hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Bankaların haziran ayı değerlendirmesi

    Bankaların haziran ayı değerlendirmesi
    expand

    Haziran ayına ilişkin olarak Türkiye iş Bankası ile Ing Bank tarafından hazırlanan bültenlerde, Türkiye ekonomisinde yaşanan son gelişmeler değerlendirildi.

    Türkiye İş Bankası:

    Türkiye İş Bankası'nın bülteninde, son haftalarda, uluslararası yatırımcıların gelecek dönemlere yönelik risk alma güdülerinde sınırlı bir toparlanmanın göze çarptığı bildirildi.

    Ancak, risk algılamalarındaki iyileşmenin kredi piyasalarına etkisinin sınırlı kaldığı ifade edilen bültende, dünya genelinde kredi koşullarındaki sıkılık paralelinde, bankalar tarafından şirketlere kullandırılan kredilerin maliyetinin yükselmeye devam ettiği belirtildi.

    Bültende şöyle denildi: "Türkiye'de de, ekonomik aktivitedeki ivme kaybının yanı sıra net sermaye çıkışının devam etmesi ile mali disipline ilişkin endişeler, piyasalar üzerinde baskı yaratmaktadır. Bu çerçevede, yılın ilk çeyreğinde bankacılık sektöründe kaydedilen yüksek karlılık düzeyine rağmen, kısa vadede ekonomide ve kredi hacminde hızlı bir toparlanma beklenmemektedir."

    Son dönemde, yurtiçi piyasalarda yurtdışı piyasalar paralelinde bir iyileşme eğiliminin gözlendiği kaydedilen bültende, kapasite kullanım oranın, tüketici ve reel kesim güven endeksleri gibi öncü göstergelerdeki artış eğilimi piyasalar tarafından olumlu karşılandığı belirtildi.

    Bültende şöyle denildi: "Öte yandan, sanayi üretimi, istihdam ve ödemeler dengesi verileri, ekonomideki daralma eğiliminin devam ettiğini göstermektedir. İşsizlik oranı şubat ayında yüzde 16,1 ile rekor bir seviyeye ulaşmıştır. Ayrıca, ekonomideki durgunluk paralelinde vergi gelirlerinin azalması bütçe dengesini olumsuz yönde etkilemektedir" denildi.

    ING Bank:

    Ing Bank Başekonomisti Sengül Dağdeviren tarafından kaleme alınan "Çıkış Yolu..." başlıklı bültene göre, dünya ekonomisine dair son birkaç ay içinde gelen ılımlı veriler başta hisse senedi piyasaları olmak üzere uluslararası piyasalarda çok ciddi bir iyimserlik dalgası yarattı.

    Bunun paralelinde artan risk iştahının gelişmekte olan ülkelere ilgiyi desteklerken, Türkiye'nin de bu dalganın dışında kalmadığı ifade edilen bültende şöyle denildi:

    "Ancak her geçen gün iç belirsizliklerin söz konusu olumlu etkileri daha da sınırlandırdığı görülüyor. Diğer bir deyişle, nisan sonundan bu yana TL'nin değerlenmesi rakiplerine göre daha sınırlı kalırken, mayıs ayında Hazine'nin başarılı rekor borçlanmasına karşın bono faizleri 7 Mayıs'taki yüzde 11,54 ile rekor düşük seviyeden ve Merkez Bankası'nın devam eden faiz indirim sürecine karşın yeniden yüzde 13 seviyelerini aştı.

    Peki neden? Cevabı temel olarak belli. Hükümetin Nisan ayında IMF ile yakın zamanda bir stand-by imzalanacağına dair verdiği güçlü sinyallerin ardından, son dönemde IMF desteği olmadan yaşama geçirilecek bir orta vadeli programın tercih edilebileceğine dair sinyaller güçlendi.

    Bütçedeki hızlı bozulma ve yılın kalan döneminde de yüksek kalması kaçınılmaz görünen iç borç çevrim oranları ile birlikte, borç sürdürülebilirliğini destekleyecek güvenilir bir orta vadeli programa duyulan acil ihtiyaç ise her geçen gün daha da belirginleşiyor."

    Bu "göreli kısır döngüden çıkma" olasılığının var olduğu kaydedilen bültende, bunun ancak IMF'nin doğrudan veya dolaylı onayı ile gerçekleşmesi gerektiği belirtildi.

    Bültende şu görüşlere yer verildi:
    "Diğer bir deyişle, hükümet daha önceki sinyallerin aksine üç yıllık bir stand-by imzalamazsa, ihtiyati önlemleri yine de düşünmek ve bu ay açıklanacak Orta Vadeli Program (OVP) konusunda sadece analistlerden değil, IMF'den de olumlu eleştiriler almak zorunda.

    Özetle çıkış yolunun IMF ile birlikte bulunması gerekiyor ve bu bağlamda da bu ay açıklanacak OVP gerçek bir niyet testi olacak. İç gelişmelerin detaylarına baktığımızda ise, hükümetin açıkladığı bölgesel farklılıkları dikkate alan son yatırım teşvik paketinin orta vadede yapıcı bir gelişme olduğunu ve Türkiye'nin büyüme görünümü desteklediğini söyleyebiliriz.

    İstihdama yönelik teşviklerin etkisinin ise çok daha kısa vadede görüleceği açık. Ancak eninde sonunda alınan tüm önlemlerin orta vadeli mali görünüm, yani bütçe finansmanı ile ilişkilendirilmesi kaçınılmaz. Bu da beraberinde haziranda açıklanacak OVP'nin gereken güveni yaratamaması halinde stresin artması riskini beraberinde getiriyor."
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow