hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Melis Danişmend Melis Danişmend

    Yol verme deneyi - Bölüm II

    02.05.2017 Salı | 15:47Son Güncelleme:

    Geçen haftadan devam. Arap saçı İstanbul trafiğinde mümkün olan her noktada yol verirseniz neler olur?

    Yol verme deneyi - Bölüm II

    • Artık dev bir şantiye bölgesi olarak hayatını sürdüren İstanbul’da, kentsel dönüşümün zirve yaptığı mahallelerde sokakların eli tespihli, racon kesen delikanlıları kimler? Elbette hafriyat kamyonları! Bunlar, mahalleye girdi mi nasıl gerim gerim gerinerek yürüyen delikanlılara benziyorlarsa, bizler de çil yavrusu gibi dört bir yana dağılan zavallı çocuklar, bacılarız artık. En dar sokakta bile saatte 80 km ile üstünüze kıra kıra ilerleyen bu gözü kara sürücülere yol vermeyecek bir aslan henüz anasının karnından doğmadı. Onlarla karşılaştığımda (ki artık günün her saati, her yerde) dümdüz karşıya bakarak, göz göze gelmemeye çalışarak, “İnşallah ezmez,” diyerek yanımdan geçip gitmelerini bekliyorum. 
    • Yol verme konusunda en bahtsız taşıtlar kesinlikle bisikletliler. Sırtlarında evlerini taşıyan, bahçeleri boydan boya telaşla geçmeye çalışan kaplumbağalara benzetiyorum onları. Yanlarından geçerken, “A yavrum inşallah sağ salim evine ulaşırsın,” gibi cümleler akıyor beynimin anneanne coğrafyalarından. Bisikletlilere yol verdiğinizde kesinlikle sevap hanenize iyi bir puan yazılıyor. Onlar da -maalesef böyle bir beklentileri kalmadığı için- çok şaşırıyorlar bu işe. Yürekleri ağızlarında yolculuk ettikleri yüzlerinden okunan bu çilekeş sürücülere lütfen dikkat edin, edelim. 
    • Bir de motosikletlileri analım. Biraz önce saydığım her şeyin tam tersini onlar için söylemek mümkün. Bir düşmanınız, intikam almak istediğiniz biri mi var, onu sadece motosikletlilerin (özellikle paket servisi yapan) olduğu bir trafiğe sokun, gerisini düşünmeyin. Sağdan, soldan, önden, arkadan, kaldırımdan, ters yoldan, kırmızı ışıktan, her yerden geçme izni olan, bu izni de bizzat kendisi vermiş bulunan tek taşıt. Onlara yol vermek için kendinizi paralamanıza gerek yok çünkü zaten hepsi yolların, kaldırımların fatihi. (Kurallara uyan cici motosikletlileri tenzih ederim.)
    • Arabayla bağlantısı olmasa da bu deney vesilesiyle değinmeden geçemeyeceğim bir yol verme/vermeme hadisesi daha var: Kaldırımda sere serpe yürüyen aileler, sevgililer, dostlar. Böyle ‘önümüze gelene bir tekme’ oyununu ilkokulda bırakamamış, hala sürdürüyor gibi yürüyen, karşıdan gelen tek kişinin kenara çekilip durmasını, eğilip bükülüp omuzlarını vücudunun içine falan sokuşturup yol vermesini bekleyenler. Özellikle kadınlar çantası ya da omzuyla seni ittirirken aynı anda yanındaki adama, “Hahahah evet aşkım, aynen aynen,” diye cevap yetiştirmeyi sürdürdüğünden, her seferinde yol vermeye mecbur kalıyorum, bu hakeme belli etmeden rakibine çelme takan çakal futbolcu ruhlu yayalara. Bir seferinde aynı konudan mustarip bir arkadaşım çıldırıp bu insanları durdurmuş, Bay Yanlış ve Doğru Ahmet misali parmağını sallaya sallaya, “Bakın burası gidiş, orası geliş! Yüzde 50/50! Siz niye benim şeridimdesiniiiiiz?” diye kendinden geçmişti. Bunu yapmama az kaldı. Ama hümanist bir deneyde olduğum ve iyilik güzellikle hareket ettiğim için başka planlarım var, ilerleyen haftalarda göreceksiniz. 
    • İki haftaya yaydığım bu Yol Verme Deneyi’ni güzel bir videoyla sonlandırmak istiyorum. İlk yazımı yazdığım hafta bir film galasında bir arkadaşıma rastladım. Yazımı okuduğunu, kendisinin de yayalara yol vermekle ilgili bir video hazırlığı içerisinde olduğunu anlattı. “Aa!” dedim, “benim ikinci deneyim, yol verme konusunda olacak.” Bu güzel tesadüf sonucunda bu videoyu sizinle paylaşmak istiyorum. İşte iç mimar-müzisyen Umur Akaydın ve üçnoktabir’den dostum müzisyen Barış Ertunç’un birlikte hazırladıkları ‘Trafikte Saygı’ videosu. Bu görüntüleri daha sık görmek, yaşamak, yaşatmak dileğiyle. Yol verenleriniz çok olsun.
    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow