hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Bahadır İşler Bahadır İşler

    Bab-ı Ali ve Osman Abi

    27.01.2014 Pazartesi | 11:20Son Güncelleme:

    Yokuşu çıkıyorduk yavaş yavaş, Bab-ı Ali'yi. Çizer arkadaşım Levent'le birlikte bir yandan konuşuyor, bir yandan da sağ tarafımızda kalan vitrinlere göz atıyorduk.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Konuşmamızı bölüyordu o vitrinler. Durup, boyalara, fırçalara,
    kalemlere bakıyorduk imrenerek.
    Başka imrendiğimiz şeyler o kadar da önemli değildi.
    Bilgisayarsız, mobil telefonsuz, oyun konsollarının olmadığı yılların çocuklarıydık.

    Lise yıllarımızdı ve cebimizdeki para çok azdı.
    Yetmezdi öyle, hemen bir şeyler almamıza.
    Birazını bu ay, birazını belki öbür ay alabilirdik ihtiyaçlarımızın.

    Aramızda takas da geçerliydi.
    Birkaç fransız çizgi roman dergisine karşılık, 2 şişe ekolin.
    Ya da artık çok fazla dinlediğim Deep Purple'ın "Machine Head" plağına karşılık arkadaşımdaki bir diğeri.

    İran konsolosluğuyla, İstanbul Erkek Lisesinin yanına çıkan ara yolun başında, köşedeki büyük kırtasiyenin önünden geçerken aniden durduk!
    Cam şişelerde satılanların, neredeyse dörtte biri fiyatına, o ilk defa duyduğumuz markanın "12'li ekolin takımı" vitrinde duruyordu.

    Bab-ı Ali ve Osman Abi

    Bakıştık Levent'le. Yüzümüzde biraz şüphe ifadesi vardı. Bu fiyata olamazdı.
    Orada kaldık, vitrinin önünden ayrılamadık !
    İçeri de giremiyorduk bir türlü.
    Ta ki "o" adam kapıdan bize seslenene kadar.
    "Gelin bakalım gençler!" dedi.

    İçeri girdik, güler yüzüyle birkaç soru sorup anlayıverdi derdimizi.
    İki arkadaş birer takım satın aldık hemen.
    "Osman Abi" ile işte böyle tanıştık!
    Osman abi, küçük bir işletmeci, tüccar değildi bence.
    Onu birileri göndermişti oraya. Gençlere yardımcı olsun diye.
    Her şeyden önce öğrenci dostuydu. Size ille de bir şeyler satmaya çabalamazdı. İhtiyacınızı öğrenir, bütün seçenekleri önünüze koyardı.
    Eğer aradığınız şey kendisinde yoksa, nereden en ekonomik şekilde alacağınızı hiç üşenmez tarif ederdi.

    Henüz akademik eğitim almadan önceki yıllarda, zaten çok zor ve az bulunan profesyonel malzemeleri bize o öğretmişti. Kendisine gelen promosyon ürünleri hediye eder, broşürler, kataloglar verirdi.
    Sonra ki yıllarda birçok öğretmenim oldu, önceki yıllarda da...
    Ama, Osman abi de, bir öğretmendi benim için. Sadece malzemeleri öğrettiği, tanıttığı için değil.
    O bir satıcıydı ama, bunu arkasında tutardı, göremezdiniz.
    Önümde hep bir "insan" vardı ona baktığımda.
    Yaptıklarımla ilgilenen, teşvik eden, destek olan bir insan. Her uğradığımda mesleki sohbetler yapar bir yandan da çayımızı içerdik.

    Sonraki ziyaretlerimde de hep keyifle izlerdim onu. Okula yeni başlayan, babasıyla alışverişe gelmiş bir gence her zamanki sevecenliğiyle yaklaşır,
    ellerindeki listeye dikkatlice bakar,
    muhtemelen gelenlerin ilk defa ismini duydukları malzemeleri,
    bir bir çıkarıp önlerine koyar, uzun uzun da izahat verirdi.
    Başarılar dileyerek uğurlardı sonra da.
    Sabahın erken saatinde uyanmış, çocuğunu okula yollayan anneler gibi sıcak, sevgi dolu.

    Bir iki yıl önce yine uğradım. Orta okula başlayan kızımla tanıştırdım.
    Birkaç parça şey aldık. O yine hediyeler verdi, bu defa kızıma !

    Yolum düşmüyor artık eskisi gibi. Artık Bab-ı ali yokuşunu yürüyerek çıkmıyorum. Dergilerle, gazetelerle de işim kalmadı.
    Zaten oralar da değişti.
    Şartmış gibi her şey değişiyor durmadan.
    Yeniden gittiğinizde bir yerlere, bırakılmış izler yok. Çoktan silinmiş.

    Bab-ı Ali ve Osman Abi

    Berbat bir trafiğin içinde hep bir yere geç kalmamaya çalışıyorum.
    Herkesin de acelesi var.
    Sonra da vardığım yerde otopark sorunu var mıdır diye dertleniyorum.
    Hep radyom açık, haberler her zaman iç karartıcı.

    Yanımda lafladığım arkadaşım yok, Viyana'da şimdi.
    Yürüdüğümüz yokuşa, Osman abiyi görmeye,
    Epeydir gidemiyorum.