hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Eskişehir Dükü'nden ''Tesirsiz Parçalar''

    Eskişehir Dükünden Tesirsiz Parçalar
    expand

    Bir blog açarak yola çıkan Ali Lidar, ilk kitabı ''Tesirsiz Parçalar''ı çıkardı. Kitap, Ali Lidar'ın sosyal medyada yazdığı yazılardan oluşuyor. Lidar'ın çocukluğa, büyümeye, Beşiktaş'a, ilişkilere, aşka dair yazıları bazen Ferdi Tayfur ile taçlanıyor bazen Oğuz Atay'la... Kitap çok yeni ama Lidar'ın kalemi, okuyanları oldukça eskiye, geçmişlerine götürüyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bundan birkaç sene önce bir şiir okumuştum. Tarz olarak Onur Ünlü'ye benziyordu ama Onur Ünlü'nün değildi. Araştırmalarım sonucunda Ali Lidar ismine ulaştım. İnsanın içine dokunan yazıları vardı. Sadece aşka dair yazmıyordu ama yazdığı her şeyi aşkla yazıyordu. Sonra arkadaş olduk. Ali Lidar çok ünlendi. Binlerce takipçisi oldu. Şimdi ise kitabı çıktı. Bunun haberini ilk aldığımda çok mutlu oldum. Uzaktan baktığım bir ağacın çiçek açması gibiydi... İçim sıkıldığında beni anlatan, hüzünlendiğim, mutlu olduğum yazılar artık bir araya gelmiş kitap olmuştu... ''Tesirsiz Parçalar'' Ali Lidar'ın ilk kitabı ama son olmayacağına eminim... Üstelik güzel haberler de var, Eskişehir'in Dükü, İstanbul Kitap Fuar'ında okuyucuları ile buluşacak...

    Öncelikle kitap çıkarma gibi bir kaygının olmadığını biliyorum. Ona rağmen bu süreç nasıl işledi ve ‘’Tesirsiz Parçalar’’ nasıl ortaya çıktı?

    Uzun süredir savruk da olsa blogda ve kişisel sayfamda bir şeyler karalıyordum. Ama neredeyse hiç düşünmedim bunların bir gün kitap haline geleceğini. Bunun iki nedeni var; birincisi, kitap işinin çok derli toplu bir iş olduğunu düşünmem ve kendimi bu ciddiyetten uzak bulmam. İkincisi de yazdıklarımı basılacak kadar kayda değer bulmamam. Zaman içinde önce Ot ve diğer birkaç dergide yazılar yazmaya başlamam ve sağ olsunlar yayınevinin göstermiş olduğu teveccüh biraz alelacele de olsa böyle bir sürecin içine soktu beni. Pişman mıyım? Yo, değilim. Ama biraz tuhaf daha tam alışamadım.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu kitabı okuyanlar sosyal medyada yazdıklarından farklı yazılarını da görecekler mi?

    Düşüncem oydu aslında. Ama dediğim gibi nedense kendi kendimi aceleye getirdim. O yüzden birkaç küçük parça dışında pek yeni bir şey yok kitapta. Tabi bazı metinler gözden geçirildi, yeniden isimlendirildi falan ama yazıların çoğu blogdaki formunu korudu. 2015 başı gibi düşündüğüm öykü kitabında daha önce hiçbir yere koymadığım öykülerimi yayınlayarak ilk kitaptan dolayı bana sövenlerin gönlünü alabileceğimi umuyorum

    Kitabı ithaf ettiğin biri var mı?

    Var var. İçimden ithaf ettim ama olsun. Var sonuçta.

    Aslında öğretmensin, bildiğim kadarıyla Eskişehir’de mütevazı de bir yaşamın var.  Hayat böyle devam ederken binlerce okuyucun oluştu kısa sürede. Bu seni olumlu ya da olumsuz etkiledi mi? Mesela sana âşık olan okuyucuların oluyor mu? Y da seni üzen mesajlar geliyor mu?

    Çok bir şey değişmedi. Belki yirmili yaşlarda böyle bir şeyle karşılaşsaydım ''n’oluyo lan'' derdim ve biraz kafam karışabilirdi. Şimdiyse öyle bir şey pek söz konusu değil. Tabi enteresan mesajlar aldığım da oluyor, iltifatlarla karşılaştığım da… Ama bunların herhangi bir değişiklik yarattığını söyleyemem.

    Öğrencilerinden seni okuyanlar oluyor mu? Popülerleşmen onlarla arandaki ilişkiyi etkiledi mi?

    Çok olmamakla birlikte okuyan öğrencilerimde oluyor. Ben buradan sizin aracılığınızla bütün öğrencilerimden şunu rica ediyorum;  Yazdıklarımdan uzak durun gençler. Popülerleşme deyince, ben ona pek katılmıyorum ya da bunun çok anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Okulda 17 yıldır yaptığım gibi yapmaya devam ediyorum işimi. Bu yüzden öğrencilerimle aramda olumlu ya da olumsuz bir duygu/durum değişikliği olduğunu söyleyemem.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İçini bloğa dökmen nasıl başladı? Buna bir kadın mı neden oldu? Şayet bu yola bir kadına olan aşkından dolayı çıktıysan, o kadın şimdi seni okuyor mu? Bir fikrin var mı, mesajlar yerini buldu mu yani?

    Sıkıntılı bir zamanımda içimi dökmek için sığındığım bir alandı, blog. Tabi çok zaman geçti. Dolayısıyla bloğun başladığı noktayla şimdi geldiği yer arasında da ciddi bir mesafe var. Duygusal anlamda da var elbette bu mesafe. O yüzden artık herhangi bir mesaj kaygım da yok. Okunuyor olup olmamak da umurumda değil açıkçası.

    Yazılarında aslında her şeye isyanı olan ama bir yandan her şeyi de kabullenmiş duygularını da çok yoğun yaşayan bir adam görüyorum. Gerçekten böyle misin yoksa bu benim yanılgım mı?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Süper tespit.  Aynen öyle.  Bu sanırım benim genel anlamda dengesiz olmamla ilgili bir durum. Gün içinde kabullendiğim şeylere bile aynı gece atarlanıp, isyan edebiliyorum. Haliyle de bu durum sadece duyguları değil yazıları da karmakarışık hale getiriyor.

    Eskişehir Dükünden Tesirsiz Parçalar

    Hangi takımlısın ve neden?

    Elbette Beşiktaş. Kitapta birkaç yerde anlattım o yüzden şimdi tekrar etmeyeyim çünkü hikâye hayli uzun. Şu kadarını söyleyeyim eğer Beşiktaş’ı tutmasaydım belki yine futboldan keyif alırdım ama asla başka bir takımı tutamazdım gibi geliyor bana.

    Anne ve babandan çok bahsediyorsun yazılarında… Onlar senin yazılarından, sosyal medyada bu kadar sevildiğinden haberdarlar mı? Ve kitabını gördüğünde ne hissettiler?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Duyuyorlar bir şeyler sağdan soldan ama onların sosyal medyayla pek ilişkisi yok o yüzden pek de farkında değiller. Kitabın çıktığını yayınevim kargoyla kitap gönderdiğinde öğrendiler. Babam şöyle kapağına falan baktı sonra hayırlı olsun bakalım dedi. Annemse ciddi ciddi okumak istiyor kitabı ama ben saklıyorum. Bakalım nereye kadar saklayabileceğim. 

    Ferdi Tayfur’a özel bir sevgin var. Bu nereden geliyor?

    30 yıldır Ferdi dinlerim çünkü. Abartmıyorum 5-6 yaşımda falan bazı şarkılarını ezbere bilirdim. Bunun nedeni yetiştiğim çevre olabilir, Ferdi’nin filmlerini bizimle beraber izleyip ağlayan annem olabilir, ülke elitistleri tarafından arabeskin dışlanmasına gösterdiğim tepki olabilir. Bir sürü nedeni var yani. Sonuç olarak; Ferdi candır.

    Birçok kişi tarzını Onur Ünlü'ye benzetiyor. Bu durumdan rahatsız mısın?

    Yok değilim. Yaptığı her işi çok beğenen bir hayranıyım ben Onur Ünlü ’nün. O yüzden varsa eğer bir benzerlik bu bana gurur verir.

    Eskişehir’e gelenler seni nerede bulabilir?

    Gündüzleri okulda, hafta sonları Arka Bahçe kafede. Bazen de Şirintepe Parkı'nda, sokakta, dağda, kırda, bayırda… Her yerde bulabilirler, Eskişehir o kadar da büyük bir yer değil.

     Diğer şehirlerdeki okuyucularınla buluşacak mısın?

     Sanıyorum fuar zamanı İstanbul’a gitmem gerekecek. Onun dışında ise ne olur ne biter hiç kestiremiyorum şimdi.

     Seni artık insanlar ‘’dük’’ olarak tanıyor. Neden kendine dük diyorsun?

    ‘’Tepebaşı Dükü’’yüm de ondan. Bu dük mevzusu arkadaşlarla kendi aramızda eğlendiğimiz bir geyikti başlarda. Sonra sonra üzerime yapıştı iyice. Rahatsız falan değilim bundan, güzel ülkemin düklere de ihtiyacı var. 

    Senin için en önemli olan yazından iki satır istesem…

    Seninle benim yan yana oturacağımız çekyata

    Ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik...

    Tesirsiz Parçalar

    Sayfa Sayısı: 240

    Baskı Yılı: 2014

    Yayınevi: Müptela Yayınları

    Fiyatı: 18 TL

    ''Mart'': Her şeyin başlangıcı gibi...

    "Çok kısa bişi anlatıcam" 

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow