hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Ve Evren resmen sanık!

    Ve Evren resmen sanık
    expand

    12 Eylül askeri darbesine ilişkin olarak dönemin Genelkurmay Başkanı ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile Emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya hakkında hazırlanan iddianame, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 12 Eylül askeri darbesine ilişkin dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile Emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın şüpheli olarak yer aldığı iddianameyi kabul etti.

    Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Hüseyin Görüşen'in basın sözcüsü sıfatıyla verdiği bilgiye göre, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, iddianame üzerindeki incelemesini tamamlayarak, iddianamenin kabulüne karar verdi.

    İddianamede, dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya sanık olarak yer alıyor.

    İddianamede, Evren ve Şahinkaya'nın, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Devlet Kuvvetleri Aleyhinde Cürümler"e ilişkin 146. maddesi ile 80. maddesi uyarınca "ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına" çarptırılmaları isteniyor.

    12 Eylül askeri darbesine ilişkin olarak hazırlanan iddianamede, 12 Eylül Döneminin 2. Ordu Komutanı Bedrettin Demirel'in 1987'de verdiği bir mülakattaki, "12 Eylül'ün geç yapıldığına inanıyorum. Arkadaşlarımın çoğu 'Tam olgunlaşsın, millet tarafından tasvip edilsin' dediler. Bana kalsaydı en az bir yıl önceden yapardım" sözleri aktarılarak, "Bu sözlerden, şüphelilerin darbe yapmaya yaklaşık bir yıl önceden karar verdikleri, yapılacak askeri darbenin halkın gözünde meşru görülebilmesi için terör ve anarşi olaylarının üzerine bilerek gitmedikleri, şüphelilerin darbe yapmak için bir yıl şartların olgunlaşmasını bekledikleri, darbe için fırsat kolladıkları anlaşılmaktadır" denildi.

    İddianamede, "askeri darbe yönetimince gözaltında ve cezaevlerinde uygulanan işkencelere ilişkin olarak işkence mağdurlarının beyanlarına" yer verildi.

    Buna dair başlık altında, bazı kişilerin, konuyla ilgili olarak basın-yayın organlarına verdiği demeçlerden alıntılar yapıldı, bazı kişilerin ise soruşturma sürecinde savcılığa müşteki olarak verdiği ifadeler aktarıldı.

    Bu kişiler arasında, eski BBP Genel Başkanı merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile Nimet Tanrıkulu, Namık Kemal Zeybek, İbrahim Ünal, Yaşar Yıldırım, Celalettin Can, 12 Eylül döneminde idam edilen Erdal Eren'in amcasının oğlu Gökhan Eren, Yaşar Okuyan, Emek Partisi Genel Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Yalçıner, eski Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Mahir Kadir Damatlar, Oğuzhan Müftüoğlu, Yılma Durak, İbrahim Ünal, Selim Dindar, Orhan Miroğlu, Abdurrahman Yücel, Mustafa Kahya, Yılmaz Kızılırmak, Yener Turan, Reşat Keskin, Metin Terzi, Cumhur Yavuz ve Osman Başer yer aldı.

    12 Eylül Döneminin 2. Ordu Komutanı Bedrettin Demirel'in, 5 Temmuz 1987'de Milliyet Gazetesinden Yener Süsoy'a verdiği mülakattaki, "12 Eylül'ün geç yapıldığına inanıyorum. Arkadaşlarımın çoğu 'Tam olgunlaşsın, millet tarafından tasvip edilsin' dediler. Bana kalsaydı en az bir yıl önceden yapardım. Bir yıl çok kan aktı" sözlerine dikkat  ekilerek, "Bu sözlerden, şüphelilerin darbe yapmaya yaklaşık bir yıl önceden karar verdikleri, yapılacak askeri darbenin halkın gözünde meşru görülebilmesi için terör ve anarşi olaylarının üzerine bilerek gitmedikleri,  şüphelilerin darbe yapmak için bir yıl şartların olgunlaşmasını bekledikleri, darbe için fırsat kolladıkları  anlaşılmaktadır" denildi.

    Sanık Evren'in sözleri

    İddianamede, "12 Eylül askeri darbesinin baş sorumlusu şüpheli Kenan Evren"in 1 Mart 2006'da Kanal D'deki Genç Bakış programındaki şu sözlerine de bir kitaptan alıntılanarak, yer verildi:

    "Yahu sorsanıza... İşkenceyi sorsanıza. Asıl bunları sormanız lazım. Evet itiraf ediyorum. Hapishanelerde işkencelere engel olamadık. Birçok insan bu yüzden sakat kaldı, öldü. O kadar rica ettik. Yapmayın filan diye. Ama bizi dinlemediler. O gardiyanlar yok mu; ah o gardiyanlar... Onlar yapıyorlardı. Çünkü 12 Eylül'den önce seslerini çıkaramıyorlardı. Mahkumlar hep onları dövüyorlardı. 12 Eylül olunca başlarına teğmenler falan diktik. Fırsat ellerine geçince gardiyanlar da ne yapsınlar? İşkence yaptılar. Fena muamelede bulundular. Çok rica ettik, yapmayın falan dediysek de maalesef dinletemedik, bu müessif olaylar oldu."

    12 Eylül askeri darbe dönemindeki gözaltı merkezleri ve cezaevlerinde uygulanan işkence yöntemlerinin tek tek sıralandığı iddianamede, darbeyle birlikte gözaltı işlemlerinde delil elde etme yöntemi olarak ifade, istenilen ifadeyi vermeyenler için ise işkencenin tek yöntem olarak benimsendiği belirtildi.

    Gözaltına alınan ya da yakalanan kişiler sağ görüşlüyseler sol görüşlü polis ve askerlerden oluşturulan işkence ekipleri, sol görüşlüyseler sağ görüşlü polis ve askerden oluşturulan işkenceci ekipler tarafından sorgulara tabi tutuldukları aktarılan iddianamede, gözaltında ve cezaevinde keyfi ve sistematik işkencenin olduğu, cezaevlerinde "eğitim" adı altında bir kısım hareketler ve marşların mahkumlara psikolojik baskı ve işkence yöntemi olarak kullanıldığı anlatıldı.

    Sistematik işkencenin merkezleri

    Diyarbakır Askeri Cezaevi ile Mamak Askeri Cezaevinin, sistematik işkencenin merkezi haline getirildiği belirtilen iddianamede, Ankara Emniyet Müdürlüğündeki DAL'ın (Derin Araştırma Laboratuvarı), Adıyaman'da Pirin Palas Hapishanesinin ve İstanbul Gayrettepe'nin öne çıkan işkence merkezlerinden olduğu vurgulandı. İddianamede, "Sayılan bu yerler öne çıkmakla birlikte, ülkede tüm gözaltı ve cezaevlerinin o dönemde bu şekilde kullanıldığı ortaya çıkmaktadır" denildi.

    Diyarbakır Cezaevinde İç Güvenlik Komutanı Esat Oktay Yıldıran, Mamak Askeri Cezaevinde ise İç Güvenlik Komutanı Raci Tetik'in bulunduğu ve işkence emirlerini verdikleri ifade edilen iddianamede, Ankara Emniyeti'nde ise polis amirleri Zeki Kaman ve Dürüst Oktay'ın işkence uygulamalarında öne çıktığı bildirildi.

    191 kişi öldü

    İddianamede, "12 Eylül askeri darbesinin ardından cezaevleri ve gözaltı merkezlerinde insanlık dışı uygulamaların sonucunda ölümler meydana geldi. 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile yönetimin şeklen de olsa sivillere devredildiği 1983'e kadar gözaltı ve cezaevinde ölenlerin toplam sayısı 191 kişiydi. Bunlardan 5'i cezaevinde açlık grevinde, 1 tanesi de işkence sonucunda hastalanıp ölmüştü. Sadece 12 Eylül 1980 tarihiyle 31 Aralık 1980 tarihi arasında cezaevinde ölenlerin sayısı 43 kişiydi" ifadeleri yer aldı.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow