hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Taşrada eğlenceyi anlattı: "Hovarda Alemi"

    Taşrada eğlenceyi anlattı: Hovarda Alemi
    expand
    KAYNAKCnnturk.com

    Garsonlar, fedailer, konsomatrisler... Osman Özarslan, Hovarda Alemi - Taşrada Eğlence ve Erkeklik adlı kitabında taşra gece hayatını ve gazino ortamının derin bir analizini yapıyor. Ekonomi-politik dinamiğinden eğlence kültürüne, davranış kodlarına, raconlarına taşrada eğlencenin analiz edildiği kitabın odağında ise erkeklik var. Yazarın, erkekliğin inşasında gece hayatı ve eğlence kültürünün işlevini anlattığı kitabı İletişim Yayınları'ndan çıkıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İletişim Yayınları Osman Özarslan'ın taşra gece hayatını derinlemesine incelediği çalışması Hovarda Alemi - Taşrada Eğlence ve Erkeklik'i okurla buluşturuyor. Yayınevi ayrıca Paul White'ın PKK'nin kuruluş yıllarından başlayarak 2014'ün ortalarına kadar yaşanan gelişmeleri anlattığı çalışması PKK - Dağlardan İnmek ve Ortadoğu tarihi ve şiddet üzerine araştırmalarıyla tanınan Hamit Bozarslan'ın Lüks ve Şiddet, İbn Haldun'da Tahakküm ve Direniş kitaplarını da yayınlıyor. Anı Dizisinden İbrahim Dizman'ın, hemşerisi Harut Usta'yı anlattığı Adı Başka Acı Başka - Karadeniz'in Son Ermenilerinden Harut Usta kitabını da okura sunacak olan yayınevi, Meltem Gürle'nin Türkçe edebiyatın en önemli eserlerinden Tutunamayanlar'ın yazılma sürecine ışık tuttuğu çalışması Ölülerle Konuşmak'ı da çıkarıyor. İletişim Yayınları ayrıca, daha önce Herzog, Günü Yaşa, Yağmur Kral ve Humboldt'un Armağanı adlı eserlerini yayımladığı Saul Bellow'un Bay Sammler'ın Gezegeni adlı romanını ve Kemal Varol'un ilk romanı Jar'ı yeniden okura sunuyor.

    Edebiyatın linç kültürüne direnişi: Vur Ulan Vur - Linç Öyküleri

    PKK - Dağlardan İnmek

    İletişim Yayınları, Paul White'ın PKK'nin kuruluş yıllarından başlayarak 2014'ün ortalarına kadar yaşanan gelişmeleri anlattığı çalışması PKK - Dağlardan İnmek'i yayımlıyor. Örgütün yapısı, hedefleri ve ideolojik evrimi, diasporadaki Kürtler, kadınların örgüt içindeki rolü ve devletin Kürt sorununa bakış açısı üzerine bütünlüklü bir çalışma olan PKK - Dağlardan İnmek, Kürt sorunu üzerine uzun yıllardır süren tartışmalara yeni bir boyut kazandıracak.

    "Türkiye'nin 1980'ler ve 1990'lardaki Kürt sorununu çözmek için amansız bir askerî güç kullanma yönündeki tercihi (…) Ankara'nın umduğunun tam tersi bir sonuç yarattı…"

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kürt hareketi ve PKK üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Paul White, PKK'nin kuruluşundan 2014 ortalarına kadar uzanan bir zaman diliminde yaşanan gelişmeleri özlü bir anlatımla aktarıyor. White, PKK'nin başlangıçta izlediği yolu 1999'dan itibaren nasıl değiştirmeye başladığını, Abdullah Öcalan'ın bir "müzakereci" olarak rolünü, Türkiye devletinin Kürt sorununda zaman içinde takındığı tutumları değerlendiriyor.

    Gün Zileli'nin yeni romanı Çanlar okurla buluşuyor

    "Türkiye'deki Kürt-Türk çatışması ölümcül bir gidişata işaret ediyordu: Sonuçsuz barış girişimlerinin ardından gelen daha şiddetli bir kan davası…"

    PKK'nin yapısı, kökenleri ve hedeflerinin yanı sıra ideolojik evrimini de adım adım sergileyen Paul White, kadınların örgüt içindeki rollerine ve diasporadaki Kürtlere göz atmayı ihmal etmiyor. Radikal belediyecilik, demokratik konfederalizm, barış süreci gibi kavram ve olguları da ele alan, Türkiye'ye ve PKK'ye geçmişten günümüze eleştirel bir gözle de bakabilen, neler olup bittiğini anlamak için yardımcı bir kitap…

    Taşrada eğlenceyi anlattı: Hovarda Alemi

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Lüks ve Şiddet - İbn Haldun'da Tahakküm ve Direniş

    Hamit Bozarslan'ın Med 21 Programı İbn Haldun Ödülü'ne sahip çalışması Lüks ve Şiddet İletişim Yayınları tarafından yayımlanıyor. Bozarslan, Ortaçağ İslâm düşünürü ve tarihçi İbn Haldun'un önerdiği siyasi modeli incelemesinin merkezine koyarken, İbn Halduncu siyaset felsefesini Machiavelli, Pareto, Toynbee gibi Avrupalı düşünürlerle karşılaştırarak yorumluyor.

    Bugün Ortaçağ İslâm düşünürü ve tarihçi İbn Haldun'u okumak ne anlama geliyor? Devlete, iktidarın yükseliş ve çöküşüne, devrimlere ve toplumların birlik duygusunun gücüne dair saptamalarını, İslâm coğrafyasında ve ötesinde cereyan eden çatışma ve krizleri anlamak için bir anahtar olarak kullanabilir miyiz? İktidarların ve toplumların şiddet sarmalına sürüklenerek çökmeleri kaçınılmaz bir yazgı mıdır?

    Şantiyeye dönüşen Türkiye'nin öyküsü: İnşaat Ya Resulallah

    Ortadoğu tarihi ve şiddet üzerine araştırmalarıyla tanınan Hamit Bozarslan, Med 21 Programı İbn Haldun Ödülü'ne layık görülen Lüks ve Şiddet, İbn Haldun'da Tahakküm ve Direniş adlı bu çalışmasında, iktidar ve medeniyet kavramlarına İslâm coğrafyasının en önemli düşünürlerinden İbn Haldun'un gözüyle bakıyor. İbn Halduncu siyaset felsefesini tahakküm ve direniş diyalektiği üzerinden, Machiavelli, Pareto, Toynbee gibi Avrupalı düşünürlerle karşılaştırarak yorumlayan Bozarslan, aynı zamanda onun medeniyet kuramının barındırdığı çıkmazlara ve umutlara işaret ediyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Coğrafyanın ağıdını yakan kitap: Ucunda Ölüm Var

    İbn Haldun'un önerdiği model, incelemenin merkezine çelişkiyi koyar: Kent, şiddet olmadan kurulamaz ama varlığını onunla birlikte de sürdüremez. Çoğunlukla sert ve vahşi bir kurucu güç tarafından ele geçirilip ehlileştirilen kent, başka birtakım güç arzularını doğurur; bu arzular kent için her zaman ölümcül olmasa da, onu sürekli mücadelenin içinde tutar. İktidar sistemli hale geldikçe, kent de gitgide sistemli bir şiddet üretmeye başlar. Çöküş söz konusu olmasa bile, zamanının büyük bir bölümünü ister istemez bizzat üreticisi ve kurbanı olduğu bir şiddeti engellemeye vakfeder.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Taşrada eğlenceyi anlattı: Hovarda Alemi

    Hovarda Alemi - Taşrada Eğlence ve Erkeklik

    Osman Özarslan'ın taşra gece hayatını derinlemesine incelediği çalışması Hovarda Alemi - Taşrada Eğlence ve Erkeklik, İletişim Yayınları tarafından yayımlanıyor. Çalışmasının merkezine "erkeklik" kavramını yerleştiren Özarslan, kendini kadın bedeni üzerinden inşa eden bu kavramı pavyonlar ve gazinolar ekseninde sorgularken, eğlence kültürünü de başta garsonlar, fedailer ve konsomatrisler üzerinden olmak üzere tüm yönleriyle inceleyerek okuyucuya yansıtıyor.

    Nazi Almanyası ve Yahudiler

    Taşrada gece hayatının bir panoraması… Ekonomi-politik dinamiğinden eğlence kültürüne, davranış kodlarına, raconlarına… Osman Özarslan, taşrada bir modernlik deneyiminin de mekânı olan gazino ortamının derin bir analizini yapıyor.

    Analizin odağında, erkeklik var. Erkekliğin inşasında, gece hayatı ve eğlence kültürünün işlevini anlatıyor kitap. Kadın bedeni üzerinden ve parayla/harcamayla "kanıtlanan" bir erkeklik performansının zengin -ve acıklı- bir tasviriyle karşılaşıyoruz. Cömertlik jestleriyle, yakışıklı veya "belalı" imgesiyle ve türlü marifet sergileyerek gerçekleştirilen o performansı, yazar bir "erkeklik müzayedesine" de benzetiyor.

    Garsonların, fedailerin yanı sıra konsomatrislerin dünyası da yansıyor çalışmaya. Onların bu erkeklik inşasındaki rolleri yanında, kendi stratejileri var.

    Sadece konusuyla değil, çok yönlü ve ince bakışıyla da renkli bir çalışma.

    Demokrasi ne tür bir despotizm tehlikesi taşıyor?

    Kitaptan:

    "Abi şimdi diyelim kadın benim yanımda oturuyor, vol söylemezsen kalkar. Kalksa misal ortamda bir sürü orospu çocuğu oturuyor, onlar hele aran birileriyle bozuksa, belki adamın niyeti o değil ama gider oraya oturur diye düşünürsün, kalkmasın dersin. Kadın bunu bilir, garson senin aran kiminle bozuk bunu bilir, zaten garson dediğin adam orospu çocuğunun önde gideni, bir dönüm içinde kırk tazı yakalayamaz. Şimdi kadın bir de senin masana oturunca, hele sen iki üç akşam oraya gidip, bir şeyler söylemişsen, yani yatırım yapmışsan, vazgeçemezsin."

    Taşrada eğlenceyi anlattı: Hovarda Alemi

    Adı Başka Acı Başka - Karadeniz'in Son Ermenilerinden Harut Usta

    İletişim Yayınları, İbrahim Dizman'ın, hemşerisi Harut Usta'yı anlattığı çalışması Adı Başka Acı Başka'yı okurlarla buluşturuyor. Ordu'daki (yeni adı Zafermilli olan) Ermeni Mahallesi'nde yaşayanların hayatlarını gözlem ve tanıklıklara dayanarak anlatan bu çalışma, Türkiyeli Ermenilerin son yüz elli yılda başlarına gelenleri de gözler önüne seriyor.

    Orduluların Harut Usta'sı, Bakırcı Mıgırdıç Usta'nın oğlu Harutyun Artun… "Karadeniz'de en yaşlı, son Ermeni", kendi ifadesiyle... Yeni adı "Zafermilli" olan ama Ordu'nun güngörmüş yerlilerinin hâlâ eski adıyla andığı Ermeni Mahallesi'ni, son Ermenilerin hayatlarını anlatıyor. Ordu'nun mikro evreninde, Türkiye'nin son yüz elli yılının hüzünlü bir dökümü…

    İletişim Yayınları'ndan "Yüz Yıl Sonra Ermeni Soykırımı"

    İbrahim Dizman, hemşerisi Harut Usta'yı uzun uzun konuştururken, ayrıca tanıklık ve gözlemlere başvurarak, özenle çerçeveleyerek anlatıyor onun hikâyesini. "Bakır tavayı, güğümü herkes yapar. Ben farklı, orijinal ve memlekete yararlı şeyler yapmayı istedim hayatım boyunca" diyen, memlekete ilk şofben geldiğinde onu söküp inceleyerek sırrını keşfeden mahir bir ustanın hikâyesi bu aynı zamanda.

    Kitaptan:

    "Ermeniler arasında sürgün konu edilmezdi. Büyükler konuşmazdı, bizi de konuşturmazlardı. Biz çocuklar bazı şeylerin farkına varınca soruyorduk, dedemiz, amcamız, teyzemiz nerde, filan diye. Öldüler, deyip kestirip atıyorlardı büyükler. Sonraları anladık ki huzur içinde yaşayabilelim, intikam peşinde koşmayalım diye anlatmıyorlarmış. 18-20 yaşına gelince, sağdan soldan duyduklarımızla yaşanan felaketi biraz olsun öğrenmiştik ama artık kin güdecek yaşı geçmiştik. Çünkü Türklerle iç içe yaşıyorduk, en yakın arkadaşlarımız, komşularımız Türktü. Kime kızacaksın, kimden intikam alacaksın? Böyle olması, büyüklerimizin sağduyulu davranması çok doğru oldu tabii. Yoksa gençlik var, sağda solda birilerine çatar başımızı büyük belaya sokardık."

    Taşrada eğlenceyi anlattı: Hovarda Alemi

    Ölülerle Konuşmak - Shakespeare'den Joyce'a Tutunamayanlar'da Edebi Miras Meselesi

    Meltem Gürle'nin Türkçe edebiyatın en önemli eserlerinden Tutunamayanlar'ın yazılma sürecine ışık tuttuğu çalışması Ölülerle Konuşmak, İletişim Yayınları'ndan çıkıyor. Gürle, çalışmasında Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ı yazmasına katkı sağlayan metinlerle Tutunamayanlar arasındaki bağı incelerken, Oğuz Atay metinleri üzerine yeniden düşünmenin de yollarını açıyor.

    Meltem Gürle doktora tezinden yola çıkarak hazırladığı bu kitapta, Oğuz Atay'ın, başyapıtı Tutunamayanlar'ı yazma serüvenine ışık tutuyor. Gürle romanın ortaya çıkışına katkısı olan dünya edebiyatına ait metinlerin izini sürerken, yazarın bunları nasıl modernliğin diline ve mantığına dönüştürdüğünü gösteriyor.

    IŞİD Tuzağı: Batıyı savaşına çekerek hedefine ulaştı

    Kitaptan:

    "Yazmak, her zaman geçmişle bir diyaloğa girmek anlamına gelir. Bir romancı, eserlerini ortaya çıkarırken kendini daha önceki yazarların ayak izlerini takip ederken bulur, ki bu biraz da ölülerle konuşmak gibi bir şeydir. Doğu'da yaşayan bir romancı ise, kendini yalnızca geçmişle değil, Batı ile de bir diyalog içinde bulur ister istemez. (...) Doğulu sanatçı, yaratma pratiğinde şu ikilemle karşı karşıyadır: Bir yandan kendine sadık kalmak ve özgün malzemesini mümkün olan en saf haliyle aktarmak ister, diğer yandan yalnızca kendinden önce söylenmiş sözlerin değil, bu sözlerin içinde yer aldığı Batılı formların da ağırlığını duyar üzerinde. Doğu'da yeni bir söz söylemek, belki de bu nedenle Batı'da olduğundan daha zordur."

    Taşrada eğlenceyi anlattı: Hovarda Alemi

    Bay Sammler'ın Gezegeni

    İletişim Yayınları, Herzog, Günü Yaşa, Yağmur Kral ve Humboldt'un Armağanı adlı eserlerini yayımladığı Saul Bellow'un şimdi de Bay Sammler'ın Gezegeni adlı romanını edebiyatseverlerin beğenisine sunuyor. Bellow'un İkinci Dünya Savaşı'nın toplumda bıraktığı olumsuz etkileri konu edindiği romanı, aynı zamanda 1960'ların Amerikası'nın eleştirel bir panoramasını da sunuyor.

    İngiltere'de Devrim Çağı raflarda

    Bay Sammler'ın Gezegeni, İkinci Dünya Savaşı'nın insan ruhunda bıraktığı yaralara yeni bir geleceğin penceresinden bakan bir başyapıt. Soykırım kurbanı bir Polonyalı Yahudi, tek gözünü kaybetmiş bir savaş mağduru ve üniversitede ders veren bir entelektüel olarak Bay Sammler savaş sonrası Amerika toplumunda "deliliğin kayıt memuru" olarak tutunmaya çalışır. Salzburg'daki bir toplama kampından yeğeni tarafından kurtarılan Sammler, New York'ta artık hiçbir şeyin kıymetini bilmeyen yeni neslin arasına düşmüştür. Boş zamanın ve lüksün yeni nesli sürüklediği buhrana karşı ahlâki bir sığınağa dönüşen Sammler'ın bireysel gezegeni 1960'ların Amerikası'nın eleştirel bir panoramasını sunarken akılla sezgi, geçmişle gelecek, sağduyuyla delilik arasındaki sınırlar kaybolur. Savaş sonrası Amerikan toplumunun psikolojisine tarihin teleskobundan bakan hüzünlü ve çarpıcı bir anlatı.

    "Bay Sammler'ın Gezegeni o kadar etkileyici bir roman ki bitirir bitirmez bizi yeniden okumaya teşvik ediyor. Romanı okurken dönüşüm geçirdiğimiz için sona geldiğimizde yeniden başlamak istiyoruz." Joyce Carol Oates

    "Bellow, uyum ve düzeni temel alan anlatı ilkelerine dayalı romancılığı alt üst eden bir yazar." Philip Roth

    Taşrada eğlenceyi anlattı: Hovarda Alemi

    Jar

    Daha önce Haw ve Ucunda Ölüm Var adlı romanları İletişim Yayınları tarafından yayımlanan Kemal Varol'un bu kez ilk romanı Jar yeniden okurlarla buluşuyor. Romanda birbirinden nefret eden iki yaşlı adamın hikâyesi, Kemal Varol'un masalsı ve büyülü diliyle birleşiyor…

    Birbirinden nefret eden iki yaşlı adamın etrafında dönen cayırtılı hikâyeler… Yatağını arayan, su gibi kıvrıla kıvrıla akan hayatlar… Kemal Varol'un neşeli gevezeleri, öfkelileri, biçareleri, mesel içinde mesel olan habaset teferruatları, figüranları, şehrin sineması… Taşranın dermansızlığı, taşranın keçi inadı… Harareti ve hengâmesi… Renkleri…

    IŞİD Tuzağı: Batıyı savaşına çekerek hedefine ulaştı

    Kitaptan:

    Jar, masalsı, büyülü ve yalın bir roman… Bir Arkanya romanı… Kemal Varol'un ilk romanı.

    Yaşlanmak ıslah etmemişti iki meçhul adamı. Arkanya'daki iki ayrı meyhanenin bahçesinde oturmuş nefret dolu bakışlarla birbirlerine bakıyorlardı günlerdir. Aralarına sımsıkı bir ip gerilmiş gibi ölüm kokan gözlerle zamanı kolluyorlardı. Upuzun bir caddenin ikiye böldüğü tozlu yoldan gelip geçen insanların bakışlarına aldırdıkları yoktu. Masanın üzerine koydukları sabırsız ellerini habire tıkırdatıyor, ayakları bir anda ileriye atılmak için sandalyelerin altında aralıksız sallanıp duruyordu. Vakit yaklaşıyordu. Çok yakında, yüreklerindeki cerahati söküp atamamış iki yaşlı adam, ağır ağır yerlerinden doğrulup epeydir iki ayrı yakasında bekledikleri yolun tam ortasında buluşacak ve büyük ihtimalle biri ölecekti.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow