hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Yeni programını anlattı

    Yeni programını anlattı
    expand

    Farklı tarzıyla ünlü Hayko Cepkin, müzik dünyasından sonra ekranda da farkını gözler önüne seriyor. Ünlü rock'çı, CNN Türk'te başlayan "Extreme G" programında extreme sporları tanıtacak, ünlü konuklarıyla birlikte cesaret isteyen deneyimler yaşayacak.

    Lisanslı bir paraşütçü ve motosiklet tutkunu olan Hayko Cepkin, bungee jumping'den yamaç paraşütüne, akrobasi uçuşlarından kite surf'e farklı deneyimleriyle izleyicinin adrenalinini yükseltmeye kararlı.

    Sizin extreme sporlara düşkünlüğünüz herkesçe malûm... Tam gönlünüze göre bir format bulmuşsunuz.

    - Evet... Bana sürekli program teklifleri geliyordu ama ben televizyonda program yapabilecek bir adam değilim. Bu sebeple hepsini reddediyordum. Sonra ilgi alanlarıma uygun bir format yaratıp hayata geçirebilir miyim diye araştırmaya başladım. Extreme sporları ben yapayım, konuk olmak isteyen varsa da benimle gelsin dedim. Fikri tam anlamıyla oluşturduktan sonra çekim yaptık, müzikleri yerleştirip seslendirdik. Sonuç içimize de sindi. Ve bu programı CNN Türk’te hayata geçirdik.

    İlk konuğunuz, aynı zamanda yakın arkadaşınız olan Gripin’in solisti Birol Namoğlu'ymuş. Nasıl geçti çekimler?
    - Çok eğlenceliydi... Birlikte paraşütle serbest atlama yaptık. Başta biraz endişeliydi ama yere inince "Başka hiçbir şeye benzemiyor" dedi. Ama bu programın en büyük derdi konuk bulmak...

    Çok normal değil mi? Bu "Hadi gel basketbol oynayalım" demeye benzemiyor, risk var işin içinde...
    - Doğru. Bir de bu işleri "muş" gibi çekmek var. Yani normalde yapmıyor ama çekimlerde yapıyormuş gibi gösteriliyor. Ben öyle bir şey istemedim. Zaten ben yapıyorum, konuk da aynı şekilde yapsın istiyorum. O yüzden konuk bulmak daha da zor oluyor.

    ÇALIŞAN UÇAKTAN NEDEN ATLARSIN
    Bu extreme spor tutkusu nasıl başladı? Hep mi adrenalin tutkunuydunuz?
    - Paraşütçülük yapmaya 10 sene evvel karar verdim. Ama o zamanlar bu işin eğitimi sadece Eskişehir'de vardı. Oraya başvurduk. Ama o dönem çalıştığım grubun stüdyo kayıtlarının ihalesi bana kaldığı için, beraber kursa yazıldığımız arkadaşlar gidip paraşütle atlarken ben Adana’da 50 derecede kayıt yapmak zorunda kaldım. Sonra kendi albümüm, konserlerim derken süreç uzadıkça uzadı.

    Sonra?
    - Fanlarımdan biri üç sene boyunca “Abi İzmir’de böyle bir imkan var, gel” diye peşimden koşturunca, geçen sene yaz aylarında kendimi orada buldum. Bağımlılık gibi bir şey bu. Mesela pilotlar hep “Çalışan uçaktan neden atlıyorsunuz?” derler. Ama öyle olmuyor işte (gülüyor).

    Nasıl oluyor peki?
    - Aslında şu İstanbul trafiğinde dolaşmaktan, motosiklet kullanmaktan ya da gece yarısı ara sokaklarda yürümekten çok daha tehlikesiz bir iş bu... Hatta bu sporların birçoğu insana dinginlik veriyor.

    Mesela hangileri?
    - Scuba diving kontrolsüz yapıldığında tehlikelidir ama acayip derecede dinginlik verir. Yamaç paraşütü de öyle. İnsanların ondan ödü patlıyor ama ben çıktığımda sıkıldım! Hiç bana göre değil. Devamlı manzara seyrederek dolanıyorsunuz. Ama tabii hepsinde bir parça korku var. Korku olmazsa tetikte olamazsın zaten. En büyük kazayı kendine çok güvendiğinde yaparsın.

    AİLEM BIKTI ARTIK BENDEN
    Şu ana kadar lisansını aldığınız kaç spor dalı var?
    - Paraşütle atlamakta B lisansım var. Onun dışında dalış yapmaya devam etsem lisansın devamı gelir.

    Hiç “Eyvah, şimdi yolun sonuna geldik” dedirten bir an yaşadınız mı?
    - Rafting yaparken öyle bir durum yaşamıştım, evet. Melen Çayı'ndaydık. Su çok sakindi. Ama aniden akıntının hızlandığı ve kayaları önümüzde gördüğümüz bir an oldu. “Hah, kesin bot patladı şimdi” dedik. Ama panik sizi tehlikeye sürükler. Bu sporların temel noktası, kısa sürede en doğru kararı vermek. Yanlış karar verirseniz yandınız! Bir anlık konsantrasyon kaybını hayatınızla ödeyebilirsiniz.

    Siz böyle riskli sporlar yaparken herhalde aileniz de hop oturup hop kalkıyordur. Anneniz ne diyor bu işe?
    - Ah onu hiç sorma! Bıktılar benden. Müzisyen olmam da, yaptığım sporlar da zor geldi onlara! İlk eğitim dönemi atlayışlarımı bitirdim, birlikte çekilen videoları seyrediyoruz; “Çok güzel yavrum. Tamam değil mi, bitti yani şimdi... Bir daha yapmayacaksın değil mi?” diyorlardı. Tabii benden umdukları cevap gelmedi. Daha yeni başladık. Onlar da zamanla alıştı.

    Bir kaza geçirseniz, sakatlansanız bu sahne performansınızı da vucudunuza etkiler. Hiç mi endişelenmiyorsunuz?
    - Tabii ki endişeleniyorum ama hayatı bu şekilde değerlendirecek olursan, kendini pamukların içinde saklaman gerekir!

    İyi de sizinki gidip bile bile yanan sobayı ellemek gibi sanki...
    - Eh, biraz öyle. Ama bizim göstereceğimiz sporların hiçbirini insanlar eğitim almadan deneyemez. Bu programı hazırlamamın en büyük amacı da yaptığım sporların daha çok tanınmasını sağlamak, ulaşılır şeyler olduğunu duyurmak. Bir yandan da bu alanlarda milli takımların oluşmasını sağlamak istiyorum.

    Bu programda yapılabilecek kaç spor var?
    - Kafamda Türkiye şartlarında yapılabilecek toplam 36 extreme spor var. Biz sadece bunlardan 13’ünü çekebileceğiz.

    BEN PROGRAMA ÇAĞIRIYORUM ONLAR "MANGALA GEL" DİYOR
    Takım sporlarında, ekip arkadaşlarına güvenmek çok önemli olsa gerek...
    - Elbette. Güven çok önemli. Bu tür sporlarda imece kültürü yaşanıyor. O yüzden öncelikle güvendiğim dostlarımı davet ediyorum programa... Ama mesela arıyorum bazı arkadaşlarımı, “Yavrucum benim iki tane çocuğum var, yapamam. Sen bize gel de mangal yapalım” diyenler oluyor.

    ARTIK OTURMUŞ BİR GIRTLAĞIM VAR
    Biraz da müzikten bahsedelim... Yaz konserleri nasıl geçti, yeni projeler var mı aklınızda?
    - Konserler çok coşkulu geçti. Anadolu konserleri daha kalabalık ve daha aksiyonluydu. Bu arada yapmayı düşündüğüm bir de konser DVD'si var. Onun için uygun zaman ve zemini bekliyorum. Son albüm için klip çekmek de aklımda...

    Canlı performanslarınızda çok ciddi bir efor sarfediyorsunuz. Sesinizi korumak için özel yöntemleriniz var mı?
    - Biber kürü uyguluyorum kendime (gülüyor)... Şaka şaka... Özel olarak yaptığım bir şey yok. Sadece hasta olmamaya çalışıyorum. O sesi çıkarmaksa tamamen teknik bir olay... Sakin ve sükunetli bir nefesle çıkıyor o bağırma sesi. Ama tekniğini bulmak zordu... İlk zamanlarla şimdiyi kıyaslarsam, artık çok daha oturmuş bir gırtlağım var. İlk dönemlerde sesimi çok zorluyordum, şimdi hiç zorlanmıyorum.

    Röportaj: Hürriyet / Ebru Esen TURGUD
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow