hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    "Rütbesi 270. sırada, cezada ilk üçte"

    Rütbesi 270. sırada, cezada ilk üçte
    expand

    Balyoz davasının Yargıtay'da görülen temyiz duruşmasında Taner Gül'ün avukatı, "Müvekkilimin rütbe ve kıdemi 270. sırada ama verilen ceza bakımından ilk üçe girebildi" dedi.

    Aralarında emekli Oramiral Özden Örnek ile emekli orgeneraller H. İbrahim Fırtına ve Çetin Doğan'ın da bulunduğu 361 sanıklı "Balyoz Planı" davasının, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'ndeki temyiz duruşmasına devam edildi.

    Mahkeme Başkanı Ekrem Ertuğrul, bugünün sonunda oturuma 22 Temmuz Pazartesi başlamak üzere ara verileceğini hatırlatarak, oturumu açtı. Sanık Ali Aydın'ın avukatı Oğuzhan Aydın, buraya gelmeden önce yerel mahkemede savunma ihlalleriyle karşılaştıklarını öne sürerek, buraya da bu korkuyla geldiklerini söyledi. Aydın, Başkan Ertuğrul'a tutum ve davranışlarıyla savunmayı kesmediği için teşekkür etti.

    Başsavcılığın müvekkilinin beraatine yönelik mütalaada bulunduğunu ve buna katıldıklarını belirten Aydın, müvekkili hakkında verilen mahkumiyet hükmüne yönelik itirazlarını dile getirdi.

    Müvekkilinin plan semineri çalışmasına katılmadığını, bu konuda hiçbir bilgisi olmadığını ifade eden Aydın, suç işlediğine ilişkin bir eyleminin yargılamada da ortaya konulmadığını ileri sürdü. Aydın, müvekkilinin, plan seminerini düzenleyen veya seminere katılan herhangi biriyle konuşması, görüşmesi iletişimi de olmadığını savunarak, "Bütün bu sebeplerle atılı suçu işlediğini gösterir her türlü şüpheden ari somut deliller olmadığı halde, soyut gerekçelere dayalı mahkumiyet kararı verilmiştir" dedi.

    Müvekkilinin, sadece 11 No'lu CD'de görev pozisyonu nedeniyle isminin geçtiğini anlatan Aydın, "Mehmet Baransu'nun verdiği CD'nin delil niteliği tartışmalı hale gelince Gölcük Donanma Komutanlığı'nda yeni CD'ler çıktı, bir anda yeraltından delil fışkırdı" diye konuştu. Aydın, müvekkilinin tahliyesine ve beraatine karar verilmesini istedi.

    "Ceza ile taltif edildi"

    Sanık Taner Gül'ün avukatı Atakay Bala, müvekkilinin yüzbaşı rütbesinde olduğunu, karargah subayı olarak görev yaptığını ve emrinde asker bulunmadığını anlattı. Müvekkilinin 1. Ordu Komutanlığı seminerine katılmadığını belirten Bala, "Müvekkilim, yargılanan sanıklar arasında rütbe ve kıdem itibarıyla 270. sırada olmakla birlikte verilen ceza bakımından ilk üçe girebilmiştir. Darbeciler arasında özel bir yere konulma şerefine ulaşmıştır. Yüzbaşı rütbesindeyken verilen cezayla taltif edilmiştir. Tarihte darbeyi planlayan ve koordine eden en düşük rütbeli subay olarak yer almıştır" dedi.

    Müvekkili ile teyze çocuğu olduklarını belirten Bala, karardan hemen sonra Hasdal'da ziyaret ettiğinde Gül'ün kendisine, "Abi tamam hukuk yok ama neden 18 yıl. Ben neden 18 yıl alıyorum. Aynı listedeki insanlar benden kıdem nedeniyle çok çok yüksek olmalarına karşın darbe bana mı kaldı" dediğini anlattı.

    General rütbesinde olup 16 yıl hapis cezası alanlar bulunduğunu belirten Bala, rütbeler ve kıdem gözönünde bulundurulduğunda müvekkiline verilen ceza miktarının akla ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu savundu.

    Takdiri indirim nedenlerinin her sanık için ayrı değerlendirilmediğini de ileri süren Bala, genel değerlendirmeyle bütün sanıkların aynı konuma sokulduğunu ve takdiri indirim uygulanmadığını söyledi. Bala, hükmün bozulmasını ve müvekkilinin tahliyesini talep etti.

    "Bu yaftayı ne zamana kadar taşıyacağımız belli değil"

    Sanık Mehmet Otuzbiroğlu'nun avukatı Köksal Bayraktar, emekli Koramiral eski Kuzey Deniz Saha Komutanı olan müvekkiline savcının belgelerde neden adının yazdığının sorulduğunu bunu bilmediklerini ifade ederek, 3 yıldan bu yana bu nedenle sıkıntı yaşadıklarını söyledi.

    Otuzbiroğlu'nun isminin 3 veride geçtiğini anlatan Bayraktar, 18 yıl ceza almalarının nedeninin bu olduğunu dile getirdi. Bayraktar, "3 yıldır bu yaftayı taşıyoruz, ne zamana kadar taşıyacağımız da belli değil. Hakkımızda suçlama ve cezalandırma sebebi yapılan bu 3 veri sahtedir" dedi.

    Belgelerin "bilgi notu" ifadesiyle hazırlandığını aktaran Bayraktar, şu ifadeleri kullandı:

    "2003 yılında düzenlendiği iddia edilen ama hiçbir zaman düzenlenmeyen, daha sonraki tarihlerde, büyük bir ihtimalle 2008'den sonra düzenlenen bu veride daha başlangıçta kullanılan 'bilgi notu' terimi bu belgenin sahteliğini apaçık ortaya koymaktadır. Çünkü o tarihlerde 'özet form' teriminin kullanılması gerekir. Özet form teriminin kullanılmasına ilişkin yönerge 2008'de kullanımdan kalkmış yerine bilgi notu ifadesi gelmiştir."

    Suçlandıkları diğer belgede, ismi geçen Umut Ahmet Tarakçı'nın, Umut ön adını Erdek Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 12 Mayıs 2009'da aldığını ifade eden Bayraktar, "Bu belge hangi tarihte yapıldığı iddia ediliyordu? Ocak 2003. Belgede ismi yazılan kişilerden birinin adı 2009'da alınmış. Dolayısıyla bu belge de sahtedir" diye konuştu.

    Bayraktar, her 3 verinin de 2003'te henüz bilinmeyen bir yazı karakteriyle yazıldığını iddia ederek, bunun sahteliği ortaya koyduğunu öne sürdü.

    "Dijital veri delil kabul edilebilir mi"

    Savunma hakkının ihlaline yönelik itirazlarını dile getiren Bayraktar, şunları söyledi:

    "Mahkeme bizim savunma hakkımızı sınırlamamıştır, kısıtlamamıştır, yok etmiştir, tıpkı Kafka'nın romanlarında olduğu gibi böcek gibi ezmiştir. Buradan 3 kat büyük bir salon düşünün, 4 jandarma kapıları kilitliyor, içeride 163 subay var. 5 saat bekliyorsunuz. Tıpkı korku tüneline girenler gibi, tıpkı eski Roma'da aslanlara parçalatılan köleler gibi. Kim bu köleler? Emekli ordu komutanları, amiraller. Bir devletin 70 yaşına gelen komutanı bu hale geliyorsa bu devlette bir zaafiyet vardır."

    Cebir ve şiddetin neticeyi meydana getirmeye elverişli olması gerektiğini belirten Bayraktar, "Cebir, şiddet, teşebbüs demektir. Teşebbüs olsaydı darbeyi planlayan başbakan ya da cumhurbaşkanı olurdu" dedi.

    Bayraktar, eski Yargıtay başkanlarından Sami Selçuk'un konuyla ilgili şu yazısını paylaştı:

    "Toplantı yaparken hükümeti kuşatma, tehdit veya silah çekme gibi zor eylemi söz konusu olmadığı sürece suç oluşmayacaktır. Bu nedenle yapılan hazırlıklar, yer altında bulunan silahlar, bu suçun kapsamına giremez. Yineleme pahasına vurgulamak gerekir ki zor kullanma eylemi düşlerde, kafaların içinde kalmayacak, gözle görülür, elle tutulur şekilde, ete kemiğe bürünmüş şekilde yansıyacaktır. Bunun dışındaki her şey düştür, dedikodudur, masaldır."

    Bayraktar, "İşte biz burada masalı yargılıyoruz. Biz 2 yıldan bu yana mahkemede ne derseniz deyin, ortaçağı yaşadık. Lehe kanun problemine girmiyorum çünkü ortada suç yoktur. Dijital veri delil kabul edilebilir mi, bu düşünülebilir mi? Düşünürseniz masal dünyasına girersiniz. Sami Selçuk böyle söylüyor" iddiasında bulundu.

    Avukat Bayraktar, "Bozma kararınız Türk yargı tarihinde bir dönüm noktası olsun. Bu insanlar vatana şerefle hizmet etmişler, Kıbrıs'ta bayrağı dalgalandırmış, Saray Bosna'da Türk'ü, Müslüman'ı korumuş, bunlar hakkında tahliye kararı verilmeyecekse hukukun anlamı kalmaz" diye konuştu.

    "Bu resim hayal ürünü"

    Sanık Engin Baykal'ın avukatı Sefa Bilgiç de müvekkilinin hiçbir çalışma grubunun içinde olmadığını, başkaları tarafından hazırlanan listelerde isminin geçtiğini öne sürdü. Bir emekli tümgeneralin sadece ismi bir listede var diye başkaca delil olmadan yıllarca hapse mahkum edilmesinin hak olmadığını savunan Baykal, "Bu resim çok kötü bir resim, resmin kötü olduğunu görmek için sadece dikkatlice bakmak yeterli. Bu resim hayal ürünü, sürrealist bir resim o yüzden kararın bozulması gerekiyor" dedi.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow