hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Akatlı ve Aysan'dan Dündar ve Gül'e mektup

    Akatlı ve Aysandan Dündar ve Güle mektup
    expand

    Madımak katliamında babalarını yitiren CHP İzmir milletvekili Zeynep Altıok Akatlı ve Eren Aysan, tutuklu gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül'e mektup yazdı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Akatlı ve Aysan'ın mektubu şöyle:

    Sevgili Can, Sevgili Erdem; Çok iyi bildiğiniz gibi bu ülkede çıkarılan gericiliğin yangınında babalarımızı yitirdik. Yakınlarımızın öldürümünün ardından pek çok siyasi saikle işlenen cinayette olduğu gibi sürdüğümüz hukuk mücadelesi içinde ayakta kalmaya çalıştık. Gri mahkeme salonlarında sonuç alamayacağımızı bildiğimiz halde çabaladık. Defalarca katliamın temelindeki ilişkilerin hiçbir şekilde aydınlatılmadığını, adaletin rafa kaldırıldığını, anayasanın dahi üzerinde olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlal edildiğini gördük.

    Soğuk adliye koridorlarında, taş duvarlar üstümüze üstümüze gelirken aradığımız sıcaklığı çoğunlukla sizin gözlerinizde bulduk. Bazen buruk bir gülümseyişte, bazen dostça bir dokunuşta, bazen de sevgiyle kucaklaşmada... Çünkü haksızlıklara karşı bir kalkan gibi durarak önce insan, sonra gazeteci kimliğinizle sesimize ses katmak için çalışıp didindiniz. Bu ülkede siyasi cinayete kurban gidenlerin simge isimleri birleşip koskoca bir acılar ailesi olduğumuzda da kendimizi sizin köşelerinizde, programlarınızda anlatmaya çalıştık. Bugün namuslu, mesleğinin hakkını veren gazeteciler olarak salt gerçeğin peşine düştüğünüz için bu defa bizim adalet uğruna direndiğimiz salonlarda siz yargılanıyor, dahası tutuklanıyorsunuz. Çok açık ki, devlet sırrını korumak, devlet görevlilerinin işidir. Gazetecinin işi ise, 'kamu adına' o bilgiye ulaşmaktır. Edindiğiniz bir bilgiyi paylaştığınız için büyük 'suç' işlediğiniz yalanı savunuluyor şimdi gözümüzün içine baka baka...

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Daha çok sarılacağız


    Bilin ki, bugün halkın bilgi edinme hakkını savunan sizler, mahkeme salonundan çıkarken, ailelerinizden, sevdiklerinizden, dostlarınızdan koparılmadınız yalnızca... Bu ülkede adalet mekanizmasının yanlış işleyişine bir kere tanık bırakılan bizden de uzaklaştırıldınız. Evet, mahkemeden çıkıp polis arabasında bundan sonraki misafirhanenize giderken, cezaevi kapısında gardiyanlar teslim alıp koğuşa götürürken, sonrasında gri beton koridorlardan geçip de sürgü üstünüze kapanırken, yüksek sesle "Allah kurtarsın" cümlesi kurulurken derin bir yalnızlık bulutu çöker kişinin üstüne. Her şey üstüne üstüne yürür insanın. Koğuştaki basit bir eşyanın hüznü bile içine işler. Üstüne kilitli bir koğuşta insanın acısını insan alır sadece. Artık uzanamadığımız bir el olsa da aramızda daha çok sarılacağız birbirimize. Ve Brecht'in dediği gibi, inadına 'şarkılar söyleyeceğiz, karanlık zamanları anlatan.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Gelecek uzun sürer"

    Sevgili Can, Sevgili Erdem, mecburi yalnızlığınız bizim de kilidimiz oldu bugün. Ama özgürlükten iyiden iyiye uzaklaşan bu ülkenin birer mahkûmuyuz şimdilerde... İçimize işleyen umutla biliyoruz ki her şeye rağmen, “gelecek uzun sürer.” Onu kuracak, belirleyecek olan da sizlersiniz. Çünkü bir öldürümün ardından yaşadığımız isyankâr günlerde aldığımız sıcaklığın peşinde olacağız.

    Onu kuracak, belirleyecek olan da sizlersiniz. Çünkü bir öldürümün ardından yaşadığımız isyankâr günlerde aldığımız sıcaklığın peşinde olacağız.

     

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow