hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    "Onca acı bir yanlış anlama yüzünden mi?"

    Onca acı bir yanlış anlama yüzünden mi
    expand

    "Çektiğim bunca acı bir yanlış anlamanın mı yüzünden?' dedi Yusuf. Neden bunca yıldır bir hainmişim gibi acı çektim? Bir eylem hangi yoğunlukta zafere adanmışsa, dedi Meryem, yenilgi de o yoğunlukta ihanete odaklanır..." Celal Güngördü'nün mültecilerin parçalanmış hayatlarını anlattığı ilk romanı Pas, Ayrıntı Yayınları'ndan çıktı.

    Ayrıntı Yayınları Temmuz'da, Çağdaş Alman edebiyatının en önemli isimlerinden Hans-Ulrich Treichel'in, kendisine dünya çapında ün kazandıran romanı "Kaybolan"ı, Celal Güngördü'nün tespih tanesi gibi parçalanmış hayatları, kafası ülkesinde kalmış mültecileri anlattığı ilk romanı "Pas" ile Vefa Saygın Öğütle'nin ScholaAyrıntı dizisinden çıkan "Metodolojik Bireyciliğin Eleştirisi" kitaplarını okurla buluşturdu.

    Pas
    Pas
    Yazar: Celal Güngördü
    Dizi Adı: Türkçe Edebiyat
    Sayfa Sayısı: 304 sayfa
    Fiyatı: 20 TL

    "Çektiğim bunca acı bir yanlış anlamanın mı yüzünden?' dedi Yusuf.

    Neden bunca yıldır bir hainmişim gibi acı çektim? Bir eylem hangi yoğunlukta zafere adanmışsa, dedi Meryem, yenilgi de o yoğunlukta ihanete odaklanır... Bütün bunların sebebi, insanların kolayına kaçıp her yenilginin nedenini kişilere bağlamasıydı. Bu insanlar için bir kurtuluş yoluydu, bunca hayal kırıklığını bu yolla hazmedebiliyorlardı. Asıl sorun sarsılmaz inançta, katılıkta, kapalılıktaydı; ihanet suçlamasının filizleneceği en uygun iklim bu kelimelerin işaret ettiği yerdeydi."

    İnsanı bir arada tutan blok dağılırsa ne olur? Bir tür makine olduğu düşünülürse bloğun, dağılmasıyla insanın tüm parçaları özgürleşir ama bu, bloğun himayesinden feragat etme pahasına olur. Parçalar artık yabancı oldukları bir evrenin puslu gerçekliğinde bir başınadırlar; yersiz yurtsuz ve korumasızdırlar.Üç ayrı anlatım tarzıyla Yusuf'un Yusuf'lara, Yusuf'ların Yusuf'a dönüşmesidir Pas'ın konusu. Bu bir dağılma ve yeniden toparlanma halidir. Üç başlangıcı ve üç sonu; üç dili, üç gerçekliği ve üç üslubu vardır metnin. Hangisinden başlarsanız, diğerleri bir düşe dönüşür; neyin düş neyin gerçek olduğuna karar verecek olan ise okurdur.

    Celal Güngördü bu ilk romanında, tespih tanesi gibi parçalanmış hayatları, kafasını ülkesinde bırakmış mültecileri, yerini apartmanlara bırakmış bahçeleriyle değişen doğayı kurguyla gerçeği iç içe geçirerek anlatıyor.

    Kaybolan
    KaybolanYazar: Hans-Ulrich Treichel
    Dizi Adı: Edebiyat
    Sayfa Sayısı: 96 sayfa
    Fiyatı: 8 TL

    "… yeni yeni kavramaya başlıyordum, Arnold'un, ölmemiş kardeşin, ailede başrolü oynadığını ve bana sadece yan rollerden birini verdiğini. Başından beri suçluluk ve utançla zehirlenmiş bir atmosferde büyümemin sorumlusunun da Arnold olduğunu kavrıyordum.

    Doğumumdan itibaren ailede bir suçluluk ve utanç duygusu egemendi, bilmiyordum neden. Sadece, yaptığım her şeyde belirli bir suçluluk ve belirli bir utanç hissettiğimi biliyordum.Polonyalı bir aile, II.Dünya Savaşı sırasında ilerleyen Rus ordusundan kaçarken ilk çocukları Arnold'u kaybeder.  Kendi hayatlarını kurtarıp Almanya'ya yerleşseler de yitirdikleri oğulları akıllarından çıkaramazlar. Hayattaki tek amaçları sağ olduğunu düşündükleri oğullarını bulmaktır.  Anne kendini tamamen bu işe adar... Baba bir yandan çocuğunu ararken, diğer yandan "Prusya Terbiyesi"ne uygun olarak işine vermiştir kendini. Böyle bir ev ortamında tuhaf bir suçluluk duygusuyla büyüyen, ailenin küçük oğlu ise varlığının ailesi için ne anlama geldiğini kestiremez; kayıp ağabeyine öfkeli, anne ve babasına kırgındır. Bu çocuk açısından asıl felaket, ailenin Arnold olduğunu düşündüğü bir çocuğun ortaya çıkmasıyla başlar. Aile yılmadan, oğulları olması muhtemel bir çocukla veraset bağları olduğunu kanıtlamak için bürokrasi çarkıyla boğuşurken; küçük çocuk ortaya çıkan ağabeyi bir rakip olarak görmekte ve endişelenmektedir. Anne ve babasının rüyası onun kâbusu haline gelmiş, evin neşesiz, sıkıcı atmosferi daha da bunaltıcı bir hal almıştır."

    Çağdaş Alman edebiyatının en önemli isimlerinden Hans-Ulrich Treichel kendisine dünya çapında ün kazandıran Kaybolan adlı romanında,
    bir ailenin savaş nedeniyle yaşadığı dramı, yaşananların duygusal ağırlığını fark etmeyecek kadar küçük bir oğlan çocuğunun bakış açısından anlattığı için,  bunalımlı değil eğlenceli bir atmosferde geçiyor hikâye. Kasvetle mizahın çatışmasını yabancılaştırma öğesi olarak kullanan yazar,
    çocuğun naif yorumlarıyla yer yer absürde kayan hikâyesinde hüznüyle, hayalleriyle, çocuksuluğuyla Almanya'nın savaş sonrası kuşağını
    son derece etkileyici bir biçimde ele alıyor.
    Metodolojik Bireyciliğin Eleştirisi
    Yazar: Vefa Saygın Öğütle
    Dizi Adı: ScholaAyrıntı Dizisi
    Sayfa Sayısı: 416 sayfa
    Fiyatı: 30 TL

    "Metodolojik Bireyciliğin Eleştirisi"

    Bilhassa 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren mikro iktisat ekolleri içersinde formüle edilen genel bir teorik konumlanma olarak metodolojik bireycilik, kimi yazarların "neo-klasik iktisadın kolonyalizmi" olarak adlandırdığı bir süreçte, başta sosyoloji olmak üzere, sosyal bilim alanında temel bir yer edinmiştir. Nitekim literatürde bireycilik-bütüncülük tartışması olarak adlandırılan ve belirli dönemlerde alevlenen tartışmanın metinleri 20. yüzyılın sonuna gelindiğinde dev bir külliyat oluşturmakla kalmamış, metodolojik bireyci pozisyon genel adlandırmayla rasyonel seçim teorileri içerisinde varlığını günümüze kadar sürdürmüştür.

    Çalışma öncelikle, bu tartışmanın en önemli kavşak noktalarında karşımıza çıkan üç teorisyenin (Max Weber, Karl Popper ve Jon Elster) metodolojik bireycilik savunularının ayrıntılı bir eleştirel analizini içeriyor. Bu analizin neticesinde metodolojik bireycilikten sosyolojiye giden yolun kapalı olduğu meta-teorik sonucuna varan yazar, metodolojik bireyci konumlanmanın sadece metodolojik değil sosyal olanın neliğine dair ontolojik içerimler barındırdığını sergiliyor ve bunun ardından ayrıntılı ve özgün bir ontoloji ve sosyal ontoloji tartışması sunuyor.

    Bireyci ve bütüncü pozisyonların ötesinde sosyal bilimde ilişkiselci-realist bir meta-teorik konumlanmanın mümkün ve gerekli olduğu önkabulünden hareket eden çalışma, zikredilen her bir pozisyonun sadece sosyal olanın değil, bir bütün olarak evrenin ne olduğuna dair temel postülatlarını tartışmaya açarak, sosyal bilimlerin son dönemlerde gündemine yerleşen ontolojiye dönüş sorunsalı içersinde kendisine yer buluyor. Dolayısıyla sosyal bilimin nesnesine dair kapsamlı bir mesainin ürünü olan bu çalışmanın, bizleri "yapı" ve "fâil" gibi sosyal bilimin aslî kavramsal inşalarının içeriğini realist bir jestle düşünmeye davet ettiği ve bu yanıyla esasen realist bir teori inşası girişimi olduğu söylenebilir.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow