hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Çocukluktaki güneş yanıkları gelecekte kansere dönüşür mü?

    Çocukluktaki güneş yanıkları gelecekte kansere dönüşür mü
    expand

    Sıcak yaz günlerinde aşırı güneşlenmenin deri kanserlerine davetiye çıkardığı uyarısında bulunan Dermatoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ezgi Aktaş Karabay, "Hayat boyu alınan güneş ışınları birikerek deri kanseri için risk oluşturmaktadır. Özellikle çocukluk çağında geçirilen güneş yanıklarının yaşamın ilerleyen dönemlerinde deride kanser gelişme riskini artırdığı bilinmektedir" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Uzmanlar güneş ışınlarına aşırıya kaçmadan gerektiği kadar maruz kalmanın vücut için birçok faydası olduğunu belirterek bunların başında ise güneşin D vitamini sentezini sağlaması geldiğine dikkat çekiyor. Ancak aşırı güneşlenmek, sağlığa ciddi zararlar verebiliyor.

    Bu zararlardan korunmak için günün hangi saatinde güneşlenildiğinin çok önemli olduğunu vurgulayan Dermatoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ezgi Aktaş Karabay, "Yaşanılan bölgeye göre değişmekle beraber, güneş ışınlarının dünyaya dik olarak geldiği 11.00-15.00 saatleri arası çok riskli saatlerdir.

    "Bu saatlerde güneşe çıkmaktan kaçınılmalıdır. D vitamini sentezi için sadece 15 dakikalık bir sürede kollarımızın içyüzü kadar bir alanın güneş ışığı alması yeterlidir şeklinde konuştu."

    Ultraviyole ışınları (UVA, UVB ve UVC) olarak da tanımlanan güneş ışınlarına bilinçsizce, fazla ve korunmadan maruz kalmanın pek çok sorunla sonuçlanabileceğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Ezgi Aktaş Karabay, bunlardan en önemlisinin ise deri kanserleri olduğunu söyledi.

    Özellikle öğlen saatlerinde doğrudan güneş ışığına maruz kalmanın deri kanseri riskini uzun dönemde artırdığını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Ezgi Aktaş Karabay, şu uyarılarda bulundu:

    Hayat boyu alınan güneş ışınları birikerek deri kanseri için risk oluşturmaktadır. Özellikle çocukluk çağında geçirilen güneş yanıklarının hayatın ilerleyen dönemlerinde deride kanser gelişme riskini artırdığı bilinmektedir.

    Kanser dışında fazla güneş ışığına bağlı olarak deride lekelenmeler, kalınlaşmalar, damarlanmalar, kuruluk, erken yaşlanma oluşabilir.

    Özellikle UV-C ışınları, gözün kornea ve konjonktiva gibi kısımlarında hasara neden olabilir. Güneş ışığına doğrudan bakmak, görme tabakası olan retinaya önemli ölçüde zarar verip kalıcı görme kaybıyla sonuçlanabilir.

    Ayrıca yoğun güneş maruziyeti erken katarakt gelişimi ile sonuçlanabilir. Bu nedenle koruyucu özellikte güneş gözlüklerinin kullanılmasına dikkat edilmelidir.

    Bunların dışında fazla sıcağa bağlı olarak isilik, pişik gibi deri lezyonları gelişebilir. Güneş altında fazla kalındığı durumlarda vücut ısısı korunamayabilir. Vücut ısısının çok fazla arttığı durumlarda ölümcül bile olabilecek sıcak çarpması durumları gelişebilir. 

    Güneşten korunmak için koruyucu krem kullanmanın tek başına yeterli olmadığını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Ezgi Aktaş Karabay, Mümkün olduğu kadar gölgede kalınmalıdır. Bununla beraber gölgede kalınsa bile yerden ve sudan yansıyan güneş ışınlarının da hâlâ deriyi yakıcı etkisi olduğu unutulmamalıdır.

    UV ışınlarından koruma sağlayan gözlük, bol ve deriyi kapatan ince kıyafetler giyilmelidir. Yüzü korumak için de geniş kenarlı şapkalar takılmalıdır diye konuştu.

    Güneşten koruyucu krem kullanılsa bile uzun süre güneşte kalınmaması gerektiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ezgi Aktaş Karabay, şöyle devam etti: "Güneşten koruyucu krem seçerken öncelikle deriyi koruma faktörüne bakılmalıdır."

    "Bu kremlerin güneşten koruyuculuğu SPF (Sun Protection Factor) denilen bir değerle belirtilir. SPF 4-12 arası hafif koruma, SPF 30a kadar orta koruma, SPF 30 ve üstü yüksek koruma olarak tanımlanır."

    Aslında SPF 15, 30 ve 50 arasında çok büyük farklar bulunmamaktadır. SPF 15 faktörlü kremler de UVB ışınlarının yaklaşık 90ını bloke ederler, bu da yeterli bir koruma olarak tanımlanmaktadır. Bazı kremler sadece UVBye karşı koruma sağlarlar, ancak UVBye ek olarak UVAdan da koruma sağlayan kremler daha güvenlilerdir.

    Özellikle yüz ve eller gibi güneşe fazla maruz kalan ve omuzlar gibi hassas bölgelerin korunmasına dikkat edilmelidir. Hassas ciltler, beyaz tenliler 50 ve üzeri faktör koruyucular kullanmalıdır. 2 saatte bir koruyucu krem tekrarlanmalı, havuza veya denize girildikten sonra krem tekrar sürülmelidir.

    Güneş lekelerinin tedavisinin sabır ve emek isteyen bir süreç olduğunu fakat sonunda başarıya ulaşma şansı olduğunu sözlerine ekleyen Dr. Öğr. Üyesi Ezgi Aktaş Karabay, leke tedavisinde dikkat edilmesi gereken noktaları ise şöyle anlattı:

    Güneş lekesi tedavisinde de öncelikle güneşten korunmaya özen göstermeliyiz. Kışın ve havanın kapalı olduğu günler de dahil olmak üzere güneşten koruyucu kremi her gün kullanmalı ve gün içinde tekrarlamalıyız.

    Leke tedavisi seçenekleri kremlerden çeşitli cihaz kullanımlarına kadar değişmektedir. Bazı kremler (Hidrokinon, A vitamini, C vitamini gibi bazı asitler içerenler) deride hafif peelingler yaparak ve pigmentasyona sebep olan mekanizmayı bloke ederek leke tedavisinde kullanılırlar.

    Bazı asidik ilaçlarla da peeling denilen deriyi soyma işlemi yapılabilir. Lazerler ve radyofrekans cihazları, bunlara ek olarak PRP, mezoterapi işlemleri ve bunların kombinasyonları ile de güneş lekeleri tedavi edilebilir.

    Dr. Öğr. Üyesi Ezgi Aktaş Karabay, güneş çarpmasının belirtilerini ise şöyle sıraladı: Güneş çarpması anında baş ağrısı, bulantı, kusma, baş dönmesi, yüksek ateş, terleyememe, kuru-sıcak-ağrılı cilt, sinir sistemi bozuklukları (sersemlik, yürümede bozukluk v.b.), kas krampları, çarpıntı, uykuya eğilim ve ruhsal durum bozuklukları görülebilir.

    Şuur bulanıklığı ve komaya kadar varabilen ciddi tablolar oluşabilir. Güneş çarpmasına maruz kalan kişi mutlaka hekime başvurmalıdır. Sağlık kuruluşuna ulaşana kadar vücut ısısını azaltmak için kıyafetlerin gevşetilmesi/çıkarılması, baş, göğüs ve koltukaltlarına soğuk su ile ıslatılmış bez konulması, soğutucu cihazların açılması gibi uygulamalar yapılabilir.

    Kan dolaşımını başa doğru yönlendirmek, kişinin için ayaklarını yükseltmek, kol ve bacaklarına masaj yapmak, duş aldırmak da gerekebilir.  Kişinin bilinci açıksa sıvı alımının sağlanması, bilinç kapalı ise kesinlikle içmesi için sıvı verilmemesi takip ve tedavi amaçlı en yakın sağlık kuruluşuna ulaştırılması gerekir. 

    Cildimizin yaşlanmasında biyolojik faktörlere ek olarak çevresel faktörlerin de rol oynadığını sözlerine ekleyen Dr. Öğr. Üyesi Ezgi Aktaş Karabay, güneşin çevresel faktörler arasında en zararlısı ve en sık maruz kalınanı olduğunu belirtti. Dr. Öğr. Üyesi Karabay, güneşin cilt yaşlanmasındaki etkisini ise şöyle aktardı: 

    Güneş ciltteki kolajen liflerini bozar, lekelere ve cilt kanserine neden olabilir. Güneşe fazla maruz kalan ciltte deri hücrelerinin DNAları hasarlanır, hücrelerin yenilenme süresi uzar. Deride kuruluk ve kalınlaşma gelişir. Derinin esnekliğini ve gerginliğini sağlayan kolajen ve elastik lifler azalır, ciltte sarkma, kırışıklık, çizgilenmeler oluşur.

    Güneşe bağlı olarak deride incelme, renk değişiklikleri, lekelenmeler ve kılcal damarlarda belirginleşmeler de izlenir. Güneşten korunmak, derinin yaşlanmasını yavaşlatır. Ayrıca yeterli sıvı tüketimi, sağlıklı beslenme, spor yapmak, sigara ve alkolden uzak durmak, stressiz bir hayat sürmek de cilt yaşlanmasını yavaşlatan diğer faktörlerdir.
     

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow