hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Black Mirror: İğneyi de çuvaldızı da kendimize...

    Black Mirror: İğneyi de çuvaldızı da kendimize...
    expand

    2011'i kapatırken İngiltere'de yayınlanmaya başlayan bir dizinin adını pek sık duyar olduk. İstedik ki başkaları da bu dizinin adını duysun hatta duymakla kalmasın izlesin. Çünkü Black Mirror izlediğiniz en rahatsız edici ama en güzel dizilerden biri olmaya aday.

    Sinema ve TV dizileri konusundaki fikirlerine çok güvendiğim bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine harekete geçirdi beni Black Mirror.

    (Anketlerin 'Bizi nereden duydunuz?' sorusunun çoktan seçmeli şıkkı E) Arkadaş tavsiyesi'ni  işaretler gibi oldum biraz ama önemlidir o arkadaş tavsiyeleri)

    İngiltere'de geçtiğimiz Aralık ayında Channel 4'da yayınlandıktan sonra başka ülkelerde de (İspanya'da TNT'de vb) yayınlanmaya başlayan bu 3 bölümlük dizi, her bölüm farklı bir konuyu işliyor ve de 'insanı' ele alış biçimi açısından alkışı fena halde hak ediyor.  Tabii dizinin yaratıcısı Charlie Brooker'ı da anmadan geçmemek gerekiyor. Brooker'ın daha önce E4 için yaptığı Dead Set, kendisine BAFTA adaylığı gertirmişti.

    İlk bölümün daha ilk dakikasında Prenses Susannah'yı kaçıran biri ya da birilerinin Başbakan'dan ilginç talebi karşısında donup kalıyoruz. Bölümün konusunu birilerine anlatırken bile sesimizi alçaltarak anlatmamıza sebep olan bir talep bu: Canlı yayında tüm kanallarda Başbakan'ın bir domuzla ilişkiye girmesinin gösterilmesini istiyor prensesi kaçıran. Başbakan'ın bu talebi duyar duymaz döndüğü adamları var var olmasına ama bu videonun virüs gibi yayıldığı sosyal medya siteleri, haber yasağını delmeye dünden razı tv kanalları da var.  B planı için harekete geçen Başbakan'ın adamları, haber yapıp voleyi vurma derdindeki hırslı haberci, sosyal medya hesaplarından güç alan milyonlarca kullanıcI önüne geçilemez bu kaosu yaratıyor ve olaylar gelişiyor.

    İkinci bölümde ise; yakın bir gelecekte enerji üretmek için (tam olarak neden olduğu meçhul) pedal çevirip puan (aslen para) kazanan insanların tek çıkışının yetenek yarışmaları olduğu bir dünyayla yüzleşiyoruz. Ve eline fırsat geçtiğinde her 'ahkam kesenin'  nasıl da hakkında ahkam kesilene dönüştüğüne.

    Üçüncü bölümde ise; biraz daha ilişkilere odaklanıyoruz. Teknolojinin geldiği son noktadayız ve eşimizle dostumuzla konuşmalarımızın, iş görüşmemizin her saniyesini kaydedip sonra izleyebiliyor ve bunları takiben paranoyakça teoriler kurabiliyoruz. İşte bu noktada aklımıza düşen bir şüphenin bize neler yaptıracağı da Black Mirror'ın 3. bölümün konusu olarak özetlenebilir.

    Black Mirror, her 3 bölümde de 'insan olmak' üzerine öyle şeyler söylüyor ki, Sadece 3 bölüm mü? diyenler birkaç bölüm daha olsaydı izlemeye dayanamayabilirler mi bilemiyorum. Teknolojinin insan için en büyük tehditlerden biri olduğunu ama bunun da ancak insan isterse olduğunu görüyoruz. Sonra düşünüyoruz ve birden kendimizi herkese Black Mirror'I izledin mi? sorusunu sorarken görüyoruz. Black Mirror'ı izlediniz mi?
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow