hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    "Vatandaş patlamanın sebebini bilmek ister"

    Vatandaş patlamanın sebebini bilmek ister
    expand

    TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, "Uludere'de ne olduğunu anlamak, Afyon'daki patlamanın arka planını, sebeplerini öğrenmek, sorumlularını bilmek ister vatandaş... Susmak da istemez. Ne darbe dönemlerindeki gibi atanmışların, ne de kendi oyuyla seçilenlerin onu susturmasını hiç istemez" diye konuştu.

    TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, "Uludere'de ne olduğunu anlamak, Afyon'daki patlamanın arka planını, sebeplerini öğrenmek, sorumlularını bilmek ister vatandaş... Susmak da istemez. Ne darbe
    dönemlerindeki gibi atanmışların, ne de kendi oyuyla seçilenlerin onu susturmasını hiç istemez" diye konuştu.

    TÜSİAD YİK toplantısında Boyner, uzun zamandır günlük gündemde terör eylemleri, bunların neden olduğu ölümler, bağrı yanan aileler ve ortak üzüntülerin olduğunu anlattı.

    Daha önceleri bilmedikleri ya da bu denli su üstüne çıkmayan karamsar ve kötü bir iklimin ve ona bağlı keskin bir ayrışmanın ortalığı kuşatmaya çalıştığına işaret eden Boyner, bunun hayra yorulacak bir gelişme olmadığını
    söyledi.

    Böyle bir ortamda vatandaşlar olarak siyaset alanının bir kez daha, önceki on yıllarda tanık oldukları türden bir kutuplaşma içine çekilmesinden rahatsız olduklarını dile getiren Boyner, partilerin birbirleriyle konuşmak bir
    yana birbirlerine bile konuşmadıkları bir tavrı benimsemelerinden kaygılı olduklarını ifade etti.

    TÜSİAD Başkanı Boyner, şöyle devam etti:

    "Buyurganlığın bir kez daha ülkemizdeki idare anlayışına hakim olmasından ürküyoruz. Tüm bunlar bizi sorunlarımıza ortak çözümler bulma imkanlarından uzaklaştırıyor. Bunun da ötesinde gene geçmişte tanık olduğumuz gibi siyasetçilerimizin söyleminin aşırı sertleşmesinden geçmişin tatsız deneyimleri ışığında derin bir üzüntü duyuyoruz.

    O zaman kendimize soruyoruz ister istemez. Bu karabasan gibi tarihin tekerrür etmesine sebep olan nedir? Buna neden izin veriyoruz? Her seferinde sertlik, kutuplaşma, nefret, düşmanlaşma bizi toplumsal, siyasal, ekonomik kazanımlarımızdan uzaklaştırıyor. Kazandığımız alanı kaybediyoruz."

    Ümit Boyner şöyle konuştu:

    "Bizler vatandaşız. Devletimiz bizim için var. Ya da öyle olmalı. 21. Yüzyılda, modern, gelişmiş bir toplumun bireyi devletle ilişkilerini haklar ve özgürlükler üzerinden kurar. Olayları sorgular, haklarını arar; kendisine önemli olayların akabinde düzgün, anlaşılır, şeffaf açıklamalar yapılmasını bekler. Ocaklara ateş düştüğünde bunda kimin sorumluluğu varsa öğrenmek, o sorumluların layık oldukları cezayı aldıklarından emin olmak ister."

    Devletin vatandaşına saygısının bir ölçüsünün de vatandaşa karşı işlenmiş suçların, kabahatlerin, yanlışların en kısa sürede ortaya çıkarılması olduğunu kaydeden Ümit Boyner, "Uludere'de ne olduğunu anlamak, Afyon'daki patlamanın arka planını, sebeplerini öğrenmek, bunların sorumlularını bilmek ister vatandaş. Susmak da istemez. Ne darbe dönemlerindeki gibi atanmışların, ne de kendi oyuyla seçilenlerin onu susturmasını hiç istemez" diye konuştu.

    TÜSİAD Başkanı Boyner, "Vatandaşların taleplerinin sindirilmesi kabul edilemez. Sindirmek zorunda bırakıldığı, sessiz kalmaya zorlandığı takdirde ise devletle toplum ilişkisi vatandaşlık kavramıyla tanımlanmıyor demektir. Demokrasilerde işler böyle yürümez, yürüyemez. Biz bunu kabul edemeyiz. Tıpkı koca bir toplumun terörizme teslim olmasını, terörden beslenen bir örgütün tuzağına çekilmesini, terörizmin yarattığı ortamda toplumsal dokumuzun, bizi biz yapan kardeşlik bağlarının çürümesini kabul edemeyeceğimiz gibi..." ifadelerini
    kullandı.

    "Çiçek'in davetini önemsiyoruz"

    Boyner, TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in ülkeyi kasıp kavuran bu illete karşı ortak bir tavır alınması davetini önemsediklerini belirterek, özellikle de taslak metindeki demokratik hukuk devletinin temel ilkeleri ve insan haklarına saygı vurgusunun altını bir kez daha çizmek istediklerini vurguladı.

    Terörle mücadelenin yalnızca askeri boyuta indirgenmesini, sadece veya öncelikle bu mekanik bakış içinde değerlendirilmesini eksik bulduklarını kaydeden Boyner, şöyle devam etti:

    "Devletin meşru siyaset alanlarını herşeye karşın daraltmamasını, 1990'larda başvurulan ve toplumumuza ağır bir maliyet ödeten yöntemlerden kaçınılmasını, hukuk içinde kalınmasını istiyoruz. Bunun yanı sıra bu mücadelede en ön safta görev alan güvenlik güçlerimizin de en korunaklı, güvenli, teçhizli şartlarda görevlerini yapmalarının sağlanmasını talep ediyoruz. Kürtler adına siyaset yapanların da sonunda temsil etme iddiasında bulundukları kitlenin hak ve hukukunu zedeleyecek bir tutumu benimsemelerini anlamıyoruz, anlamak da istemiyoruz. Bazı siyasetçilerin, işleri öldürmek olan PKK'lılar ile kucaklaşmalarını kınıyoruz. Kendilerinden vatandaşlarımızın oylarıyla seçilmiş milletvekilleri olarak PKK şiddetini reddetmelerini, ona karşı tavır almalarını talep ediyoruz.

    Benzer şekilde, terörizmin toplumda yarattığı öfkeyi bir nefret dili üretmenin bahanesi olarak görenlerin ve güvenlik eksenli politikaları, sorunları çözmenin yegane yöntemi diye sunanların da topluma ve ülkeye kötülük yaptıklarına inanıyorum. Bu yaklaşımın sürdürülebilir olmadığını, bunca deneyimden sonra gayet iyi biliyoruz.

    Kanımızca Türkiye'nin, şu sıralarda çok sık dile getirildiği gibi, 1990'ların iklimine, zihniyetine ve çözdüğünden daha fazla sorun üreten yöntemlerine dönmeye tahammülü yoktur."

    "Dış politika bir itibar kurumu"

    Boyner şöyle devam etti:

    "Dünya Türkiye'yi güçlü, yapıcı, çevresinde etkili bir ülke olarak algıladı. Bunun da ötesine giderek Ortadoğu'da Türkiye'nin laik, demokratik, açık ekonomiye sahip bir başarı öyküsü olmasının Arap uyanışıyla önü açılan dönüşüme rehberlik edebileceğini düşündü. Bunu umut etti.

    Dış politika bir itibar kurumudur. Vatandaşın, kurumların ve biz iş dünyasının dış politikadan beklentisi, tercihlerin refah, iç huzur, istikrar ve son olarak uluslararası terörle mücadelede başarı getirmesidir. Bugün Suriye krizinin yönetiminde yapılan tercihlerin bu dört hedefe hizmet ettiğinden emin olmamız ve son dönemde elde ettiğimiz dış politika itibarının aşınmasına müsaade etmememiz gerekmektedir."

    Suriye krizi bittikten ve iyi kötü bir düzen kurulduktan sonra Türkiye'nin son 10-15 yılına damgasını vuran bölgesel yaklaşımının yeniden değerleneceğini söyleyen Boyner, "Şu sıralarda komşularımızın hemen hepsiyle sorunlu olmamız, "sıfır sorun" ilkesinin ardındaki felsefenin ve bunun temel hedeflerinin yanlış olduğunu kanıtlamaz. Tersine bölge için daha iyi bir proje henüz ortalıkta yoktur." dedi.

    Boyner, Türkiye'nin cazibesi laiklik, demokrasi, piyasa ekonomisi değerlerini ve pratiğini benimsemiş büyük çoğunluğu Müslüman olan ve Batı ittifakı üyesi bir ülke olmasından kaynaklandığını söyleyerek, Bu unsurların hepsinin aynı derecede vazgeçilmez olduğunu düşündüklerini ve Türkiye'nin günün rüzgarlarına ve tuzaklara kapılmadan, bu özelliklerin hepsine eksiksiz sahip çıkarak bölgede etkili bir devlet olacağına inandıklarını kaydetti.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow