Hamilelik şekeri belki de anne adaylarından en sık duyulan sağlık problemi. Normal şeker hastalığından farkı nedir? Bebeğe olumsuz etkileri var mıdır? Moraloğlu hamilelik şekerinin genellikle geri döndürülebilen bir durum olduğunu belirterek, “Hamilelik şekeri gebelerin bir bölümünde plasentadan salınan hormonlara ve annede oluşan insülin direncine bağlı olarak gelişir. Zaten hamilelikte annenin metabolizması gelişmekte olan bebeği beslemek için kan şekerini yüksek düzeyde tutmaya çalışır. Fakat genetik alt yapısı olan hamilelerde kan şekerinde fazla miktarda yükselme gözlenir ve annenin ürettiği insülin bu artışı dengelemekte yetersiz kalır” dedi ve klasik şeker hastalığından farkını şöyle açıkladı: “Bu durumun klasik şeker hastalığından farkı doğum sonrası dönemde eskiye dönen anne metabolizması ile gerilemesidir. Klasik şeker hastalığı kalıcı olur ve kontrolsüz kalması durumunda hayati sorunlara yol açar. Hamilelik şekeri dediğimiz durum ise anneden ziyade bebek için tehlike arz eder. Bebekte kontrolsüz kilo alımı, ani ölüm, doğum travması, elektrolit bozukluğu, beslenme problemleri, kan koyulaşması ve sarılık gibi sorunlara yol açabilir. Yine bebeğin akciğer gelişimini bozarak doğum sonrası bebeğin yenidoğan yoğun bakıma yatışı riskini arttırabilir. Hamilelik şekerinin tanısı hamileliğin 24-28. haftaları arasında gerçekleştirilen şeker yükleme testi ile konulur.”
HAMİLELİKTE TANSİYON TÜM HAYATİ ORGANLARI ETKİLER
Hamilelikte tansiyon da anne adaylarını zora sokan durumlardan biri. Hamilelik neden tansiyonu tetikler? Normalde hamilelikte kan basıncının düşmesinin beklendiğini belirten Moraloğlu, bunu sağlayanın da hamilelikte oluşan ve anneden bebeğe kan akışını sağlayan damarlarda meydana gelen geçici değişiklikler olduğunu söyledi. “Bazı hamilelerde genetik faktörler, altta yatan kronik hastalıklar, plasentanın oluşumundaki bozukluklar gibi faktörler bir araya gelerek bahsi geçen damarlardaki değişimin oluşmasını önler. Bu da halk arasında gebelik zehirlenmesi olarak tanımlanan ve preeklampsi dediğimiz hayati probleme yol açar. Tüm bu olaylar neticesinde hamile kişinin beyin, böbrek, karaciğer, dolaşım sistemi başta olmak üzere tüm hayati organları zarar görür ve doğum gerçekleşene dek bu durum ağırlaşarak sürmeye devam eder” dedi. Moraloğlu şöyle devam etti: “Bu süreç bebeği de olumsuz etkiler. Gelişme geriliği, erken doğum, ölüm ve yenidoğan yoğun bakıma yatış ihtiyacı gibi risklerde artışa sebep olur. Preeklampsi hastalarının bir bölümünde bilinç kaybı ve kasılma nöbetleri izlenebiliyor. Bu durumda anne ve bebeğin hayati riski çok daha fazladır. Bu sebeple hamilelerin kan basıncı takibi düzenli olarak yapılmalı.”