hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    "58. madde değiştirilsin demedim"

    58. madde değiştirilsin demedim
    expand

    Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, "58. madde değiştirilsin demedim. Kişisel kanaatimin 'şahısların eylemlerinden dolayıtüzel kişileri cezalandırmamak' yönünde olduğunu söyledim" diye konuştu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    TV8'de yayınlanan bir programa katılan Bakan Kılıç, burada yaptığı açıklamada, kendisinin 7 Temmuz'da bakan olduğunu, 3 Temmuz tarihi itibariyle de özel yetkili savcılığın futbolda şike soruşturmasını başlattığını hatırlatarak, "Türkiye'den gelen bir talep TBMM tarafından olumlu bulunmuş ve mevcut mevzuat uluslararası normlara uygun hale getirilmiştir. Bu, Aziz Yıldırım'ı kurtarma operasyonu değildir. Böyle adlandırılması da haksızlık olacaktır" dedi.

    Soruşturmanın başlatılma talimatını ne kendinin, ne de başka bir siyasetçinin vermediğini vurgulayan Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "Bu yönüyle bakıldığı zaman 'çok talihsiz bir döneme geldiniz, sizin için üzülüyoruz' diyenler fazla. Eğer ki Türkiye'de temiz toplum ve temiz siyaset, temiz spor adına atılması gereken adımlar varsa, bu adımlar kimse için talihsizlik olarak değerlendirilmemelidir. Cumhuriyetin savcıları, hakimleri Türkiye'de sporun siyasetin sanatın ve diğer sahaların temize çıkması için uygulaması gereken kanunları harfiyen uygulamaya devam edecektir. Kanun değişikliği sonrasında bize yönelik çok haksız eleştirilerde bulunuldu. Bahse konu edilen şahsı hayatımda görmedim, bundan sonra da göreceğimi zannetmiyorum. Bu kabil haksızlıklara maruz kalmamız kesinlikle hatalı yaklaşımlardır. Bir hukukçu olarak şunu ifade etmek durumundayım; en iyi ve doğru kanun, toplumsal olaylarda uygulanabilirliliği olan kanundur. Yine en iyi kanun, evrensel standartlarla evrensel normlarla en fazla paralellik taşıyan kanundur. Eğer yaptığınız bir kanunun uzun vadede uygulanabilirliliği yoksa, iyi bir yasanın elinizde olduğunu söyleyemezsiniz."

    Bakan Kılıç, "Eğer çıkardığınız bir metnin uluslararası hukuk normlarıyla paralelliği yoksa yine doğru şeyler yaptığınız iddiasında olamazsınız" diyerek şu  değerlendirmeyi yaptı:

    "Türkiye'den gelen bir talep, TBMM tarafından olumlu bulunmuş ve mevcut mevzuat uluslararası normlara uygun hale getirilmiştir. Bu Aziz Yıldırım'ı kurtarma operasyonu değildir. Böyle adlandırılması da haksızlık olacaktır. Hukuka güvenmek ve teslim olmak lazım. AK Parti göreve gelene kadar, bu ülkede birkaç medya kurumunu eline geçirenler, yan tarafta da ufacık bir parti kuran herkes, sonrasında gidip bankaları hortumlayabiliyordu. Karanlık güçlerle mücadeleyi yürüten ve karanlığı aydınlığa çıkaran AK Parti hükümetidir. Türkiye gece yatanın sabah kalkıp darbeye teşebbüs edebileceği bir ülke durumundaydı. Türkiye üzerinde, sandıktan çıkan milli iradeyi beğenmeyen herkesin milli irade aleyhine silahlı güç kullanabileceği bir ülke görüntüsü vardı. Türkiye'nin demokratik mücadelesi yargı yoluyla mücadelesini sürdürebileceği özgürlük ortamı ve hukuk devleti iklimi yine AK Parti iktidarı döneminde oluştu. 2007 yılında yapılan anayasa değişiklikleri, 2010 yılındaki anayasa referandumu Türkiye'yi özgürlüklere, hukuk devletine adım adım yaklaştıran hamleler olduğu, bunları yapan hükümetin AK Parti hükümeti olduğu gözardı edilecek ve kalkıp bu olay üzerinden bize farklı ithamlar içine girilecek, bu haksızlıktır" değerlendirmesini yaptı.

    -"Şikeyi suç haline getiren yasal düzenleme bizim zamanımızda çıktı"-

    Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, şikeyi suç haline getiren yasal düzenlemenin ilk kez AK Parti yönetiminde çıktığını hatırlatarak, "AK Parti hükümetinden önce şike diye, teşvik primi diye bir kavram ceza kanununda yoktu. Bunları suç haline getiren çoğunluk TBMM'deki AK Parti çoğunluğudur" dedi. 

    Mevcut yasadaki ağırlaştırıcı nedenlerin hiçbir Avrupa ülkesinde yer almadığına dikkati çeken Kılıç, sözlerini şöyle devam ettirdi:

    "Kanunun yazımı ve yapımı sırasında cezalar TFF tarafından uygulanabilirlilik sınırının üzerinde, çok ağır bir zemine taşındığından dolayı bir değişiklik yapılması söz konusu hale gelmiştir. Futbolda şiddet ve düzensizliğin önlenmesi başlığını taşıyan kanundaki şikeye ve teşvik primine yönelik cezalarda bir miktar indirim yapılmasına rağmen mevcut haliyle bile cezanın alt sınırı Avrupa ülkelerindekilerin tamamından daha yüksektir. Bizdeki ağırlaştırıcı nedenlerin hiçbiri Avrupa ülkelerinde yoktur. Birden fazla işlenmesi halinde 4'de 1'inden 4'de 3'üne kadar ağırlaştırıcı neden. Kulüp başkanı, kulüp yöneticileri, federasyon veya federasyon yöneticileri tarafından işlenmesi halinde yarısı oranında ceza artırılır. Bu da ağırlaştırıcı neden ve Avrupa hukukunda yok. Şike nedeniyle mahkumiyet cezası alanlar hakkındaki hapis cezası paraya çevrilemez ve hükmün açıklanması ertelenemez, bu üçüncü bir ağırlaştırıcı neden. Dördüncüsü ise şike veya teşvik priminden dolayı hakkında hapis kararı verilenler hapis kararı süresince veya mahkemenin iki katına kadar artırması mümkün olan süre boyunca bir daha federasyonda ve kulüplerde yöneticilik yapamazlar."

    Cezanın üst sınırında indirim yapılırken, içerik ve uygulama bağlamında ceza limitlerinin olabildiğince arttırıldığını dile getiren Kılıç, "Demokrasiye karşı işlenen suçlar TC rejiminin parlamenter, demokratik rejim olduğu gerçeğine karşı işlenen suçlar, ekonomik suçlar ve temiz topluma giden yolu karartmaya dönük suçlar konusunda hiç kimsenin AK Parti hükümeti döneminde verilen mücadeleyi eleştirmek ve kınamak hakkı yoktur diye düşünüyorum. Bizden önce bankaları hortumlayan, şike ve teşvik priminin suç olmadığı, bir banka kuranın bir medya kurumunu ele geçirenin her türlü ekonomik suça bulaştığı bir Türkiye vardı. Bütün bunlara karşı mücadele AK Parti hükümetleri döneminde verildi. En büyük haksızlık olarak gördüğüm bindirmelerden biri de şu; kanunda değişiklik yapıldı. Bu yol olacak ve buradan hareketle ergenekon ve balyoz gibi demokrasiye karşı işlendiği iddia edilen suçlara yönelik davalarla ilgili bir takım kolaylaşlaştırıcı düzenlemelere gidilecek. Bunlar kesinlikle iftira. Böyle bir şeyin olabilmesi mümkün değil. Bizim böyle bir taahhütümüz yok. Orada uygulanan kanunlar yeni çıkmış kanunlar değil. Senelerdir uygulamada olan kanunlar ve senelerdir yürürlükte olan kanunlar" diye konuştu.

    Bakan Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "Değişik zamanlarda kenarından köşesinden farklı kişilere ve olaylara uygulanmış olan kanunlar, Türk Ceza Kanunu'nun genel hükümleri, demokrasinin kendisini müdafaa rejimidir. Onları yeniden değiştirmenin gereği yok. Tutukluluk süreleri kısalacak mı gibi yaklaşımlar geliştirildi. 31 Aralık 2010 tarihi itibariyle yeni kanun yürürlülüğe girdi (tutukluluk sürelerini kısaltan kanun) ne oldu, medyası muhalefeti birden tutukluluk süresini 10 yıla indirdik diye bize yüklendi. Aynı medya ve muhalefet tutukluluk süresini 3 yıla indirilmesiyle ilgili kanun teklifi veriyor. Tutukluluk süreleri ile ilgili son düzenleme bu yılın başında yürürlüğe girmiştir. Yargıtay gereğini yapmadığından dolayı kritik dosyaları karara bağlamadığından dolayı yüzlerce sakıncalı isim sokağa salınmıştır. Bunların faturası da AK Parti'ye çıkarılmıştır. Biz yeniden benzer bir hatanın içinde olmayız."

    Bakan Kılıç, Türkiye Futbol Federasyonu'nun (TFF) talimatnamesinin 58. maddesiyle ilgili olarak basında çıkan haberleri de değerlendirerek, "Ben 58. madde değiştirilsin demedim. Kişisel kanaatimin 'şahısların eylemlerinden dolayı tüzel kişileri cezalandırmamak' yönünde olduğunu söyledim. Maalesef spor sayfalarında bu konu maddenin değiştirilmesi yönünde görüş açıkladığım şeklinde ele alındı. Bu yanlış bir yaklaşımdır. İnsanların beyanatlarını söyledikleriyle değerlendirmek lazım. 58 madde bir kanun metni değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ve hükümetin gündemine gelecek de değildir. TFF'nin talimatnamesinin 58. maddesidir. TFF özerk bir kurumdur ve bakanlığıma bağlı değildir. Bizimle bu kadar ilişkilendirilmesini doğru bulmuyorum" diye konuştu.

    "Samsunsporluyum"

    Bakan Suat Kılıç, Fenerbahçeli olup almadığının sorulması üzerine ise, "Hayatımın hiçbir döneminde Fenerbahçeli olmadım. Türkiye'de futbolu takip eden herkes Fenerbahçeli olmadığımı biliyordur. Ben iyi bir Samsunsporlu'yum. İlla 4 büyük takımdan birini tutman gerekir derlerse, benim tercihim orada da Fenerbahçelilik noktasında olmadı. Fenerbahçeli olmak da olmamak da ayıp değil. Mühim olan eylem ve işlerinde doğru davranıp davranamadıklarıdır" şeklinde yanıtlayarak sözlerini tamamladı.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow