hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Davutoğlu, müftüleri IŞİD, PKK ve DHKP-C'ye karşı göreve çağırdı

    Davutoğlu, müftüleri IŞİD, PKK ve DHKP-Cye karşı göreve çağırdı
    expand

    İl müftüleri toplantısında konuşan Başbakan Ahmet Davutoğlu, IŞİD tehdidine karşı en doğru çözümün, "dini idrakin sağlam şekilde inşa edilmesi ve gençlerin dini idrakinin korunması" olduğunu söyledi. Davutoğlu, müftüleri bu doğrultuda göreve çağırdı. Davutoğlu, müftüleri, IŞİD'in yanı sıra, PKK ve DHKP-C'ye karşı da göreve çağırdı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Başbakan Ahmet  Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın düzenlediği İl Müftüleri toplantısında konuştu. İslam dininin tarihindeki çatışmalardan ve bu çatışmalardan çıkışta öncülük yapan din bilginlerinden söz eden Davutoğlu, IŞİD tehdidine değindi. Müftüleri göreve çağıran Başbakan Davutoğlu,  "DEAŞ saldırılarına karşı en doğru çözüm, dini idrakin sağlam şekilde inşa edilmesidir. Her türlü güvenlik tedbirleri alınabilir, alacağız. Ancak en güçlü tedbir gençlerimizin dini idrakinin korunmasıdır. İslamın bir barış dini, gönül dini olduğunu bütün gençlerimize anlatabilmemizdir" dedi.

    Başbakan Davutoğlu, konuşmasında şunları söyledi:

    "Haçlı döneminde İslam dünyasında uç noktalara giden dini terakkilerin yayılmış olması, parçalanmalarla birlikte, Moğollarla birlikte şehirlerin aynen bugünkü gibi yıkımlara uğramış olması... Bağdat tarihte iki kez büyük yıkıma uğradı; 1258 ve bugünkü Bağdat. Şam, bütün İslam şehirleri o dönemlerde de yıkımlara uğradı. O dönemlerden çıkışımızı yeni ilmi uyanışlar ve manevi öncülerle sağlayabildik. Muhiddin İbni Arabi'den Hazreti Mevlana'ya, tam da Haçlıların ilk etkilerinin görüldüğünde Selçuklularda büyük zihni tanzim hareketini gerçekleştiren İmamı Gazali'den bütün ilmi hareketleri daha sonra ortaya çıkaracak olan, büyük ilmi hareketlilikler yaşandığı dönemlerde gördüğümüz bir vaka var. Büyük askeri, siyasi çalkantıların yaşandığı dönemlerde, büyük zihinlerin, ilim adamlarının, manevi ve ilmi öncülerin tarih sahnesine çıkması ve bir anlamda 'Durun kalabalıklar' diyerek bütün katliamlara, bütün acı tecrübelere karşı insanlık vicdanını ayağa kaldırması lazım. 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Diyanet terörü kınadı

    "Tevhide, vahdete, insanlık onuruna, barışa gel"

    Nasıl ki Hazreti Mevlana tam da büyük acıların yaşandığı, iç çatışmaların, mezhep çatışmalarının yaşandığı dönemde 'Ne olursan ol gel' diye seslenmiştir, bugün de aynı çağrıya ihtiyaç hissediyoruz. Bugün de İslam dünyasının her köşesinde alemlerin, müftülerimizin 'gel' diye seslenmelerinin vakti gelmiştir. 'Tevhide, vahdete, insanlık onuruna, barışa gel' diye bütün İslam dünyasının her köşesinden ses vermemizin vakti gelmiştir.

    "DEAŞ her şeyden çok İslama tehdit"

    Değerli hocaefendiler, kıymetli müftülerimiz her şeyden önce yeni bir idrake ihtiyacımız var. Yeni bir dini idrakin, Hazreti Peygamberin tevhid anlayışından beslenen yeni bir dini terakkinin bugün küreselleşmeye hitap edecek şekilde tanzimine ihtiyaç var. İslam dini eğer ehil sahibi, vicdan ve ortak ahlaktan hareket eden din, ilim adamlarınca çağın meydan okumalarına cevap verecek şekilde gündeme getirilmez ve o şekilde konular ele alınmazsa, din adına hareket eden yapıların Müslümanları tasallut altına alması kaçınılmaz hale gelir. İşte bugün DEAŞ olarak tanımlanan ve her şeyden daha çok İslama, herhangi bir toplum kesiminden daha çok Müslümanların tümüne tehdit teşkil ettiğini gördüğümüz bu acı tablolar bizi biraraya gelmeye ve bizi kadim değerlerimiz etrafında bütün bu tehditlere karşı omuz omuza vermeyi zorunlu kılıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Diyanet'ten IŞİD raporu

    Müftüleri "dini idraki yeniden inşaya" çağırdı

    Geçen sene İslam dünyasının her bir köşesinden gelen ilim adamlarımızla muhterem Diyanet İşleri Başkanımızın ev sahipliğinde İstanbul'da buluşmuştuk, orada da seslenmiştik; 'Artık bu yıkıcı tablo karşısında İslam dünyasının ilim adamlarının biraraya gelmesinin vakti gelmiştir, hatta geçmiştir. Şu veya bu ifratlara, geçmişte 'gulat' olarak adlandırılan bütün akımlara karşı mutedil Sünnilerin, mutedil Şiilerin ve bütün İslam irfanını temsil eden ekollerin omuz omuza vermesi lazım. Bugün DEAŞ bizim için İslam medeniyetine dönük en büyük tehdidi taşımaktadır. Çünkü doğrudan gençlerimizin zihinlerine, insanlarımızın zihinlerine yanlış bir İslam telakkisinin yerleşmesine yol açmaktadır. Siyasi tehditleri aşabiliriz, askeri tehditleri aşabiliriz, ekonomik sıkıntıları aşabiliriz ama zihniyetimizde ve vicdanlarımızda yaralar oluşmaya başlamış ve yanlış bir idrak zihinlerimizde ve vicdanlarımızda yer almışsa, ondan temizlenmek zorlaşır. Onun için böyle bir dönemde özellikle de sınırlarımızda bu yanlış dini telakkiler üzerinde çatışmalar yaşanırken, bütün müftülerimizin, din adamlarımızın birinci ve öncelikli görevi, dini idraki yeniden inşa edebilmek için bu yanlış akımlara karşı gönül seferberliği, bir ilim seferberliği yapmalıdır. 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sosyal medyadaki IŞİD mesajlarına karşı uyardı

    Özellikle de sosyal medya üzerinden bir takım sloganlarla genç beyinlerin, zihinlerin şartlandırılması suretiyle, yanlış dini telakkilerle insanların Müslümanları katletmeyi bile, her türlü katliamı caiz gören bir yaklaşımla, hiçbir şekilde insanlık onuruyla bağdaşmayacak manzaralara sebebiyet veren akımların içinde yer almaları hepimiz için en büyük sınavdır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Erdoğan: ''Dağda zerdüştlük eğitimi veriyorlar''

    Müftülere "yeni bir dini idraki bütün ülke sathına yayma görevi" verdi

    El ele vereceğiz. özellikle müftülerimize sesleniyorum. Müftülerimizin liderliğinde bütün din adamlarımızın bu akımlara karşı çıkması, gençlerimize sahip çıkması lazım. Doğru bildiğini yeniden inşa edebilmek için her an hayatın içinde olmak lazım. Sizlerin sadece size gelerek belli konularda soru soran ve cevap arayan vatandaşlarımıza cevap makamı olarak değil, hayatın içinde bu gençlerimize özellikle bir arada yanlış akımlara karşı tevhidi, vahdeti, barışı, kardeşliği öne çıkaran bir yaklaşımla yeni bir dini idraki bütün ülke sathında yayma göreviniz var. Bu noktada hepimizin, din adamlarımızın, aydınlarımızın, ilim adamlarımızın, siyasilerimizin ortak bir çizgide buluşması lazım.

    "DEAŞ'a karşı çözüm dini idrakin sağlam şekilde inşa edilmesi"

    Bugün Suriye'de ve Irak'ta gördüğümüz, Türkiye'de de Suruç katliamı ve askerimiz Yalçın Nane şehidimizin, şehadetinde gördüğümüz şekilde DEAŞ saldırılarına karşı en doğru çözüm, dini idrakin sağlam şekilde inşa edilmesidir. Her türlü güvenlik tedbirleri alınabilir, alacağız. Ancak en güçlü tedbir gençlerimizin dini idrakinin korunmasıdır. İslamın bir barış dini, gönül dini olduğunu bütün gençlerimize anlatabilmemizdir. 

    Tehdit videosundaki IŞİD'ciler Türkiyeli

    "Hükümetimizin her açıdan desteği sürecek"

    DEAŞ'ın Müslümanlara dönük ve Müslümanların hem insani, beşeri varlığına hem de tarihi, kültürel varlığına dönük yaptığı tahribat bütün dünyada, barış dini olan İslamla ilgili algının olumsuz şekillenmesine de yol açmakatadır. Dolayısıyla tekfiri akımlara karşı alınacak tedbirler konusunda ulaştığınız sonuçları ve bu sonuçlar etrafında atacağınız adımları hükümetimiz olarak her açıdan desteklemeye devam edeceğiz. Bu raporlara tefekkür edeceğiz ve ülke çapında bu akımlara karşı atılması gereken adımları hep beraber en güçlü şekilde atacağız.

    Suriyeli göçmenlerle ilgili mesaj

    Yine bu çerçevede Diyanet İşleri Başkanımızın gündeme getirdiği göçle ilgili hususlar son derece önemlidir. Etrafındaki ateş çemberi içinde bir istikrar adası olarak, zulümden, terörden, şiddetten kaçanların sığındığı bir sığınak olarak bugün dünyada en fazla mülteci barındıran ülkedir. Bu büyük bir meydan okumadır ama aynı zamanda bu, insanlık vicdanının ülkemizce temsil edildiğinin en doğrudan, en müşahhas göstergesidir. Ülkemizde öylesine kuvvetli maya var ki, geçmişte olduğu gibi bugün de hicret diyarı olduğunda, kendisine gelen bütün muhacirleri bünyesinde kardeşlik hamuruyla yoğurmakta ve o hicretten bir büyük kardeşlik destanı yazabilmektedir. Geçmişte Balkanlardan, KAfkaslardan gerçekleşen hicretler nasıl Anadolu insanı tarafından bir Ensar bilinciyle karşılanmışsa şimdi gerek Suriye rejiminin baskıları, gerekse  DEAŞ terör örgütünün zulümlerinden kaçan Suriyeli ve Iraklı kardeşlerimize bağrımızı açmaya devam edeceğiz. Bundan kaçamayız. Bu tarihi, insani bir sorumluluk. Ama bir  taraftan da bu göçlerle gelen kardeşlerimizin Türkiye'de kaldıkları süre içinde insanca yaşamalarını temin etmek ve onların Akdeniz'de ölüme terk edilmemelerini sağlamak üzere uluslararası toplumu da göreve çağırarak bu insanlık vazifemizi yerine getirmemiz bir zorunluluktur. Burada değerli müftülerimizin bu zor durumdaki kardeşlerimize yardım konusunda da bütün vatandaşlarımızla omuz omuza vermesi, onların dertleriyle ilgilenmesi ve Ensar bilincinin en güzel örneğinin ülkemizde yaşandığını göstermesi çok büyük önem taşımaktadır.

    Eski Irak Başbakanı Maliki, Türkiye'yi IŞİD ve El Kaide'ye destekle suçladı

    Müftülere IŞİD, PKK ve DHKP-C'ye karşı görev

    Değerli müftülerimiz aşırı akımlar ve böylesine büyük bir göç dalgasıyla karşı karşıya kaldığımız, Türkiye böyle büyük zorluklarla mücadele ettiği günlerde tekrar terör fitnesini hayata geçirdiler. Terör tehdidiyle bugün bir kez daha karşı karşıyayız. 20-23 Temmuz arasında yaşananları bir kez daha gözlerinizin önüne getirmenizi rica ediyorum. 20 Temmuz'da Suruç'ta DEAŞ terör örgütü harekete geçti ve 32 vatandaşımızı katletti. Aynı gün Adıyaman'da PKK terör örgütü bir askerimizi şehit etti. Ertesi gün DHKP-C İstanbul başta olmak üzere birçok şehirde terör sembolleriyle silahlarla gösteri yapma cüretine kalkıştı. Bir sonraki gün Ceylanpınar'da 2 kardeşimiz uyurken şehit edildi. Ertesi gün DEAŞ terör örgütü sınırda bir askerimizi şehit etti ve bütün bu tehditlere karşı ülkemizin güvenliği, halkımızın huzur ve mutluluğu için ve Türkiye'nin çevredeki ateş çemberinin dışında kalması için bu üç terör örgütüne karşı eş zamanlı bir huzur operasyonunda bulunduk ve devam ediyoruz. Buradaki temel hedefimiz, bir taraftan DEAŞ'ın yanlış dini telakkilerine, bir taraftan PKK'nın cahiliyyeden kalan etnik temelli, bağnaz ideolojisine ve kardeş çatışması çıkarma gayretlerine karşı bu topraklarda asırlardır süren kardeşliği ikame etmek ve kamu düzenini temin etmektir.

    DBP'li başkanlar gözaltına alındı

    "Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki müftülerimize sesleniyorum"

    Şimdi bu güvenlik tedbirleri alınırken özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki müftülerimize seslenerek ifade etmek istiyorum, bu mayayı koruma görevi öncelikle sizin omuzlarınızdadır. Bu kardeşlik mayasını yeniden karma ve ebediyete kadar intikal ettirme görevi sizlerin hem omuzlarınızda hem de gönüllerinizde ağır bir mesuliyettir. Burada Türk, Kürt, Sünni Alevi ayrımı olmaksızın, hiçbir etnik ve mezhebi temele dayanmaksızın, hepimizin tevhid akidesini yüreğimizde, veda hutbesini zihnimizde ve kardeşlik mayasını da ufkumuzda tutarak bu toprakları kardeş kanına bulamak isteyenlere karşı el ele, gönül gönüle verme vakti gelmiştir. Bu mücadelede sizlerin aktif görev üstlenmeleri ve gönül beraberliğini, seferberliğini sağlamak üzere bulunduğunuz illerde etnik ve mezhebi hiçbir ayrım gözetmeksizin, Türkü Kürtle, Aleviyi Sünniyle, Doğuluyu Batılıyla, Kuzeyliyi Güneyliyle buluşturma görevi sizlerin omuzlarındadır. Bir kardeşlik, selam çağrısı başlatalım. Hep beraber bütün illerimizde kardeşlik toplantılarıyla, sadece Doğu'da ve Güneydoğu Anadolu'da değil, değişik illerimizde de etnik ve mezhebi temelli ayrımcılık yapanlara karşı milletimizin vicdanını ayağa kaldıralım. Bu asli ve ulvi bir görevdir. Maraş işgal altına düştüğünde Rıdvan Hoca nasıl cuma hutbesinde birliğe ve beraberliğe çağırdıysa bu bağnaz ideolojiler, vandalizm, terör karşısında hepimizin Müslümanları, bütün insanlığı omuz omuza bir arada olmaya çağırmamızın vaktidir.

    Suriyeli mülteci sayısı 10 kentte yerel nüfusa eşitlendi

    "Şehitlerimiz ezan-ı Muhammediyeyi kaim kılmak için öldü"

    İslam barış dinidir, bunu hep söyleriz. Bu topraklar barış diyarıdır bunu hep yüreğimizde taşırız. İşte son 1 ay içinde yüreğimize ateş gibi inen bu şehit acılarının üzerine bu barış çağırısını yinelememiz lazım. Allah şehitlerimize rahmet eylesin. Onlara cennette en güzel makamı nasip eylesin. O şehitler bu topraklarda kardeşliği daim kılmak, ezan-ı Muhammediyeyi kaim kılmak için en değerli varlıklarını hiç düşünmeden feda ettiler. Onun için şimdi şehitlerimizin bu emanetine sahip çıkmaktır. Dolayısıyla yeni bir dini idrakle aşırı akımlara karşı bir ilmi seferberlik içinde olacağız. Göç hareketlerine karşı yeni bir Ensar bilinciyle İslam dünyasındaki mazlumlara sahip çıkma bilincimizi ayağa kaldıracağız. Terör  tehdidi karşısında da yeni bir kardeşlik idrakiyle bu toprağın mayasını koruyacağız.

    Konya'da "yargıda kumpas ve tasfiye" iddianamesi

    Gülen cemaati mesajı ve Diyanet'e teşekkür

    Diyanet İşleri Başkanımızın vurguladığı sivil dini yapıların, dini çerçevede ve sadece irfanı, hikmeti, adaleti, ahlakı yaymak üzere, emri bil maruf yapmak üzere harekete geçtiğinde her zaman yanında olduğumuz bu dini sivil yapıların, bunun dışındaki hiçbir alanda özellikle de siyasal ve bürokratik alanda, toplumun bütünlüğünü ve dini bilinci sakatlayacak şekilde faaliyet göstermemeleri de hepimiz için önemli ilkelerden biridir. Asırlarca bu topraklarda cemaat ve sivil dini yapılar hayatını sürdürdü, bundan sonra da sürdürecek. Toplumda karşıtlığa sebebiyet verecek ya da bürokratik işleyişi etkileyecek şekilde illegal yapılara dönmemesi ihtiyacıdır. Bu noktada gösterilen hassasiyet nedeniyle Diyanet İşleri Başkanlığımıza bir kez daha teşekkürü bir borç biliyorum.

    Silvan ve Lice ateş çemberine döndü; OHAL dönemi manzaraları

    Diyanet'in konumu ve misyonu

    Diyanet İşleri Başkanlığımızın siyasetin dışında ve üstünde olması sadece bugünkü meri Anayasal çerçeve anlamında değil, Diyanet İşleri Başkanlığımızın temsil ettiği yüce misyon anlamında da mutlaka korunması gereken bir konumdur. Diyanet İşleri Başkanlığımız özellikle 62. hükümet döneminde doğrudan Başbakanlığa bağlama kararı aldığımızda da Diyanet İşleri Başkanlığımızın herhangi bir kurum, müftülerimizin herhangi bir bürokrat gibi görülmemeleri ve Diyanet İşleri Başkanlığımızın mutlak surette siyasi tartışmaların dışında tutulması gereğidir. Bu konuda da Diyanet İşleri Başkanlığımızı siyasi tartışmaların içine çeken her sorumsuz davranış DEAŞ gibi yapıların ve terör örgütlerinin dini yıpratma çabalarına da katkı sağlamış olur.  

     

     

     

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow