hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Dünyaca ünlü "Indie Pop" sanatçısı Tom Odell, Zorlu PSM'de

    Dünyaca ünlü Indie Pop sanatçısı Tom Odell, Zorlu PSMde
    expand
    KAYNAKBetül Memiş / Cnnturk.com

    Brit Awards sahibi İngiliz "Indie Pop" şarkıcı ve söz yazarı Tom Odell, 23 Eylül’de, İstanbul Zorlu PSM Ana Tiyatro’da.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Yazdığı şarkılarla olduğu kadar coverladıklarıyla da dinleyenlerini kendi dünyasına çekmeye başaran, BRIT Awards sahibi İngiliz ‘indie pop’ şarkıcı ve söz yazarı Tom Odell, 23 Eylül’de, İstanbul Zorlu PSM Ana Tiyatro’da…

    “Trajik ilişkiler hakkında yazmak, huzurlu ilişkileri anlatmaktan daha kolaydır. Bütün çalışmalarımın odağında hep ‘aşk’ yer alıyor ve niye bilmiyorum. Ama şunu söyleyebilirim ki, şarkılarımda hep umuda yer veriyorum” diyor, 1990 doğumlu, ‘Another Love’ ile listeleri altüst eden, İngiliz şarkıcı ve söz yazarı Tom Odell… 2015’te, One Love Festivali’nde müzikseverlerle buluşan Odell, iki yıllık aradan sonra 23 Eylül Cumartesi, İstanbul, Zorlu PSM Ana Tiyatro’da kulakların pasını silmeye hazırlanıyor.

    Konser öncesi, takipçilerine değil ama yeni keşfedenlere es notu niyetine, röportaja düştüğümüz Odell’in kim olduğuna gelirsek… West Sussex’de doğan Odell, eğitimini Brighton Institute of Modern Music’de tamamladı. Elton John, Leonard Cohen ve Bob Dylan şarkılarını dinleyerek büyüdüğünü dile getiren Odell, Lily Allen tarafından keşfedildi. Ardından 2012’de Columbia Records ile yaptığı anlaşmayı 21 yaşında yayınladığı ilk EP’si Songs from Another Love izledi. Aynı yıl prestijli BRIT Awards’da “Critics’ Choice” ödülünü alarak müzik dünyasındaki yerini sağlamlaştırdı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ses getiren ilk stüdyo albümü ‘Long Way Down’ı 2013’te piyasaya sürdü. Bu albümle İngiltere listelerinde zirveyi yakalayan genç yetenek; Elton John, Billy Joel ve The Rolling Stones gibi isimlerle turneye çıktı. 2016’da çıkan ‘Wrong Crowd’ albümü için Arctic Monkeys, Kasabian ve Adele ile yaptığı çalışmalarla adını duyuran Jim Abiss ile işbirliği yaptı. Albüme, Odell’in filmlere olan hayranlığından dolayı bir dizi kısa film eşlik etti. Senaryosunu Odell’in yazdığı, masumiyet ve yalnızlık temalarını işleyen filmleri yönetmen George Belfield çekti. Albümdeki ‘Here I Am’ şarkısının klibinde oynayan Kevin Spacey ise Odell’in hayranlarına başka bir sürprizi idi. 13 yaşında kendi şarkılarını yazmaya başlayan Odell’i gelin kendisinden dinleyelim…

    Dünyaca ünlü Indie Pop sanatçısı Tom Odell, Zorlu PSMde

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Bazen kendimi başarısız hissedebiliyorum"

    Geç yaşınızda, müzik eleştirmenlerinden ‘tam not’ almak, üstüne ödüller ve dinleyiciler üzerinde keskin bir etki bırakmak; tüm bunların sizdeki karşılığı nedir?

    Kendimizi hep çağdaşlarımıza göre değerlendirdiğimizden, bazen kendimi başarısız hissedebiliyorum. Yazdığım bazı şarkılardan gurur duyuyorum, en azından bir iki tanesinden… Ama genelde kafam hep geleceğe dönük; ya son yazdığım şarkıyı ya da hazırlanmam gereken bir sonraki konseri düşünüyorum. Kendime, geçmişe bakmak için çok az vakit tanıyorum, böylece şarkı yazmakta ve sahneye çıkmakta verimli olabiliyorum.

    Müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Son yıllarda yapılan üretimler, özellikle ‘analog’ ve ‘dijital’ diye ayrılırken, bu performansları ve müzikal anlayışları nasıl görüyorsunuz? Geçmişte ve günümüzde müzikal algı anlamında sizi etkileyen kimler?

    Müziğimi nasıl tanımlarım bilmem ama sanırım onu farklı kılan şey, bestelerin temellerinin piyanoda şekillenmesi. Melodilerin doğru kelimelerle birlikte yükselişini izlemeyi seviyorum. “Pop şarkısı” konsepti de hoşuma gidiyor, bir kaydın dört dakikayı aşmaması, sekiz sesten oluşması, nakarat öncesi girişler gibi şeyleri seviyorum. Bazıları bunu kısıtlayıcı buluyor belki ama, bence tam tersi, pop müziğin yarattığı sınırlar harika işler çıkmasını mümkün kılıyor. Bu yüzden dünyadaki son beş dakikamda dinlemek isteyeceğim şeyler George Harrison’ın ‘My Sweet Lord’u, ya da Philip Glass’ın film müziklerinden biri olurdu. Glass’a bayılırım ama sanırım -niye bilmiyorum- tercihim Harrison olurdu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Her şey büyükannemin piyanosuyla başladı"

    Müzikle yolculuğunuz nasıl başladı; biraz kendinizden bahseder misiniz? İlk başta yola çıktığınızdaki hayalinizle, kafanızla, bugün bulunduğunuz yer arasında neler evrildi?

    Her şey büyükannemin piyanosuna olan ilgimle başladı. Onun salonunda oturduğumu ve onu çalarken dinlediğimi hatırlıyorum. Uzun tırnakları tuşlara değerdi, sık sık (Beethoven) ‘Moonlight Sonata’ çalardı. Danimarka’dan gelen amcam da arada sırada çalardı ve çok iyiydi. Diğer büyükannem de piyano çalardı büyükbabamla beraber. Birlikte bana bir piyano aldılar, sanırım 10 yaşındaydım. Her akşam okuldan sonra piyano çalmaya başladım, bu yüzden hala çalarken, hep büyükannemin salonunda oturuyormuşum gibi hissediyorum.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    The Beatles’in "Real Love" veya Sam Smith, Frank Sinatra gibi isimlerden dinlediğimiz "Have Yourself a Merry Little Christmas" gibi şarkıları coverladınız. Bu şarkıları seçme sebebiniz?

    John Lennon’ı çok seviyorum. Bence o ve Paul McCartney ‘modern pop şarkısı’ kavramını icat eden insanlar, onları sevmemek elde değil! Ben, Lennon’ın şarkı yazarlığına olan ‘cin’ yaklaşımını da seviyorum; sizi gülümsetiyor, güldürüyor, sonra da birden canınızı acıtabiliyor. Ne olacağını hiç kestiremiyorsunuz. Lennon’ın şarkılarında, esprinin odağı mı, dinleyicisi mi olduğunuzu bilmiyorsunuz. Bence, ‘Real Love’ da bu anlayışa bağlı kalan bir şarkı, bu yüzden en sevdiklerimden.

    "Wrong Crowd" albümünün yapım sürecinde 30’dan fazla şarkı arasından seçim yapmak zorunda kaldığınızı söylüyorsunuz. Bu seçimleri neye göre yaptınız?

    Sanırım 100 taneydi. Yazmayı hiç bırakmıyorum, galiba biraz takıntılıyım. Yazdığım şarkıların bazıları bana çok kötü gelse bile, yine de her birini bitirmeye çalışıyorum. İyi şarkıları, kötü şarkılardan ayırt etmek şarkılar bitince daha kolay oluyor. Şarkıları seçme kriterim ise; bende duygu uyandırması çok önemli! En az sözle en çok şeyi anlatabilmesi. Sokakta yürürken, öylece aklıma takılabiliyor olmalılar.

    "İyi yazmak için hep okumak gerekir"

    Sizi keşfeden Lily Allen, sizde David Bowie’nin enerjisini gördüğünü söylüyor, peki ya siz?

    Pek bir şey söyleyebilir miyim, bilmiyorum. Lily, bana kariyerimin başında çok büyük bir fırsat tanıdı, bu konuda ona hep minnettar olacağım. David Bowie’nin müziğine ise tapıyorum.

    Bazı sanatçılar ilham gelmesini bekler ya da belli ritüelleri vardır. Siz nasıl bir ortamda besteliyorsunuz? Şarkı yazım süreciniz bir melodiyle mi, yoksa birkaç dizeyle mi başlıyor? Mesela; piyano başına oturunca ne oluyor?

    Bunlar ne zaman piyanonun başına geçsem kendime sorduğum sorular. En iyi metot hangisi? İşte onu gerçekten bilmiyorum. Piyanonun başında saatlerce oturup, hiçbir şey yapamadığım da oluyor, sonra parkta yürüyüp, tekrar oturduğumda bir bütün şarkı çıkardığım da. Nasıl oluyor, Tanrı bilir! Bazen öylece, saatlerce oturmamın gerekli olup olmadığını da sorguluyorum. Belki de gereklidir, kim bilir? Emin olduğum bir şey varsa; kendimi daima yaratıcı olarak beslemeye çalıştığım. Bu belki biraz yapay gelecek ama bunu yeniyetme yaşlarımda yapmaya başladım; iyi yazmak için hep okumak gerekir, ben de aynı şekilde iyi söylemek için hep dinlerim.

    "Şarkılarımın odağında hep aşk yer alıyor"

    Bir röportajınızda; “Şarkılarımın çoğunun kaynağı kalp kırıklığı” ve ‘Aşk hakkında bir şey bilmiyorum’ diyorsunuz. Yaşınıza baktığımızda, bu fazlasıyla ‘pesimist’ ve ‘umutsuzca’ bir bakış açısı gibi… Şarkılarınız için ‘romantizm ölmedi, romantizmin prensi’ diyenler var; sizce?

    Trajik ilişkiler hakkında yazmak, huzurlu ilişkileri anlatmaktan daha kolaydır. Bütün çalışmalarımın odağında hep ‘aşk’ yer alıyor, bu doğru. Ve niye bilmiyorum. Ama kendi adıma şunu söyleyebilirim ki, şarkılarımda hep umuda yer veriyorum. En azından ben okuduğum kitaplarda ve dinlediğim şarkılarda bunu arıyorum.

    ‘Kendi başına gelenler hakkında yazdığında ve dürüst olunduğunda daha iyi yazıyorum’ diyorsunuz. Sanatın çoğu dalı için geçerli bir durum bu, fakat bunun yaratıcılık anlamında, ilerisi için artı ve eksileri neler?

    Bence bunun dezavantajı, insanın hayatını dramatik yaşama konusunda bir baskı altına girmesi. Ama burada çizgiler çok net çekilmiş her şey ‘siyah beyaz’. Ben hem kendi, hem başkalarının yaşamından etkileniyorum ve hiçbir zaman sadece bir tanesine bağlı kalmıyorum.

    "Sahnede biz bir grubuz ve hepimiz eşitiz"

    Çoğu şarkınızın sözleri size ait, bir taraftan da müziğe başladığınızdan beri birlikte çalıştığınız bir grup var; sahnede tek olmanın ama perde arkasındaki ekibin profesyonelliği, bir müzisyene nasıl yansıyor?

    Şu an birlikte çalıştığım grubu bir araya getirmek uzun yıllarımı aldı. Ama bugün geldiğimiz noktadan da gurur duyuyorum. Grubumda yer alan üç müzisyen de harika insanlar. Solo sanatçıların harika gruplar kurması da zordur. Kimse diktatörlük rüzgarları esmesinden hoşlanmayacağı için, en iyi müzisyenleri toplamak her zaman zor olur. Bu yüzden ben bir şeyleri hep demokratik şekilde yürütmeye çalışıyorum. Kayıt ve şarkı yazımı konusunda son karar bana ait olsa da, sahneye gelince işler değişiyor. Sahnede biz bir grubuz ve hepimiz eşitiz. Ben biraz daha yönetici konumundayım ama kendimi müziğe gerçekten bırakabilmem için, ‘kendimi lider pozisyonunda görmemem gerek’, sahnede gözlerini kapatıp çalan, müziği paylaşan dört birey olmamız gerek.

    Yeni albüm çalışması var mı, içerikte neler olacak? Biraz detay bizleri mutlu eder…

    Evet, var. Hala albümü bitirme aşamasındayım, o yüzden insanların ne düşüneceği konusunda çok kafa yormamaya çalışıyorum. Ama şimdilik ortaya çıkan sonuç bana da farklı geliyor.

    İstanbul Zorlu PSM konserinden biraz tüyo alabilir miyiz, bizleri ne gibi sürprizler bekliyor?

    Birkaç yıl önce İstanbul’a bir festival için geldik ve bayıldık. Harika bir şehir ve tekrar görmek için sabırsızlanıyorum. Şehre gençken turist olarak tatile gelmiştim ve Kapalıçarşı’da baharat kokuları arasında gezdiğimi, lezzetli kebaplar yediğimi hatırlıyorum. Sürprizlere gelince, bu konser ‘No Bad Days’ turnesinin bir parçası olacak, dolayısıyla her şey mümkün!

     

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow