hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    'Balyoz' davasında tahliye taleplerine ret

    Balyoz davasında tahliye taleplerine ret
    expand

    İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, "Balyoz Planı" davasının 162 sanığının tutukluluk hallerinin kaldırılması yönündeki taleplerini oy çokluğuyla reddetti.

    İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, "Balyoz Planı" davasında 162 sanığın tutukluluk hallerinin kaldırılması yönündeki taleplerini inceledi.

    Mahkeme heyeti, oy çokluğuyla taleplerin reddine karar verdi.

    Hastanedeki tedavisi nedeniyle hakkında çıkarılan yakalama emri uygulanamayan eski Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Ergin Saygun'un, yakalama kararının kaldırılmasına ilişkin talep de mahkeme heyetince reddedildi.

    "Balyoz Planı" davası kapsamında 162 sanığa ilişkin "tutukluluk halinin kaldırılması" yönünde yapılan itirazları oy çokluğuyla reddeden 11. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, verilen kararlara muhalefet şerhi koyan Heyet Başkanı Şeref Akçay'a, "ihsası rey" uyarısında bulundu.

    "İhsası rey" uyarısı

    İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, dava kapsamında tutuklu bulunan bir kısım sanıklarla ilgili yargılamanın yapıldığı 10. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edildiğini, mahkemenin, tutuklama ve tutukluluk hali inceleme kararlarında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, herhangi bir isabetsizliğin olmadığı gerekçesiyle itirazları incelenmek üzere bir üst mahkemeye gönderdiğini anımsattı.

    Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve emekli Orgeneral Şükrü Sarıışık ile Korgeneral Nejat Bek ve Tümamiral Kadir Sağdıç'ın da aralarında bulunduğu 162 sanık ve hastanede tedavisi sürdüğü için yakalama emriyle ilgili henüz işlem yapılmayan emekli Orgeneral Ergin Saygun için çeşitli tarihlerde yapılan itirazların incelendiğini kaydeden heyet kararında, cumhuriyet savcılığının da sanıkların tutukluluk hallerinin devamı yönünde görüş belirttiğini ifade etti.

    Ceza Usul Yasası bakımından tutuklama koşullarına yönelik teorik değerlendirme ile önceki kararlarda yer alan muhalefet şerhinde ileri sürülen hususların nazara alınıp değerlendirme yapıldığını bildiren mahkeme heyeti kararında, tutuklamaya başvurmada haklı olunup olunmadığının mahkeme sonunda anlaşılacağı ve buna karşılık tutuklanan kişinin sonuçta beraat etmesi ihtimalinin daima mümkün olduğu gerekçeleriyle, söz konusu tedbirlere başvurulmasında ancak görünüşte haklılıkla yetinmek zorunluluğu olduğunu dile getirdi.

    Ulaşılmak istenen amaç ile uygulanacak olan emniyet tedbiri arasında bir orantı bulunması gerektiğini, Anayasa'nın orantılılık ilkesinin de bunu gerektirdiği belirtilen kararda, "Bu orantı da, tutuklanan ya da tutukluluğunun devamına karar verilenin üzerine atılı suç için ceza kanununda ön görülen yaptırımın alt ve üst sınırları dikkate alınarak, tutuklanmadan beklenen delillerin karartılmaması, delillerin ortaya konulmasına etki edilmemesi, delillerin değiştirilmesinin engellenmesi gibi ulaşılmak istenen amaçlar arasında kurulacaktır" görüşüne yer verildi.

    Bir süre önce sanıkların tutukluluklarının kaldırılmasına yönelik itirazları reddeden mahkeme heyetine, Heyet Başkanı Şeref Akçay'ın bazı gerekçeler öne sürerek, "muhalefet şerhi" koyduğu hatırlatılan kararda, Başkan Akçay'ın "atılı suçun CMK'nın 100. maddesinde belirtilen katalog suçlardan olması, kişilerin mutlaka tutuklanması manasına gelmemektedir" dediği ve ceza usul sisteminde öteden beri benimsenen "ihtiyarilik sistemi" gereği tutukluluğun zaten mahkemenin ihtiyarında olduğunu kaydedildi.

    Mahkeme Başkanı Akçay'ın, muhalefet şerhinde tekrarladığı "sanıkların eylemlerini devam ettirecek herhangi bir faaliyette bulunmadıkları" gerekçesiyle tutukluluğun devamına yönelik gerekli koşulun bulunmadığına işaret ettiği kaydedilen kararda, şu görüşler dile getirildi:

    "Tutuklama koşullarının yer aldığı CMK'nın 100. maddesinde öncelikle bahsedilen kavram, atılı suç yönünde tutuklanma kararına dayanak olmak üzere 'kuvvetli şüphe'dir. Maddede sözü edilen tutukluluk koşulu yönünden aranması gereken ana ilke, mahkememizin önüne gelen tutukluluk inceleme konulu itirazlar ve genel olarak tüm tutuklama kararı ile incelemeler bakımından şüpheli veya sanıklar yönünden atılı suç nazara alınarak kamu davası açılmışsa dava dosyası da, soruşturma safhasındaysa soruşturma dosyasında 'kuvvetli şüphe'nin bulunup bulunmadığıdır.

    Aksine bir yöntem benimsenerek yargılama sırasında kamu davasının açıldığı mahkemece değerlendirmesi yapılması gerekecek nitelikte olan, 'sanıklar yönünden 5-7 Mart 2003 tarihinden sonra atılı suça dair faaliyette bulunduklarına yönelik delil elde edilmemiş olması' gibi argümanla tutukluluk incelemesi yapılamaz.

    Böylesi bir yöntem benimsenmesi, bu görüşü savunan hakim bakımından ihsası rey oluşturur. Yani tutukluluk incelemesinde kamu davasının esası hakkında görüşünün açıkça beyan edilmesi özelliği taşır. Diğer yandan tutukluluğun devamına karar verilen bir mahkemenin bu kararına yapılan itirazı incelemekte olan mahkeme de diğer mahkemenin yargılamakta olduğu kamu davası ile ilgili davanın esası hakkında görüşünü, yargılamayı yapan mahkemenin yetki sahasına girerek, onun yerine geçerek, netice hüküm olacak biçimde değerlendirme yapıp açıklayamaz. İnceleme yapan mahkemenin yetkisi, tutukluluğa ilişkin Ceza Usul Yasası hükümleri ile sınırlıdır."

    Yine Başkan Akçay'ın, "29 duruşma yapılmasına rağmen delillerin henüz toplanmamış olması ve aksine sanık avukatlarının bazı delillerin toplanmasına ilişkin taleplerinin tümünün reddedildiği" yönündeki görüşüne dikkat çeken mahkeme heyeti kararında, "Balyoz Planı" davasının da 6 Temmuz 2010 tarihinde açıldığını, Aralık 2010 tarihinde Gölcük Donanma Komutanlığından yeni delillerin elde edildiği belirtilerek, delillerin tamamen toplandığından söz edilemeyeceği ve yeni delillerin elde edilip dosya içerisine dahil edildiğinin de açıkça anlaşıldığı, davada tanıkların henüz dinlenilmediği anlatıldı.

    Mahkeme heyetinin kararında, nöbetçi mahkeme ve 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 9 kararında tutukluluk sebepleriyle ilgili yeterli gerekçelerin yazılı olduğu ve kararlarda istikrarlı uygulamaların sürdüğü de belirtildi.

    Hanefi Avcı kararına gerekçe için, 'ihsası rey' oluşturma olasılığı

    Daha önce verilen kararlarla ilgili, mahkeme heyetinin kararında, şu ifadeler kullanıldı:

    "Ne var ki, muhalefet görüşünü savunan Başkan Şeref Akçay tarafından mahkememizin nöbetçi hakimliğince verilen tutuklulukla ilgili kararlara itirazlarla ilgili öteden beri benimsenen uygulama sürdürülürken, özellikle şüpheli Hanefi Avcı hakkında mahkememizin 29 Mart 2011 tarihli kararında ve Balyoz dava dosyalarında, 'ihsası rey' oluşturma ihtimali taşıyabilecek şekilde gerekçe yazmak için tercih ettiği bu uygulamadan, nöbetçi hakimliğimizce, hakkında tutuklama kararı verilen ve tutukluluklarının devamına karar verilen kararlara ilişkin itiraz eden şüpheli, sanıkların da faydalandırılması, 'hukukun herkese lazım olduğu' temel düsturundan hareketle bir zorunluluk taşıdığı açıktır."

    Türkiye'de Anayasa ve kanunların objektif, genel, kişiye özgü olmayan ve herkes için eşit mesafede düzenlemeler içerdiği, evrensel ilkelerin esas alındığı, mahkemelerin de bu ilkelere göre yürürlüğe konan yasaları uyguladığı belirtilen kararda, "Sanıkların özel durum ve görevlerinden kaynaklanan 'kendine özgü' hali dikkate alıp tutuklanma kararı verilemeyeceğini ileri sürmek, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki mahkemelerde yargılanan ve hakkında tutuklama kararı verilen sanıkların, şüphelilerin mahkemeler önünde eşit olmadıkları sonucunu akla getirebilir. Bu sonuç ise temel insan haklarından olan 'kanunların herkese eşit uygulanması' ilkesine ve hukuk devletine inananlarca kabul edilemez" denildi.

    Sanıkların tutuklama koşulları açısından bir değişikliğin bulunmadığını göz önüne alan heyet kararında, üzerlerine atılı suçun önemi, suç için öngörülen ceza süresi, suçun vahamet arz eden niteliği, dosyadaki plan seminerine ve çeşitli isimlerdeki planlara ait yazılı ve ses kayıtları, sanık Süha Tanyeri'den ele geçirilen el yazısı notları, soruşturma dosyası ile Gölcük Donanma Komutanlığından elde edilen belgelere ilişkin soruşturma dosyası, dosyadaki delil durumu, bilirkişi raporları, dijital materyaller ve diğer ses kayıtlarını dikkate alarak, tüm sanıklar hakkında suç şüphesinin var olduğunu, ayrıca sanıkların delilleri karartma ve yeni delil elde edilmesine engel olma tehlikesinin bulunduğunu ve adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağının anlaşıldığını dile getirdi.

    Heyet, tüm bu sebeplerle bir kısım sanıklar açısından 11 Mart tarihli tutukluluk halinin devamı ile bir kısım sanıklar açısından 25 Mart'taki duruşmada verilen tutukluluk hallerinin devamı kararları ile sanık Ergin Saygun'un yakalama emrinin kaldırılması ve 7 Nisandaki duruşmada tutuklanmasına karar verilen sanık Murat Ataç'ın tutukluluğu kararına yapılan itirazları oy çokluğuyla reddetti.

    Bu karara mahkeme başkanı Şeref Akçay, 14 sayfalık muhalefet şerhiyle muhalif kaldı.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow