hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Emre Alkin Emre Alkin

    Şans ırmağı akarken bardağı doldurmak lazım

    21.10.2014 Salı | 13:57Son Güncelleme:

    Bu sözü bana bir büyüğüm söylemişti. Bazı dönemlerde ne kadar uğraşsanız da birşeyleri değiştiremezsiniz. Bazen de kısmet ayağınıza gelir. Buna yabancılar "lady luck" der. Biz "şans ırmağı" diyoruz. Bugünlerde yatırımcıların lehine bazı gelişmeler oluyor. Üst üste gelen bazı gelişmeler Türkiye'nin risklerini eskisine göre daha önemsiz hale getirmese de bir fırsat sundu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İlk önce yatırımcıya bir fırsat sundu. Konjonktürün yardımıyla pozisyonlarını düzeltmek için elbette.

    Sonra da ekonomi yönetimine bir fırsat sundu. Cari açık ve enflasyon ile ilgili dertlerin daha az konuşulmasını sağlayarak.

    Ancak bu dönemde şans ırmağı akarken bardağı doldurmak lazım. Yani bir anda ortaya çıkan bu olumluluktan faydalanmak için gayret göstermek lazım. İlk hamleyi Merkez Bankası yaptı diyebiliriz.

    Merkez Bankası'nın ihracat ağırlıklı işlemlerdeki zorlanmayı ortadan kaldırmak için attığı hamleler, karşılıklar için atılacak adımları netleştirmesi ve likiditenin artırılmasına yönelik hamleleri damga vuran gelişmelerdi. İhracatçıların dış pazardaki kırılganlığa rağmen gösterdiği performansın güven verici olması, para otoritesi tarafından bir hamleyle ödüllendilmesi gerekiyordu.

    Yapılan son düzenlemeler ihracata daha fazla önem verileceği konusunda bizi umutlandırdı. Şimdi sıra büyüme modeline karar vermekte. Kalite/Fiyat rekabetindeki bir sanayi ile ihracata ne kadar destek verirsek verelim her zaman kur değişimlerine karşı aşırı hassas olacaktır. Bilgi ve teknoloji rekabetine geçmek gerekiyor.

    Merkez Bankası'nın hamlelerini yerinde bulmakla beraber, eskisine göre teknisyenliğini kaybetmekte olduğunu görüyoruz. Yani piyasanın taleplerini göz ardı etmiyor ancak öngörü yapmak için oluşturduğu analiz setinde problemler var. Elbette piyasayı, üretimi ve ihracat fonlaması son derece önemli. Diğer taraftan söylemlerinin yerinde ve tutarlı olması gerekiyor. Popülarite arayışı düzenleyici otoritelere zarar verir.

    Bu son hamlenin Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin temasları sayesinde oluştuğunu tahmin edebiliyoruz. Hem TİM hem de TCMB, Türkiye'de bankaların proje ya da yapılan işe değil, çoğunlukla ipotek ve teminata göre kredi verdiğini biliyor.

    Hal böyleyken Merkez Banklası'nın desteği artırması ihracat kesiminin elini güçlerndirmek parantezinde değerlendirilmeli. Kredilerin karşılığında alınan ipotek ve teminatlar fonlama maliyetlerini artırıyor. Bankalar bunu riski azaltmak için yapıyorlar belki ama aşırı teminatlandırma daha en baştan firmaları kıskaca alıyor. Sonra kar ve büyüme problemi başlıyor.

    Bu coğrafyada finans sektöründe çalışanlar sert rekabet ve mevzuat engeli sebebiyle kredileri "aşırı teminatlandırma" yoluna giderken, küresel rekabette kendine ter bulmaya çalışan firmalar için rekabetçi olmayan fon maliyetleri sunuyorlar.

    Belki de bu zaman kadar marka yaratamamanın nedenlerinin en başında bu tip çarpıklıklar geliyor. Finans kesiminin sunduğu fonlar, türlü sebeplerden dolayı marka-tasarım-katma değer-inovasyon yapmak isteyene maliyetli geliyorsa, devlet ve özel sektör arasındaki en yoğun işbirliği inşaat sektöründe yaşanıyorsa, o zaman çıkan sonuçtan şikayet etmek çok da doğru olmayacaktır.

    Bankacılık yasasında yapılan değişikliklerin diğer alanlarda yapılan değişikliklere benzediğini söylemekle yetinelim. Pratik olmak adına atılan adımların "dönemsel" nitelikte olduğu sonraki dönemlerde kalıcı olmayacağını düşünmekle beraber, uygulamanın sonuçlarını ve yan etkilerini test ettiğimizde yorumlarımızı sizinle paylaşacağız.

    Not: Bugün de Dolar/TL'nin hareketini gözleyeceğiz. Sonra analizimizi sizinle yarın PARAMETRE'de Ebru BAKİ ile paylaşacağız.