hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Bankaların kasım ayı değerlendirmesi

    Bankaların kasım ayı değerlendirmesi
    expand

    Türkiye İş Bankası İktisadi Araştırmalar Müdürlüğü tarafından hazırlanan, kasım ayına ilişkin "Dünya ve Türkiye Ekonomisinde Gelişmeler" ile ING Bank Hazine Grubu Ekonomik Araştırmalar Bölümü tarafından hazırlanan bültenlerde, Türkiye ekonomisinde yaşanan son gelişmeler değerlendirildi.

    Türkiye İş Bankası:
    Türkiye İş Bankası, uluslararası likidite koşulları ve kredi piyasalarındaki olumsuz gelişmelerin, özellikle yüksek cari açığı nedeniyle Türkiye ekonomisinin kırılganlığını artırdığına dikkati çekti.

    Bültende ayrıca, iç ve dış talepteki yavaşlama eğiliminin devam etmesinin büyüme açısından risk oluşturduğu ifade edildi.

    Bununla birlikte, cari açık/GSYH, dış borç/GSYH ve bütçe dengesi/GSYH oranları gibi kriterlere göre karşılaştırıldığında Türkiye ekonomisinin, diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla daha iyi bir konumda olduğunun görüldüğü bildirilen bültende şöyle denildi:

    "Ayrıca, enerji fiyatlarındaki gerilemenin ve YTL;deki değer kaybının cari dengeyi olumlu etkileyeceği düşünülmektedir. Türkiye'de 2001'deki krizin ardından bankacılık sektöründe yapılan reformlar sektörün küresel kredi krizine dayanıklılığını artırmıştır. Döviz açık pozisyonu makul seviyededir ve sektörün özkaynaklarının aktiflere oranı diğer gelişmekte olan Avrupa ülkelerinin üzerindedir".

    Küresel kredi krizinin, tüm ülkelerde finansal piyasalarda dalgalanmalara ve belirsizliklere neden olduğu kaydedilen bültende, yüksek cari açığın gerektirdiği dış finansman ihtiyacının da Türkiye ekonomisini uluslararası sermaye akımlarındaki dalgalanmalara karşı kırılgan hale getirdiği bildirildi.

    Bültende şöyle denildi:
    "17 Ekim 2008 tarihi itibarıyla bankacılık sektörünün yabancı para net genel pozisyonu (eksi) 1.8 milyar dolar seviyesindedir. Bu, sektörün 2004 yılından bu yana en yüksek açık pozisyon rakamıdır. Uluslararası finans piyasalarındaki tedirginlik artarken genişleyen cari açık nedeniyle yurtdışı finansman ihtiyacının yüksek olması, Türkiye'nin kırılganlığını daha da artırmaktadır.

    Bununla birlikte, son dönemde cari açığın temel nedeni olan bu çerçevede, artan global resesyon endişeleriyle petrol fiyatlarının gerileme eğilimine girmesi, cari açıktaki genişlemeyi yavaşlatabilecek bir unsur olarak değerlendirilmektedir.

    İç ve dış talepteki azalma paralelinde yurtiçinde büyümenin yavaşlama eğilimine girmesi de bu gelişmeyi destekleyebilecektir. Ancak, yılsonunda 50 milyar dolar civarında gerçekleşmesi beklenen cari açık, Türkiye ekonomisi açısından kırılganlık unsuru olmaya devam edecektir."

    Bültene göre, küresel kredi krizinin gelişmekte olan ülkelere yansımaları arttı. Riskten kaçış eğilimine bağlı olarak bu ülkelere yönelik sermaye akımlarının yavaşlaması, bankacılık sektörünün bilanço yapısını etkilemekte.

    Yurtdışı borçlanma koşullarındaki bozulma ile tüketim ve yatırım harcamalarındaki yavaşlamaya bağlı olarak kredi hacmi artışının önceki yıllara kıyasla ivme kaybetmesi beklenmekte. Ayrıca, YTL'nin değerindeki dalgalanmalar da mevduat kompozisyonunu etkiliyor.

    ING Bank:

    ING Bank Başekonomisti Sengül Dağdeviren tarafından kaleme alınan "Durgunluğa direnirken..." başlıklı bültende ise, Türkiye'nin en büyük kırılganlığının bugün itibarıyla "dış borç servisinin ihracat ve toplam diğer hizmet gelirlerine oranla en yüksek düzeyde olan gelişmekte olan ülke konumunda olması" olarak ifade edildi.

    Bültende, gelişmekte olan ülkelerdeki satış dalgasından Türkiye'nin de ciddi anlamda etkilendiği ve tarihsel rekorların kırıldığı, ekonomik aktivitenin pratik olarak durduğu bir ayın ardından, dünyada risklerin kısmen hafiflediği ancak hala "normal" düzeylerin çok üzerinde olduğu bir dönemde oldukları belirtilerek, "Yani risklere karşı duyarlı olunması gereği sürerken iyimserlik git gide azalıyor. Zaman hafızamızı taze tutmamız ancak krizin yaydığı karamsarlığın esiri olmamamız gereken bir zaman. Tabii finansal krizin etkilerinin reel ekonomiye yansımalarının belirginleşmeye devam ettiği bir dönemde bunu yapmak oldukça zor" denildi.

    Mevcut ortamda bu ay büyüme öngörülerini ciddi anlamda aşağı çekerken, enerji şokunun devam eden ikincil fiyat etkileri ve TL'nin değerine dair belirsizlikler nedeniyle 2009 sonu enflasyon beklentilerini de kısmen yükselttikleri bildirilen bültende şöyle denildi:

    "Türkiye'nin en büyük kırılganlığı, bugün itibarıyla dış borç servisinin ihracat ve toplam diğer hizmet gelirlerine oranla en yüksek düzeyde olan gelişmekte olan ülke konumunda olması. Dolayısıyla her ne kadar önümüzdeki yıl cari açığın belirgin düzeyde gerilemesi beklense de, 2009'da Türkiye'nin toplam dış borç servisinin IIF'nin tahmin ettiği global kullanılabilir özel fonlara oranı iki katına çıkacak.

    Bunlara karşın Türkiye;nin 2006 yılından bu yana ekonomisinin yavaşlama eğiliminde olması bu krizde maliye ve para politikalarının kısmi destekleri ile ekonomik aktivitenin diğer ülkelerden daha önce 2009'un ikinci yarısında göreli olarak canlanmasına neden olabilir.

    Bu bağlamda seçim öncesinde artması beklenen kamu yatırımları ile MB'den özellikle 2009'un ikinci yarısında beklenen faiz indirimlerinin desteği görülebilir. Kısa vadede ise dış piyasalarda yaşanabilecek yeni bir dalga anında yüksek seyreden enflasyon ortamında faiz artırımı baskısı görünümü beklentilerimizin ötesinde bozma riski taşıyor. Sonuç olarak büyüme, resmin enzayıf halkası olarak politika önceliğini koruyor."
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow