hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Sanat felsefesi üzerine Özgür Uçkan'la söyleşiler

    Sanat felsefesi üzerine Özgür Uçkanla söyleşiler
    expand

    Aktivist ve Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Özgür Uçkan’la sanat felsefesi konuşmaları "Kant ve Schiller" ile devam ediyor.

    İki haftada bir Cumartesi günleri gerçekleşecek olan Sanat Felsefesi konuşmalarının ilk bölümü  Sokrates, Platon ve Aristoteles’in önermelerinin günümüze uzanan izdüşümlerini inceliyor.
    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Aktivist ve Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Özgür Uçkan bu konuşma serisinin, sanat felsefesinin belli başlı teorilerini sanatın bugünü ve geleceğiyle bağlantılamaya ve onları bu bağlamda yeniden okumaya odaklandığını vurgulayarak şunları dile getirdi: "Çünkü, geçtiğimiz dönem, sanat ve felsefe arasındaki bağın zayıflamaya yüz tuttuğu, hatta sanatın teoriden uzaklaşarak neredeyse endüstriyelleştiği, belli prototiplerin tekrarına dönüştüğü ve atıl hale gelen sanat kurumsallaşmasının kadük ideolojilerinin boyunduruğuna girdiği bir süreyi işaretlemektedir. Sanatın teoriyle, felsefeyle, politikayla olan asli ilişkisini yeniden düşünmenin zamanıdır... ''

    6 Ekim 2012'de "Sokrates, Platon, Aristoteles: Sanat bugün nerede duruyor?" temasıyla açılan konuşma dizisinin takvimi şöyle:

    Kant ve Schiller: Yargı Yetisi, Oyun, Terapi, Politika ve Sanat  -  20 Ekim 2012

    Saf akıl ile pratik akılı, bilme ve arzulamayı birbirine bağlayan Yargı Yetisi, özgürlük ve güzelliğin temeli kurar. Sanatı “hayal gücünün özgür oyunu”nun ürünü; güzel olanı, ilgi, çıkar, yarar, fayda kavramlarından tamamen bağımsız, nesneyle aramızda doğrudan bir bağın kurulduğu bir algılamanın sonucu olarak konumlayan Kant, bugünün sanat eserine dair ne düşünürdü? Yargı yetisinden türettiği “oyun itisi”ni, sanatın temeline yerleştiren, oyun, ütopya, politika, bilgi, terapi ve sanat arasında ilişki kuran Schiller, sanatın geleceğini de düşünüyor olabilir mi?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Hegel: Sanat yeniden doğmak için mi öldü?  - 3 Kasım 2012

    Giderek duyumlanabilir olandan, yani kökensel olarak estetik olandan uzaklaşmasıyla karakterize ettiği sanatın, tıpkı tarih gibi öleceğini öngören Hegel, ne demek istemektedir? “Temsiliyetçi-olmayan bir etkinlik” olarak sanat, kavram-öncesi, akıl-öncesi, bu yüzden de dil-öncesi olan sanat, belki asıl hakikatini tam da bu niteliklerinde bulmaktadır? Belki de sanat, tıpkı tarihin logos’tan daha fazla olduğu için yaşamaya devam etmesi gibi, insanlığın kaybetmeye yüz tuttuğu bir hakikati dili de aşarak insanlığın geleceğine taşımaktadır...

    Schopenhauer, Kierkegaard, Nietzsche: Varoluşsal Durum, Sanat ve Muhalefet  -  17 Kasım 2012

    İrade’den kurtulmak için sanatı bir bilme biçimi, hatta bir “tedavi pratiği” haline getiren Schopenhauer, sanatın özneye irade-siz bir bilme gücü bahşettiğini söylerken, Fluxus’u haber vermiştir; ama belki Fluxus’un habercisi olduğu bir geleceği de sezdirmiştir. “Öznelliğin hakikati” ve “hakikatin öznelliği” arasında bir “varoluş durumu” olarak sanat, Kierkegaard’ın, imkanın gerçeklik üzerinde baskın çıktığı estetik teorisinde, ironi, kuşku ve tutkunun nihilist gücünü temsil eder; ve bu da, özellikle toplama kampları ve atom bombasından beri, hala bize oldukça tanıdık gelmektedir. “Sanat başlangıçta da vardı, sonunda da olacak” diyen Nietzsche, başlangıçta sanat olmasaydı, yorumlamak, bilmek ve tanımak da mümkün olmazdı, sonunda da insan itilerinin güzelleşmesi olarak üst-insan bir sanat eseri olacak, demek ister. Onun için, sanat insanın biçim yaratmak ile ilgili ilkel itisinin ifadesi olarak, hayatı meşrulaştıran en önemli etkendir. Sanatın hayatla ilişkisi hala en önemli sorunsallarımızdan biri olmaya devam etmektedir. Şu sözler bugün için de geçerli değil midir? “Gösteri bir satranç oyununa, bir burjuva entrikasına dönüşmüştür; retorik diyaloga üstün gelmeye başlamıştır; müzik ruhu ortadan kaybolmuştur; sıradan insan sahneye çıkmıştır”...

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Heidegger: Techne / Poiesis, Sanat ve Teknoloji  -  1 Aralık 2012

    Sanatın teknik (yapmak, kılmak, eylemek) ile kurduğu çok eski ilişkinin yeniden canlandırılması; “teknolojik kuşatma”yı boşa çıkaracak bir poiesis (sanat ve yapım) ve techné (teknik) ilişkisi... Heidegger için sanatın fenomenolojik hakikati budur. O, sanatı, araçsal aklın şiddet yüklü alanından çok “şeyleri yapma tarzı” olarak techné kavramına bağlar. Techné kökeninde poiesis'e bağlıdır - hakikate ulaşmak için yapmak / üretmek / ortaya çıkarmak gerekir. Modern zamanlarda meta üretimine indirgenen teknolojiyle giderek daha da kuşatıldığımız bir çağda, belki de sanat, teknoloji de özgürleştirmenin imkanlarını sunmaktadır. Çünkü sanat yanlızca güzellik ve haz ile ilişkili değildir: "Sanat daha ziyade varlıkların varlığının ifşaatıdır"... Bütün büyük sanat eserlerinde, "varlıkların örtüsünün açılmasına dair… bir değişim" vardır: sıradan olanı aydınlatır, bizi bir zaman için sıradan olandan koparır ve başka bir dünyaya atar, veya tüm dünya görümüzü değiştirir. Bugün yeniden hatırlamamız gereken bir şey var: “sanat eseri, hakikat o eserde vuku buluyorsa sanat eseridir”...

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Negri, Nancy, Zizek, Badiou: Sanat Felsefesi Tarihinden Sanatın Geleceğine  - 15 Aralık 2012

    Çağdaş felsefenin verimli uç-ları sanata, sanat felsefesine nasıl bakar? Sokrates, Platon, Aristoteles, Kant, Nietzsche, Heidegger... olmadan Negri, Nancy, Zizek, Badiou gibi filozofları düşünmek imkansızdır. Onlar da sanatı felsefe tarihine başvurmadan olmadan düşünmezler zaten. O yüzden bu çağdaşlarımızla sanat felsefesi arasında gel-gitler yapacak bir okuma, sanatın bugününe ve geleceğine dair verimli sorular sormamızı mümkün kılabilir...

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Hacktivizm, Internet, Teknoloji ve Sanat: Hack the Art  -   29 Aralık 2012

    Sanat, iletişim devrimi yaratan ağ ve bilgi teknolojilerinin sanat için sundukları imkanlarla en başından beri ilgilendi ve bir çok öncü sanatçı bu yeni alanda işler üretmeye, bu teknolojiler geniş kesimlere yayılmadan önce başladılar.

    Bir çok terimle karşılansa da ağ üzerinde sanat yapmak anlamını taşıyan “ağ sanatı” (net art) ve sanat ortamı olarak elektronik iletişim ortamlarının kullanımını ifade eden “yeni medya sanatı” (new media art) terimleri öne çıkıyor. Performans sanatçısı Marina Abromovic’in öngörüsü gerçekleşiyor sanki: “21. Yüzyılda sanat nesnesiz olacak. Nesneler aslında izleyici ile sanatçının niyetleri arasında birer engel. İzleyici ve sanatçı arasındaki dolaysız enerji alışverişi için nesneler aradan çekilmek zorunda.” Bu yüzyıl başında sanat giderek “makinedeki hayalet” haline geliyor, sanatçı da bir tür “ağ göçebesi”. Hacktivizmden yeni sanat kurumsallaşmalarına, pazarlama ile sanatı birbirine çarpan reklam kırıcı işlerden saygın müzeleri mediatize eden müdahalelere, performans sanatından gözetim karşıtı müdahalelere, internet ve ağ teknolojileri bundan böyle sanatın ayrıcalıklı mecralarından biri olmaya devam edecek gibi görünüyor.

    Özgür Uçkan'la Sanat Felsefesi konuşmaları 14:30 ile17:30 saatleri arasında The Empire Project’in oditoryumunda gerçekleşecek olup, ilgili herkese açık. 

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow