hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Kendi dünyanın da bir mutlusu olabilirsin

    Kendi dünyanın da bir mutlusu olabilirsin
    expand
    KAYNAKBetül Memiş / Cnnturk.com

    B Planı yeni kurulan bir tiyatro. İlk projesi ise konusu, sahnelenişi ve oyunculuklarıyla dikkat çeken ‘İstila’. Komik ve dramatik yapısıyla metin ‘Abulkasem’ isminden selamını sarkıtsa da bugünün net fotoğrafını çıkarıyor…

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Bizim tam olarak anlamadığımız şey… Neden Abulkasem? Belki ben, belki sen Abulkasem? Oyun, sözcük, fikir ve imaj kasırgasına sebep olan büyülü bir ismin etrafında dolanıyor: Abulkasem. Kimlik, ırk ve dille ilgili en derin ön yargılarımıza saldırıyor…” İsveç hükümetine karşı başlattığı ırkçılık karşıtı söylemleriyle dikkat çeken, Tunus kökenli, İsveç vatandaşı (1978) Jonas Hassen Khemiri’nin metni ‘İstila - Invasion’: Abulkasem üzerinden ‘modern batı algısı’nı masaya yatırıyor, hem de ne yatırmak! 2008’de yazılan oyunu sahneye taşıyansa Sami Berat Marçalı’nın kurduğu B Planı… Marçalı’nın dilimize çevirip, yönettiği oyunda (son yıllarda gördüğüm ‘en şahane ve pürüzsüz’, sahnede birbirini yücelten oyuncular) Barış Gönenen, Hakan Kurtaş, Efe Tunçer ve Seda Türkmen rol alıyor. B Planı, kelimenin tam anlamıyla tertemiz bir oyun ortaya çıkarmış, ajandaya not düşersiniz ama öncesinde gelin, ekiple düştüğümüz söyleşiye bir göz atın!

    Sistem değişiyor ve sürekli ‘Abulkasemler’ oluşuyor

    *Oyundan yola çıkarsak; günümüzün ‘Abulkasem(ler)’i kimdir?

    Barış Gönenen: ‘Abulkasem’ bize benzemeyen, tehdit olarak gördüğümüz ve kendi güvenli alanımıza almak istemediğimiz herkes. Sistem değişiyor ve sürekli yeni ‘Abulkasem’ler oluşuyor. Çünkü sistemin devam etmesi için ‘yaratılan’ Abulkasem’lere ihtiyaç var.

    Efe Tunçer: ‘Sistem’ dediğimiz şey de bazen bir kaçış olabiliyor. Oyunda da; kendini var edemediği noktada bir kaçış olarak başka bir kimliği ‘Abulkasem’i yaratıyor. Davranışlarının sorumluluğunu almadığı bir bahane oluyor Abulkasem(lar).

    Sami Berat Marçalı: ‘Abulkasem’ bence herhangi biri. Şu anda sen veya ben! Günümüzde de hiç bir durumla alakan olmadığı halde, bir sabah kendini ‘Abulkasem’ olarak bulabilirsin. Bu senin sözünü nasıl söylediğinden çok, onlara nasıl tesir ettiğiyle alakalı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kendi dünyanın da bir mutlusu olabilirsin

    Hepimiz bir korku dünyasında yaşıyoruz

    *Yazarın bir ad üzerinden bir metafor yaratması, aslında günümüzün önyargılarına da bir gönderme diyebilir miyiz?

    Barış Gönenen:  Dünyanın neresine giderseniz gidin, adınızla beraber gidiyorsunuz. Adınız tuhaf bir şekilde, sonsuz bir önyargı denizi. Bundan 500 yıl önce Avrupa’ya gidip; ‘Adım Abulkasem’ dediğinizde, sizi en pahalı dükkanlara sokmaya çalışırlarken, bugün ise vize kontrolünden bile geçemeyebilirsiniz.

    *Sosyal medyada -fotoğrafta- mülteci çocuğa duyulan empati, toplu taşımada mendil satan çocuk yüzleşmesi olunca, başka bir boyuta evrilip ‘iletişimi’ de etiliyor gibi?

    Sami B. Marçalı: Günümüzde hepimiz bir korku dünyasında yaşıyoruz. Uzaktan her şey çok daha sempatik ama yakınında olduğu zaman bir tereddüte dönüşüyor. Bu korku hali, iletişimimizi de değiştiriyor.

    Efe Tunçer: Sosyal medyada yaratılan bir şeyin içindeyiz, ‘olmasak’ da ‘olabiliriz’. Çünkü orada -belki de- yok sayılmanın üstesinden gelmek daha kolay! Orada kişiliğiniz artık daha da önemsiz. Bir çeşit profillerle konuşuyorsun. Bir tez konusu; dünya tarihi, en sonunda hepimizi instagram’da ‘çok mutluyum’ yazmak zorunda hissettiği bir yer oldu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Barış Gönenen: Amerika’da ‘profiliniz nasıl olmalı’ diye ciddi yazılar var. Kendin olarak var olmadığın, yaratılan başkası olarak varlığını gösterdiğin bir yüzyıldan bahsediyoruz.

    Metinin komediden drama geçişleri ilginç

    *Oyun sürecince sizde ne gibi algı değişimleri oldu?  

    Efe Tunçer: Oynadığım hiç bir karaktere benzemiyor. Oyunun anlatı olması, komediden drama geçişleri oyunculuk anlamında ilginçti. Teknik olarak bana müthiş bir his yaşattı. Hikayede kendimi; oyuna ve akışa bırakmak çok hoştu. Bir de oyun sayesinde hiç bilmediğim Farsça öğrendim. Dille öğrendiklerim de ilginç bir deneyimdi.

    Barış Gönenen: İlk defa komedi ve anlatı oynuyorum. Komediden drama geçişler o kadar kolay ve hemen hazırlanabilecek bir şey değil ama oyunda bunu yapıyor olmak keyifliydi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    *Dil meselesine gelirsek; sanki doğuştan Farsça biliyor gibiydin, deneyimin nasıldı?

    Efe Tunçer: İranlı bir arkadaşımdan öğrendim. Arkadaşımı dört yıldır tanıyorsam, bir saatte çalıştırırken anladım ki bambaşka bir insanmış. Türkçesi de benim gibi iyidir. Ama bunca zaman bize anlattıklarını, tam olarak anlatamadığını ve bizim de onu anlayamadığımızı gördüm. Tıpkı oyundaki sahne gibiydi. Onun yerine kendimi koymak ve bir saniye de olsa anlamak tarifsiz bir histi.

    Kendi dünyanın da bir mutlusu olabilirsin

    Dört oyuncu var ama beşinci oyuncu seyirci

    *Bu metni seçme sebebiniz nedir, uyarlamada değişiklikler oldu mu?

    Sami B. Marçalı: Arkadaşım Nurkan’ın (Erpulat) önerisi ile ‘İstila’yı keşfettim ve okuyunca aşırı heyecanlandım. Metinin orijinal halini aldık; yoğun ve karmaşık olmasına karşın, sahnelenişinin sade olmasına dikkat ettim. Sahnede dört oyuncu var ama beşinci oyuncu da seyirci. Bu meselelerle ilgili olmayanın da oyun sonunda, ufacık da olsa sorgulama yaratabiliyorsak işte bu benim için kafi. Sadece mülteci değil, bir şekilde politik ve cinsel tercihi ya da salt kimliğiyle de öteki olanların hikayesi bu. Yazarın kökeni Ortadoğu’ya dayanıyor. Oyun, ABD, Japonya, İsveç’te oynamasına rağmen ilk defa Müslüman bir ülke sahnesinde. Bu durum yazarı çok mutlu etmiş, Mart’ta izlemeye gelecek.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    *Oynadığınız karakterler, şimdi bu masada olsalar ne söylemek isterdiniz?

    Efe Tunçer: Dünyanın içinde hapsolduğunu hissediyorlar; yabancılaşmak değil de artık uzaylılaşmak gibi! Söyleyebileceğim; koşma, dur, sakin ol, hisset ve dinle! Oyunda içimi acıtan replikse; ‘böyle sessiz ve yalnız, böyle çok zor ya’ diyor. İşte bunun karşılığındaki his çok ağır.

    Barış Gönenen: ‘Kendi dünyanın da bir kazananı ve mutlusu olabilirsin’ derdim. 2012 yapımı ‘Frances Ha’ filmini hatırlayalım; bazı insanlar kapladığı yer kadar mutlu olabilir. Mesela; ben bu dünyaya oyunculuk yapmaya, ünlü olmaya, ödüller alıp alkışlanmaya gelmedim; ki bunlar çok güzel ama illüzyon. Asal ve tek görevim; yaşamak!

    *Son olarak gündeme ve belki de insanlara iyi gelecek bir şeyler söylemek adına ne demek istersiniz?

    Sami B. Marçalı: Türkiye bugünlerde depresif halde ve bundan çıkmanın tek yolu da biraz daha sanatla kendini beslemek! Daha çok sergi, konser, tiyatro ve sinemaya gitmek lazım!

    Efe Tunçer: Anlayabilmek, iletişim kurabilmek için, kendimizi karşımızdakinin varlığıyla karşı karşıya bırakabilmeliyiz. Evet, başta korku geliyor, çok zor oluyor ama aşarsan da işte o zaman daha yaşanılası bir hal alıyor.

    Barış Gönenen: Bu yüzyılda tuhaf bir şekilde edilgen olmakla ilgili bir derdimiz var. Hep etken olmak istiyoruz, lafımızla dönüşsünler istiyoruz. Sonrasında maalesef ortaya çıkanla da yüzleşemiyoruz. Hayatın bizi ehlileştirdiği bir nokta var zaten.

    Not: Oyun; 4 Mart, İstanbul Caddebostan Kültür Merkezi; 8 / 9 / 24 / 25 / 31 Mart, Kumbaracı50; 14 Mart, Taşra Kabare; 16 Mart’ta da Eskişehir sahnesinde. Bilgi için: www.b-plani.org  Oyun tanıtım: vimeo.com/199746664

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow