hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Bahadır İşler Bahadır İşler

    15 yaşında

    14.03.2014 Cuma | 18:52Son Güncelleme:

    Teneffüs zili çaldı. Koridordayız beş dakikalığına. Yan sınıf "edebiyat", biz "fen".Lise 1 deyim. Adını unuttum şimdi, belki hiç hatırlamak da istemedim. Yan sınıftaki o çocuk, sınıfın perdesini sökmüş, tebeşirle de üstüne "üç hilal" çizmiş, koridorda elleri havada gezdiriyor bayrağını. Büyük bir iş yapmış olmanın gururu var gözlerinde.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Korkuyorum o zaman, olanları anlamıyorum. Kötü şeyler oluyor. Şubat ayındayız. Kadınlar caddelerde, yürüyüşte, ellerindeki pankartta "Evlat acısına son! " yazıyor.

    Ağabeyimin de üniversiteli arkadaşlarıyla önceki günkü yürüyüşe katıldığını heyecanla anlatırken, yan sınıftaki Adnan bana sesleniyor " Ağabeyin solcu mu lan senin? Alırım paçasını aşağı !" .
    O zaman anlıyorum biraz, solcularla sağcılar birbirini sevmiyor.
    Kiminle oturduğuna da dikkat etmen gerekiyor sınıfta. Yanlış biriyle de arkadaş olmamam lazım.

    Sınıftaki kızlar da "siyasi". Evde, küçük odamda hala sevgilim olmadığına üzülüyorum. Bu gidişle de olmayacak herhalde. En iyisi yine resim yapmak. Otuz üç devirli plaklarımız var.
    "Longplay" deniyor. Ne bulduysak onu dinliyoruz. Daha çok Deep Purple, Queen, Pink Floyd falan. Resim yaparken iyi oluyor.

    15 yaşında

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Timur yanımda. Ders sırasında, sıranın alt gözünü işaret ediyor bakmam için. Demir topuzlu bir "jop" var orada. "Napıcaksın bunu ? "diyorum. Sırıtarak, " bulunsun" diyor. Aslında iyi çocuktur. Niye böyle bir şey yapıyor anlamadım. Sonraki gün bahçedeyiz, birileri duvarın arkasından içeriye doğru, yol yapımı için getirilen taşları fırlatıyor üzerimize.
    Bizden büyük parkalı birileri var," Bu tarafa gelin!" diyor. Koca bir taş yanımdan geçiyor. Başka bir sabah okulun kapısı yok olmuş. Patlayıcı atmışlar. Boykot varmış. O aralar okullar sık sık kapatılıyor.

    Evdeyim. Cuma gecesi şimdi. Ertesi sabah erken uyanmam gerekmiyor. Herkes uyuduktan sonra salonda müzik setinin kocaman kulaklığı kafamda. Sonuna kadar açtım, gündüzden kalan sesleri duymuyorum. Freddie Mercury'den " Love of My Life" çok hoş geliyor kulağıma. 15 yaşındayım daha. Love of my life ne ki? Kağıt beyaz, mürekkebim siyah ve yer yer kırmızı. Haykıramadığım sesler kağıdıma dökülüyor.

    15 yaşında

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bizim sınıf ana caddeye bakıyor, ama camlar yarıya kadar boyalı.
    Dışarısı gözükmesin dikkatimiz dağılmasın diye.
    Dersin ortasında silah sesleri geliyor peşpeşe. Herkes pencerelerde, dışarıya bakıyoruz.
    Bizim okulun bahçesinde polisler yere uzanmış, mevzilenmiş. Karşıdaki öğretmen okulunun önündeki kalabalığa gerçek mermilerle ateş ediyor. İnsanların koşarak kendilerini merdiven çukuruna attığını görüyoruz yukarıdan. Sonra tahtadaki "sindirim sistemimizi" anlatan çizimi defterlerimize aktarıyoruz. Korkuyla eve gidiyorum yine.

    Hafta sonu yine. Çalışıyorum, odamın camına dayalı küçük masamda. Artık bahar gelmek üzere, nisanın son günleri. Mahalleden bazı gençler, ellerinde kalın ve uzun sopalar taşıyor bir yerlerden. Oturduğumuz bölgedeki merdiven altları gibi görünmeyen yerlere saklıyorlar onları. Biri pencerenin önünden geçerken soruyorum " Ne onlar ?" diye. "Yarına lazım !" diyor. Onun da gözünde aynı ışıltı, okulda perdeden bayrağı gezdiren o çocuktaki gibi …
    Hazırlıklar 1Mayıs 1977 'ye!

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kağıtlarım kanıyor hep. Kalemim mürekkep şişesine battıkça, sivri ucu etime saplanıyor gibi canım acıyor. Nedenini bilmediğim düşmanlık, nefret ve ölümler sokaklarda. Korkudan odama kapanıyorum. Kapımın altından kanlar sızacak neredeyse. Katılmak istemediğim kalabalıkların sopaları, bayrakları, pankartları kanlara bürünmüş. Herkes daha iyi bir gelecekten söz ediyor duvarlarda. Gazeteler ise ölüm haberleriyle dolu.

    Taş devrindeki adam gibiyim ben. Avlanmaya gitmeden önce, tıpkı onlar gibi, beklenmedik bir anda karşıma çıkacak o korkunç şeyin resmini kendi kağıttan mağaramın tavanına kazıyorum. Korkumu yenmek, güçlenmek için.

    Otuzaltı yıl olmuş o resimleri yapalı. Berkin gibi 15 yaşındaydım. " Oligarşi mezara, halk iktidara !" diye sloganlar atılıyordu sokaklarda. Hiç usanmadan, durmadan bir şeyleri mezarlara koyuyoruz.
    Ben aynı resimleri yapmak istemiyorum bir daha. Kimse bana o resimleri yaptırmasın.
    Ben değiştirdim içimdeki resimlerimi. Şimdi dışımda değişen ne diye soruyorum ? Televizyonlar mı renkli sadece ?