hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Amirallere suikast: "Bu üniforma leke tutmaz"

    Amirallere suikast: Bu üniforma leke tutmaz
    expand

    "Amirallere suikast girişimi" iddialarına ilişkin 9'u tutuklu 19 sanık hakkında açılan davanın 2. duruşmasında savunma yapan Deniz Teğmen Burak Düzalan, "Bembeyaz üniformamızı akıl dışı düzeneklerle lekelemeye çalışanlara 'Bu üniforma leke tutmaz' diyorum. Bize bu iftiraları atanların bulunmasını ve tahliyemi talep ediyorum" dedi.

    İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunması sorulan Düzalan, suçlamalarda adının geçmesinin bile kendisi için ceza olduğunu ve suçlamaları kabul etmediğini söyledi.

    Hakkındaki iddiaları ortaya atanları lanetlediğini belirten Düzalan, kendileri hakkında gönderilen isimsiz ihbar mektubunu dikkate alan polislerin, ihbar mektubunun üzerinden 53 saat geçtikten sonra evlerine apar topar baskın yaptığını belirterek, bunun düşündürücü olduğunu dile getirdi.

    Toplam 12 eve eş zamanlı baskın yapan polislerin ihbar mektubuyla şüpheli duruma düşmüş kişileri öncelikle teknik takibe alması gerektiğini öne süren Düzalan, bir ihbar mektubuyla büyük bir operasyona başlanmasının normal olmadığını ve polislerin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu olan kendilerine silahlarını teşhir ederek operasyon yaptıklarını iddia etti.

    Düzalan, evlerinde uyuşturucu partileri yapıldığı ihbarlarının asılsız olduğunu ve evlerde ele geçirilen uyuşturucu paketleri üzerinde parmak izlerinin bulunmadığını ifade etti.

    "Evlerimize uyuşturucu yerleştirildi"

    "İftira yüklü olan ihbar mektubuna doğruluk payı katmak için evlerimize uyuşturucu yerleştirilmiştir" diye konuşan Burak Düzalan, ihbarı yapan teğmenin sanal bir varlık olduğuna inandığını ve TSK'da uyuşturucu batağına giren bir teğmenin görevi gereği barınamayacağını düşündüğünü dile getirdi.

    Düzalan, "Dijital terör olarak adlandırdığım bir kurumun kurbanları durumundayız. Somut hiçbir bulgu olmadan silahlı terör örgütüne üye olmak gibi onur kırıcı bir suçlamaya maruz kaldık. Aleyhimize delil olan her şey, bize ait olmadığını belirttiğimiz flash bellekten çıkmıştır. Bu da bize komplo kurulduğunu gösterir" dedi.

    Aramalarda bulunan 2 flash belleğin kendilerine ait olduğunu kabul eden Düzalan, bunlarda da suç unsunu bulunmadığını, bir arkadaşına soru sorulduğu sırada 3. flash belleğin birden bire ortaya çıktığını ve bulunduğuna dair bir kamera kaydının olmadığını iddia etti.

    Evleri yatılı ortamdan uzaklaşıp rahat etmek için kiraladıklarını ve kiralarını her ay ev sahibinin hesabına düzenli olarak yatırdıklarını anlatan Düzalan, flash bellekte iddia edilen listelerdeki isimler ve evlerin yalan yanlış olarak yer aldığını ve isimlerin gerçek olmaması nedeniyle dokümanların da gerçek olamayacağını ifade etti.

    Düzalan, "Listeler komplocular tarafından yanlış hazırlanmıştır. Resmi ikametgah olan bir ev nasıl örgüt evi olabilir? Ayrıca listede yer aldığı iddia edilen 12 evden altısında oturanlar hiçbir şekilde sorgulanmamıştır. Evlerde oturdukları belirtilen 35-40 kişinin hepsinin sorgulanması gerekirdi" dedi.

    İddianamede 'Ergenekon' isimli davayı takip ettiklerini gösteren sanık savunmaları gibi çeşitli belgeler ve Türk Solu Dergisi ile Aydınlık Dergisi abonelik formlarının evlerinde bulunduğu bilgisinin yer aldığını anlatan Düzalan, bu belgelerin kendilerinde olmadığını, ancak normal bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak da takip edebilmelerinin bir engeli bulunmadığını aktardı.

    Evinde "bebek katili terörist başı Abdullah Öcalan"a ait kitap bulunduğunun da iddia edildiğini hatırlatan Düzalan, "Evimize kitapları koyan haysiyet cellatları kim bilir ne vaatlerle bunları yapmışlardır? Vicdansızlık sınır tanımamıştır. Ben bu gibilerin Müslüman olabileceğine inanmıyorum. Bunlar insan olamaz" diye konuştu.

    Kendini iyi yetiştiren ve okulundan başarılı şekilde mezun olan bir teğmen olduğunu söyleyen Düzalan, "Lütfen içimizdeki bu yangını söndürün. Yoksa bu insanlar bizim gibi insanlara kahpece tuzaklar kurmaya devam edecek" diye konuştu.

    Yarbay Ali Tatar'ın vasiyeti

    Soruşturma aşamasında intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar'ın vasiyetini yerine getirmek istediğini de belirten Burak Düzalan, soruşturma nedeniyle tutuklu bulundukları cezaevinde konuştukları Tatar'ın psikolojik olarak çöküntü yaşadığını ve kendisine moral vermeye çalıştıklarını dile getirdi.

    Düzalan, Tatar'ın gözyaşlarıyla kendilerine, "Ben burada yaşayamam. Siz nasıl tahammül edebiliyorsunuz bu haksızlığa? Kızım kalp ameliyatı geçirdi. Ya üzüntüden ona bir şey olursa? Bu iftiraları niçin atıyorlar? Bana burada bir şey olursa, sizlerden istediğim mahkemede benim de hakkımı savunmanız" dediğini anlattı.

    Tatar'ın intihar etmeden önce yazdığı mektuptan bazı ifadeleri okuyan Düzalan, kendilerini komploya kurban eden kişilerin, bir kişinin ölebileceğini düşünüp düşünmediklerini merak ettiğini ve Tatar'ın ailesine başsağlığı dilediğini söyledi.

    Tutuklu bulunduğu 10 aylık sürede çok sevdiği mesleğinden ve ailesinden uzak kaldığını söyleyen Düzalan, mahkemenin adaletli davranarak geleceğini kurtarmasını istediğini belirterek, arkadaşları kıdem atlayıp üsteğmen olurken teğmen olarak kalmak istemediğini ifade etti.

    Düzalan, "Bembeyaz üniformamızı akıl dışı düzeneklerle lekelemeye çalışanlara 'Bu üniforma leke tutmaz' diyorum. Bize bu iftiraları atanların bulunmasını ve tahliyemi talep ediyorum" dedi.

    Mahkeme başkanının soruları

    Mahkeme Heyeti Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu'nun, "İhbar mektubunda sizinle ilgili detaylı bilgiler var. Bu kadar bilgiyi nasıl bilebilirler?" diye sorduğu Düzalan, bunun ancak sistemli bir çalışma ile yapılmış olabileceğini ifade etti.

    Yılmazabdurrahmanoğlu'nun, "Teğmenlerle ilgili değerlendirme yapılmış, bunların dışardan bilinme durumları var mı?" diye sorduğu Düzalan, isimler elde edildikten sonra bunların üzerine kurma bilgiler eklendiğini ve bunların gerçeklik payı barındırmadığını söyledi.

    Cumhuriyet Savcısı Ahmet Nuri Saraç'ın, "Eve taşındığınızda evin kilidinin anahtarını değiştirdiniz mi?" diye sorduğu Düzalan, taşındıktan bir hafta sonra yeni bir anahtar alıp kopyasını çıkardıklarını ve anahtarı ev arkadaşları dışında kimselere vermediklerini belirtti.

    Evlerine bazı arkadaşlarının gelip gittiğini ve anahtarların sadece kendilerinde bulunduğunu söyleyen Düzalan, başka evlerde kendilerine ait anahtarların bulunması durumuyla ilgili de, "Anahtarların o evlerde düşürüldüğünü ya da unutulduğunu düşündüğünü" kaydetti.

    Tutuklu sanık Aksoy'un anlattıkları

    Davanın tutuklu sanıklarından Teğmen Yakup Aksoy da kaldığı evde hiçbir yasa dışı faaliyette bulunmadığını, ev arkadaşlarının da herhangi bir suç teşkil edecek eylemde bulunmadığına emin olduğunu söyledi.

    Ele geçirilen dokümanda kendi isminin karşısında "şıh", Halit Ergün'ün "PKK'lı", Tarık Ayabakan'ın ise "ulusalcı" ibarelerinin yer aldığını belirten Aksoy, "Yan yana gelmesi bile imkansız olan bu üç insan nasıl oluyor da aynı evde kalıyor?" dedi.

    Aksoy, "2000 yılından beri Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde vatanın selameti için çalışmaktayım. Maalesef, tutukluluk halimin uzaması nedeniyle meslekteki tek idealimden vazgeçmek zorunda kaldım. İddianamedeki hukuksuzluktan dolayı canına kıyan bir subayın intiharına tanık oldum" diye konuştu.

    Başkan Yılmazabdurrahmanoğlu'nun, "Evinizdeki aramada ele geçirilen flash bellekte, gerek sizler, gerek öğrenciler, gerekse subaylarla ilgili detaylı bilgiler var. Sizce bu flash belleği birileri mi eve getirdi, yoksa aramada görevli memurlar mı koydu?" diye sorduğu Aksoy, "Daha önceden de konulmuş olabilir, görevli polisler de bırakmış olabilir" dedi.

    Cumhuriyet Savcısı Saraç'ın, "Savunman içinde, yapılan ihbarın TSK'yı yıpratmaya yönelik olduğunu söyledin. İhbarlar, TSK'ya yönelik değil. Bu kanıya nereden vardın?" diye sorduğu Aksoy, "Biz de TSK mensubuyuz. Kişiler üzerinden TSK yıpratılmaya çalışılıyor. Bu benim kişisel görüşüm" yanıtını verdi.

    Savcı Saraç'ın, "Sizin hakkınızda amirallere suikast girişimi iddiası yok. Siz örgüt üyeliğinden ve uyuşturucudan yargılanıyorsunuz. Neden savunmanızda bu yönde ifade verdiniz?" diye sorduğu Aksoy, "Kamuoyunda amirallere suikast davası olarak bilinen bir iddianame var. Sürekli gazete ve televizyonlarda bunları duyduk. Bizi bununla suçluyorlar. Biz de böyle savunma yapma gereğini hissettik" dedi.

    Bunun üzerine Savcı Saraç da, "Biz de TSK ile gurur duyuyoruz. Siz örgüt üyeliğinden ve uyuşturucudan yargılanıyorsunuz" diye karşılık verdi.

    Duruşma, 17 Mayıs Pazartesi gününe ertelendi.



    Duruşmadan notlar...

    Beşiktaş'taki İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın bugünkü duruşmasına, tutuklu sanıklar Faruk Akın, Sinan Efe Noyan, Alperen Erdoğan, Burak Düzalan, Yakup Aksoy, Tarık Ayabakan, Ülkü Öztürk, Ali Seyhur Güçlü ve Sezgin Demirel ile tutuksuz sanıklar Halit Mehmet Ergül, Barbaros Mercan, Fatih Göktaş, Burak Amaç, Burak Özkan, Yiğithan Göksu, Oğuz Dağnık, Koray Kemiksiz, Levent Çakın ve Mehmet Orhan Yücel katıldı.

    Duruşmada, sanıkların yakınlarının yanı sıra davanın soruşturma aşamasında intihar eden Yarbay Ali Tatar'ın eşi Nilüfer Tatar ile ağabeyi Ahmet Tatar da hazır bulundu.

    Bu arada, adliye önünde bekleyen tutuklu sanıkların yakınları, cezaevi aracından indikleri sırada sanıklara alkışlarla destek verdi.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow