hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Ayşen Aksakal'ın ilk kitabı: Lakin İyi Yaşadık

    Ayşen Aksakalın ilk kitabı: Lakin İyi Yaşadık
    expand
    KAYNAKÖzgen Aydos / Cnnturk.com

    Lakin İyi Yaşadık, Ayşen Aksakal'ın ilk kitabı. Eldekinin avuçtakinin az olduğu ama komşunun komşuyla hiç çekinmeden külünü bile paylaştığı yılları anlatıyor. Ayşen bu kitapta okuyucuya, ''Sandıklarınızı açın, tüm iyi anılarınız orada'' diyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Uzun zaman sonra beni çok heyecanlandıran kitaplardan biri masamın üzerinde duruyor. Adı; ‘’Lakin İyi Yaşadık.’’ Ayşen Aksakal’ın ilk kitabı. Ayşen’i biliyorum elbette, gazetelere- dergilere yazdığı yazılardan. Hatta kocasını meşru müdafaa için öldüren Çilem Doğan’ın ağzından yazdığı mektubu onlarca kez okumuştum. Sosyal medyada Çilem’in mektubu diye paylaşanların her birinin altına da üşenmeden tek tek yazmıştım, ‘’Ayşen Aksakal’ın yazısıdır bu’’ diye. 

    Çünkü kelimeler değerlidir. Bazı insanlar doğru kelimeyi, doğru yerde kullanmak için öyle ince düşünür, o kadar sık dokurlar ki. Ayşen Aksakal bence öyle bir yazar. Ama kitabının önsözünde cevap veriyor, benim aklımdaki kuşkulara: ‘Bazı yazıları İnternet üzerinde bambaşka imzalarla dolaşmaya devam ediyor, bundan da garip bir haz duyuyor.’’

    Ayşen öyle de geniş gönüllü bir yazar.

    Lakin İyi Yaşadık ise ender rastlanan sıcaklığa sahip bir kitap. Çoğumuzun yaşadıklarına benzer hikâyelerden oluşuyor. Özellikle benim gibi memur çocuğu iseniz, okurken ‘hah evet evet, aynen böyle’ cümlesi sık sık dökülüyor ağızdan.

    Yazar, henüz kitabın başında okuyucuyu, ‘öykülerdeki tüm kişi ve olaylar hayal dünyamın ürünüdür’ diye uyarsa da okudukça anlıyorsunuz anlatılan insanlar gerçek bir hayatın kahramanları. Aslında Ayşen Aksakal bu kitapla hayatına giren o güzel insanlara saygı duruşunda bulunmuş.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Evinde biriktirdiği sandıkların açılmasıyla başlıyor, anlatılan hikâyeler. Her fotoğrafta, tutulmuş her küçük notta başka bir zaman da başka bir meyanda başka insanların yaşamlarını okuyorsunuz. O kadar iyi bir anlatıcı ki Ayşen Aksakal, sanki kalabalık bir masada tüm o insanlar oturuyor da siz önünde rakınız yahut çayınız onlara kulak veriyorsunuz.

    Masanın en başında, ‘Celal abi’ var. Varını yoğunu oğluna adayan, o okusun diye büyükşehire göç eden Celal abi. Oğlunun başına gelenlerden sonra o yaşında Türk Ceza Kanunu'nu okuyan Celal abi. Yalan değil ya, onun hikâyesinden sonra o masanın sonuna sinip hüngür hüngür ağladım. 

    Sonra Ali amca var. Geçmişi bilinmeyen kahraman. Mahallenin Ali abisi, nereden geldiği belli olmayan ama hep fedakâr, her derde koşan.

    Küçücük bir apartmanda, yokluğun içinde hep beraber yaşayan Ümmü, Hatice, Süheyla ve Hülyal’nın hayatları var. Öyle hayatlar ki; onlar tavana yapışmış yıldızları izlerken siz de orada olup, onlarla dilek tutup, oyuncak yıldızların kaymasını bekliyorsunuz. O kadar sahiciler ki, kalkıp bir çay koymak istiyorsunuz her birine.

    Aşka, oralete ve ağaçlara inananların hikayesi: ''Kırlangıç Dönümü''

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Üniversite öğrencileri var, yaşamak için mücadele veren. Öyle güzeller ki, öyle temizler ve öyle hayalleri var ki… O hayaller için sürekli cop yiyorlar polisten, sürekli gözaltına alınıyorlar. Ama öyle güzel gülümsüyorlar ki o halde bile, o anı kafanızın içinde durdurup fotoğrafını çekiyorsunuz.

    Dünyanın en güzel aşkı anlatılıyor bir de. Yıllarca sürüp de küle dönmeyen. Herkese, ‘ah bana nasip et’ denilen. İşte orada Celal abiden kalma gözyaşlarımı silip gülümseye başlıyorum.

    Ama çok sürmüyor, her eşyasını birine armağan eden Ebru’yla tanışıyorum. Hikâyesi derin. Yoksa öyle kolay değil üç kere giydiğin kazağı hediye edip, 1982’den kalma şarabı hemen açıp içmek.

    Dağlardan Hollanda’ya uzanan bir aşka tanık oluyorum. Umut ilmek ilmek örülür mü, bir başkasının el yazısıyla onlarca mektup yazılır mı? Yazılırmış. Olurmuş. Bir aşk karşındaki hiç görmesen bile ayakta kalmanı sağlarmış. 

    Refiye anneanne var bir de. Onun hikâyesi de okuyana kalsın dedirten.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Devlet Dersi ve cezasızlık öyküleri

    Ancak kitabı bitirdikten sonra anlıyorsunuz, neden iyi yaşadığınızı. Neden iyi yaşamamız gerektiğini. Aslında geçmişe ne çok şey borçlu olduğumuzu.

    Ben o kalabalık masadan hiç kalmak istemedim. Daha anlatsın istedim Ayşen, başkalarının da öykülerini. Dokunduğu hayatları, değiştirdiklerini… Sadece bir kez daha duymak istemedim, yüzlerine bırakılan o koca postalların izini.

    Ama şimdi kalmak gerek çünkü Ayşen Aksakal okuyucuya koca bir sorumluluk yüklüyor bu kitapla. Şimdi kalmak, eve gitmek, içinde anıların saklandığı o kutuları, sandıkları açmak gerek. Çünkü hayat bu demek.

    Neşet Ertaş dünyanın rengine kanmadan gideli 4 yıl oldu

     Tanıtım bülteninden

    Tarih, ekseri doksanlar. Memleket tarihinin yine gürültülü, nümayişli bir dönemi.

    Ayşen Aksakal, edebiyatta ihmal edilmiş o kuşağın içinden konuşuyor. Az ile yetinen, büyük acılara anıdır deyip yaşamaya devam edebilen, hatta bazılarına gülüp geçebilen, yaşamaktan keyif almak için beklentiyi hep düşük tutan bir nesil.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Neredeyse "ara kuşak" olarak bile anılmayan bir dönemi, dayanışma parantezinde dürüstçe anlatan bu öyküler tarihe bir not düşüyor. Hüzünlü ama mağrur bir not. Ayşen Aksakal ilk kitabı Lakin İyi Yaşadık ile bir selam yolluyor. Sahibi de, muhatabı da pek çok bu selamın.

    "Bize yaşanmışlıkların hakkını teslim etmek ve doğrulup yeniden yürümek düşer. Sevdiklerimiz öldüyse bize yeniden sevebilmek düşer. Artık hayalleri birileri gerçek edemiyorsa, halılar uçmuyorsa; cambaz olmak da, dereden ıslak kum çekmek de bana düşer. Hayaller bizzat beni bekler.Hayatmış bunun adı."

    Lakin İyi Yaşadık

    Sayfa Sayısı: 136

    Baskı Yılı: 2016

    Dili: Türkçe

    Yayınevi: Everest Yayınları

     

     

     

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow