hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Cansel Poyraz Akyol Cansel Poyraz Akyol

    Hayat beni neden yoruyorsun?

    25.06.2014 Çarşamba | 16:43Son Güncelleme:

    "Bu kitabı yazma fikri, aklıma Los Angeles’ın Santa Monica sahilinde yürürken geldi. Evrensel bilgelik okyanusundan Türkiye'nin kültür havuzuna bilgelik transferi yapmayı amaçladığı için, sadece evrensel beyinler var"

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Memleket meseleleri, gündem, dünya halleri derken insan “Durdurun dünyayı inecek var!” kıvamına geliyor. Görünen yakın gelecekte dünya durmayacağına göre şoföre; “Kaptan orta kapıyı açar mısın?” diye bağırmak faydasız. O zaman bu hayatı bir şekilde anlamlı yaşamanın yolunu bulmak lazım.

    Raflarda yerini alan yeni bir kitap var: “Hayat Bilgesi”. Kapağında son derece cüretkar bir soru var: “Şu Hayatı Nasıl Yaşamalı?”. Yazarı Mümin Sekman. Bilen bilir, “Her Şey Seninle Başlar” kitabıyla 1 milyon satış rekorunu kırdı. Bugüne kadar 10 kitabı yayınlandı. Ben de “Hayat Beni Neden Yoruyorsun?” diye mırıldanarak çaldım kapısını. Hem kitap, hem başarı, hem de hayat üzerine ben sordum o söyledi. Buyrun, buradan okuyun:
     
    Şu Hayatı Nasıl Yaşamalı?

    Kitabın kapağında “Şu Hayatı Nasıl Yaşamalı” gibi iddialı bir soru var. Benim de ilk sorum o olsun, Mümin Sekman; Şu Hayatı Nasıl Yaşamalı?
    Hayat, en büyük müfredat. Bütün okumaların amacı, hayatı doğru okuma yeteneğini geliştirmek. Hayatı nasıl yaşamlının tek bir cevabı değil, cevap kümeleri var. Yaşamanın ekolleri ve okulları var. Önemli olan mönüden, kendi varoluşunu yansıtacak seçimi cesur ve bilge bir şekilde yapabilmek. Gördüğüm şu: Bazı insanlar çok yaşıyor az düşünüyor, bazıları çok düşünüyor az yaşıyor. Bazıları ne düşünüyor, ne yaşıyor. Ideal olan; düşünmek, yaşamak ve sonra yaşadıkları üzerine tekrar düşünmek.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Hayat beni neden yoruyorsun


    Kitapta ünlü ve başarılı insanların söylediği sözlerin ötesinde ne var?
    Öncelikle, bu kitap özlü sözler derlemesi değil derin düşünceler galerisi. Hayata ve başarıya dair yeni ve yaratıcı tespitler var. Sistematik bir söylem taraması. Dünya çapında başarı kazanmış insanların, dünya görüşlerinin sistematik bir incelemesi. Hayat görüşünüzü inşa etmek için kullanacağınız modüler düşünce blokları sunuyor. Hayatta en hayran olduğunuz, dünya çapında başarılı bir insan düşünün. Bir saatlik uçak yolculuğunda yan koltuğunuza oturuyor olsa onunla hayat üzerine derin bir sohbet yapsanız size ne önerirdi? Işte bu kitapta bu fikirler var.

    Rekabet mi, Takım Oyunu mu?

    Kitaptaki başarılı insanların zaman zaman birbirleriyle çelişen öyküleri ve mesajları var. Kimi için rekabet her şey demekken kimi için takım oyunu olmazsa olmaz. Kitaptakilerden hangisinin mesajı hayata dair doğru mesaj?
    Kitapta hayatın çelişkili çeşitliliğini yakalamak için, birbiriyle çelişen tespitlere de yer verdik. Amaç, hayatın birnbir halini karşılayacak bir bilgi bütünlüğü sunabilmektir. Tutarlı ama işlevsiz olacağına, zenginleştirilmiş içerikli olsun istedik. Okur birbirine ters şeyler söyleyen insanları izleyerek, başarının ekolleri olduğunu, farklı durumların farklı üslup ve stratejileri gerektirdiğini keşfetsin istiyorum. Bazı alanlarda, rekabet, bazı alanlarda işbirlikçiler başarılı olabilir. Bu kişiye, mesleğe, ülkeye, sektöre göre değişir. Mesela Virgin Airlines'in sahibi, işyerinde daima neşeli ve güleryüzlü çalışmayı savunuyor. Başka biri ise çalışırken ciddi olmayı savunuyor. İşin derinine inince görüyoruz ki, her iki parton da kendi karakterini savunuyor. Hayatı yaşamanın binbir tarzı var ve bu insanlar, kıyafet seçer gibi kendi karakterlerine yakışan tarzı seçtikleri için başarılılar. Okurun, söylem ile karakter arasındaki ilişkiye dikat ederek okumasını öneririm.

    En çok etkilendiğin/kendine ders çıkardığın öykü hangisi oldu?
    Jeff Bezos’un yaşadığı bir olay var kitapta anlatılan. Sonunda, "Zeki olmak doğuştan gelir ama düşünceli olmak bir seçimdir!" diye bir ders çıkarıyor. O olaydan ve dersten çok etkilendim, çünkü hayatımda epeyce bir karşılığı var! Artık zekamı bir işkence aleti olarak kullanmamaya özen gösteriyorum. Kılıcımı kınında taşımayı öğretti bana.

    İsimler arasında neden hiç Türkiye’den kimse yok?
    Hayat Bilgesi, dünya büyüklerinden hayat dersleri anlatıyor. Türkiye son yıllarda fazlasıyla milli ve içe kapanık bir ülke haline geldi. Dünyadaki ana akım entelektüel tartışmalardan koptu, muhafazakar bir gündeme odaklandı. Bu kitapta özellikle Türkiyeli yerine dünyalı insanlara odaklandım. Düşünün ki, dünyada 7.5 milyar insan yaşıyor. Türkiyede 75 milyon. Yani dünyadaki insanların yüzde biri Türkiye'de yaşıyor. Üstelik bu ülkenin %48’i ilkokul mezunu. İnsani gelişmişlik sıralamasında 90’lı sıralarda. Sonuçta, bu ülkenin akıl ortalaması ne kadar yüksek olabilir ki? Bu kitabı yazma fikri, aklıma Los Angeles’ın Santa Monica sahilinde yürürken geldi. Evrensel bilgelik okyanusundan Türkiye'nin kültür havuzuna bilgelik transferi yapmayı amaçladığı için, sadece evrensel beyinler var. (Röportajcı -ki kendisi ben oluyorum- burada, Santa Monica sahiline dikkat çekmek ister. Biz anca Bostancı sahilinde, Mümin Bey Santa Monica sahillerinde. Sonra "Bu röportajcının niye kitabı yok?" Bostancı sahilinde Oxford vardı da biz mi gitmedik?)

    Başarı konusunda neden bu kadar takıntılısın? Hayatta her şey başarı mı demek?
    Başarı, benim hayatımın kavramı. Başarı benim kutsalım. Başarıyı sevmem için bin bir neden var. Birincisini söyleyeyim: Hayata seçmediğimiz tarihlerde, seçmediğimiz yerlerde, seçmediğimiz insanların çocukları olarak doğarız. Başarı; hayatında seçmediğin ve sevmediğin şeylerin yerine seçtiğin ve sevdiğin şeyleri koymanı sağlar. Başarı, hayatımızı istediğimiz gibi şekillendirme aracıdır. İnsana kendi olma imkanını verir, bir özgürleşme aracıdır. Başarısızlık ise katlanmaktır. Ne kadar çok şeye veya kişiye katlanıyorsanız, o kadar başarısızsınız demektir. Katlanmak da, sırtında uzun sure yük taşıyan hamallar gibi, zamanla omurgayı ve karakter gelişimini bozar. (Röportajcı burada cevabı ve Mümin Sekman’ın başarısız insanlara karşı duyduğu hisleri bir İlber Hoca Caps’iyle süslemek ister)

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Hayat beni neden yoruyorsun

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kitabın girişinde sorduğun ve okuyucunun içeride bulacağını iddia ettiğin cevaplar biraz “hayatın sırrı" gibi. (Hayatın anlamı ne? Hayatı en iyi nasıl yaşamalı? İş hayatı ile özel hayat nasıl dengelenir? İnsan sevdiği işi mi yapmalı, para kazandığı işi mi? Başkasının yanında mı çalışmalı, kendi işini mi kurmalı? İlkelerimiz ile isteklerimizi çatışınca ne yapmalı?) Tüm bu yanıtları bir kitapta bulmak mümkün mü?
    Hayat bilgesi, bir araştırma dizisi. Bu ilk kitapta tüm cevapları en tatmin edecek düzeyde bulamazlar belki ama serinin tümünü oluşturduğumuzda gerçekten güçlü cevaplar bulacaklarına inanıyorum. Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en etkili bin insanı seçiyoruz. Bunların hayata ve başarıya dair düşüncelerini, paragraflar halinde 20 maddede özetliyoruz. Bin insana ulaşabilirsek, 20 bin adet birbirinden değerli damıtılmış hayat dersleri olacak elimizde. Bir tür hayat bilgisi bankası. Bu kadar dersi okuyan birinin hayata dair kapsamlı ve derin bir görüş geliştireceğine inanıyorum. Tabi, herkes aynı derecede yararlanamayacak. Kitaba gelirken neyseniz, o seviyenin birkaç adım yukarısından gidersiniz. Hayatın mekanizması, bu kitabın ve hayatın karşılıklı okunmasıyla anlaşılabilir. Bence "Hayat kitaptan öğrenilmez" diye bir şey yok, kitaptan öğrenmeyi beceremeyen bazı insanlar var. Benim okurlarım, bilgiyi hayata uygulayabilenler. Yoksa bugüne kadar 2 milyon okura ulaşmam imkansız olurdu. Tamamen tavsiye zinciriyle bu kadar okura ulaşmak, kitapları okuyup hayata uygulayıp sonuç alabilen insanların olduğunu gösteriyor.

    Bu iddialı soruları Mümin Sekman yanıtlasa kısa kısa neler söylerdi? Mesela, hayatın Mümin Sekman için anlamı ne?
    Hayatın anlamı, anlamlı bir hayat yaşamak. Karakteri ile uyumlu bir kariyer sahibi olmak. Zamanını ve enerjisini varoluşsal sezgilerinin yönlendirdiği yere koyabilmek. Kendi zamanını ve enerjisini hayat amaçlarına odaklayabilecek kadar, ekonomik özgürlüğe sahip olmak.

    İş ve özel hayatını nasıl dengeliyorsun?
    Dengelemiyorum! Dengelememeyi seçiyorum! Denge orta sınıflar içindir. Ben pozitif dengesizliğe inanıyorum. Zirvedeki insanlara iyi bak, her biri bir şeyi abartıyordur. Kimi çalışmayı abartır, kimi teknolojik cihazların gücünü, kimi tanrı sevgisini, kimi aşkı. Bir şeyi alır, onu hayatlarının merkezine koyar, onu arzu nesnesi haline getirir, onu köpürtürler. Bu insanlar denge değil akış (flow) duygusu peşindedir. Bir ara iş odaklı yaşarlar, bir ara aşk odaklı. Odaklarını da kendileri seçerler. “Yaşadın mı yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi” diyen şair gibi. Denge yoğunluğu bozduğu için, zirve ruhlular pek sevmez.

    İlkelerin ve isteklerin çatışınca nasıl karar veriyorsun?
    Çoğunlukla ilkelerimi seçiyorum. Bunun bedeli bazen büyük bir aşk, bazen büyük bir iş olabiliyor. Ben içsel karakter notuna inanıyorum. Kendi gözüme bakma gücümü kaybetmek istemediğim için, ilkelerimi öncelikliyorum. Tabi her zaman böyle büyük ikilemler olmuyor. Bu tür ikircikli durumların dışında kalacak şekilde yaşıyorum.

    Bana Cumhurunu Söyle Sana Başkanını Söyleyeyim

    Madem konu başarı, önümüzde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Başarılı bir Cumhurbaşkanının ne gibi özellikleri olması gerekiyor?
    Bu soruna ne cevap versem bilmedim. Çünkü ben artık Türkiye’ye inancımı ciddi oranda kaybetmiş biriyim. Son bir yıldır, yarı yurt dışında yarı yurt içinde yaşar hale geldim. Adıyaman'ın belediye başkanının kim olacağı beni ne kadar ilgilendiriyorsa, Türkiye'nin cumhurbaşkanının kim olacağı da inan o kadar ilgilendiriyor. Türkiye, son yıllarda ciddi bir saçmalama çağına girdi. Önümüzdeki birkaç yıl daha böyle gidecektir. Bu dönemde olan bitenleri rasyonel bir akılla yorumlamak bir işe yaramıyor, çünkü irrasyonel bir irade kamusal kararları alıyor. 30 Mart seçimleri benim için duygusal bir milat noktası oldu. Kentli, iyi eğitimli, gelişme odaklı insanlara ise hala inanıyorum. Gelecek için hala iyimserim. Eski normal dağıldı, geçiş dönemi uzun sürdü. Yeni normal birkaç yılda oluşacak diye umuyorum.

    "Bugüne kadar bir sürü röportaj verdim, bir sürü soruyu yanıtladım ama kimse bana şunu sormayı akıl edemedi" dediğin bir soru varsa Mümin Sekman sorsun, Mümin Sekman yanıtlasın..
    Son dönemde kafama takılan soru şu: ‘Başarılı’ bir hayvan var mıdır? Cevap: Düşünüyorum! Hayvanların başarı algısı ve başarının hayvanlar üzerinden algılanması üzerine düşünüyorum.