Göbeklitepe’de çekimleriniz oldu. Daha önce gitmiş miydiniz?
Hayır. Çekim için gittiğimizde önce ufak bir fırtına, sonra harika bir günbatımı yaşadık. Göbeklitepe bizi, olağanüstü bir renk skalasıyla karşıladı.Göbeklitepe kalıntıları bize dünya tarihi hakkında fikir veriyor. Peki bundan binlerce yıl sonra, bir kazıda bugünün Türkiye’sine ulaşsalar... Sizce arkeologlar bizi nasıl yorumlar?Bütün toprağı neden betonla örttüğümüzü anlamaya çalışırlardı ve ‘Anadolu’nun Beton Dönemi’ olarak tanımlarlardı sanırım.‘Atiye’nin birinci sezonu 190’dan fazla ülkede aynı anda yayına girdi. Beren Saat, ‘Atiye’nin daha önce oynadığı hiçbir şeye benzemeyen bir öyküsü olduğunu söylüyor: “Bir kadının uyanma, aydınlanma hikâyesi. Ben de onun refleksleriyle dünyaya bakmak istedim. Çizdiği sembolün İstanbul caddelerine giydirilmesiyle onun yaşadıklarını şehir olarak biz de deneyimleme fırsatı bulduk.”
‘Atiye’, dijital için yaptığınız ilk iş. Dijitalin getirdiği özgürlük alanını nasıl anlatırsınız?
Olması gerektiği gibi, çok da ekstra bir şey yok.Nasıl yani?Bizde sansür, olması gerekeni kısıtlamış durumda. “A bu sahnede cinsel bir içerik var mı?”, “Öpüşüyorlar mı?”, “Bunu böyle yazarsak ne olur?” gibi korkular yaşamadan, olması gerektiği yerden hikâyeleri çekebiliyoruz. Yoksa “Biz özgürüz” diyerek çok ekstrem şeyler yaşanmıyor.Peki dijitalin de denetim altına girecek olması konusunda ne düşünüyorsunuz?Tabii ki birtakım önlemler alınabilir. Ama bu tip bir denetim, doğal afetle mücadele etmeye çalışmak gibi...Neden?Türkiye’de sansür konusunda epey grotesk inatlaşmalar yaşandı. Twitter’ın kapatılmasının gündeme gelmesi, Wikipedia’ya ulaşılamıyor olması... Ama insanlar, gençler bastırıldıkça birtakım başka ‘VPN’ adresleriyle bağlanmaya devam etti. Ve böyle kararlar ülke adına sadece utanç kararları olmaya başladı. Ülkenin muhafazakâr bir duruşu olabilir, mantıklı bir yol da pekâlâ bulunabilir.O orta yol ne sizce?Zaten herkes erişmek istediği şeye erişiyor. Bunu yalan söyleyerek ya da doğrudan yapmak arasında ülkenin ideolojik bir seçim yapması gerek. Biz gerçekten bütün dünya bunları kullanırken ‘Twitter’ı kapatan ülke’ olmayı kendimize yakıştırıyor muyuz?