hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    "Küresel amele pazarı"

    Küresel amele pazarı
    expand

    Mevsimlik tarım işçileri, sinema oyuncuları, futbolcular, öğretmenler, sağlıkçılar, ofis çalışanları... Bu insanları, bir kaderde ortaklaştıran ne? Sinema ve futbol gösterildiği kadar da ışıltılar içinde bir sektör mü? Prof. Dr. Ayşe Buğra'nın derlediği "Sınıftan Sınıfa-Fabrika Dışında Çalışma Manzaraları" görülenin ötesine, gölgede kalana ışık tutuyor.

    Gezi Parkı eylemleri başladığından beri, sokaklara dökülenlerin tipolojisi, yazar-çizerlere, bir kısım sosyal bilimcilere epeyce bir kavrama ve açıklama mesaisi yaptırıyor. Toplumsal alanda, özellikle de üretim ilişkileri ve emek cephesinde yaşanan dönüşümleri inceleyenler için, sokakta karşılaştıkları tipoloji ve toplumsal hareketin biçimi aslında sürpriz değildi. Bunu seziyorlardı, dünyanın başka yerlerinde gözlemişlerdi ve toplumsal dönüşümü yakından izliyorlardı. Bu alanda zengin bir literatür de var.
    Sınıftan Sınıfa / Fabrika Dışında Çalışma ManzaralarıDerleyen: Ayşe Buğra
    İletişim Yayınları
    Sayfa Sayısı : 216

    Son yıllarda hem Türkçede yazılan hem de Türkçeye çevrilen pek çok eser yeni toplumsal hareketler hakkında. Araştırmacılar, Batı'da post-fordist dönemle birlikte başlayan değişimin, kapitalist küreselleşmenin amentüsü haline gelmesiyle, yaşanan toplumsal dönüşümü inceliyor. Yeni toplumsal hareketlerin açıklaması da burada yatıyor.

    Post-fordizm ile dönüşen üretim ilişkilerinin asıl yerinden ettiği, emekçi sınıfların, 20. yüzyıla kadar verilen mücadeleler ile elde ettikleri refah devletinin güvenceleriydi. Bunların birer birer geri alınmasıyla, insanın insan ile ve doğa ile ilişkisinde de köklü bir değişiklik oldu.

    "Küresel amele pazarı"

    Türkçede bu alanda yaşanan dönüşümlerin nabzını tutan önemli kaynaklardan biri, Prof. Dr. Ayşe Buğra'nın derlediği "Sınıftan Sınıfa/ Fabrika Dışında Çalışma Manzaraları" adlı kitap. Aslında, İletişim Yayınları'ndan 2010'da yayımlanan kitap hâlâ güncelliğini koruyor ve uzunca bir süre de koruyacağı kesin. Kitabın, Temmuz'da yeni baskısı da yapıldı. Derlemenin ismi çok manidar, kullanımındaki her anlamda sınıftan sınıfa bakıyor. Aysun Kıran, Ebru Işıklı, Esin Ertürk, Özgür Burçak Gürsoy, Sevecen Tunç ve Taylan Acar'ın makalelerinden oluşan kitap, "küresel düzeyde oluşan amele pazarını" gözler önüne seriyor. Kitapta yer alan makaleler, Prof. Dr. Buğra'nın Giriş'teki, "kapitalizmin esnek örgütlenmesinin emek piyasasında yol açtığı ayrışma, parçalanma ve çeşitlenme..." ifadesini, örneklerle somutlaştırıyor.

    Fabrika dışında çalışanlar

    Yaşamak için çalışmak zorunda olan insanların iş ve yaşam deneyimlerine, bu insanların işleri ve hayatları üzerindeki kontrolü nasıl kaybettiklerine odaklanan kitaptaki makaleler, istihdamdaki payı gittikçe artan hizmet sektörünün değişik kesimlerinden. Kitapta, fabrika dışı çalışma alanlarının yaygınlaşması nedeniyle "işçi sınıfı" kavramı ve ona dayalı literatür de tartışılıyor. "Klasik anlamda işçi sınıfına dahil edemeyeceğimiz geniş bir kitleyle karşı karşıyayız" denilen derlemede; mevsimlik tarım işçileri, sinema emekçileri, futbolcular, öğretmenler, sağlık çalışanları ve ofis çalışanları ile yapılan saha çalışmaları yer alıyor.

    Marx, Polanyi, Thompson, Braverman, Sennett

    Karl Marx, Karl Polanyi, Edward Palmer Thompson, Harry Braverman ve Richard Sennett'ın, mülksüzleşme, "özgür emek", insanın metalaşan emeğe indirgenmesi, toplumsal niteliğini zamanını ve hayatının üzerindeki kontrolünü kaybetmesi, "zamanın okunun kırılması" görüşleri çerçevesinde, zamanımızın "amele pazarını" tartışıyor.

    Kölelik ilişkisi

    Derleme, mevsimlik tarım işçilerinin o yılki geçimlerini sağlamak için göç yollarına düşmeleri, uğradıkları kazalar, dışlanmaları, pratikte seçme hakkından yoksun bir tür kölelik ilişkisi içinde var olma mücadeleleri ile başlıyor.

    Otoparkta iş bekleyen sinema oyuncuları

    Derlemede sinema emekçilerine yönelik yapılan araştırma, beyaz ekranın milyonları hipnotize eden ışıltılı görüntülerinin ardında, bir otopark köşesinde ücretini alıp almayacağı belirsiz, güvenceden yoksun bir iş için bekleyenlerin öyküleri anlatılıyor. Yıldızların göz kamaştırdığı sinema sektöründe, ödeme garantisi dahi olmadan çalışan bu emekçilerin, sette yıldızlar sıcak yemek yerken sandviçe talim ettiklerini okuyoruz.

    Asgari ücretle çalışan futbolcular

    "Modern toplumların dini", "duygusal veba" olarak anılan futbol sektöründe transfer ücretleri milyon dolarlar ile ifade edilenlerin yanı sıra, boş mukavelelere imza atan, asgari ücretten maaş alan ve geçim sıkıntısı çeken geniş bir kesimden haberiniz var mı? Sevecen Tunç'un "Türk Futbolunda Sendikalaşma ve İngiltere Örneği" adlı makalesinde, yıldız futbolcuların sadece küçük bir azınlık olduğunu okuyoruz. Makalede, sosyal ve sağlık güvencesinden yoksun, kadro dışı bırakıldıklarında ya da sakatlandıklarında ciddi bir sefalet ile yüz yüze kalan futbol emekçileri ve geçtiğimiz yıllarda yaşamını yitiren Metin Kurt'un sendika mücadelesi anlatılıyor.

    Eğitim ve sağlıkta özelleşme

    Bir diğer makalede eğitimin özelleşmesi, bunun öğretmenler, okul hizmetlileri, veliler ve en nihayetinde de eğitimin niteliği üzerindeki etkileri detaylı bir şekilde işleniyor. Öğretmenlik mesleğinde yaratılan ve güvencesizliğe dayanan yeni statülerin yarattığı tablo ciddi endişe verici bir gidişatın izlerini taşıyor.

    Kamu-yurttaş ilişkisinin yerine gittikçe daha fazla şirket-müşteri ilişkilerinin ikâme edildiği aynı tablo sağlık için de geçerli.

    Bir de ofis çalışanları var. Hangi bilgisayar dosyasında ne kadar kaldıklarının hesabı tutulan, birbirlerine karşı hafiyelik yapmaya sürüklenen ve sürekli  kontrol altında tutulan ve bir yetersizlik duygusuyla yaşatılan beyaz yakalılar.

    Güvencesizlik: Zaman ve hayat üzerindeki hakimiyetin yitimi

    Derlemedeki makalelerde, ortak yapılan bir işin getirdiği paylaşma, dayanışma, karşılıklı güven duygularını kaybeden, hayatı erteleyerek bulundukları bağlamdan kopan ve sayıları hiç de az olmayan insanlar konu ediliyor. Prof. Dr. Buğra ve araştırmacılar, bunun temelinde güvencesizleşmenin yattığına ve güvencesizleşmenin, ekonomik ve sosyal hak kaybının yanı sıra, çalışmanın insanlara sunabildiği aidiyet ve sosyalliğin de kaybına yol açtığına işaret ediyor. Çalışanların zamanları ve hayatları üzerindeki hâkimiyetlerini yitirdikleri bir süreç...

    Emeğin meta olmadığı bir düzen arayışı

    Kitapta bir imkâna da işaret ediliyor: "Güvensizliğin ve hayatın kontrolden çıkışının oluşturduğu kader ortaklığının fark edilebilmesi imkânı, beraber mücadele etme ortaklığının da imkânıdır. Mağdurların mağduriyetini görünmez kılan kanıksama duygusu yerini gerçek bir dayanışma çabasına, emeğin meta olmadığı bir düzen arayışına bırakabilir."
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow