hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Yasemin Bilgel Yasemin Bilgel

    Rusya'nın Suriye hamlesine gerçekçi bir yaklaşım

    08.10.2015 Perşembe | 10:18Son Güncelleme:

    Rusya, Suriye'deki askeri varlığını arttırdıktan sonra, 30 Eylül´de Suriye'de hava saldırılarına başladı. Rusya'nın bu hamlesi ne anlama geliyor? Rusya, Suriye iç savaşına askeri olarak doğrudan müdahil olarak, savaşın kazananı mı olacak? Türkiye için Rusya'nın askeri olarak Suriye'ye müdahale etmesi ne demek? Bu soruların cevabını verebilmek için öncelikle Rusya'nın büyük stratejisinde Suriye'nin ne anlama geldiğine bakmak gerekir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Rusya'nın ‘Statükocu’ Dış Politikası ve Suriye

    Soğuk Savaş´tan kalma önyargılardan kurtulup, gerçekçi bir yaklaşımla Rus dış politikasını değerlendirirsek, Rusya´nın esasen, ‘savunmacı’, elindekini muhafaza etmeye yönelik bir dış politika izlediğini görebiliriz. Rusya, son on senede, üç krizde – 2008 Gürcistan, 2014 Ukrayna ve 2015 Suriye´de – askeri güç kullandı. Bu üç devlet de, kriz öncesi Rusya´nın etki alanında olan devletler. Gürcistan ve Ukrayna, Rusya´nın sınır paylaştığı, milli güvenliği için kendi etki alanında kalmasını zaruri olarak gördüğü devletler. Rusya, doğal olarak, Avrupa Birliği ve NATO´nun kendi ‘arka bahçesi’ olarak gördüğü bu bölgeye genişlemesine askeri tepki gösterdi.

    Rusyanın Suriye hamlesine gerçekçi bir yaklaşım

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    26 Eylül'de Rus savaş gemileri İstanbul Boğazı'ndan geçerken... Foto: AFP

    Rusya´nın sınır paylaşmadığı Suriye, milli güvenlik menfaati için şüphesiz bir Ukrayna veya Gürcistan değil. Ancak Suriye, eski Sovyet sınırları dışında Rusya´nın tek askeri üssü bulunduğu devlet. Bu durumda, ABD için Suriye´nin bir öncelik olmadığını gören Rusya´nın Suriye´yi ‘kaybetmemek’ istemesi de doğal. Eğer ABD baştan Suriye´de ‘belirsiz’ bir politika izlememiş olsaydı, Rusya´nın Suriye´de Ukrayna veya Gürcistan´da gösterdiği askeri kararlılığı göstermesi de beklenemezdi. Ancak Rusya´nın ABD´nin Suriye politikasızlığının yarattığı boşluktan istifade etmek istemesi de son derece doğal.

    Neden Şimdi Askeri Müdahale?

    Rusya baştan beri Suriye krizinin tarafı olsa da, geçen haftaya kadar Rusya´nın Suriye´ye doğrudan askeri müdahalesi olmadı. Rusya´nın şimdi askeri olarak Suriye iç savaşına girmiş olması iki önemli noktaya işaret ediyor. Birincisi, ABD´nin Rusya´ya bu konuda yeşil ışık yaktığına. İkincisi, Rusya´nın Suriye´de olası bir siyasi çözüme yakın olunabileceğini düşündüğüne.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Öncelikle, Obama´nın Suriye´de ABD için bir güvenlik menfaati görmediği ve durumu bölgesel aktörlere bırakmak istemesi son bir yılda giderek daha da netlik kazandı. ABD´nin İŞİD ile savaşmadaki hevessizliği ve Esad´a karşı muhalif güçleri “eğit ve donat” projesindeki gülünç ölçüdeki yetersiz çabası şüphesiz Rusya´ya dolaylı olarak yeşil ışık yaktı. Ayrıca, Obama geçen hafta BM konuşmasında “Suriye´de İran ve Rusya ile de çalışabileceğini” ifade ederek de Suriye krizinin nasıl çözüleceği konusunda önemli bir tercihi olmadığının bir kere daha altını çizdi. Bu konjonktürde, Rusya´nın Suriye´ye askeri müdahalesi şaşırtıcı değil.

    Aynı zamanda, Rusya´nın, Suriye krizinin Avrupa için de artık bir “mülteci problemine” dönüşmüş olması ile Suriye´de siyasi çözüm arayışının hız kazanabileceğini de düşünmüş olması yüksek olasılık. Putin´in de, askeri bir müdahale ile Suriye´de kendi etki alanını genişleterek, masaya oturulduğunda daha fazla söz sahibi olmayı amaçladığına şüphe yok. Bu durum dört seneyi aşkın süredir devam eden Suriye krizinin kazananın Rusya olacağına mı işaret ediyor?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Rusyanın Suriye hamlesine gerçekçi bir yaklaşım

    Rusya Neden Kazanan Değil?

    Esad´ın en azından bir geçiş döneminde ayakta kalma olasılığının yüksek olması ve ABD´nin Rusya´nın Suriye´de siyasi çözüm tercihine yaklaşıyor olması ilk bakışta Rusya´yı Suriye krizinin kazananı olarak görmeye neden olabilir. Ancak bu değerlendirme iki sebepten dolayı problemli.

    Öncelikle, Rusya´yı şimdiden “kazanan” taraf olarak görmek Rusya´nın Suriye´ye askeri müdahalesinin Rusya için yaratacağı olası problemleri göz ardı etmek demek. Her ne kadar Rusya askeri operasyonlarına hava saldırıları ile başlamış olsa dahi, kara saldırıları ile yakın zamanda operasyonlarını destekleyebilir. Suriye´nin son dört seneki geçmişi düşünüldüğünde de bu durumda Rusya´yı askeri anlamda zor günler bekleyebilir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Unutmamak gerekir ki Rusya her ne kadar güçlü bir orduya sahip olsa da, asimetrik savaşlarda başarı için çoğu zaman bu yeterli olmayabiliyor ki Rusya (o zaman Sovyetler Birliği) 1979 Afganistan savaşında bunu net olarak gördü. Çoğu dış politika uzmanının Suriye´de “ucuz” bir askeri çözüm olmadığı konusunda hemfikir olduğu bir dönemde Rusya´nın kendini bu savaşın içine doğrudan atması Rusya´ya maliyetli olabilir. Bir başka deyişle Suriye´ye girmesi kolay olmuş olsa da çıkması aynı ölçüde kolay olmayabilir. Zaten “ucuz” bir askeri çözüm olsaydı, ABD büyük olasılıkla Rusya´ya bu fırsatı tanımaz, kendi gerçekleştirirdi.

    Neticede, Rusya, askeri olarak olmasa dahi, ekonomik olarak büyük güç olmaktan çok uzak bir ülke. Rusya deyince dünya ekonomisinin yüzde 3.5´inden az paya sahip olan bir devletten bahsediyoruz. Maliyetli bir Suriye savaşının bedeli Rusya´ya ağır olabilir.

    Ayrıca, Rusya´nın Suriye´ye askeri müdahalesi hesapladığı gibi gitse dahi, büyük resimde Rusya´yı “kazanan” olarak değil, ancak “kaybetmeyen” olarak görmek daha gerçekçi. Bunun en temel sebebi de sonunda Rusya ne kazanırsa kazansın, eskisinden daha zayıf bir Suriye´yi ve bu Suriye içinde de (tek devlet olarak kalırsa) daha küçük bir bölgeyi etkisi altına alacak. 2011 öncesi Rusya´nın konumu ile kıyaslandığında da buna Rusya “kazanan” taraf demek pek doğru değil. Belki de bu sebeple ABD için Rusya´ya Suriye´de yeşil ışık yakmak da zor olmadı.

    Tabii Suriye krizine müdahil olmuş Türkiye gibi devletler ile kıyaslandığında, Rusya için Suriye´de etki alanı daralsa dahi bunu koruması bir başarı kabul edilebilir. Rusya, Suriye´nin kaybedeni olmayacak. Ancak, Türkiye için aynısı söylenemez.

    Rusyanın Suriye hamlesine gerçekçi bir yaklaşım

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki Kremlin Sarayı'nda bir araya gelmişti. 25 Eylül 2015 Foto: AA

    Neden Türkiye Suriye´nin Net Kaybedeni?

    Rusya´nın Suriye´ye askeri olarak girmesi sadece AKP hükümetinin Esad´sız Suriye isteğini ve Suriye´yi kendi etki alanına alma hayalini suya düşürmedi. Aynı zamanda AKP´nin güvenlik tehdidi olarak gördüğü PYD´ye ABD dışında Rusya gibi güçlü bir müttefik daha kazandırdı. Putin, BM konuşmasında Suriye´deki Kürt güçleri (ve Esad ordusunu) İŞİD ve diğer terör örgütleri ile mücadelesinden dolayı överek PYD´ye karşı olan tutumunu açıkça sergiledi. Bu durumda, AKP hükümetinin PYD´ye karşı olası herhangi bir zayıflatma politikasında bundan sonra Rusya faktörünü düşünmesi zorunlu oldu.

    En önemlisi, Rusya´nın Türk hava sahasını “kazara” dahi olsa da ihlal etmiş olması, Türkiye'nin Suriye´de Rusya gerçeği ile yüz yüze geldiğinin de açık bir hatırlatması oldu. Türkiye'nin zaten kısıtlı olan Suriye´deki etki alanı bu noktadan sonra artık daha da daraldı.

    Özetle, 2011´deki konumu ile kıyaslandığında, Rusya Suriye´nin kazananı olarak görülemez. En iyi senaryoda dahi Rusya daha dar bir etki alanına sahip olacak. En kötü senaryoda da Suriye ile sınır paylaşmadığı için çekip kendi bölgesine geri dönecek. Türkiye ise, 2011´de yola çıktığı hedeflere ulaşamaması bir yana, sınırında istikrarsız bir Suriye ile uzun süre yaşayacak.