hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Ercan Kesal'den yeni kitap: Aslında...

    Ercan Kesalden yeni kitap: Aslında...
    expand
    KAYNAKCnnturk.com

    Peri Gazozu, Cin Aynası ve Bozkırda Gece Yarısı adlı kitapları büyük beğeni toplayan Ercan Kesal'in söyleşilerinin bir araya getirildiği "Aslında..." adlı kitabı da okurla buluşuyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ercan Kesal'ın hayata, memlekete, insana, edebiyata ve sinemaya dair bakışına dair yazılarının yer aldığı İletişim Yayınları'ndan çıkan "Aslında..." adlı kitap, 3 Kasım'da raflardaki yerini alacak. İletişim Yayınları aynı tarihte ayrıca, Hasan Cömert, Emre Özçelik ve Ebru Voyvoda'nın Fikret Şenses'e armağan olarak derledikleri "Kalkınma İktisadının Penceresinden Türkiye'ye Bakmak"ı; Nezih Erdoğan'ın "Sinemanın İstanbul'da İlk Yılları" adıyla hazırladığı incelemesini, Ömer Arslan ilk öykü kitabı "Avuntular"ı; Raşel Meseri ve Aylin Kuryel'in beraber derledikleri "Türkiye'de Yahudi Olmak: Bir Deneyim Sözlüğü"nü; Michel Bourse ve Halime Yücel'in kaleme aldıkları "Kültürel Çalışmaları Anlamak"ı ve Safter Elmas'ın "Bi Futbolcu Olursak..." adlı kitabını okurla buluşturuyor.

    "Aslında..."

    İletişim Yayınları, daha önce okur tarafından büyük beğeni ve ilgiyle karşılanan Peri Gazozu, Cin Aynası ve Bozkırda Gece Yarısı adlı kitaplarını yayımladığı Ercan Kesal'ın bu kez söyleşilerini bir araya getiriyor.

    "Aslında…" başlığı altında bir araya gelen bu söyleşiler, okuru Ercan Kesal'ın hayata, memlekete, insana, edebiyata ve sinemaya dair bakışının doğrudan tanığı yaparken, bir sohbet havasında geçecek keyifli anlar sunuyor.

    Tanıtım metninden:

    Aslında her metnin "ebesi" de şiirdir.

    Bizim sesimiz aslında yaşadığımız coğrafyanın, kişisel ve toplumsal tarihimizin ve belleğimizin bize bağışladığı bir "tını"dır. Aslında yazmıyorum da bir şey çekip izletiyorum gibi. Aslında klasik diye adlandırdığımız bütün yönetmenlerin bir sinema felsefecisi gibi yaşadıklarını söyleyebiliriz.
    Aslında, iyilik kendiliğinden ve istenmeden vermek değil midir? "Sinemanın atına binmiş, edebiyatı kırbaç yapmış" bir yazarla söyleşiler… Hekim sıfatıyla hastalarının, yazarlığıyla Anadolu'nun sır kâtibi olan Ercan Kesal, edebiyatla ilgili, eserleriyle ilgili, memleketle ilgili, hal-i pürmelâlimizle ilgili, taşrayla ilgili, insan halleriyle ilgili, umut ve direnişle ilgili, ahlâkla ve vicdanla ilgili, sinemayla ilgili sohbet ediyor bizimle.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Tüm yapıp ettiklerimizle aramızdaki mesafe, aslında bunların yarattığı iktidarın ne kadarından vazgeçebildiğimizin mesafesidir. Hayat aslında kalabalıkmış gibi görünüyor ama çok izole yaşıyoruz ve yalnızız. Her şeyden haberdarmışız gibi davranıyoruz ama çok da yalnız ve çaresiziz aslında. Biz İstanbul'da küçük kasabalarda, küçük şehirlerde yaşıyoruz aslında. Aslında hatırlamak, ayıklamaktır. Belleği diri tutmak da ahlâkî bir seçim aslında. Utanmayı kaybetmek aslında kişinin kendine olan saygısını kaybetmesidir. Kendi yaşadıklarımızı, "Ben olsaydım ne yapardım?" sorusunun cevaplarından, başkalarından duyduklarımızı "Benim başıma gelseydi ne olurdu?" üzerinden kuruyoruz aslında.

    Kalkınma İktisadının Penceresinden Türkiye'ye Bakmak

    Hasan Cömert, Emre Özçelik ve Ebru Voyvoda tarafından Fikret Şenses'e Armağan olarak derlenen Kalkınma İktisadının Penceresinden Türkiye'ye Bakmak İletişim Yayınları tarafından yayımlanıyor. Her biri alanında uzman isimler tarafından kaleme alınan makalelerden oluşan bu derleme, değişen iktisat terminolojisi ve söylemini irdelerken aynı zamanda Türkiye ekonomisini son dönem gelişmeleri üzerinden eleştirel bir gözle yeniden değerlendiriyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Tanıtım metninden:

    Kapitalizmin 1970'lerden beri süregelen neoliberal dönüşümünün, iktisat terminolojisi ve söylemi üzerinde de etkileri oldu. Bunlardan biri, "kalkınmakta olan ülke" kavramının yerini "yükselen piyasa ekonomisi" teriminin alması, burjuvazi-ücretli emek gibi öznelerin hep beraber "piyasa oyuncuları"na indirgenmesidir. Elinizdeki kitap, kalkınma iktisadının, bu yeni terminolojinin belki üstünün örtülü ama aslında ortadan kalkmamış olan temel meselelerini gündeme getirmeye çalışıyor: Eşitsizlik, yoksulluk, insani gelişme ve bu bağlamda sağlık ve eğitim. Makalelerin büyük bölümü, Türkiye ekonomisinin son dönem gelişmelerini bu eleştirel bakış açısından irdelemeye ayrılmıştır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bunun yanı sıra, iktisat biliminin ufkunu ve imkânlarını gösteren (ve genişleten) zengin bir konu çeşitliliği bulabilirsiniz derlemede: Kâr oranının düşme eğilimi yasasını... Yönetişim ideolojisi ve onun "kurumlar"a yüklediği sihirli anlamı... Divitçioğlu'nun Asya tipi üretim tarzı ve Veblen'in "aylak sınıf" kavramının işlevselliğini ele alan, "büyüme" mitosuna karşı "ekonomik küçülme" fikrini tartışmaya açan makaleler.

    Hasan Cömert, Emre Özçelik ve Ebru Voyvoda'nın hazırladığı derlemede R. Funda Barbaros, Ayşe Buğra, Nesrin Dağ, Alper Duman, Gül Ertan Özgüzer, Fatime Güneş, Nil Demet Güngör, Murat Koyuncu, Ahmet Öncü, İzzettin Önder, Şemsa Özar, İ. Can Özen, Şevket Pamuk, Meneviş Uzbay Pirili ve E. Ahmet Tonak'ın yazıları yer alıyor.

    Ercan Kesalden yeni kitap: Aslında...

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Avuntular

    İletişim Yayınları, Ömer Arslan'ın Avuntular'ını edebiyatseverlerle buluşturuyor. Ömer Arslan ilk kitabı Avuntular'da kendine özgü bir öykü atmosferi kurarken, hayatın hızlı akışının içinden sessizce geçip gidenleri, her gün yeni bir şeylerle avunan insanları anlatıyor. Avuntular'da kendi dünyanızdan kesitler bulacaksınız…

    Tanıtım metninden:

    Yalnız yenilen yemekler, kuytular, bulanık camlar, parçalı bulutlu havalar. Kalabalıklardan geriye kalan sessizlikler, beton tepelerin iniltisi.
    Ömer Arslan, sessizce geçip giden insanları anlatıyor, her gün bir şeylerle avunan insanları… Günün yorgunluğunu. Avuntular, taze bir iç dökme öykümüze, tutsaklık parçaları, unufak.

    Çıplak ayaklarıma, parmaklarıma baktım. Devcileyin bir ıstakoza dönüşeceksem tam zamanıydı. Bu kez, çirkinliği görünüşünde değil, salt doğasının bir parçası olarak eylemlerinde taşıyan bir ıstakoz. Hep dipte dolaşmanın, çevresinde yüzen dünyayı ancak kıskaçlarıyla kavrayabilmenin çirkin gerçekliğine mahkûm. Odaya, yanına gidemezdim. Denizin çekilişine şahit olmamak için bir taş altına saklanır gibi koltuğuma, romanıma dönmekten başka yapabileceğim bir şey yoktu.

    Ercan Kesalden yeni kitap: Aslında...

    Sinemanın İstanbul'da İlk Yılları

    İletişim Yayınları, Nezih Erdoğan'ın Sinemanın İstanbul'da İlk Yılları adıyla hazırladığı incelemesini okurla buluşturuyor. Erdoğan, sinemanın ülkemizdeki ilk günlerini yaptığı titiz araştırmalar sonrasında tüm canlılığıyla anlatırken, modernleşme serüveni ve sinema arasındaki bağı da açığa çıkarıyor. Bugün artık hatırlamadığımız mekânları, işletmeleri ve isimleri de tekrar kayıtlara düşüren çalışma, hem sinema hem tarih meraklısı okurların ilgisini çekecek.

    Tanıtım metninden:

    Sinemanın memleketteki ilk günleri, karmaşası, temaşası, şayia ve iştahı… Kalabalığı ve seyrekliği, ara durakları… Mekânlar, işletmeler, ilk gösterimler, isimler ve teferruatlar…

    Nezih Erdoğan, sinemanın İstanbul'daki ilk günlerini anlatıyor, arkeolojik bir kazıyı andıran titizlikle, sabır ve emek isteyen bir tutkuyla kayıp bir geçmişin izinden gidiyor.

    Sinemanın İstanbul'daki İlk Yılları, modernleşme tarihimizin seyir ve sinemayla gelen büyük dönüşümünü resmediyor. Bir başvuru kitabından fazlası.
    "Modernliğin İstanbul dediğimiz coğrafyada ete kemiğe bürünüşünde sinemanın nasıl bir payı olmuş olabilir? Arzunun 19. yüzyılda en çok görsel yollardan ifade bulduğunu ileri sürmek yanlış olmayacaktır. Bir Osmanlı şehri olarak İstanbul, çeşitleri gittikçe artan görüntüleme ve izleme aygıtlarının mutlaka yöneldikleri bir şehir idi. Bununla birlikte, bu aynı zamanda modern ve (kısmen de olsa) Avrupai başkent bir arzu nesnesi olmakla kalmadı, modern yaşamın bir koşulu olan bakma ve bakılma arzusunu kendi uzamı içinde tekrar tekrar üretti. Sinemanın şehre gelişiyle modernliğin şehrin dokusuna nüfuz etmesi, biraz da bu nedenle, bir arada düşünülmelidir." Nezih Erdoğan

    Ercan Kesalden yeni kitap: Aslında...

    Türkiye'de Yahudi Olmak

    İletişim Yayınları Raşel Meseri ve Aylin Kuryel'in beraber derledikleri Türkiye'de Yahudi Olmak: Bir Deneyim Sözlüğü'nü yayımlıyor. Türkiye'de Yahudi olmayı çok yönlü bir bakış açısıyla inceleyen bu sözlük, "resmî" ve "ansiklopedik" olmanın aksine gündelik hayatının peşinden gidiyor: Yahudi aksanından kurtulma çabalarından ilk kez bir Yahudi ile tanışan insanın nasıl davrandığına, Yahudi mahallelerinden Yahudi yemeklerine, adetlerine, deyimlerine uzanan geniş bir alanda canlı bir panorama sunuyor. Hem hafıza tazeleyen hem de tarihe kayıt düşüren, zengin bir derleme…

    Tanıtım metninden:

    Türkiye'de Yahudi Olmak: Bir Deneyim Sözlüğü Türkiye'de Yahudi olmanın yerleşik ve egemen anlamlarını sorgularken bir yandan da kelimeler, kavramlar, anlar, anılar ve anekdotlarla bu hali anlamlandırmayı amaçlıyor. Fakat asla resmî bir sözlük veya ansiklopedi gibi değil: Genç bir Yahudi kadının Türkçesindeki Yahudi aksanından kurtulma gayretlerinden azınlık kimliğini görünmez kılma girişimlerine, ilk kez bir Yahudi ile tanışan insanların ilk izlenimlerinin yarattığı etkiden Yahudi mahallelerinin renkli dünyasına, bir süre İstanbul'da sürgün olan Rus Yahudisi Troçki'den Yahudi karikatürlerinin prototipi haline gelen Salamon karakterine, çok çeşitli öznellikleri ve tarihsel vakayı, bilgiyi kayıt altına alıyor bu sözlük.

    Yemekleriyle, âdetleriyle, deyimleriyle, dilleriyle Türkiye'deki Yahudilerin gündelik hayatlarına da ışık tutan Türkiye'de Yahudi Olmak: Bir Deneyim Sözlüğü kayıt tutan, hafıza tazeleyen bir kolaj…

    "…farklı kombinasyonlarla bir araya geldiklerinde kaleydoskop gibi şekil değiştiren, böylelikle Türkiye'de Yahudi olmak konusunda düşünmek için farklı zeminler sunan kısa metinler."

    Ercan Kesalden yeni kitap: Aslında...

    Kültürel Çalışmaları Anlamak

    Michel Bourse ve Halime Yücel tarafından kaleme alınan Kültürel Çalışmaları Anlamak İletişim Yayınları tarafından yayımlanıyor. Toplumların yaşam tarzlarını, ürettikleri değer ve kalıpları dilbilimden tarihe, sosyolojiden antropolojiye birçok disiplinden yararlanarak inceleyen kültürel çalışmaların nasıl işlediğini anlatan bu kitap, ayrıca bu alandaki farklı ekolleri de okura tanıtıyor. Kültürleri incelerken kullandığımız yöntemleri çeşitlendirecek ve kültürleri analiz etme kabiliyetimizi arttıracak, temel başvuru kaynağı niteliğinde bir eser…

    Tanıtım metninden

    Geniş bir tanım çerçevesine sahip olan "kültürel çalışmalar", "insanların yaşamlarını, kültürel ve toplumsal bir bağlamda biçimlendirme ve deneyimleme" şekillerini inceler. Toplumsal cinsiyete, ırklara, sınıflara ve toplumsal yaşamda cinselliğe özel bir önem vererek ekonominin, siyasal bilimlerin, iletişim ve medya çalışmalarının, sosyolojinin, edebiyatın, eğitimin, hukukun, bilim ve teknoloji üzerine çalışmaların, antropolojinin, tarihin yöntemlerinden yararlanır. Kültürün "sıradan" ve "sıradışı" toplumsal gruplarca nasıl kullanıldığını ve dönüştürüldüğünü inceler.

    Kültürel Çalışmaları Anlamak, "kültürel çalışmalar" çevresinde toplanan bir araştırma akımını İngiliz olduğu kadar Amerikan ve Fransız temelleriyle inceleyip anlamayı öneriyor. Dilbilim, sosyoloji, antropoloji ve tarih gibi disiplinlerin kesişimine, farklı düşünürlerin eserlerinin yarattığı katkılara müracaat etme pratiklerine dikkat çekiyor. Bu kitap, "kültürel çalışmalar"ın inceleme alanını daha iyi kavramayı ya da bilgilerini derinleştirip bakış açılarını genişletmeyi isteyen tüm okuyuculara, "kültürel çalışmalar" diye adlandırılan alanı oluşturan farklı kuramların temel katkılarını eleştirel bir yaklaşımla sunuyor.

    Ercan Kesalden yeni kitap: Aslında...

    "Bi Futbolcu Olursak..."

    Safter Elmas'ın "Bi Futbolcu Olursak..." adlı kitabı İletişim Yayınları'ndan çıkıyor. Elmas, futbolcu olma isteğinin kökenlerine iniyor ve bunun bir "hayâl" olarak mı yoksa bir "yırtma" yolu olarak mı görüldüğüne bakıyor; bunun için de farklı kademelerden ve farklı yaşlardan futbolcu/futbolcu adayları ile konuşuyor. Duygularından beklentilerine, ortak davranışlarından eğilimlerine, futbolcuların zihin dünyalarının kapılarını ardına kadar açan "Bi Futbolcu Olursak..." alanının öncü çalışmalarından biri olmaya aday…

    Tanıtım metninden:

    Futbolcu olmak, dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de bir sınıf atlama kaldıracı. Genç, hatta ergen futbolcu adayları için, bir çocukluk rüyasını gerçekleştirme hayali olmak yanında, toplumsal olarak "yırtma" ümidini temsil ediyor. Safter Elmas, farklı yaşlardan, farklı kademelerden, farklı "başarı" derecelerinden futbolcu ve futbolcu adaylarıyla görüşerek yaptığı çalışmada, bu ümit dünyasına tam saha pres yapıyor. Bir çocuk, futbolcu olmayı nasıl hayal eder? O hayallerden, profesyonel bir meslek, bir iş, bir emek süreci olarak futbolculuk pratiğine uzanan yolda neler yaşanır ve beklentiler, duygular nasıl değişir? Futbolcunun habitusu nasıl oluşur; yani futbolcular âdeta görünmeyen bir müfredata uyarak hangi eğilimleri, davranışları içselleştirirler? Futbolcu "milletinin" düşünce ve duygu dünyasına açılan bir keşif seferi.

    "Bence her şeyin değişir. Mesela kıyafetinden başla arkadaşlarından tut, her şey değişebilir futbolcu olursak. Modern bir insan oluyorsun sonuçta profesyonel bir futbolcu olduğunda. Adın duyuluyor mesela, onlar mesela mahallede oturuyor sen gideceksin zenginlerin oturduğu bir yerde oturacaksın. İlla ki arkadaş çevren değişecektir." M., Kocamustafapaşa, 11 yaşında

    Ercan Kesalden yeni kitap: Aslında...

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow