hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    ABD-İran diyaloğuna Gül'den yorum

    ABD-İran diyaloğuna Gülden yorum
    expand

    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ABD-İran diyaloğunun bölgedeki stratejik ilişkilerde değişikliklere yol açabileceği yorumlarına ilişkin, "Sanırım bu biraz abartılı oluyor" dedi.

    Gül, Suudi Arabistan ziyaretinde ülkenin en önemli ve etkin gazetelerinden Okaz'a verdiği mülakatta, Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinden Suriye'deki son duruma kadar bölgesel birçok konuda değerlendirmelerde bulundu.

    Bölgedeki değişim süreçlerinin bölgenin geleceğini doğrudan etkilediğine işaret eden Gül, "Her ülke kendi evinin içini doğru bir şekilde düzenlemeli ve her şeyden önce kendi vatandaşlarının refahı ve mutluluğu için çalışmalıdır" diye konuştu.

    Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde de yayımlanan mülakatta, Suudi Arabistan-Türkiye ilişkilerini değerlendiren Gül, tarihe dayanan ilişkilerde birçok ortak yön olduğunu ancak son zamanlarda bu ilişkilerin daha da gelişerek stratejik hale geldiğini ifade etti. Hadim-i Haremeyn'in bölge istikrarı ve güvenliği için bu ilişkilere önem verdiğini kaydeden Gül, şöyle devam etti:

    "Ülkelerimiz birçok konuda, özel olarak ekonomik, endüstriyel ve savunma alanlarında anlaşmalar imzaladı. Veliaht Prens Salman Bin Abdülaziz'in son Türkiye ziyareti de bu ilişkilere hayırlı bir kapı açtı. Ülkelerimiz ortak tatbikat yapmaktadırlar. Suudi Arabistan'ın Tebuk şehrinde olduğu gibi Türkiye'nin Konya ilinde de bu gibi çalışmalar yapıldı. Bölgemiz kritik bir dönemden geçmektedir, onun için iki kardeş ülke arasında işbirliği önemlidir. Zor günlerde de iyi günlerde de birbirimizin yanında olmalıyız. Bu, bölgenin güvenliğini ve istikrarını sağlar."

    Türkiye'nin Körfez ülkeleriyle ilişkilerinin de stratejik boyut kazanabileceği, bu konuya nasıl baktığının sorulması üzerine Gül, Körfez ülkeleriyle ilişkilerin her geçen gün daha da geliştiğini ifade ederek, taraflar arasında biri ekonomik entegrasyon, diğeri de stratejik ilişkiler konusunda olmak üzere iki anlaşma imzalandığını, bunun da Türkiye'nin bölge ile ilişkilerine verdiği önemi açıkça gösterdiğini belirtti.

    "Bir ülke kendi kendini tüketiyor"

    Suriye'de yaşanan iç savaş sürecinde muhalefetin Cenevre 2'den önce zor bir dönem geçirdiği yorumunda bulunularak, "Türkiye de Suudi Arabistan da Suriye halkının meşru taleplerini desteklemektedir. Bu destek nasıl gelişebilir" sorusu yöneltilen Gül, "Bir İslam ülkesinde kan dökülüyor ve bir ülke kendi kendini tüketiyor. Onun için Suriye halkının meşru taleplerini yerine getirecek çözümlerden yanayız. Bunu biz de istiyoruz, Suudi kardeşlerimiz de istiyor. Suriye bir ülke olarak yıkıma uğruyor ve vatandaşlarının çoğu güvenliği sürgünde arıyor. Bu durum tabii ki hepimizi üzmektedir" cevabını verdi.

    "Mezhepsel asabiyeti körüklemek tehlikeli sonuçlar getirir"

    Cumhurbaşkanı Gül, "İran mezhepsel dürtüler ve Arap bölgesinde müttefik arayışları nedeniyle komşularını ürkütmektedir. Türkiye bu politikaya nasıl bakmaktadır" sorusuna verdiği yanıtta, İslam ülkeleri arasında mezhep çatışmasının tüm İslam alemindeki durumu etkileyeceğini vurguladı. Bundan sakınmak gerektiğinin altını çizen Gül, şöyle konuştu:

    "Mezhepsel asabiyeti körüklemek çok tehlikeli sonuçlar getirir. Bu gibi çatışmalar bir bölgede başlarsa öteki kesimlere de yayılır ve İslam ülkeleri arasında olması gereken sağlıklı ilişkilere zarar verir. Birçok ülkede mezhep farklılıkları vardır, bunda da yadırganacak bir şey yok. Ancak vatandaşların sadakatleri kendi vatanlarına olmak durumundadır. İşte mezhep çatışması gittikçe iç işlerine müdahaleye kadar götürür, bu da çok tehlikeli sonuçlar doğurur. Her ülke kendi evinin içini doğru bir şekilde düzenlemeli ve her şeyden önce kendi vatandaşlarının refahı ve mutluluğu için çalışmalıdır."

    ABD-İran diyaloğu

    Türkiye'nin geleneksel müttefiki olan ABD'nin İran ile iletişim kanallarını açtığı, Avrupa Birliği'nin de bunu izlediği belirtilerek, bu durumun Washington'ın bölgedeki müttefiklerine nasıl yansıyacağı sorulan Gül, herkesi meşgul eden konunun İran'ın nükleer dosyası olduğuna ve Türkiye olarak herhangi bir komşu ülkede veya ülkede kitle imha silahı görmek istemediklerine dikkati çekti.

    Bu konuların diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğini belirten Gül, İran'ı peşin hükümle suçlamanın doğru olmayacağını ifade etti. Gül, "Çünkü her ülke nükleer enerjiye sahip olabilir. Ancak bunlar nükleer silahlara dönüşecekse o zaman imha edilmesi zaruret halini alır. Biz, ABD-İran diyaloğuna bu açıdan bakıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

    "Ancak bunun, bölgedeki stratejik ilişkilerde değişikliklere neden olabileceğini de savunanlar var" yorumuna ilişkin olarak da Gül, "Sanırım bu biraz abartılı oluyor. Bir ülke ki onlarca yıl bir başka ülkeyle ilişkileri kesintiye uğramışsa ve iletişimi sağlamak için bir adım atıyorsa, bunu yeni bir stratejik saf tutma gibi görmemeliyiz. Sıhhatli olmayan yorumlara götürecek yönelişlere gitmemek lazım" dedi.

    "Talepler çok kısa zamanda gerçekleşmeyebilir"

    "Arap Baharı" yaşanan ülkelerdeki istikrarsızlık ve çatışmaların tüm bölgenin istikrarına zarar verebileceği vurgulanarak, "Sizce bu ne gibi tehlikeler doğuruyor" sorusu yöneltilen Abdullah Gül, şunları kaydetti: "Biz bu ülkelerde olan bitenlerden tabii ki üzüntü duyuyoruz. Gelişme ve ilerleme için güven ve istikrar şarttır. Ancak bu konuda görmemiz gereken sebepler ve talepler vardır. Halkların bazı talepleri vardır. Liderler de bunu dikkate almalıdır. Ancak bu talepler çok kısa bir zamanda gerçekleşmeyebilir. Bunun bilinci içindeyiz."
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow