hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Ahmet Hakan Ahmet Hakan

    Kurtlukta düşeni yemek kanundur

    01.01.1901 Salı | 02:00Son Güncelleme:

    ÖYLEDİR...

    Ama bu yazıda, ben bu "kanun"a aykırı davranacağım.

    "Düşmüş" görünen Başkent Üniversitesi’nin her şeyi Prof. Mehmet Haberal’ın afiyetle yenilmesi girişimine karşı çıkacağım...

    Üstelik...

    Mehmet Haberal adlı şahıstan pek hazzetmediğim halde... Mehmet Haberal adlı şahısla mahkemelik olduğum halde... Mehmet Haberal adlı şahsın, "hakiki muhalif" değil, "konjonktürel muhalif" olduğunu gayet iyi bildiğim halde... Mehmet Haberal adlı şahsın, başlangıçta AKP ile iş pişirmek için çaba sarf ettiğini, başaramayınca muhalif kesildiğini gözlediğim halde...

    * * *

    Olay şudur:

    Mehmet Haberal, bir "Ergenekon zanlısı" haline gelince...

    Ergenekon’dan içeri alınan herkesin "günah defterleri"ni karıştırmaya meraklı ne kadar "eski mazlum / yeni zalim" gazeteci var ise...

    Hepsi bir olup, "Bu Mehmet Haberal var ya bu Mehmet Haberal... Bundan 8 sene evvel memleketin Başbakanı Bülent Ecevit’i tedavi ediyorum diye neredeyse öldürecekti... Zavallı Ecevit, Haberal’ın hastanesine turp gibi sağlam girdi, iki büklüm çıktı... Adam hastaneden öyle bir kaçtı ki canını zor kurtardı" diyorlar...

    Yani bir "şehir efsanesi"nden...

    Ergenekon’a "kanıt" çıkarmaya çalışıyorlar.

    Tanıkları da var: DSP’nin sazanları...

    Onlar da "Evet... Evet... Genel Başkanımızı öldüreceklerdi... ’İş görmez’ raporu vereceklerdi... Böylece Ecevit’i başbakanlık koltuğundan edeceklerdi" diyerek yangına körükle gidiyorlar.

    Yani kanun hükmünü icra ediyor: Elbirliğiyle Mehmet Haberal’ı yiyorlar...

    Madem öyle... O halde ben de biraz "eski zaman defterleri"ni karıştırayım...

    Ve şu meşhur "şehir efsanesi"ni yerle bir edeyim...

    * * *

    Tarih: 28 Mayıs 2002... Yer: Başkent Üniversitesi’nin önü...

    Hastaneden taburcu edilen dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, yanında Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Haberal olduğu halde açıklama yapıyor...

    Diyor ki:

    "Aslında önemli olmayan bir hastalık aşamasından geçtim. Sayın Haberal ve hastanenin diğer görevlileri çok yakından ilgi gösterdiler. Şükranlarımı sunuyorum. Bu hastane kıvanç verici bir hastanedir."

    Sonra sorular geliyor.

    "İyileştiniz mi?" sorusuna Ecevit şöyle yanıt veriyor:

    "Ben iyileştim. Sadece bacakla ilgili bazı sorunlarım kaldı. Onlar da şimdiden büyük ölçüde tedavi edildi. İyiyim ve işimin başındayım. Sayın Haberal’a tekrar şükranlarımı sunuyorum."

    Bu kadarla kalmıyor... Hastane, Ecevit’e bir "iş görür" raporu da veriliyor.

    Demek ki neymiş?

    Ecevit "İyileştim" demiş... Hastaneye şükran sunulmuş... "İş görür" raporu verilmiş... Ve masal yıkılmış...

    * * *

    Son sözüm "eski mazlum / yeni zalim" gazetecilere:

    Arkadaşlar! Ergenekon temizliğine umudunuzu bağlayın... Darbeye karşı çıkın... Memleketin pisliklerden arınması için mücadele edin... Karanlık işler yapan çeteye karşı gayretli olun...

    Bir sözüm yok...

    Ama bunu yaparken "Türkan Saylan PKK’lıdır", "Haberal Ecevit’i öldürecekti", "Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği misyonerlik yapıyordu" türünden düşüklükler yapmayın.

    "Kurtlukta düşeni yemek kanundur" ama bu bir "ilahi kanun" değildir...

    Fethullahçı küfürbaz okuruma kısa yanıt

    MUHTEREM şakirt kardeşim...

    Vallahi de billahi de felaket okkalı sövüyorsun...

    "Ana"dan girip "bacı"dan çıkıyorsun...

    Ama şakirt kardeş, sanırım sen "Efendi"nin mesajını tersten almışsın...

    Uğruna okkalı küfürler ettiğin "Efendi", sana "bar fedaisi ol" demiyor ki, "muhabbet fedaisi ol" diyor...

    Sen böyle en küçük bir eleştiri karşısında öfkeni kontrol edemeyip ağzına geleni yazarsan, "Sövene dilsiz gerek" vaziyetini nasıl alacaksın?

    Acaba "Meşrebime uygun değildir" diyerek cemaatten kopsan mı?

    Ah Ayşecik ah

    ÖNEMSENECEK bir konu değil ama kayıtlara geçsin istedim:

    Ayşe Özyılmazel adlı arkadaşımız, Günaydın’da "dayılanan futbolcular" meselesinden yola çıkarak bir "anti-serserilik" yazısı attırmış...

    Futbolcuların dayılanması ve küfür etmesi mevzuunda şöyle diyor: "Resmen ’yerse çıkışa gel’ çekiyorlar, mahallenin serserileri gibi... Yıldız futbolcu dedikleri bu yani öyle mi? Küfür etmek Türkiye gerçeğiymiş... Futbolcularımız bu kafadaysa daha çok olay çıkar."

    Ah ben sana ne diyeyim Ayşecik?

    Madem bu "kafadaydın", vaktiyle senin için dayılanan ve küfür eden Haşmet’inin ağzına neden acı biber sürmedin ki?