

    Beni onlardan ayıran şey takipçilerim aslında. Çünkü zaten anlamlı olana inanılmaz anlamlar kattılar. Bu iş alelade şunu yazayım aa şunu ekliyim dediğim bir iş değil.  O istasyondan hepimiz geçtik. O istasyonda hepimiz sonsuza kadar kalmak isterdik. Ama gönderdiler. Bunu yaşamış anlamış ve dışardan o istasyondaki haline bakmak isteyen herkes kitaba iyi ki şahit oldum diyecektir. Ben yazdıktan sonra okudum ve dedim.

    Kitapta çok naif bir kadın var, kırılgan ama öte yandan çok da güçlü. Sen misin bu? Kitabın ana kahramanı sen misin? Yazdıklarının ne kadarı gerçek ne kadarı kurgu?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Evet benim. Ya da bendim. Şimdi orda olmadığım için bir yanıyla uzak bana o kadın. Naif ve güçlü. Çok güzel ifade ettin. Tam da böyle anılmasını isterdim o kadının. Ama aslında o kadının gücünün hiç sınanmamasını isterdim. Arkadaşlarım okuyup ‘‘bu sensin gerçekten’’ dediler. ‘‘Bunu bir tek sen böyle söylerdin’’ ‘‘Bunu tek sen hissederdin.’’ O yüzden o kadın benmişim. Ve kendi kurgumun içindeymişim. Şey gibi görüyorum; gerçekle kurgunun yol boyu yan yana yürümesi. Sonra gerçek ordan uzaklaşır. Kurgu orda kalır. Artık gerçek orda olmadığı için kurgunun da bir anlamı kalmaz ve aslında tam da o noktada her şey anlamlanır. Birebir yaşanmış kurulmuş cümleler var. Kurulması, yaşanması ümit edilmiş şeyler de. 

    Kitapta ağdalı bir dil yok hatta aksine sohbet eder gibi, yaşamın içinden kelimeler seçilmiş. Kolay anlaşılmak mı istiyorsun?

    Herhangi bir şey istemiyorum. Ben bunu yazdım. Okuyan birinin içine herhangi bir cümle sadece tek bir cümle dahi dokunsun kâfi. Anlaşılmak istenen, bunun için hep cebinden vermiş insanlar anlaşılsın istiyorum. Anlaşılmak inanılmaz pahalı bi şey. Bir cümle görsünler ve 'gerçekten' desinler istiyorum. Ki bu yaşandı da. Konuştuğum gibi yazdım. Ve sanırım başka türlü de yazamazmışım. 

    Kitabın öykü değil, roman değil... Yazdıklarını nasıl tanımlıyorsun?

    Bir şeyler yazdım sadece. Anlatı yazmışım. Kategorize edemiyorum ama bu bir iç dökmeydi. Sitem olabilir yorgunluk olabilir. Ama bunu dahil edeceğim türü bir olguyla özdeşleştirirsem bu kurtulmaktı. Bu kitabın türü kurtulmak. Kırmadan dökmeden kurtulmak.

    'Beni böyle bu kadar güzel devirdiğin için sana bir hediye almak istedim. Bu da senin Tom Hanksliğinmiş...' Aslında kitap hüzünlü bir kitap. Ama bu cümle beni gülümsetti. Mizah da var içinde. Mizah da aşka dahil mi?

    Diyorum ya konuştuğum gibi yazdım. Dur şimdi mesken kelimesini kullanayım buraya iyi gider diye düşünmedim. İlk halinden hiçbir şey eksiltmedim bir şey eklemedim. Mizah her şeyin içinde ve burda da var. İçinden çıkınca bütün salaklıklarınız size gülünmeyecek yerleriyle de güler ya. Öyle bir şey. Zaten okurken ben de ağladım. Ben de gülümsedim. Ihıh diye bir gülüşüm var. Öyle gülümsedim.

    Kitap beklenmedik vurucu bir sonla bitiyor. Bunu tasarlamış mıydın, ya da sen yazarken insanlarda da aynı etkiyi yapmasını bekliyor muydun?

    Tasarlamadım, kitap kendi sonunu kendi yazdı. Ama son sayfaları yazarken ağladım. Odamdaydım. Kardeşim salondaydı defteri ona verip okumasını istedim. Bir saat sonra içeri geldi. Gözleri kıpkırmızıydı. ‘‘Sen ne yaptın’’ dedi bana. İstediğim buydu çünkü içimden çıkmıştı. Ve beklediğim de buydu. Çünkü bunu okuyup sonuna kadar hadi abi bu ne demeden gelebilmiş insan son sayfada yutkunur. Orda yutkunmak bizim pişmanlığımızdır. Pişmanlığımız güzelliğimizdir. Bu yönde dönüt aldım hep ve bu çok güzel hissettiriyor.

    Kitaba gelen tepkiler nasıl?

    İnanılmaz iyi. Herhangi bir kötü yorumla karşılaşmadım ve açıkçası bu yönde tepkiler bekliyodum. Çünkü bu insanlar beni biliyor. Oraya, 'Susadım mutfağa gideyim yazan' da geçtiğimiz yolları anlatan da benim. Çok sevdiler ben de çok sevindim. Çok mutluyum. 

    İkinci bir kitap gelecek mi?

    İstiyorum sanırım, daha çok kişiye anlatmak hoşuma gitti. O duyguları sayfaların arasında görmek. Bu sayfayı şurda yazmıştım demek. En önemlisi bunu okuyan insanın evine girmek. Bana fotoğraflar atıyorlar. Öyle güzel ki. Neye denk bu neyle benzeştiririm bilmiyorum ama sanki çocuğumu iki saatlik bir iş için arkadaşıma emanet etmişim. Arkadaşım da ona çok güzel bir şey öğretmiş gel anneye video atalım demiş çocuğum bana o videoda öpücük gönderiyor. Tam olarak bu sanırım. Ve bu duygu inanılmaz. 

    İstasyonda Bir Akşamüstü

    Yayınevi: İndie

    Sayfa Sayısı : 176

    İlk Baskı Yılı : 2017

     

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow