hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Krikor Zohrab'ın mahlasla yazdığı Ermeni Meselesi çıkıyor

    Krikor Zohrabın mahlasla yazdığı Ermeni Meselesi çıkıyor
    expand
    KAYNAKCnnturk.com

    Krikor Zohrab, Osmanlı'nın önemli simalarından birisi. Meclis-i Mebusan'da 3 dönem İstanbul mebusluğu yapan ve tehcir sırasında öldürülen siyasetçi ve hukukçu Zohrab'ın Marcel Leart ismiyle kaleme aldığı Ermeni Meselesi adlı kitabı 11 Eylül'de İletişim Yayınları'ndan çıkıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İletişim Yayınları, tarih, politika, araştırma-inceleme alanlarında müptelalarının heyecanla beklediği bir dizi kitabı daha okurla buluşturuyor. 11 Eylül'de raflarda yerini alacak kitaplar arasında en dikkat çekeni, Osmanlı Ermenilerinin en önemli simalarından Krikor Zohrab'ın Marcel Leart ismiyle kaleme aldığı Ermeni Meselesi. Yayınevi ayrıca Michael Mann'ın faşizm hakkında yeni bir teori geliştirdiği eseri Faşistler'i de Türkiyeli okura sunuyor. Yayınevi ayrıca 11 Eylül'de Nurdan Türker'in İstanbullu Rumları anlattığı Vatanım Yok Memleketim Var, Jean-François Bayart'ın "İslam demokrat olabilir mi?" sorusuna yanıt aradığı çalışması Cumhuriyetçi İslam ile Halil Buyruk'un Öğretmen Emeğinin Dönüşümü adlı kitaplarını da yayınlıyor. İletişim Yayınları, Ali Artun'un derlediği Bir Muamma: Sanat Hayat ile Alper Atalan'ın romanı Kısmet İşte'yi de okurla buluşturuyor.

    Raymond Kevorkian'ın kapsamlı araştırması "Ermeni Soykırımı" 

    Belgelerin Işığında Ermeni Meselesi

    Krikor Zohrab'ın "Marcel Léart" ismiyle kaleme aldığı Ermeni Meselesi, İletişim Yayınları'ndan çıktı. Roper Koptaş'ın ayrıntılı önsözüyle zenginleşen çalışma, imparatorluğun Ermeni nüfusunun yoğun olduğu bölgelerinde, gayrimüslimlere yönelik şiddet ve ayrımcılık gibi hak ihlali yaratan uygulamaları, verilerle destekleyerek günümüze taşıyor. Zohrab çalışmasının gerekçesini, dönem Türkiyesinin Doğu vilayetlerinde "herkesin menfaatine olacak" bir idarenin nasıl kurulması gerektiği hakkında görüşlerini sunmak şeklinde açıklarken, Ermeni meselesi konusunda yapılması istenilenleri de açığa çıkarıyor.

    Arka kapaktan:

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Ermeni 'meselesi', Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde Büyük Devletler'le defalarca müzakere etmek zorunda kaldığı bir sorundu. İmparatorluğun Ermeni nüfusun yoğun olduğu bölgelerinde gayrimüslimlere yönelik şiddet, resmî görevlerde ayrımcılık, hak ihlalleri ve asayişsizlik sorunu 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gündemden düşmedi. Berlin Konferansı'yla başlayan farklı raporlar ve notalarla devam eden diplomatik girişimler "mesele"nin çözülmesinde etkili olmadı. II. Meşrutiyet döneminde mebus olan Krikor Zohrab'ın, Avrupa kamuoyunu harekete geçirmek üzere 1913'te Marcel Léart ismiyle kaleme aldığı bu kısa metin, imparatorluk tebaası olarak Ermenilerin sosyal, iktisadi, kültürel ve hukuki durumlarını da verilerle izah ederken, Ermeni meselesi konusunda yapılması istenenlerin de kapsamlı bir dökümünü sunuyor.

    Rober Koptaş'ın 'mesele'yi tarihsel bir çerçeveye oturtan ayrıntılı sunuşuyla…"

    Krikor Zohrabın mahlasla yazdığı Ermeni Meselesi çıkıyor

    Kitaptan alıntı:

    "Bu inceleme Ermeniler lehinde yazılmıştır. Müslümanlara karşı, Türklere, hatta Kürtlere karşı yöneltilmiş değildir. Ermeni nüfusa uygulanan ağır mezalimi gözler önüne sermektedir. Bu kederlendirici tespitler, nefreti körüklemek ve intikam talep etmek için yapılmamaktadır. Hepsi tarihî olgulara dayanmaktadır ve burada sadece, gelecek için bunlardan bir ders çıkarmak ve Türkiye'nin Doğu vilayetlerinde herkesin menfaatine olacak daha iyi bir idarenin nihayet kurulmasını sağlamak amacıyla hatırlatılmaktadır."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Faşistler

    Michael Mann'ın faşizm hakkında yeni bir teori geliştirdiği çalışması Faşistler, İletişim Yayınları tarafından Türkçeye kazandırıldı. Mann, bu çalışmasında tarihte faşist dönemlerden geçmiş İtalya, Almanya, Avusturya, Macaristan, Romanya ve İspanya gibi ülkelerdeki faşistlerin faşist olma motivasyonlarını incelerken, faşizm ile modernite arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor. İdeolojinin kendisini tartışmaktan daha öteye geçen, köklere inen bir araştırma…

    Faşizmin kökeni

    Arka kapaktan:

    "Mann, faşist harekete katılan kadın ve erkeklerin ayrıntılı analizlerine yönelerek faşizm hakkında yeni bir teori geliştirmeye çalışıyor. Faşizmin başat siyasal ideoloji haline geldiği altı Avrupa ülkesindeki -İtalya, Almanya, Avusturya, Macaristan, Romanya ve İspanya- faşistlerin sahip oldukları inançlara ve katıldıkları eylemlere odaklanıyor, bireylerin faşist olma motivasyonlarını inceliyor. Modern toplumdaki çatışmaların -özellikle sınıf çatışmalarının- yarıklarında, faşizme serpilme fırsatı verensorunların, ulus-devletin en aşırı biçimi olan faşist devletlerde dönüştüğü şekli ele alıyor. Sosyal sınıflar arasındaki sorunların yansıtılma biçimi olarak şiddetin, hangi mekanizmalarla toplumları ele geçirebildiğini gözler önüne seriyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Faşistler, yalnızca bir ideolojiyi tartışmayı değil, ideolojinin taşıyıcılarını da etraflıca hesaba katmayı öneren kapsamlı bir eser…"

    Krikor Zohrabın mahlasla yazdığı Ermeni Meselesi çıkıyor

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kitaptan alıntı:

    "Bu kitap faşistleri -kim olduklarını, nereden geldiklerini, ne gibi güdülerle hareket ettiklerini, iktidara nasıl geldiklerini- anlayarak, faşizmi açıklamayı amaçlar. Ben burada tesis edilmiş faşist rejimlerden ziyade, faşist hareketlerin yükselişine odaklanacağım. Faşistlerin güçlendikleri dönemde, dünya savaşları arası Avrupa'daki ana mevzilerini, yani Avusturya, Almanya, Macaristan, İtalya, Romanya ve İspanya'yı inceleyeceğim. Faşistleri anlamak faşist hareketleri anlamayı gerektirecek. Kendilerine özgü iktidar örgütlerinde bir araya geldiklerini teslim etmeden, faşist bireyler ve onların eylemleri hakkında çok az fikir edinebiliriz. Onları, daha etkin devletler ve daha büyük milli dayanışmaya yönelik yaygın özlemlerle ilintili, daha genel 20. yüzyıl bağlamı içinde de anlamak durumundayız; çünkü faşizm ne bir tuhaflık ne de sadece tarihî bir ilgi konusu. O, modernitenin ekseriyetle arzu edilmese de, temel bir öğesi olmuştur."

    Vatanım Yok Memleketim Var - İstanbul Rumları: Mekân-Bellek-Ritüel

    Nurdan Türker'in İletişim Yayınları tarafından yayımlanan çalışması Vatanım Yok, Memleketim Var İstanbul'un, İstanbullu olmanın Rum-Ortodoks kimliğindeki yerini anlatırken, 6-7 Eylül'ün, milliyetçi saldırıların ve sürgünlerin bu kimliğe etkilerini ele alıyor. İstanbul'un ve İstanbullu kimliğinin değişimini de gözlemleyebileceğimiz hikâye, nostaljik bir tavra bürünmeyen, canlı bir bakışı yansıtıyor. İstanbullu Rumlarla bire bir görüşülerek hazırlanmış bu çalışma, aynı zamanda şehrin bir sözlü sosyal tarih anlatısı…

    Bir ülkede yaratılan nefretin etkileri ne kadar uzun süreli olabilir?

    Arka kapaktan:

    "Göçtükleri veya ziyarete gittikleri Yunanistan'da rahat edemiyor, Yunanlar tarafından yadırganıyorlar. Burada, İstanbul'da da Rumca konuştuklarında büyükleri tarafından "Susun, susun, duyacaklar" diye uyarılıyor, göze batmamaya çalışıyorlar. Kuşaklardır yaşadıkları şehirde 'yabancı' diye yadırganmanın hazinliği… 'Ne oralı ne buralı' olmanın hüznü…

    Elinizdeki kitap, öncelikle ve esasen İstanbullu olan Rumların algı ve duygu dünyasına bir pencere açıyor. İstanbul'un, İstanbullu olmanın Rum-Ortodoks kimliğinin inşasındaki yerini, bu kimliğin mekânda, mitlerde, ritüellerde ve bellekteki yeniden üretimini anlatıyor, anlattırıyor. Tabii, başta 6/7 Eylül vahşeti, sürgünlerle, milliyetçiliğin tacizleriyle, bu kimliğin aşınmasının da hikâyesi bu. İstanbul'un ve İstanbullu kimliğinin değişiminin de izlerini sürebileceğimiz bir hikâye. Nurdan Türker, kimliğin ve hikâyenin nostalji kapanına kısılmasına da razı olmadan, canlı ve analitik bir bakışın örneğini veriyor."

    Krikor Zohrabın mahlasla yazdığı Ermeni Meselesi çıkıyor

    Kitaptan alıntı:

    "İstanbullu olmak bir kere Yunanlılar arasında ve Rumlar arasında bir ayrıcalık olarak kabul edilir. Çünkü Şehr-i Âli bu, çok eski gelenekleri olan bir cemaatten geliyorsunuz. Bu cemaatin ne de olsa hem yakın tarihte hem eski ortaçağlarda yaratmış olduğu bütün o eserlerle kendinizi bir şekilde bağlı hissediyorsunuz, çünkü o kiliselerden geçmiş oluyorsunuz, o mekânlardan geçmiş oluyorsunuz, yaşamış oluyorsunuz, anılarınız var. (...) İstanbul güzel bir yer. İstanbul, tarihin felsefenin şunun bunun ötesinde kendisi güzel bir şehir. Bugün de (...) birçok şey değişmiş olmasına rağmen güzel olmaya devam eden bir cazibe merkezi. Dolayısıyla bu, gururlanılacak bir şey…"

    Cumhuriyetçi İslam - Ankara, Tahran, Dakar

    İslâm'ın cumhuriyet ve demokrasiyle arasındaki ilişki üzerine yürütülen tartışmalar günümüzde de yoğunlukla sürürken, İletişim Yayımları tarafından yayımlanan Cumhuriyetçi İslâm adlı çalışma "İslâm demokrat olabilir mi?" sorusuna bir yanıt arıyor. Jean-François Bayart, Türkiye, İran ve Senegal gibi Müslümanların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu ülkelerde kurulmuş olan cumhuriyet yönetimlerini inceleyerek bu soruya cevap ararken, aynı zamanda ülkelerin özgün koşullarını da karşılaştırmaya dâhil ediyor.

    Araftaki Ermeniler: "Ne Hz. İsa'ya ne Hz. Muhhamed'e yaranabildiler"

    Arka kapaktan:

    "Dünya üzerinde milyonlarca Müslüman, cumhuriyet rejimi altında yaşamakta olduğu halde, İslâm ve cumhuriyetin ya da İslâm ve demokrasinin pek bir arada var olamayacak, hatta karşıt kavramlar olduklarına dair bir kanı var. Aslında cumhuriyet ne mutlak bir demokrasi tedarikçisidir ne de tümüyle demokrasiden azadedir. Demokratik olduğu iddia edilemeyecek birçok cumhuriyet rejimi vardır ve laiklik sık sık otoritaryanizmi meşrulaştırır. Peki ya İslâm demokrat olabilir mi? Türkiye, İran ve Senegal... Her biri, kendine özgü bir cumhuriyet ve kendine özgü bir İslâm anlayışını içselleştirmiş, ortaya birbirinden çok farklı cumhuriyetler çıkmış. Ama İslâm, tek başına, bu ülkelerdeki cumhuriyet çeşitliliğini açıklamaya yetmiyor. Jean-François Bayart bu çalışmasında cumhuriyetle yönetilen bu üç İslâm ülkesine odaklanarak İslâm'la cumhuriyetin, cumhuriyetle demokrasinin ve demokrasiyle İslâm'ın ilişkilerini inceliyor."

    Krikor Zohrabın mahlasla yazdığı Ermeni Meselesi çıkıyor

    Kitaptan alıntı:

    "Cumhuriyetçi İslâm kurumlarla, vatandaşlık ve milliyet anlayışıyla, kamusal alan ve sivil toplumun devletle olan ilişkisi içinde tanımlanmasıyla, özgürlükler ve insan haklarıyla ilgili siyasal bir meseledir. Bundan da önemlisi, ahlâkî ve siyasal bakımdan cumhuriyetçi bir öznenin oluşturulması meselesidir."

    Öğretmen Emeğinin Dönüşümü

    İletişim Yayınları tarafından yayımlanan Öğretmen Emeğinin Dönüşümü adlı bu çalışma, öğretmenliğin değersizleş(tiril)mesi sürecinin bir özetini sunuyor. Halil Buyruk'un çok sayıda öğretmenin deneyimlerini yansıttığı kitapta, eğitim bir emek süreci olarak ele alınırken; teknolojinin gelişmesi, merkezi sınav sistemi, performans baskısı ve velilerin eğitim sürecinde almaya başladıkları baskın rol gibi yeni yeni karşılaşılmaya başlanan durumların öğretmenler üzerindeki etkileri açığa çıkarılmaya çalışılıyor. En önemlisi de, ismi hep "idealizm"le birlikte anılan bu mesleğin bugünkü konumu ve bu konumun nasıl iyileştirilebileceğine dair bir yol bulma çabasının izlerini taşıyor.

    "Dünyayı Politik Düşünmek"

    Arka kapaktan:

    "Öğretmenliği idealizmle tanımlama, 'kutsal meslek' sayma alışkanlığı belki hâlâ sürüyor fakat buna inananlar artık pek az. Başta öğretmenlerin kendileri olmak üzere… Öğretmenlik nasıl değersizleşti? Daha serinkanlı soracak olursak: Nasıl değişti? Teknolojik değişim, öğretmenleri bir yandan vasıfsızlaştırır bir yandan yeni vasıflarla donanmaya zorlarken, neyi değiştirdi? Gündelik denetim pratikleri, müfredatın kıskacı ve merkezî sınav sisteminin nicelleştirdiği performans baskısı, öğretmenlerin etki alanını nasıl daralttı? Velilerin yeni aktörler olarak devreye girişi, onları nasıl etkiledi? Halil Buyruk, çok sayıda öğretmenin deneyimlerini yansıtan araştırmasında, eğitimi bir emek süreci olarak ele alıyor. Öğretmenliğin değersizleşmesini veya değişimini, emek sürecinin dönüşümünün bir cephesi olarak inceliyor. Gayrı maddî veya zihinsel emeğin dönüşümünün, tipik ve önemli bir cephesi… Bu fasılda, eğitim sendikacılığı da tartışılıyor kitapta. Devletin memuru olmaktan, emekçiye… Belki de öğretmenliğin içinden geçtiği değişim sürecinin kısa özeti budur.

    Krikor Zohrabın mahlasla yazdığı Ermeni Meselesi çıkıyor

    Bir Muamma: Sanat Hayat Aforizmalar

    Sanatın hayatla ilişkisi, baştan beri bütün büyük düşünürleri, sanatçıları ve edebiyatçıları meşgul etmiştir. Sanat hayatla bir midir? Yoksa bunlar birbirlerine karşıt mıdır? İletişim Yayınevi, 11 Eylül günü çıkacak olan Bir Muamma: Sanat Hayat - Aforizmalar kitabında, bu sorulara cevap arayan sözlerden bir seçki sunuyor.

    Ali Artun'un bir araya getirdiği beş yüzden fazla pasaj, iki bin yıllık bir düşünce ve sanat tarihine yayılıyor. Kitabın bir başı veya sonu yok. Okurlar her açtıklarında keyiflerince karıştırabilir, istedikleri yeri seçip okuyabilir ve sanat-hayat muammasının gizlerine dalabilirler.

    Krikor Zohrabın mahlasla yazdığı Ermeni Meselesi çıkıyor

    Arka kapak'tan:

    "En nihayetinde sanat hayatla, hayat da sanatla anlamlandırılır. Hem birbirlerinin varlığını belirler hem birbirlerini tehdit ederler. Sanat ve hayat, kimi zaman özdeş, kimi zaman karşıt sayılırlar. Baştan beri sanatçılar ve filozoflar bu diyalektiği aşabileceklerini, bu ikiliğe son verebileceklerini hayal etmişlerdir. Ama nafile...

    Bu kitap bir sanat-hayat aforizmaları seçkisi. Bir başı veya sonu yok. Her açtığınızda keyfinizce karıştırabilir, istediğiniz yerini seçip okuyabilirsiniz. Sanat-hayat muammasının kendinize özgü gizlerine dalabilirsiniz."

    "Devlet ve PKK İkileminde Korucular"

    Kısmet İşte

    Mart ve Çok Kısa Bişi Anlatıcam kitaplarıyla tanıdığımız Alper Atalan yeni bir kitapla karşımızda. Gündelik hayatı edebiyatla harmanlayan Atalan, İletişim Yayınları tarafından yayımlanan Kısmet İşte adlı kitabında Aziz Nesin'in öncüsü olduğu mizah geleneğimizi devam ettiriyor. Amcaları, teyzeleri, okeyde çifte gidenleri, kolpacılarıyla hayat Atalan'ın satırlarında…

    Krikor Zohrabın mahlasla yazdığı Ermeni Meselesi çıkıyor

    Arka kapaktan:

    "Alper Atalan, gündeliği anlatıyor, bir vakanüvis gibi, ta Aziz Nesin'den gelen mizah geleneğini sürdürerek sessiz sedasız şehrin ve memleketin nabzını sayıyor. Amcaları, teyzeleri, âşıkları, okeyde çifte gidenleri, kolpacıları, bahtsız duvarları, parçalı bulutları, gele atanları konuşturuyor. 'N'oluyoruz lan' diyenleri duyuruyor. Yol da uzun sohbet de. Konuşsak güzelleşeceğiz. Kısmet İşte, iyimser bir hasbihalin, hayat denen meddücezrin kısa hikâyeleri… Yine ustaca, yine arkadaşça…"

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow